..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Özcan Nevres




16 Eylül 2001
Büyük Şef  
Özcan Nevres
Bodrum'da oturmuş Orhan'ın Yerinde...


:BGEA:
Bodrum’da Orhan’ın Yerinde oturmuş, akşam yemeğimi yerken votka kattığım biramı yudumlamaktaydım. Sabahın yedisinde başladığım servis işini ancak akşamın sekizinde tamamlayabilmiştim. Önümde daha kat edeceğim en az iki buçuk saatlik yolum var. Karar vermiştim. İyice dinlenmeden ve içtiğim votkalı biranın etkisi geçmeden yola çıkmayacaktım. Bodrum geceleri olağan üstü bir güzellik taşır. Gündüzün yakıcı sıcağı püfür püfür esen hafif rüzgarın etkisiyle yerini çok hoş bir serinliğe bırakır. Muğla’da görmeye alışık olmadığımız minimini etekli ve şortlu kızlar bir defile sergiler gibi önümüzden geçip gitmekteler. O yıllarda da yaz aylarında Bodrum çok kalabalık olurdu ama şimdiki kadar olamazdı. İnsanlar şimdiki gibi kaşık istifi itiş kakış yürümezlerdi. Yemek yediğim saatlerde ise caddeler çok tenha olurdu. Zira hayat yirmi dörtten sonra başlardı.

Caddenin başında bir gürültü koptu. Başına kızıl derililer gibi tüyler takmış ince dalan bir adam koşarak geliyordu. Arkasında yeni yetme gençler yaşasın büyük reisimiz diye bas bas bağırıyorlardı. Büyük reis dedikleri adam geriye dönüp,
Haydin çocuklar, daha hızlı olalım. Yoksa geç kalacağız diye bağırdı. Çocuklar hızlarını arttırırken seslerini daha da yükselttiler.
Yaşasın büyük reis. Tam önüme geldiğinde adamı dikkatle inceledim. En azından yaşı atmışın üzerindeydi. Öyle hızlı koşuyordu ki kendi kendime bu adam bu yaşta bu enerjiyi nereden buluyor diye düşündüm. Yan tarafta benim gibi tek başına biri oturuyordu.

Bana dönerek, çok enteresan değil mi dedi?

Evet dedim. Ben de çok ilginç buldum.

Yanınıza gelebilir miyim? dedi.

Tabi, niye olmasın? Kalkıp yanımdaki sandalyeye oturdu. Garsona, masamdakileri buraya aktar diye işaret etti. Adam anlatmaya başladı.

Bu adam tamı tamamına yetmiş yedi yaşındaymış. Bir bankada müdür ya da şefmiş. Emekli olunca Bodrum’a gelip yerleşti.

İnanın ben bu adamı kaçık biri sanmıştım. Yine de uçuk biri olsa gerek. Böyle bir yığın çoluk çocuğu peşine takıp oraya buraya koşmak her adamın harcı olamaz. Hele hele yetmiş yedi yaşındaki bir adamın böyle çoluk çocukla oyun oynaması çok enteresan geldi bana.

Yemeklerimizi ve içkilerimizi tüketmiştik. İçki getirtmek istedi. İtiraz ettim.

Daha fazla içemem. Buradan kalktıktan sonra Muğla’ya gitmek üzere yola çıkacağım. Alkol duvarını aşarak yola çıkmam.

O halde deniz kenarına gidelim. Kahvelerimizi orada içeriz.

