• İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme |
121
|
|
|
|
Kendine gelebilmesi için, bazen kendini tokatlaması gerekiyor insanın. Bunun için ellerine ihtiyacı yok üstelik. Zamana dair algıları kaybolduğu an, soyutluğun o muhteşem, kendine özgü gerçekliğinde bunu kolayca başarabiliyor. Hiçlik ve gerçeğin o sınır ötesi zıtlığı mıknatıs gibi çekiyor insanı kendine. İşte o zaman, yüzüne patlatmak istediği tokat için ellerine ihtiyaç duymuyor insan oğlu ve insan kızı.
|
|
122
|
|
|
|
Bütün insanların içinde hem iyi hem kötü vardır. Siz hangisini beslerseniz o yanınız güçlenir. |
|
123
|
|
|
|
Bir yazarın sahip olduğu tek şeydir, kelimeler...
An gelir, kelimelerin anlatmaya yetmediği hisler yaşar insan.
|
|
124
|
|
|
|
Kapıyı çalan senmisin, yoksa giden mi.. Kimin bu
cenaze, yüreğimden sökülüp götürülen ne? Hani nerede şehla bakışlar, neden şimdi bu feryadım. Kime, veya neye ağlıyorum ben...
Geç zamanların geç kalmışlıklarında yorgun düşmüş
yüreğim, çaresiz üzerime düşmüş gölgenin geçmesini bekliyor. |
|
125
|
|
|
|
Her şeyi bilmenize gerek yok haddinizi bilin yeter ... Atakan Korkmaz |
|
126
|
|
|
|
Umut olmadan yaşanmaz mı ? Umutsuzluk ölümcül hastalık mıdır ?
**
Umut elimde kötü bir silaha dönüşebilir ancak, oysa umutsuzluk bir çelik yelekten daha koruyucudur.
--- |
|
127
|
|
|
|
bir ayrılığın ardına düşen sözcükler |
|
128
|
|
|
|
Seni anlatan her ne varsa zaten sana dair, yüreklerde bıraktığın iz asıl " işte budur!" dedirten... |
|
129
|
|
|
|
Ben sana mecburum bilemezsin.......
bu dizeler ki ,bana yazılmış olsalardı eğer,bende bu tür yazılar yazıyor olmazdım sanırım.
Duy beni!... |
|
130
|
|
|
|
Elleri kelepçeli atlar, endişeli ruhlarla volta atıyor karanlık sokağımda. |
|
131
|
|
|
|
--Şampuan efendi senin buzdolabında ne işin var. On gün önce de aramıştım seni, demek buradaymışsın. Bir sıkımlık canın kalmış zaten. Elimde kalacaksın bir gün. Dua et saçım daha fazla kaşınmasın |
|
132
|
|
|
|
Ne çok “sonbahar” esiyor haziran güneşlerimde… Sokaklarımdan sonbahar kokuları, yüreğimden “eylül” geçiyor…”Poyraz” rüzgarı köpürtüyor anılarımı uykusuz gecelerimde... |
|
133
|
|
|
|
Üzülmeyelim kimi insan ismiyle önümüze geçiyor diye,aslında o sadece anlık fark atıyor,asıl sağlam adım bizim yüreğimizde... |
|
134
|
|
|
|
Sen misin ! Yoksa Herkes misin ! |
|
135
|
|
|
|
Bağışlayın beni sevgili okur ve yazar dostlarım. Dinazorlar böyledir işte. Bu soruları sorduğum için bana ne derler, hesabını hiç yapmayız. Cahilliğimizden hiç utanmayız. Yaşımız ilerledikçe, insanların kullandığı maske çeşitlerinin çokluğuna tanık olur, şaşırır kalırız. Suçlu bizmişiz gibi hemen kendimize sorarız, bundan bende de var mı, diye. Bulursak indirir çiğneriz. Maskelerimiz azaldıkça iyice cam kavanoza döner, daha hesapsız kitapsız olur, daha saf salak sorular sorar, duvara çarpar, yine de akıllanmayız işte.. |
|
136
|
|
|
|
Hey on beşli on beşli
Tokat yolları taşlı
On beşliler donuyor...
Askeri kırdıran Enver-i paşa!!!
|
|
137
|
|
|
|
Beni bilindik anlamda kötü, polisiye, akademik ya da başka herhangi bir suça ya da basitliğe itmeyen ve benim dışımdaki bireylerin ise ancak benim iznim olan kadarına ve izin verdiğim müddetçe tanık olabildiği karanlığımın kişisel manifestosu yazılacağı g |
|
138
|
|
|
|
Aslında bu yazdığım en anlamlı ama kimsenin anlayamayacağı tek yazım. Öylesine ve ölesiye yazıldı... Beklentileri karşılamak için değil, sevdayı ya da aşkı anlatmak için değil, tarihin sayfasında asılı kalsın diye yazıldı... |
|
139
|
|
|
|
Aslında en çok canımızı yakan gerçekleşmeyen hayaller değil, sürekli bir boyunduruktan yada nasıl desem Sartere’ın Bulantı
romanında bahsettiği bir iç sıkıntısından kurtulamayışımız. Ruhuna hükmeden acımasız bir güç insanlığınla ilgili ne varsa silip süpürüyor. |
|
140
|
|
|
|
Sevginin büyüttüğü bebekler hep gülümserler evrene. Seni seviyorum canım kızım, anlatmaya gücümün yetmediği bir sevgiyle...
|
|