Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Bu düşüncelerle yürürken, karşısındaki arkadaşını son anda fark etti. Epey zaman olmuştu görmeyeli. Ayak üstü sohbete daldılar. Kilo almış, biraz da yaşlanmıştı. Yaşları birbirine yakın sayılırdı. “ Merhaba Ahmet! Sensin değil mi?” “ Evet benim Mülayim. Çok mu değişmişim? Ben seni hemen tanıdım. Ne var ne yok? Neler yapıyorsun?” “Ne olsun işte. Yaşıyoruz. Çalışıyorum.Sen neler yapıyorsun? Görmüyordum epeydir seni.” “ Yaşıyorum.” “Canım, hepimiz yaşıyoruz. Ne iş yapıyorsun. Nerede yaşıyorsun?” “Cennette! “ “Nasıl cennette. Şu bizim bildiğimiz cennette mi?” “Onun gibi bir şey.” “Ne güzel. Dünyada cenneti yaşamak güzel olmalı.” “Harika bir şey. Şimdide bizim kızları götüreceğim oraya. Gitme vakitleri geldi hatta geçti bile.” “Sizin kızlar mı? Kaç kızın var ki!” “Allah bağışlarsa beş tane. İki tanesi de yüklü.” “O maşallah. Demek torunlar geliyor yakında.” “ Sağ ol. Öyle gibi bir şey. Sen neler yapıyorsun? Çok dalgınsın.” “Hayat mücadelesi işte. İş güç, stres… İnsanı bu hale getiriyor. “ “Benimle sen de gel cennete. Nasılsa hafta sonu. Haber ver evdekilere. Ya da onları da getir. Az sonra yola çıkacağım zaten. “ “Nasıl olur bilmem ki! “ “ Olur olur hadi haber ver. Birazdan yola çıkacağım.” “Yanıma bir şeyler almadan olur mu?” “Ne alacaksın ki! Gereken her şey var o cennette. Geliyor musun? Hemen kararını ver!” Onun için gerekli olan şeyin farkına varmıştı. Değişiklik. Kısa bir mola. Bilinmezlik ve macera. Telefonla karısına aceleyle kısa özet geçti ve kapattı. Karısı da onun ne dediğini anlamamıştı üstelik. Ahmet’in yanında yürümeye başladı. Kentin dışına çıkmışlardı. O güne kadar yürümediği kadar çok yürümüştü. Sonunda arkadaşı, bir traktörün yanında durdu. Traktörün arkasında römork bağlıydı. Üstüne bindi. Ona da binmesini söyledi. Şaşırmıştı Mülayim. “ E hani kızların. Onları almayacak mısın?” “Arkadalar.” “Nasıl arkadalar. Nereye gidiyoruz?” “Cennete.” O sırada arkadan böğürtüler geldi kulağına. “ Yahu arkadaşım sen ne garip adamsın. Kızlar diyorsun, cennet diyorsun iki saattir. Biz nereye gidiyoruz. “ “ Cennete dedim ya! Yaylaya gidiyoruz. Kızlarım da damdaki ineklerim. Onlar benim kızlarım. Hem de ikisi yüklü. Karar ver geliyor musun gelmiyor musun?” “ Geliyorum tabii ki. Hiç cenneti kaçırır mıyım. Ne şanslı ineklerin var. Hem onlara bedava tatil ısmarlıyorsun, hem de cenneti gezdiriyorsun. Kaçırılır mı bu fırsat. “ Traktörü çalıştırdığında Mülayim’in dudaklarındaki gülümseme kaybolmamıştı daha. Nermin KAÇAR 24.09.2014
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nermin Kaçar , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |