Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Düşüncelerimdeki fay hatlarında bulunan sessizliği yırtan bir depremle irkildim, “Kimse var mı orada?” diye seslenen, bir çığlık duydum. Belki de çoğunuz duymadı, ama benim zihnimde o çığlık hâlâ yankılanıyor. O nedenle cevap veriyorum: Evet var, Sayın Soner Yalçın. Hem de sesinizi duyan çok sayıda kulak olduğuna eminim, ama ne yazık ki çoğu duymuyormuş gibi yapıyor. Soner Yalçın’ın çığlığı şu cümlelerle sonlanıyor: “Sevgili dostlar, evet siz benim 'suç' ortağımsınız! Sizi harekete geçirmeye çağırıyorum. Yalnız olmadığımı gösterin. Sessizliğe mahkum edilişime son verin. Sesim olun, kalemim olun. Yıkın yalanlarla örtülü şu zindanın dört duvarını. Yoksa... Bu yine; toprağa, çiçeğe, ağaca ve en dayanılmazı 12 yaşındaki oğlumun kokusuna hasret; insani niteliklerimi kaybetmem için yoğun tecrit uygulanan cezaevindeki koğuşumda kendimle konuşmaya devam edeceğim: 'Kimse var mı orada?.. “ ** Tarih, kendilerine haksızlık yapılan, zindanlarda çürütülen, hatta öldürülen yazarlarla, bilim adamlarıyla, filozoflarda, toplum önderleriyle, siyasetçilerle dolu. İşte bunlardan birkaç örnek: Bruno(1548-1600), evrenin sonsuz olduğunu ve evrende dünyadan başka gezegenler bulunduğunu söylediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve Roma'da diri diri yakılarak idam edildi? Oysa, Bruno’ya düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylenmişti. Ama o, gördüğü bütün işkencelere karşın, görüşlerinden taviz vermedi. Thomas More(1478-1535), İngiliz devlet adamı ve aynı zamanda bir hukukçu. Ütopya’nın yazarı. Lordlar Kamarası Başkanlığı’na kadar yükseldi. Önce kralın boşanıp yeniden evlenmesine karşı çıktığı için hapsedildi, sonra da İngiliz Kralı VIII. Henry’yi kilisenin başı olarak kabul etmediği için ölüm cezasına çarptırılarak 1535 yılında kafası giyotinle kesilerek idam edildi. Giyotine başını koyarken celladın heyecanlandığını görüp ona dedi ki: “Senin bir suçun yok, sen sadece görevini yapıyorsun. Yalnız, şu sakalımı düzelt de başım kesilirken o da kesilmesin. Çünkü suçlu olan benim, sakalım değil.” Galileo(1564-1642), kendisinden önce Copernicus'un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır. Kilise dünya merkezli bir evren anlayışını savunuyordu ve Copernicus teorisini dine aykırı buluyordu. 1614'te ilk mahkemesinde görüşlerini yayması ve öğretmesi yasaklanmış, 1632'de yazdığı bir kitap nedeniyle yargılanması sonucu ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiştir. Aslında Galileo’ya verilen ceza idamdı, ama “Dünyanın güneş etrafında dönmediğini” beyan etmesi üzerine hayatı bağışlanmıştı. Sokrates (MÖ 469-MÖ 399) Platon(Eflatun) ve daha birçok öğrencisi olan bir filozoftur. Felsefeden başka bir uğraşısı yok. Yalın ayak gezer ve gençleri aydınlatmaya çalışır. Yaşadığı dönemde çok tanrılı dinler hakimdir, ama o tek tanrıya inanır ve bu görüşünü de her yerde dile getirir. Tanrı heykelcikleri yaparak satan ve bu yolla geçinen esnaf, işlerini kaybedecekleri korkusuyla onu gençleri zehirlemekle suçlar. Yakalanır, yargılanır, ölüm cezasına mahkum edilerek hapse konulur. Sokrates’in hapisten kaçma imkanı olmasına ve bunu kendisine teklif etmelerine rağmen “yaşadığı toplumdaki kanunlara uyması gerektiğini, uymadığı takdirde suç işlemiş olacağını” söyleyerek reddeder. Düşünce ve idealleri uğruna kendisine verilen bir kase baldıran zehrini içerek yaşamına son verir. Onlar tarihteki saygın yerlerini aldılar, ama bu haksızlıkları yapanları hatırlayan var mı? Yok. Aslında burada önemli olan kişiler de değildir; zihniyettir. Tarihin her döneminde dogmatik zihniyet, aydınlığı boğmak istemiştir. Çünkü dogmatik düşünce, eleştiriyi sevmez. O nedenle de sorgulayan kafaları ya kopartır ya da hapishane ve zindanlarda çürütür. ** Soner Yalçın suçlu mudur, değil midir? Bunu ben bilemem, çünkü bu konuda bir yargıda bulunabilecek hukuk bilgisine sahip değilim. Ama zihnimin köşesinde beni rahatsız eden bir soru var: Ya suçlu değilse? Ne olacak o zaman? Onca çektikleri, ömründen giden günleri yanına kâr(!) mı kalacak? Son sözler Oruç Baba’dan: *Masumun özgürlüğünü, adalet adına kısıtlayan, adaleti katletme suçu işlemiştir. *Haksızlıkların artması, cesur insan sayısının azaldığını gösterir. Ömer Faruk Hüsmüllü
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |