Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Oysa, yüzyıllardır yaşayan bir ihtiyar insan kadar yaşlı doğuyor artık çocuklar.. Gülümseyen çocuk yüzlerini kartpostal tezgahlarına koyduk.. Dekolte giyimli kadın artist ve arka sokaklarındaki dramların gözükmediği şehir fotoğrafı kartpostallarının hemen yanı başına.. O kartpostal şehrin sokaklarında artık gökyüzündeki yıldızlar kadar kimsesiz çocuk var.. Yıldız dedim de, o çocuklardan birinin öyküsü geldi aklıma.. Taksim' de avarelik yaptığım günlerden birinde bir tinerci çocuk yaklaştı yanıma.. Birbirine kenetlediği ellerine nefesini üflerken " Abi paran var mı? " dedi.. Cebimden para çıkartırken hiç huyum olmadığı halde nedense sordum, " Tiner alacaksın değil mi? ".. Baygın gözlerle baktı, " Tinerimiz var abi, polisler bizim Yıldız'ı dövmüşler, ona ağrı kesici alacağız. " dedi.. Birlikte gittik eczaneye, eczacının bakışlarından zaten yanında ben olmasaydım ilacı alamayacağını anlamıştım.. Sonra biraz çekinerek beni Sıraselviler caddesinin arka sokaklarından birindeki yarı yıkık bir ahşap eve götürdü.. Onu gördüğümde, Taksim'in kim bilir kaç yıkım görmüş bu yarı yıkık eski Rum evinin tahtalarına sinmiş olan o vazgeçmişlik duygusunu hissettim.. Halbuki Yıldız henüz on beş yaşındaydı.. On beş yaşında, üç on kuruşa babası, dedesi yaşındaki insanlarla birlikte olmak zorunda kalan, tinerci küçük bir fahişeydi Yıldız.. On beş yaşındaki bir kızı bu hali ile altlarına alan insanların, aslında nasıl hayat fahişeleri olduklarını düşündükçe midem bulandı.. Adı Yıldız'dı o kızın.. Anne ve babası, kim bilir hangi ünlü yıldızdan etkilenip, doğan kızları da kendi dünyalarının yıldızı olsun diye koymuşlardı bu adı ona.. Yıldız, bazı geceler gökyüzünde rastladığım kayan, yaşamını söndüren on binlerce yıldızdan sadece biriydi..Ama ne yazık ki yaşadığı hayatın karanlık gecelerinde ışığını çoktan yitirmişti.. Gökyüzünde bir yıldızın kayması nasıl heyecan ve coşku veriyorsa insana, tam tersine çok acı veriyordu, yeryüzünde bir insan hayatının yitip gitmesi.. Bu kadar zulüm ve karanlığın yaşandığı yeryüzünde, Tanrı'nın tek güldüğü andı, bir çocuğun güldüğü an.. Şimdi, düşünün biraz.. Bunca doğa felaketi neden oluyor sanıyorsunuz?.. Dünya neden giderek mavisini yitiriyor sanıyorsunuz?.. Tanrı, gülmüyor artık..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Savaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |