..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Estetik > Tayyibe Atay




20 Şubat 2004
Önce Ben Yaratıldım  
Tayyibe Atay
Boşuna mı Monalisa’nın dudağındaki alaycı gülüş!..


:BDEB:
İnsanın yaradılış teorileri üzerine bir yazı yazmış T.Serdar Kalyoncu.Yazdığı yazıyı Hayal Dergisinin Kasım sayısında(2) yayınlamış ve birkaç soru yöneltmiş okuyucuya.Sanırım okuyucuyu bu konu üzerinde düşündürmek;seçtiği konunun içine çekmek istemiş.Doğru da yapmış bana kalırsa!..Okuyucunun yazar ile bütünleşmesinde etkin bir rol oynayacağı kesin bu açık bırakılan kapı...İşte bu bağlamda ben de bir okuyucu olarak bu kapıdan içeri girdim ve yazarın yönelttiği sorulara cevap aramaya başladım..Ne yalan söyleyeyim biraz da eğlendim!..Teşekkürler Serdar Kalyoncu!..

Tanrı,her ne kadar önce erkeği,sonra onun kaburga kemiğinden kadını yarattı denilse de bu, yalandır bence..Çünkü önce kadını yaratmıştır Tanrı!Onu yaratırken öyle çok uğraşmış,emek vermiş, yaratıcı gücünü son sınırına kadar kullanmış,uykusuz,bitap düşmüştür ki,erkeği yaratmak için takati kalmamıştır.Düşünsenize bir; bu denli yorulan Tanrı,ikinci maket insanı yaratmada ne kadar başarılı olabilirdi ki!..İşte bu yüzden erkekler deformatik bir kadın görüntüsünde zuhur etmişlerdir...Mesela;epileydilerden bi-haber olduğu,kadının kıllarını da cımbızla ayıkladığı, bu işten bıktığı için erkekleri kıllı bırakmıştır.Bu onlara bir cezadır üstelik!..Siz hiç gördünüz mü mini etek giyen,çıplak bacaklı bir erkeği?Görmediniz değil mi?Gerçi bir dönem İskoçya’da erkekler etek giymişler ama,çorap giymeyi de ihmal etmemişlerdir...Kıllarını saklamak ve kaslı bacaklarını kamufle etmek için başvurdukları basit bir yöntem gibi görünse de bu saklanış;onun bu hali bile kadınları gülmekten alıkoyamamıştır...Boşuna mı Monalisa’nın dudağındaki alaycı gülüş!..

Hep merak ederim;neden erkeklerin saçları dökülüp de kelleşiyor diye.Anatomik yapılarının bir gereği mi bu,değil bence.Ola ki kafalarının kabağı andıran biçimini ortaya çıkarmaksa neden, mantığı yok bunun...Çünkü kafalarının şekli öyle çirkin ki,bakınca insanın, yüzü buruşuyor ister istemez!..Ha kaplumbağaya bakmışsın,ha kel bir kafaya!Bu arada kelliğin efendileri de yok değil hani!Mesela Rüştü Asyalı,Süleyman Demirel,Serhat Hacıpaşalıoğlu,Rauf Denktaş!..Onlar sevimli keller bana kalırsa..Hele aralarında “BABA” olan varsa birde...Konuyu gene saptırdım valla!..Neredeyse siyasetin içine düştüm,düşeceğim...Hani siyasette balık olmak vardır ya;ben de balık olacağım neredeyse...Aslında gerçek hayatta beni siyasete bulaştırmak ,o sularda boğmak isteyen bir yığın insan var ama ben temkinliyim...Bir oy hakkım var,özgürce gidip onu kullanırım diyorum da başka bir şey demiyorum.Herhalde kafamın kelleşmesinden korkuyorum kim bilir!Bu arada hala sorumun yanıtını merak edenler varsa eğer,hemen yanıtlayayım:Erkeklerin aklı belden aşağıya çalıştığı için saçlarını kafalarında tutamıyorlar.Onlar da dökülüp odaları,banyoları,toprağı kirletiyorlar;her yer saç kılı!

