Fark Yaratmak
. “Mârîfetler iltifata ve taktire tâbi olmasaydı, insanlar değerlerinin karşılığını görmeseydi, kimse fark yaratmaya uğraşmaz, kabiliyetlerini dondururdu.”
"Bir yazarın hayatı, kendi yazdığı kurgulardan daha az saçma değildir; sadece daha az kazançlıdır." — Terry Pratchett"
"Bir yazarın hayatı, kendi yazdığı kurgulardan daha az saçma değildir; sadece daha az kazançlıdır." — Terry Pratchett"
. “Mârîfetler iltifata ve taktire tâbi olmasaydı, insanlar değerlerinin karşılığını görmeseydi, kimse fark yaratmaya uğraşmaz, kabiliyetlerini dondururdu.”
Güneşin önünü karanlıkla örttükleri zaman, gözler kapanır ve kölesi olur karanlığın... Gecenin kara çarşafı güneşin önünde dalgalanırken ya canavarlaşacağız ya da kölelerin kölesi olup öleceğiz...
Duyarlı insana düşen sorumluluk, durumun farkına varmakla başlıyor belki de. Buna direnmenin yollarını aramakla.
tarihin neden bu kadar önemli olduğu bilinmmezse nelere sebep olacağından bahsettim...
Esasen bu konu, içi boş sözle değil; ancak göz denen nimetin akıttığı bengisu ile anlatılabilir! Ve yaşadığımız Dünya düzeni, materyalizm, kapitalizm; insanın tüm manevi değerlerini, ananelerini, kalbini ve ruhunu ziru zeber etmiş. Ne kibarlık, ne hassasiyet ve dahi duygulu olmak gibi nitelikler; zamanla deforme olarak yerlerini çıkarcılık, pragmatizm
Her insan, bir başka insanın tesiri ile bazen yanlış ve yersiz adımlar atabilir. Neticede hak etmediği zorluk ve sorunlarla karşılaşabilir. Kontrolun elinde olması, iplerin elinde olmasına bağlıdır..
Aşağıdaki yazım, telefon konuşma âdabı konusunda
bir düşünce yazısıdır.
Dilimiz gittikçe zehirleniyor. Tabelalardan tutun, sokakta insanların konuşmalarına kadar Türkçe’yi tanıyamaz olduk. Haber spikerleri bile Türkçe’yi doğru kullanmıyorlar. ..
Eski bir hikayedir, duymuşsunuzdur belki: Tanrı yeryüzüne toplam bir avuç akıl fırlatmış, yeryüzündeki insan sayısı arttıkça, fert başına düşen akıl katlanarak azalmış.
Sembolik bir hikaye elbette.
Birinin koşarak durağa gelip,aniden durup,ellerini cebine koymasını normal karşılamıştı insanlar.
Bu kentte insanlar birbirini omuzlamıyordu. Akrobatik kıvrılışlar, çok sıkışınca inanılmaz yanlamalarla, çarpışmadan, hatta hiç dokunmadan daracık kaldırımlarda yürüyorlardı.
Çinli talebeler Konfiçyus’a sormuşlar:
“Hocam, ülkenin başına geçseydiniz ilk iş olarak ne yapardınız?” o da cevaben:
“Dili düzeltmekle başlardım” demiştir.