Deniz elektrik ışıklarından kaynaklanan revnaklarla donanmıştı. Denizinin güzelliğini seyretmeye doyum olmuyordu. Daha sonra çay getirttik. Gece yarısından sonra vedalaşıp yola çıktım. Yol oldukça virajlıydı ve sağında solunda derin uçurumlar vardı. Ne güzeldi o daracık ve bol virajlı yolda araba sürmek. Dolunayın ışıkları ağaçlar arasından süzülürken çok çeşitli görüntüler oluşturuyordu. Muğla’ya varmak için acele etmiyordum. Gelecekte tüm bu güzelliklerden yoksun kalacağımız aklımın kenarından bile geçmiyordu. O gece normalde iki buçuk saatte aldığım yolu tam üç buçuk saatte almıştım. Boğa yokuşunda daha eskiden çok sert bir viraj vardı. O virajda iki kişinin canına mal olan bir soygun olduktan sonra yolda düzeltme yapılmış ve o keskin viraj yolun dışında kalmıştı. Virajın yanından geçerken içimi bir ürperti kapladı. Belki de ilk defa ıssız bir yolda bu denli bir korkuya kapılmıştım. Çevrede ne tek bir insan, ne de ışık vardı. Yıllarca o soygun faili meçhul kalmıştı. Olay bir rastlantı sonucu aydınlanmıştı İlk okulda öğretmen öğrencisine çok kızmıştı. Öğrencisine,

Seni o boğa yokuşunda yaptığım soygunda öldürdüğüm o iki insan gibi hem de hiç acımadım öldürürüm demesi üzerine öğrenci çok korkmuş ve babasına öğretmeninin söylediklerini aktararak okula gitmek istememişti. Babası çocuğunun anlattıklarını polise bildirince öğretmen tutuklanmış, soygunu ve cinayetleri itiraf ederek olayın yıllar sonra aydınlatılmasına neden olmuştu.

Virajlara ne olur ne olmaz diye oldukça hızlı giriyordum. Sanki her virajda yolumu keseceklerdi. Eskihisar’a vardığımda özlemini çektiğim ışığa kavuşmuştum. Işıklar define arayanların ışıklarıydı. O gece o denli korkmamın nedenini hiçbir zaman çözemedim. Nice ıssız yollarda lastik patlaması yüzünden lastik değiştirirken bile korku denilen duygu aklıma bile gelmezdi. Daha sonra aynı yoldan defalarca geçmeme rağmen o korkuyu yaşamadım.

Bodrum’a her gidişimde büyük şefi hep görürdüm. Bir defasında göremeyince bir Profilo bayisine sordum.

Büyük şefiniz görünürlerde yok.

Bodrum’u terk mi etti yoksa?

Terk etti ya. Hem de bir daha dönmemek üzere.

Hayrola kızdırdınız mı adamı? Her zamanki esprili haliyle,

Yok yahu niye kızdıralım. Mezarcı Mahmut çağırınca çukurum boş kalmasın dedi ve gitti.

Demek adamcağız nalları dikti. O yaşta o hareketliliğe genç bedenler dayanmaz. Mutlaka kalpten gitmiştir.

Evet aynen öyle oldu. Yine böyle çocuklarla koşuşurken birden yere yığıldı ve öldü.

Desene Bodrum çok renkli bir simasını kaybetti.

Hadi canım sende, delinin biri eksildi.

Oysa ben çok üzülmüştüm. Kendisiyle tanışmadığım ve hiç konuşmadığım halde yakın bir dostumu kaybetmiş gibi olmuştum. Bir türlü alışamadım onun yokluğuna. Ne zaman Bodrum’a gitsem sanki yine karşılaşacakmışım gibi bir his doğar içimde.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Zamanlar Ben De Politikacıydım
Giritli Nevres Cafer Ağa
Maltız Keçim Elmas
Deli Aziz
Deli Metin
Egenin Abant'ı Karagöl
Deli Ahmet
Ah O Afganistan
Arkadaş Acısı
Deli Serpil

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhabbet Kuşları Nasıl Üretilir
Onu Ölesiye Sevmişti
Severek Ayrılalım
Mutluluğu Ölümü Ararken Buldu
Mustafa Efe
Neden Terk Ettin
Bağımsız Aday Deli Osman
Güz Gülleri Gibi
O Yalancının Biriydi
Aşk Bu Mudur

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.