Tanrı,çift eşeyli insanları yaratırken birisi ile sevişmek telaşına kapılmıştı garanti.Kimseyi de bulamadığından dolayı,kendini sevme oyunu oynuyordu.Bu oyuna öyle çok dalmış olacak ki,günün birinde kadın olmak için bıçak altına yatacağı hiç mi hiç aklına gelmemişti...Çünkü;aklını kadını yaratırken tüketmişti!Yani bütün aklını kadınlara cömertçe dağıtmış,kendisi akılsız kalmıştı.İşte bu yüzden iki eşeyi birbirinden ayıracak denklemleri unuttuğundan bu tip kadınsı erkekler yaratılmış oldu.Dahası, başarılı işler yaptığını sanan erkeklerin arkasına bir kadının varlığını destek yapmıştı.Bülent Ecevit,Kanuni Süleyman bunlara en güzel örnek sayılabilirdi...

Erkeksi kadınları yaratırken ise sanırım, korkulu bir düş görüyordu Tanrı!Her şeyi birbirine karıştırmış, ne yarattığının farkına uyanınca varmıştı."Keşke bu tür kadınları bizim ülkemizde çokça yaratmış olsaydı" demek geliyor içimden...Bir yığın nedenlerim var canım! Gör bakalım o zaman işler nasıl tersine işleyecekti bu ülkede...Mesela dayak yiyen kadınların yerine dayak yiyen erkekler ,tecavüze uğrayan kadınlar yerine tecavüze uğrayan erkekler,mecliste erkeklerin çoğunluğu yerine kadınların çoğunluğu; futbol sahalarında daha çok kadın oyuncular olacaktı...Evdeki işlerin hiç değilse yarısını erkekler yapacaktı...Belki de çocuk doğurma işini bile üstlenecekti erkekler!..

Sonuç olarak;kimi yaratırsa yaratsın Tanrı, eminim,bu yaratma işinde büyük bir aşk yaşıyordu.O aşk yaşarken biz,boş mu durduk yani!?

Peki ne yaptık o zaman?
Kadın erkeği idare etti,
Erkek kadını..
Üstelik
Taş çıkartmak için Tanrı'ya
Dünyanın her yerinde
Aşk yaşadık...

Bence,
Antitoksini keşfedilmemiş
Tek mikroptu aşk denen hastalık!...
Uçkuru selkimiş,
Yatağı yanık!..

Hani!
Balığı var pullu,
Tavuğu var tüylü cinsinden!...
Sonunda
Çocuk yumurtladık!J))))

Gülüşle boyadık
Çocuk yumurtaların gül yüzünü...
Bakışlarına umut bağladık.
İki bacak taktık,iki kol
Kollarımızda sakladık...

Adlar koyduk onlara
Ayşe,Fatma,Hasan, Hüseyin...
Kimisi yüreğimizde büyüdü sıcacık,
Kimisi karanlığa düştü
Tutamadık...ağladık...





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Amma Uçmuşuz
Sinekler
İmam Olacağım
Ey Hayat
Zırlamayı Bırak
Zamana Kırıntı
Selam Efendim
Ah Canım
Bitanemi
Dedüdü Dedüdü

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Araba [Şiir]
Bizim Otobüs [Şiir]
Masa 2 [Şiir]
Bostan [Şiir]
Pezoooo [Şiir]
Köprü [Şiir]
Tavşan [Şiir]
Ötanazi [Şiir]
Damlacıklar 4 [Şiir]
İçsel Haber [Şiir]


Tayyibe Atay kimdir?

Yeni şiirin,uzun yıllar yazmama rağmen yeni şairiyim. İnternet ortamı sayesinde okuyucu önüne çıktım henüz. Ne kadar şair olduğumun yanıtını ise okuyucuya bırakıyorum. Bayan yazarların çok az olduğu bir ülkede,duygu ve düşüncelerimi,şiirin ruhu okşayan ,elleyen tarafıyla anlatmaya çalışıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Arif,Behçet Necatigil,Nihat Behram...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.