..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar > Özlem Salman




6 Mayıs 2013
Pisi Pisine Kaybetmeyi Umarsızca Geçiştirme Telaşı  
Fenerbahçe’nin makûz talihiymiş gibi yaşanan lig maçları

Özlem Salman


Yazma yetisi insana verilmiş en büyük ödülken, diğer taraftan sonsuz bir yalnızlığı gerekli kılışı çok acımazsız geliyor. Akademi’de öğrenciyken bir Hocam şöyle demişti; “Hayatta bir şeyi istiyorsanız bir başkasından vazgeçmelisiniz. Hepsi birlikte olmaz”.


:AEGA:
Son zamanlarda özellikle de akşamları; “klavye silahşörleri”ne öykünen bir hâl ile yer alıyorum ekran karşısında. Öyle ki; bir kaç saat derken bir bakmışım gecenin ilerleyen saatlerine dek mavi renkli ekranın karşısına mıhlanmışım.

Biraz sosyal medyada gezinti biraz arkadaş sohbeti ile geçmeye yüz tutan zamanı el çabukluğu ile tutup bağlayıveriyorum yapıldığında insanı geliştirecek bir şeylere. Geçen yılın son aylarından itibaren ilgimin giderek yoğunlaştığı iki konudan biri Sokak Hayvanları’nın içler acısı durumu ve onları yok etmek ilamı haline gelen 5199 sayılı yasa. Gerek Türkiye, gerekse Kıbrıs’ta üzerinde çalışılan Hayvan Refahı Yasası’nın eleştirisi üzerine az da olsa kalem oynatmaya çalıştım. Kuzey Kıbrıs Meclisi’ne giden yasa sosyal medya destekli eleştirel bakış nedeniyle daha da iyileştirilerek hayata geçirildi. Bu 2013 yılının en güzel haberlerinden biriydi.

Kafayı taktığım bir diğer konu ise makale taraması. Yani okumak. Bir süredir uzun soluklu okumadan, kitaptan uzak duruşumu nedense anlamlandıramıyorum. İlk defa bir kitap dilime pelesenk olmuş bir laf edasıyla elimde salınıp duruyor, bitiremiyorum. Ancak ister bilimsel isterse popüler olsun; yeni keşfedilen gezegenlerdeki olası yaşam izinden tutun da, Hayvan Aktivistleri’nin sıklıkla paylaştığı makalelere, sosyoloji araştırmalarına ve roman, kurgu dünya yaratıp sunma becerisi kazanmayı önerenler, hatta Gurme'lerin kaleme aldığı kısa yazılarda dahil olmak üzere çok farklı konuda makale taraması yapıyorum. Her yeni okuma yeni ve bambaşka dünyaları, gerçekleri önüme koyuyor, ya da aklıma takıldığı zamanı unuttuğum, bilinçdışına attığım soruların yanıtlarını bulmamda kolaylık sağlıyor. Gazetelerin sayısı az kalmış saygın köşe yazarlarını takip etmek makale okuması serüvenimin parçası olmuş durumda. Özellikle siyasi içerikli makalelerin açlıktan ölmek üzere olan birinin iştahıyla yenen bir yemek gibi okunup tüketildiği bu günlerde ben, daha çok hayatı, kendimizi ait hissetmekte zorlandığımız sistemi sorgulayan, kendiyle hesaplaşma pratikleri yapan vs. gibi daha çok soyut olarak değerlendirilebilecek düşün yazılarını okumayı tercih ediyorum. Bunu neden yaptığım konusunda bir bilgim yok veya bu bilgi de bilinçdışı olarak üste çıkacağı zamanı bekliyor, bilmiyorum.

Bir de Fenerbahçe’nin makûz talihiymiş gibi yaşanan lig maçları tabii… Başlangıçta kaçırmadan izlediğim ancak sonra talihine küsen insanlar misali sessiz kalıp kendimi totem yapmaya adadığım lig maçları.

Olması gerektiğinden daha sıcak geçen bu mayıs gecesinde, Girne’deki evimin beni rahatlatan manzaraya sahip balkonunda otururken, dışarıdan kesilmek bilmeyecekmiş gibi gelen korna seslerini, internet üzerinden dinlediğim radyoda birbiri ardına çalan caz şarkılarını dinleyerek örtmeye çalışırken, aklıma takılan onca sorudan birinin yanıtını okuduğum bir makalede yakaladığımı fark etmek beni yazmaya itti. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizeleriyle başlayan makale; “Nesi var ömrün nesi var, vesvese hepsi vesvese!”* diye başlıyordu yazı. Okur okumaz yıldızlar çıkıverdi sanki beynimden. Sonrada beni peşinden sürükledi; o her biri başka bir renkte yanan ışıklı yıldızlar. Yazma yetisi insana verilmiş en büyük ödülken, diğer taraftan sonsuz bir yalnızlığı gerekli kılışı çok acımazsız gelmişti Akademi’de öğrenciyken bir Hocam'ın sözleri kulağımdan içeri girdiği günkü kadar tazeydi. Hocam şöyle demişti; “Hayatta bir şeyi istiyorsanız bir başkasından vazgeçmelisiniz. Hepsi birlikte olmaz”. Aradan geçen onca yılın sonunda onun ne kadar haklı olduğunu anlıyorum bir kez daha ve ardından buruk bir gülümseme yapışıyor yüzüme. Tıpkı elime yapışan ve dile pelesenk olmuş bir lafa benzettiğim ve okumaya çalıştığımı söylediğim kitap misali. Bir çoktan ayrılmanın bir farkı da yazabilmekse, bunun karşılığında ödenecek bedel o bir çoğun kaldıramayacağı kadar ağır olabiliyor. Belki de o yüzden, düşünen çok ancak bunu kaleme alabilen az. Kim bilir?

