"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Hayatın uzun labirentlerinde dolaşmıştı yaşlı ruhu. Hataların damgaladığı yüzlerce hayal kırıklığıyla adımını atmıştı yaşama. Olgunlaştıkça öğrenmiş, öğrendikçe yalnızlığa düşmüştü. Ve şimdi, bir zamanlar hovarda olan yüreğinde bir melankoli, kıpır kıpır olan vücudunda ise bir matem havasıyla düşmüştü boşluğa. Kararsızdı devam etmekte. Yorgundu çünkü. Vücudu yorgundu. Yüreği ise yaşlı... Ve yalnızdı. Hayatından geçen binlerce ironi yalnızca birer anı olarak kalmıştı. Herkes gelip geçmişti yanından. Şimdi kimse dönüp bakmıyordu bile yüzüne. Yalnızdı. Yalnızlığa düşmüştü. Yaşlı adam, gözlerinden akan bir damla gözyaşını elinin tersiyle sildi. Gülümsedi ama gözlerinde puslu bir bakış, acı dolu bir haykırış vardı. Biliyordum. Acı içindeydi. Kıvranıyordu kendi içinde. Gitmek istiyordu. Bitmesini bekliyordu. Gitmeliydi. Zamanı kaybetmeliydi. "Hayat sana süprizler sunacak küçüğüm" dedi. Buruşuk, beyaz yüzünün rengi tamamıyla attı. Solgun mavi gözleri dalgın dalgın uzaklara bakmaktaydı. "Ve sen her zaman süprizlerden hoşlanmayabilirsin." Sustu. Belli ki onun hayatına kötü süprizler pek sık uğramış, acılarından arta kalan külleri geride bırakmış, yaşamının zamanını çalmıştı. Belli ki bağırmak istiyordu yüksek sesle. Haykırmak istiyordu umutsuzluğunu. Ve yaşamak istemiyordu artık. Bitmeliydi. Gülümsedi tekrar. Ama bu sefer ki gülümsemesinde acı yoktu sanki. Şaşırdım. Çünkü yaşlı yüzü gençleşmişti bir anda. Sonsuzluğa uzanan parlak bir ışık saçıyordu gözleri. Şaşırmıştım. Neredeydi o umutsuz ihtiyar? "Yine de..." diye başladı söze. Yutkundu. Devam etti sonra; "Yine de tüm olumusuzluklara rağmen hayat yaşamaya değer ve tüm kötülükler bir gün yerini bulurken aralara serpiştirilmiş ufak sevinçler için varolmak güzel." Gülümsedim. İçimi saran ufacık bir umut parçasını hissediyordum derinden. Bilemiyordum. O kadar acıya rağmen yaşamak hala gülümsetebiliyordu. Tüm karamsarlıklara rağmen güneş hala parıldıyordu. gece sona eriyordu. Sönen yıldızların yerine yenileri parıldıyordu ve insan varoluyordu. Ve insan seviyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Selin Arslanoğulları, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |