Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Niye o zaman iğrenç bir ayran gönüllü olmakla suçlanıyorum ben? Biliyorum sorun şu, siz bir kez yaşayabiliyorsunuz bunu, bense pek çok defa...Off Tanrım ne kadar da şanslıyım... Bu yüce duyguyu, bu içimi yakan ama beni zevkten çıldırtan acıyı bana defalarca kere yaşattığın için ve bana bunun farkına varabilecek kapasiteyi bahşettiğin için sana nasıl teşekkür etsem? Canını yaktıklarım bana nasıl teşekkür edeceklerini şaşıracaklarına, niye hala lanet okuyorlar ki arkamdan? Oysa hepsini ayrı ayrı sevdim ben... O lanet yağdırdıkları, beddua ettikleri beni çıkarsalar hayatlarından çok mu keyifli olcaktı sanki herşey? Ya bir de utanmadan hayatlarında ilk kez bunu yaşadığını itiraf edenler... Siz niye beddua ediyosunuz peki, minnettar olmanız gerekirken? Ömür boyu beraber olsak çok mu mutlu olcaktınız? Şaka gibi belki ama gerçekten minnet borçlusunuz bana... Aşkın en güzel, en tatlı, en acı verici yerinde sizi hayatımdan çıkardığım için... Sizi dünya üzerindeki bu muhteşem duygudan mahrum bırakmadığım için... Sizi bu kadar sevdim işte ben... Sizin beni asla sevemediğiniz kadar.... Sizse beni karalayacak, arkamdan bir ton laf söyleyecek, bana acı çektirdi, ortada bıraktı diyecek kadar sevdiniz. Aramızdaki fark bu! Ya sen... ya sen Allah’ın cezası, beni en çok anladığını düşündüğüm sen? Sen de mi? Sen de mi keyif almaktan acizsin bu acıdan? Seni öyle çok, öyle çok sevdim ki... Kendim en çok acı çekeceğim noktada, beynime henüz hükmetmeye vaktim olmadan, en savunmasız olduğum noktada terkettim seni... Bu zevki en çok sana yaşatabilmek ve seninle yaşayabilmek için... ama bildin mi bunun değerini? Seni senle evlenmeyi istemeyecek kadar sevdiğimi? Seni terkettim, sonsuza kadar beni içine hapset, beni yaşa, beni sev diye... Seni terkettim, kalbimdeki en temiz, en güzel yerde sen olasın diye... ama değil keyfini çıkarmak,en güzel aşkın, tadı damağında kalmış ve ulaşılmaz olanın, bunu farketmiyorsun bile? Şu an anlamasan da bunu, hayatının geri kalanında aşık olduğunu sandığın her kadın, hatta hayatımın aşkı diye evlendiğin karın bunu öğretecek sana... Her geçen gün en çok beni, aslında yalnızca beni sevdiğini anlayacaksın... İşte o zaman aşka dair bir umut olacağım kalbinde. Yaşadıkça aşkı arayacaksın, aradıkça beni bulacaksın... beni yücelteceksin... işte o zaman yeniden bir damla gözyaşı oluvereceğim gözlerinden süzülen, işte o zaman seviştiğin her beden ben oluvereceğim yeniden, işte o zaman her rüyana gireceğim yeniden, kabusun olarak değil, en çok sevdiğin kadının olarak... ve sen gerçek aşkı bulmuş, tatmış olacaksın... - Great Expectations ve The fountainhead (Ayn Rand) ilhamları...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yeşim, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |