Gülüşünüzü Çoğaltın
İsterseniz gülümseyerek başlayabilirsiniz ilk adım olarak, gülüşünüzü
çoğalttığınızda koştuğunuzu göreceksiniz...
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
İsterseniz gülümseyerek başlayabilirsiniz ilk adım olarak, gülüşünüzü
çoğalttığınızda koştuğunuzu göreceksiniz...
Dilini bilmediğim bir şiirle konuşuyorum seninle. Vantrologların logaritma bilmeden güldürmesi gibi çocukları.
Başkaları gibi olduğumuz bu dünyada, kendimiz gibi olmaya çalışmalıyız
Başarısız... Beceriksiz... Yetersiz insanlar...
Başarılı... Becerikli... Yeterli kişileri eleştiriyorlar hep!
Neden mi yapıyorlar?
Hasetlerinden? Evet...
Saplantılı egolarından? Evet...
Değişen ne yüzümüzden başka, kuşların ölümünden, eskidikçe gençleşen hüznün renginden, saçlarımıza konan bulutların sesinden ıssızlığını yitirmiş tren istasyonların kederinden, içimizde göveren çocuğun çığlığından, dudaklarımıza iliştirdiğimiz ıslıkların sahipsizliğinden, gözlerimize düşen kırılganlıklardan, yakamızda bir çiçek gibi itina ile taşıdığımız yabancılığızdan gayrı …
Daha düne kadar kullanılmakta olan papuçların sanki yarın yeniden giyilecekmişcesine tertemiz silinmiş boyanmış bir şekilde sokağa terk edilmesinin bir nedeni olmalı, öyle değil mi?
çocukca ağladık ama kimse o masum yıllarda ki gibi istediğimizi vermedi bize...
Konuşmanın, tanışmanın getirisi olarak aramızda bağlar kurduğumuz insanlar kadar, bir kelime dahi konuşmadığımız bir çok insan ve varlıkla aramızda en az konuştuklarımız kadar sağlam bağlar kurarız. Zaten bazen kelimeler muhabbeti törpüler, sükut da cilalar... Ve yine bazı semtler, camiler, mezarlıklar, bazı binalar vardır ki onları bir bahane bulup
Nasıldır zaman bilirsin, acımasızlığı gözlerinden damlar...Nasılda suskundur kini öfkesi, nasılda beyazdır hissedilmesin diye ateşi...Zamanı en iyi sen bilirsin, birde ben... Ben... Bir gece vakti parmaklarından çığlıklar içinde kayıp düşen arnavut kaldırımlarına bu şehrin ve darmadağın olan ben...Hatırlarsın uluyan bir rüzgar tam o anda; taşın bağrımı deldiği ve beni
Yaralar alıyoruz hayatta, kanıyor yüreklerimiz ve biz bu yaraları iyileştirmeye çalışırıyoruz acılarımızı dindirmek için, sanki bir daha yara almayacakmışız gibi…
Sen geçen zamanımın en mavi zamanlarını bana cömertçe sunan kent,biliyorum unutmadık birbirimizin kollarında ağladığımız o hüzün akşamlarını.
Yıllar önceydi, genç bir üniversite öğrencisiyken ben, yolda bir Amerikalı anne ve çocuk yürüyordu önümde.
Annenin kucağında büyük bir alışveriş çantası.
3 yaşlarındaki güzelim kız çocuğu yere düşüverdi birden. Elbette kaldırmak için atıldım ben!..
Gülümseyerek dedi ki anne "no..."
Hayır
Herkes mutlu,herkes gülüyor olacak işte o zaman herkes tekrar ilkbaharın geldiğini anlayacak
Aldatanla aldatılan daha cümleler kurulurken el değiştiriyorlar...Bu ne biçim duyumsama!
Ben, topraktan gelen
ve ateşte pişen su’dan yaratıldım
Ben insan’ım.
Bir günümün içinde bin günüm geçer
Bir acımdan benim bin acı çıkar
Sıcak... Çok sıcak ! Haziran ki; alışkın değilim bu ay da, böylesi sıcağa. Çünkü Haziran, tatlı bir geçiş ayı. Baharın, bir meltem yumuşaklığında yaza geçişi... Öyle olmasına öyle de fakat bu yıl; bir meltem yumuşaklığında geçmedik de bahardan yaza, yazın ortasında bulduk birdenbire kendimizi. Hem öyle ki; sersemletici
Basitlikten kastım “ucuz” olmak değil… Yalın olmak…
Basitlik, maalesef, hiçlik toplumumuzda…
Oysa…
Basit olmayı becerebilmek başlı başına bir mesele, her ne kadar önemsenmiyorsa bile… Hatta, hafifsenme nedeniniz olsa bile.