Okuduğum makaledeki duygu aktarımının, hissettiklerimden farklı olmadığını görmek, kendimi iyi hissetmeme neden oluyor. Hani vardır ya; “yalnız değilsin” densin ister insan. İnsan egosu birazda bundan beslenir. Aynen bu, şu an yaşadığım. Yazarken içine düşülen duygusal karmaşayı, bellekte yaratılan üç boyutlu kurgu dünyanın belki de gerçek varsayılandan daha somut olduğunu ve onun içinde soluk alıp veren, düşünen, hisseden onca saymaca karakterin, yazan insanın yalnızlığını absorbe ederek onu içine alıverdiğini ne de güzel anlatmış. “Çevremi daralttım” diyor yazar. “Hay Allah!” diyorum okurken; “ben de” diyor iç ses birden. Sonra devam ediyor yazar; “yalnız kalmak istiyorum yazarken, yalnızlığımı seviyorum”. Yalnızlığı sevmek mi? diye düşünüyorum istemsizce. Yahu ben de aynen böyle hissediyorum. Ve aslında belleğimde var ettiğim, benimle soluk alıp yaşayan, gelişip her biri kendine özgü birey olan olan roman kişilikleri aklıma geliyor. Tıpkı onun söylediği gibi bir ifade beliriyor usumda; o kadar kalabalık ki burası roman karakterlerimin varlığı yetiyor, başkasına, başkalarına ihtiyaç yok.

Dışarıdan kulağımı yırtarcasına çarpan korna sesleri kısa denecek sürede bitiyor. Yıl boyunca arada izlemekten kendimi alamadığım, “ölene kadar, sonuna kadar” diye sloganlarla desteklediğim takımın pisi pisine aldığı yenilgilerle ligi kapamasına içerliyorum. Oysaki belleğimde onca yeni takım kurmuştum lig devam ederken. Toteme vurmadan önce kendimi teknik direktörden daha etkili on bir oyuncudan kurulu onca takım yaratmıştım nafile bir gayretle. Belki o oyunculara, belleğimde yarattığım kurgu dünyanın kişilikleri gibi roller verebilseydim, yeni oyunlar kurabilseydim, pisi pisine yenilmeyi geçiştirme telaşında olmazdım şu an. Tıpkı yazarın makalesinde bahsettiği ya da benim yazarken yaşadığım gibi.

Ne demiş şair; “Nesi var ömrün nesi var, vesvese hepsi vesvese!”.


Özlem Salman
Girne, 05/05/2013


*Cüneyt Ülsever, “Vesvese, Hepsi Vesvese!”, http://www.yurtgazetesi.com.tr/vesvese-hepsi-vesvese-makale,4323.html



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sizi Çok Seviyorum Sevgili Dostlarım : -) )
Görsel Bellek Oyunlarından İbarettir Belki de Hayat
Kelebek Etkisi’yle İnsanı Dönüştüren Bir Momentumdur Yaz
Bir Yanım Hep Chaplin ve O Beni Hep Çok Sevdim

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yeni Milenyumun Amazonları; Kıbrıslı Kadınlar
"Yirmi Yedi Yaşında Ölen Ölümsüzler"den Biri; Amy Winehouse"un Ardından…
Orjinal Gıbrıslı'lık Adalı Olmak mı?
Medya Öldü, Yaşasın Sosyal Medya!
Kulağa Ne de Hoş Gelir; Sil Baştan!
"Hayat Bir Kutu Çikolatadır. İçinden Ne Çıkacağını Bilemezsin". Forrest Gump
Bir Zeki Müren Geçti Bu Hayattan
Arşiv Belgelerini Kıbrıs'ta Aramayın!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bu Dünya’da Yaşamak Bazen Çok Ağır Geliyor [Eleştiri]


Özlem Salman kimdir?

‘Kurguda tıpkı hayat gibi; içinde binbir değişkenin rol oynadığı bir döngü. . . ’ Yine tıpkı hayat gibi, o da doğrusal atımlı bir hareketle değil, zaman ya da ışık benzeri dalgasal bir karaktere sahipti. Hayatın merkezinde doğanın kendisi varken, roman kurgusunun merkezindeki yazardı.

Etkilendiği Yazarlar:
Shakespeare,Tolstoy,Nazım Hikmet, L. Aragon, Yannis Ritsos, Özdemir Asaf, Can Yücel,Nietzsche, C. Dikens, Pablo Neruda, Yevgeni Yevtuşenko..daha doğrusu dünyada iz bırakan edebiyatçılar, filozoflar..


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özlem Salman, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.