..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Cengiz Arabacı




20 Nisan 2004
Fotosentez  
Cengiz Arabacı
Çevrede herkes onun için "sopayı dikse yeşillendirir" diyordu.


:BGFI:
Yaşlı kadın ağır adımlarla belkide kalan kısa hayatında en çok değer verdiği bitkilerine doğru ilerledi. Elinde tuttuğu geçen bayram evine ziyarete gelen apartmandaki çocuklara ikram ettiği kolanın boşalan şişesine doldurulmuş sıvı gübreyle karıştırılmış ılık sudan, yaşına yakışır bir ağırlıkla çiçeklerin diplerine koymaya başladı. Çevrede herkes onun için "sopayı dikse yeşillendirir" diyordu. Bembeyaz saçları, "Adile Naşit" göbeği ve kıpkırmızı yanaklarıyla herkesin sevdiği, tanımayanların bile sempati duyduğu bu ton ton yaşlı kadının tüm bitkileri gerçektende herkesi imrendirecek kadar yeşilin her tonunda bir ihtişam içindeydiler. Yaşlı kadın bu işin sırrının onlarla konuşmakta olduğunu söylerdi hep bu işin sırrını merak edenlere. Diğer çiçek severler gibi onlara ayrı isimler takmazdı yaşlı kadın, onlara her zaman bilimsel isimleri ile hitap ederdi. Bunun onlara karşı olan saygıdan olduğunu söylerdi, başka isimlerin sadece "lakap" olacağını söylerdi hep. Titrek çatallı sesiyle yine çiçekleriyle konuşmaya başladı. "Alın benim çocuklarım, için kana kana, için ki büyüyün, güzelleşin, parlasın her yaprağınız, aferin çocuklarıma geçen haftadan bu yana hepiniz boy atmışsınız ve parlamışsınız. Aferin aferin ama sakın kendinizi salmayın, eğer haftayada aynı performansı göstermeyen olursa hemen kökünden yolarım ve parçalarım, hatta yakarım, beni iyice anladınız mı ha anladınız mı?".

Yaşlı kadın hayatının her yılı için bir adım atarak odadan ayrıldı ve yavaşça kapıyı örttü. İçerdeki yumuşak hava kadının sözlerinden sonra yerini gergin ve soğuk bir havaya bırakmıştı. Bu sesizlik bir süre devam ettikten sonra, kaba bir ses bu sessizliği bozdu:

