Mevsimlerin ruhu olur mu? Sorusunun bendeki yanıtı evettir. Okuduğum bir makalenin üzerimde bıraktığı uçuş uçuş hareketlilik yazmanın sonsuz evreninin kapısını bir kez daha araladı. Masal kahramanı Alice’in içinden geçmekte tereddüt etmediği, bilinmezlere sürüklenirken ürkmeden, cesurca yol aldığı o gizemli aynada açılan kapı misali benim olan bir başkası, düşsel de olsa aralandı ve düşünce hayal dünyamın evreninde bir kez daha yol almaya başladı.

Mevsimlerin, tüm canlılar üzerinde bıraktığı iz üç aşağı beş yukarı aynıdır ve fiziksel algılanış olarak tanımlanır. Fiziksel etkinin hissedilişi basit ve bilinendir. Kimi sıcaktır, kimi soğuktur. Kimi parlaktır, kimi de mat. İnsan içinse durum biraz daha farklılaşır, çeşitlenir. Ne de olsa düşünür insan ve diğer türlerden bu özelliği ile ayrı kılınmıştır. Karşılaşılan her olayın yarattığı fiziksel, ruhsal algı değişkenlik gösterir her birinde... Dile getirdikleri için de diğer türden ayrılır.

Mevsimler değişkendir, getirdikleri ruhsal algı gibi... Kimi depresiftir, kimi heyecanlı. Kimi uçuş uçuştur, kimi durağan. Kimi pozitiftir kimi tam tersi. Kimini yaşanırken her şeye güç yeter gibi hissedilir, kiminde ise sanki ölecek yer arar gibi dolaşır durur, insan. Bin bir değişkenin sahneleri değiştirdiği, rolleri defalarca yeniden dağıttığı adına yaşam denen ve gerçekliğine inanmak istenilen kurguda; duygular ve bu tanımlamaların yapılmasını olanaklı kılan ruhsal algıdır sihri elinde tutan.

Mevsimlerin ruhu var mıdır? sorusunun yanıtı benim için evettir. Ve o ruh insanı kendi doğasına uygun sarıp sarmalar.

Hissedilen fiziksel farklılıkların ruh halini değiştirme becerisine sahip oluşu açık ve ortadayken... Ve dünyanın farklı yerlerinde yaşayan milyonlarca insan fiziksel etkinin ruhlarda oynadığı bu illüzyona kendini kaptırmışken farkında olmadan yaratılan Kelebek Etkisi’nin de bir parçasıdır artık.

Güneşin tüm parlaklığıyla gülümseyeceği gelecek üç ay; renklerin parladığı, doğanın serpildiği, kokuların yayılıp uçuştuğu, alışıldık tatlarda bile farklılık hissedildiği, heyecanlı karşılaşmaların sıklaştığı, duyguların dans eder gibi insanı çekip çevirdiği ve elbette ki aşk’ın daha bir görünür ancak bir o kadar da masal kahramanlarının yaşadığı büyülü duygusallığa referans verecek biçimde soluklandığı bir zaman dilimidir.

Benim gibi her duyguyu ya da algıyı bir koku, bir nota ya da bir renkle kodlama merakı olanlar bilirler. Her mevsimin bir rengi, bir kokusu ve ritmi vardır. O koku, renk ve ritm mevsimin ruhunu tanımlar. Benim için yaz; mavidir. Onun en güzel tonlarını gözlemleyerek kendimizi yumuşakça sarılmış hissettiğimiz gökyüzü gibi. Kokusu ise kır çiçekleridir; yaban gülleri, sümbüller, yaseminler gibi onlarca koku vardır aromasında. Kokuların hiç biri tek başına tanımlanamaz, hepsi karışmıştır. Ritmi ise hareketli ve düzensizdir tıpkı hissedilen duyguların belirsizliği gibi... Bir tanımlama yapmak gerekirse jazz’ın kontrol edilmez, sonu kestirilmez, sürprizlerin her an yaşanabileceği hissi uyandıran notalarıyla kurgulanmıştır yaz mevsiminin melodisi.

Aşk ise yaşanması en olası ve hislerin yarattığı algıya en uygun ruh halidir. Onunda rengi mavi, kokusu bin bir kır çiçeğinin aroması ve ritmi jazz ile aynıdır. Sürprizler müjdeler! Her kim tarafından yaşanırsa yaşansın, bir başkası için etkisi fark edilmeden hissedilir. O artık dünya etrafında gezinip duran hercai görünmez bir duygu dalgasıdır. Bu duygu insanı tutar, çeker ve kendine çevirerek dansa başlar. Ne zaman sonlanacağı bilinmeyen bu dans, yaz mevsimi boyunca sürüp gidecektir. Yaşanan duygusallık dünyanın bir başka yerindeki başkalarını da etkiler, onlarda bu dansa katılır. Durum sürüp giden bir etkileşime çoktan dönüşmüştür. Bu duyguyla karşılaşan her insanın ruh hali, fiziksel görünüşü değiştirip, başkalaşmıştır.

Yaz mevsimi bir Kelebek Etkisi yaratmış, insanı dönüştüren bir momentum olmuştur.


Özlem Salman
Kıbrıs, 26/05/2013