Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Neyi paylaşamıyoruz, şu iki buçuk günlük dünya da, neyi? İnsanlar savaşıyor lakin çoğunlukla günahsız insanlar ve çocuklar ölüyor. Rabbimiz ise bize şöyle buyuruyor.''Kim bir insanı haksız yere öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Kim de bir insanı yaşatır, hayatını kurtarırsa bütün insanlığı yaşatmış gibidir.'' Dünyanın ilk cinayetini işleyip kardeşi Habil'i öldüren Kabil, kıyamete kadar tüm insanların laneti altındadır. Kötü bir işin başlangıcına aracılık etmiştir. Yirminci Yüzyılın acımasız diktatörlerinin hiç birinde zerre kadar sevgi bulamazsınız. İçlerinde birazcık Allah sevgisi olsaydı zaten, binlerce insanın ölüm emrini bir çırpıda veremezlerdi. Sadece yaptıkları şey kitapları yaktırmak, insanlara zulmetmek olmuştur. Ahhh! Adolf şu savaşı başlatmadan önce, keşke bir kere Mevlana'yı, Yunus Emre'yi okumuş olsaydın. Ahhh! Stalin içinde birazcık sevgi olsaydı seninde... Yıllar önce gençlik de okuduğumuz bir yazar vardı; adı Leo Buscaglia, ''Yaşamak Sevmek Öğrenmek''adlı eserini bir solukta okumuştum o zamanlar. İnsanlara sarılma hastası... Çok sonraları öğrendim ki intihar etmiş. Tabi nasıl bir ruh hali onu intihara sürükledi bilemeyiz, ancak şu yazdığı kitapların yüzü suyu hürmetine böyle bir davranışta bulunmaması gerekirdi diye düşünüyorum... Sevgililer günü, sistemin kendi içinde tüketimi artırmak için uydura geldiği bir gündür aslında. Gerçekten birbirini seven insanlar, bu işi bir güne indirgemezler. Çünkü onlar, Allah'ın yarattığı her günün kendilerine verilmiş bir armağan olduğunu bilirler. Her nefesin bir müjde, sadece bir kadın ve erkeğin sevgili değil, aynı zamanda yaşadığı toprağın, mensubu olduğu dinin ve rablerinin de sevgili olduğunu biran olsun akıllarından çıkarmazlar... Sevmek özgürlüğün en uç noktasıdır. Herhalde ''Seni Seviyorum'' kelimesinden daha fazla kullanılan bir başka kelime yoktur yeryüzünde. Bunu açalım biraz. Seni seviyorum çünkü sen beni gördüğün zaman göz bebeklerin büyüyor. Seni seviyorum çünkü sen de beni sevdiğini söylüyorsun. Seni seviyorum çünkü senin yanında kendimi güvende hissediyorum. Seni seviyorum çünkü bana sevgi dolu sözcükler söylüyorsun. Seni seviyorum çünkü sana dokunmak çok güzel. Seni seviyorum çünkü senden hiç bir kötülük görmediğim gibi, çoğu yerde beni şereflendirdin ve yücelttin. Seni seviyorum çünkü senin ile paylaştığım çok güzel şeyler var, başta hayatım... Yirminci yüzyılın, en büyük düşünürlerinden biri sayılan ruh bilimci Dr. Erich Fromm, ''Sevme Sanatı'' adlı kitabında özetle söyle demektedir.'' Maddeler dünyasında vermek, zengin olmak anlamına gelmektedir. Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir. Bir şeyi yitirmekten korkan istifçi ne kadar çok şeyi olursa olsun, ruh bilim dilinde yoksul ve yoksun bir kişidir. Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir.'' Sevgililer günü vereceğiniz şeylerin çok pahalı, şatafatlı nesneler olması gerekmez. Bir ufacık çiçek, bir tatlı tebessüm ya da tatlı söz, karşınızda ki insanın''Bu insan bana değer veriyor.''diye düşünmesi bile kişi için büyük bir kazançtır kanımca... Dr. Erich Fromm'un devam eden cümleleri yine...''En önemli verme edimi, maddi dünyadan değil insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler kuşkusuz. Bu tabi ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez, içinde yaşattıklarıdır vereceği şeyler, sevinçleri, ilgisi, anlayışı, bilgisi, nüktesi, üzüntüleri gibi - İçinde yaşayan şeylerin dışa yansıyan her türlü belirtisidir verecekleri. Böylece yaşamından bir şeyler verdikçe, karşısındaki kişiyi zenginleştirir, kendi içindeki yaşama sevincini coşturarak onunkini de coşturur. Almak için vermez, vermek başlı başına doyulmaz bir sevinçtir.'' Bu güzel günü bir güne indirgeyip kutlayanlara da bir lafımız yok. Allah'ın yarattığı her yeni günü coşku ile karşılayıp, Sevgililer Günü aslında üçyüzaltmışbeş gündür diyenlere de... ''Hiç bir şey bilmeyen, hiç bir şeyi sevemez. Hiç bir şey yapamayan, hiç bir şey anlamaz. Hiç bir şey anlamayan, değersizdir. Oysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür... Bir şeyin aslında, ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır. Tüm yemişlerin böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşleyen kişi, üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir.'' PARACELSUS Hepimiz edebiyat ile şiir ile uğraşıyoruz, edebiyat ile şiir ile uğraşan insanlar edepli, sevgi dolu olurlar. Sadece bu gün değil her gün sevdiklerinize sarılın ve onları sevdiğinizi söyleyin hiçbir şey kaybetmediğiniz gibi çok şey kazanırsınız. Her şeyden önemlisi bir de bizi, yarattığı kullarını çok seven Rabbimiz var, açmış kollarını bizi bekliyor. Koşun o en büyük, en yüce sevgiliye, beni kabul etmez nasılsa bu kadar günahtan sonra diye aklınıza sakın gelmesin. Samimi olun yeter, O Yüce Allah, şimdiye kadar hiç kimseyi kapısından boş çevirmemiştir. Sevgi üzerine bir yazı da hepinize en derin sevgi ve saygılar ile biter tabi ki…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |