Parantez Öyküler Epısode II
Baba olmak bisiklet hayali kurmak için gerekli bir ünvan değil aslında. Sadece mama yapmayı öğrendikten sonra yedirmeyi de başarıp , yattığında uykuya dalma aracı olarak da kullanılabilir.
"Ölüm, hayata verilmiş en kötü cevap değil midir? Oysa ben, daha iyi bir soru bulmakla meşgulüm." - Voltaire"
"Ölüm, hayata verilmiş en kötü cevap değil midir? Oysa ben, daha iyi bir soru bulmakla meşgulüm." - Voltaire"
Baba olmak bisiklet hayali kurmak için gerekli bir ünvan değil aslında. Sadece mama yapmayı öğrendikten sonra yedirmeyi de başarıp , yattığında uykuya dalma aracı olarak da kullanılabilir.
Ben hiç büyümedim anne!...
Her zaman senin kollarında buldum tarifi imkânsız huzuru… Hayat denizinin korkunç dalgaları arasında boğuşurken sen bana güvenli bir liman oldun her zaman. Yağmur ve dolu aman vermediği zamanlarda sevgi şemsiyesini açtın üzerime. Sen ıslandın beni yağmurdan korumak için. Zemheri soğuklarında üstündeki yırtık
Başkaları gibi olduğumuz bu dünyada, kendimiz gibi olmaya çalışmalıyız
Başarısız... Beceriksiz... Yetersiz insanlar...
Başarılı... Becerikli... Yeterli kişileri eleştiriyorlar hep!
Neden mi yapıyorlar?
Hasetlerinden? Evet...
Saplantılı egolarından? Evet...
Değişen ne yüzümüzden başka, kuşların ölümünden, eskidikçe gençleşen hüznün renginden, saçlarımıza konan bulutların sesinden ıssızlığını yitirmiş tren istasyonların kederinden, içimizde göveren çocuğun çığlığından, dudaklarımıza iliştirdiğimiz ıslıkların sahipsizliğinden, gözlerimize düşen kırılganlıklardan, yakamızda bir çiçek gibi itina ile taşıdığımız yabancılığızdan gayrı …
Daha düne kadar kullanılmakta olan papuçların sanki yarın yeniden giyilecekmişcesine tertemiz silinmiş boyanmış bir şekilde sokağa terk edilmesinin bir nedeni olmalı, öyle değil mi?
Aldatanla aldatılan daha cümleler kurulurken el değiştiriyorlar...Bu ne biçim duyumsama!
Konuşmanın, tanışmanın getirisi olarak aramızda bağlar kurduğumuz insanlar kadar, bir kelime dahi konuşmadığımız bir çok insan ve varlıkla aramızda en az konuştuklarımız kadar sağlam bağlar kurarız. Zaten bazen kelimeler muhabbeti törpüler, sükut da cilalar... Ve yine bazı semtler, camiler, mezarlıklar, bazı binalar vardır ki onları bir bahane bulup
Nasıldır zaman bilirsin, acımasızlığı gözlerinden damlar...Nasılda suskundur kini öfkesi, nasılda beyazdır hissedilmesin diye ateşi...Zamanı en iyi sen bilirsin, birde ben... Ben... Bir gece vakti parmaklarından çığlıklar içinde kayıp düşen arnavut kaldırımlarına bu şehrin ve darmadağın olan ben...Hatırlarsın uluyan bir rüzgar tam o anda; taşın bağrımı deldiği ve beni
çocukca ağladık ama kimse o masum yıllarda ki gibi istediğimizi vermedi bize...
Sen geçen zamanımın en mavi zamanlarını bana cömertçe sunan kent,biliyorum unutmadık birbirimizin kollarında ağladığımız o hüzün akşamlarını.
Yıllar önceydi, genç bir üniversite öğrencisiyken ben, yolda bir Amerikalı anne ve çocuk yürüyordu önümde.
Annenin kucağında büyük bir alışveriş çantası.
3 yaşlarındaki güzelim kız çocuğu yere düşüverdi birden. Elbette kaldırmak için atıldım ben!..
Gülümseyerek dedi ki anne "no..."
Hayır
Yaralar alıyoruz hayatta, kanıyor yüreklerimiz ve biz bu yaraları iyileştirmeye çalışırıyoruz acılarımızı dindirmek için, sanki bir daha yara almayacakmışız gibi…
İnsan, neden insanca yaşamayı denemez?
Kendilerine ait olmayan yaşamları, yaşanmaz hale getirmek için neden yarış içine girer? İnan ki ''gücüme gidiyor, böyle yaşamak''