Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno |
|
||||||||||
|
Batı müziğinin 7 nota 12 ses, 24 gam’dan ibaret armonisine karşılık Türk sanat müziğinde sayısı yüzlerle ifade edilen ancak 10 tanesi halen kullanılmakta olan birbirinden tamamen farklı makam vardır. Osmanlıya miras kalan Bizans ve İran müziğinin karşımı eklektik bir yapıya sahip bu tür, belki de bu özelliğiyle Türkiye’nin Batılı olmaya çalışan Doğulu kimliğini de olduğu gibi yansıtır. Türk müziğinin Batılı bakış açısına göre kolay tariflenemeyecek bu doğası, yine o kompozisyon formlarıyla ifade edilmesi mümkün olmaktan uzak duyguları içinde barındırır. Arama motorundan çalakalem tarama sırasında rastladığım bir kaynakta, Türk sanat müziği içinde farklı ruh halinin yaratılma becerisi şöyle tariflenmiş: “Türk sanat müziğindeki makamlar; genellikle 4′lü ve 5′li dizeklerin birbirine eklenmesi sonucu oluşturulur ve bu sıralı notalara çeşni denir. Kullanılan çeşnilerin farklılığı, her Türk sanat müziği makamına ayrı bir özellik ve duygu katar. Böylece dinleyicinin farklı makamlarda değişik ruh hallerine girmesi sağlanır.”* Buna niye gerek duyulduğu ise yazıya başladığım noktada saklı. ‘Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun’a ait ilk dizelerde... Millet olarak, yaşadığımız duyguları sadece şarkı sözleriyle ifade edebiliyorsak, o zaman üretilmiş eserlerin içinde duygusal bir yolculuk öngörülmüş olması da çok doğal. Tam on yedi yıl önce kaybettik Türk sanat müziğinin en güçlü yorumcusunu. Benim gibi birkaç kuşak için dünyaya gözümüzü açtığımızdan itibaren varolan o ses, on yedi yıl önce sustu. Ancak bu suskunluğu sadece fiziksel bir yok oluşla sınırlı kaldığını söylemek zor değil. Zira hemen hepimiz belli aralıklarla da olsa onun sesinden, onun yorumuyla söyleyemediklerimizi, duygularımızı, paylaşmak istediklerimize onlar vasıtasıyla açıyoruz. Öyle ki “Ah bu şarkıların gözü kör olsun!” derken hemen hepimiz kendimizde saklı olana ileti gönderiyor, onunla iletişim kurmaya çalışıyoruz. Elbette hâlâ bir yanımızın Doğulu oluşundan, cesaretsizliğimizden, duygusallığımızdan, utangaçlığımızdan ya da her ne ise ondan. Bundan on yedi yıl önce büyük yorumcunun susan sesi, gerçekte dillendirilen her şarkısıyla yaşamaya devam etti ve edecek. Her duygusal dönüşümde, yitirişte ya da karşılaşmada onun yorumlarından birini dinleyerek hayatı soluklamaya devam edeceğiz. Sen nurlar içinde uyu Zeki Müren, biz hâlâ senin şarkılarını söyleyerek ağlıyoruz, gülüyoruz, ayrılıyoruz, üzülüyoruz ve belki de günün sonunda yine senin şarkılarını dinlerken ölüyoruz. Özlem Salman Kıbrıs, 24/09/2013 *http://www.herturlu.org/turk-sanat-muziginde-makamlar/#ixzz2fkRvWOtS
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özlem Salman, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |