Hediye edilmiş hayat
Yaşıyoruz; eğitilip, doğmadan sicilimize yazılan borcu ödemek için çalışıyoruz. Kimi zaman sorgusuz sualsiz, kimi zaman isyan.
Fakat, borçlarımızla da olsa, yaşıyoruz.
"Bugün hava güzel, ama yarın ne olacağı meçhul. Tıpkı bir kitabın son sayfası gibi..." - Umberto Eco"
"Bugün hava güzel, ama yarın ne olacağı meçhul. Tıpkı bir kitabın son sayfası gibi..." - Umberto Eco"
Yaşıyoruz; eğitilip, doğmadan sicilimize yazılan borcu ödemek için çalışıyoruz. Kimi zaman sorgusuz sualsiz, kimi zaman isyan.
Fakat, borçlarımızla da olsa, yaşıyoruz.
Başkaları gibi olduğumuz bu dünyada, kendimiz gibi olmaya çalışmalıyız
Sevmedim aslında hiçbir kadını. Öyle ya, aşk hiç bitmez ki. Birini gerçekten sevdin mi, bir daha geri dönüşü yoktur bu yolun.
Yaşamın dengesiz okları vurdu
yalnızlığın zirvesinde…
Bir “ah” yükselir içimde
yankılanarak dağlarımda..
Duman olur, sis olur,
Yaralar alıyoruz hayatta, kanıyor yüreklerimiz ve biz bu yaraları iyileştirmeye çalışırıyoruz acılarımızı dindirmek için, sanki bir daha yara almayacakmışız gibi…
Başarısız... Beceriksiz... Yetersiz insanlar...
Başarılı... Becerikli... Yeterli kişileri eleştiriyorlar hep!
Neden mi yapıyorlar?
Hasetlerinden? Evet...
Saplantılı egolarından? Evet...
çocukca ağladık ama kimse o masum yıllarda ki gibi istediğimizi vermedi bize...
Değişen ne yüzümüzden başka, kuşların ölümünden, eskidikçe gençleşen hüznün renginden, saçlarımıza konan bulutların sesinden ıssızlığını yitirmiş tren istasyonların kederinden, içimizde göveren çocuğun çığlığından, dudaklarımıza iliştirdiğimiz ıslıkların sahipsizliğinden, gözlerimize düşen kırılganlıklardan, yakamızda bir çiçek gibi itina ile taşıdığımız yabancılığızdan gayrı …
İki ucu boklu değnektir hayat. Ama yaşayabilene/yakalayabilene kocaman mutluluklar sunar.
Daha düne kadar kullanılmakta olan papuçların sanki yarın yeniden giyilecekmişcesine tertemiz silinmiş boyanmış bir şekilde sokağa terk edilmesinin bir nedeni olmalı, öyle değil mi?
Herkes mutlu,herkes gülüyor olacak işte o zaman herkes tekrar ilkbaharın geldiğini anlayacak
Nasıldır zaman bilirsin, acımasızlığı gözlerinden damlar...Nasılda suskundur kini öfkesi, nasılda beyazdır hissedilmesin diye ateşi...Zamanı en iyi sen bilirsin, birde ben... Ben... Bir gece vakti parmaklarından çığlıklar içinde kayıp düşen arnavut kaldırımlarına bu şehrin ve darmadağın olan ben...Hatırlarsın uluyan bir rüzgar tam o anda; taşın bağrımı deldiği ve beni
Dilini bilmediğim bir şiirle konuşuyorum seninle. Vantrologların logaritma bilmeden güldürmesi gibi çocukları.
İsterseniz gülümseyerek başlayabilirsiniz ilk adım olarak, gülüşünüzü
çoğalttığınızda koştuğunuzu göreceksiniz...
Konuşmanın, tanışmanın getirisi olarak aramızda bağlar kurduğumuz insanlar kadar, bir kelime dahi konuşmadığımız bir çok insan ve varlıkla aramızda en az konuştuklarımız kadar sağlam bağlar kurarız. Zaten bazen kelimeler muhabbeti törpüler, sükut da cilalar... Ve yine bazı semtler, camiler, mezarlıklar, bazı binalar vardır ki onları bir bahane bulup
Ben, topraktan gelen
ve ateşte pişen su’dan yaratıldım
Ben insan’ım.
Bir günümün içinde bin günüm geçer
Bir acımdan benim bin acı çıkar
Falih Rıfkı Atay