- Bana bak Murtaza, köklerini toprağımdan uzak tut, yoksa seni yaşlı moruğa şikayet ederim.
- Nasıl yapıcaksın bunu Kamil, kadına doğru saatlerce anlamsızca durarak mı? Hatırlatırım sana, bu moruk sana geçem hafta su vermeyi unutunca herkesten çok sana ben su verdim. Şimdi de geri alıcam birazını.
- Yok yaa, nerden en çok suyu sen verdin, en çok suyu ve gübreyi ben verdim.
- Öylemi Selim, o yüzden mi en çok filizi sen veriyosun
- Ne alakası var kardeşim cinsim böyle benim, çok üretkenim.
- Eeeeeh tamam be kardeşim iki dakka da didişmeden durun be, zaten yaşlı karı su dökerken eğilince göğüslerini burnuma soktu midem bulanıyo, bi de siz kafa şişirmeyin.
- Ohh Ramazan paşama bak, hem bi kaç damla suyla günlerce sorun yaşamadan yaşıyo hem de en çok şikayet eden o.
- Allah allah kaktüslerin, şikayet etmeye hakkı yokmu lan Selim, sanki kadın az suyla idare ettiğimi bilmiyo da, üstüme kova kova su döküyo, sinirimi bozma biliyosun silahlıyım
- Hiç değilse yaşlı osuruk senden her hafta filiz beklemiyo, Ah çek şu dikenleri, ah yapma diyom bak, ah tamam be sustum... Ulan Ramazan, biraz daha yakına vursaydın yeni filizime denk geliyodu,
- Yahu arkadaşlar bırakalım didişmeyi de bu durumdan nasıl kurtuluruz onu düşünelim, eğer beraber olmazsak bu kadın bizi yaşatmayacak
- Murtaza doğru söylüyo, her Allahın haftası filiz çıkarcam diye kasılmaktan saksımı çatlatacam.
- Haklısında Selim, bu kadından kurtulma şansımız kadının su yerine saksıma rakı dökme şansıyla aynı. Bence Abdullah’ı gözden çıkarırsak kadın belki bizi affeder.
- Yaa, yapma be Ramazan, yakışır mı delikanlı adama böyle laflar. Zaten çocuk haftalardır üzüntüden iki büklüm ööle duruyo, o da istemezdi herhalde böyle olmasını
- Öyle de Murtaza, O da kadın, penceresinin altında içki içiyoruz diye kadın kızdığında kadına “teyze, bize bağırcan diye pencereden çok sarkma, göğüslerin aşağıya sallanırsa toplaması uzun sürer” demeseydi, o da bizi lanetleyip bu hale koymazdı. Ayrıca herif zaten eğrelti otu, istese de dik duramaz.
- Oy oy ooooy arkadaşlar, hay dilimi eşek arıları sokaydı da kadına öyle demeseydim, ben nerden bileyim kadının cadı olduğunu, hay ağzımı burnumu kırsalardı da o lafı etmeseydim, hay zenciler kovalasaydı beni de o sözleri etmeseydim, oy oy oooy.
- Tamam tamam kes artık 3 aydır aynı sızlanmalar, şşşşt bi dakka bi ses duydum, Allahıııım bu kez kesin beni yemeğe geliyor, İMDAAAAT Yardıııım edin, İmdaaaat
- Kamil lan tamam bağırma, yok kimsenin geldiği.
- Yok yok ben duydum, saklayın beni, saklasana lan beni Murtaza
- Tüh allah kahretmesin seni delikanlı bir maydonoz gibi dikilemiyosun şu kadının karşısına. bak bana hiç bir menekşe benim kadar mağrur ve gururlu değildir.
- Evet maydonoz olabilirim ama hiç değilse senin ki gibi feminen bi çiçek değilim, Murtaza. Ayrıca bir maydonoz olarak herkesten çok korkmaya hakkım var, zira her an bir salataya ya da bir omlete çeşni olabilirim.
- Demeeee omlet demeeeeee, aylardır gübre özümsemekten delirecem zaten, yaaa bi fikri olan yokmu nasıl kurtuluruz bu lanetten, Abdullah bizi bu gübreye sen bulaştırdın, sen çıkaracaksın.
- Bilemiyorum Ramazan abi, hiç bi fikrim yok, üzüntümden bütün sporlarımı döktüm şerefsizim, kadın lanetlerken "sen ve arkadaşların mezarıma dikilinceye kadar" diye lanetlemişti.
- Ne yani, bu kadının gebermesini beklicez şimdi.
- Aha bu sefer kesin biri geliyor, sesleri duyuyorum, saklayın beni saklayıııın.
(Gıııııııırrrç)

Yaşlı kadın, her zaman olduğu gibi alt komşusuyla beraber akşam kahvesi içmek için çiçeklerin hemen önündeki fiskos sehpasına doğru, elindeki kahveleri dökmeden getirmeye çalışıyordu. Komşusuyla beraber uzun bir dedikodu safhasından sonra yaşlı komşu her zaman olduğu gibi lafı yaşlı kadının çiçeklerine getirdi. Aslında yaşlı kadın çiçeklerinin övülmesini çok severdi ama asla onları kimseyle paylaşmazdı. Ama o gün paylaşmakta bir sakınca görmedi, ağır ağır kalkarak menekşenin saksısını eline aldı, ve itinayla iki yaprak koparıp bir çaybardağı suyun içine koyup suyun içine koyup komşusuna uzattı. "Kulaklarııım, kulaklarıııım, hiç birşey duyamıyorum" çığlıklarını Murtaza'nın yeşil arkadaşlarından başka kimse duymamıştı. Ama, komşu kadın büyük bir mutlulukla evine dönerken yaşlı kadından da bir parça kopmuştu, komşusuyla çiçeklerini paylaşmak onu çok pişman etmişti ama artık iş işten geçmişti. Sanki kalbinden koca bir parça kopmuştu. Ve zavallı kalbi bu ağır yükü o gece kaldıramamıştı ve o gece hayata gözlerini yumdu. Komşular cesedine iki gün sonra polis yardımıyla ulaşabilmişti, o sırada yan odada iki gündür çılgınca bunu kutlayan ve eğlenen çiçekleri kimse farketmemişti. Komşular o çok sevdiği çiçekleri yaşlı kadına hürmeten mezara dikmeye karar verdi. Yaşlı kadın mezara konup üstü toprakla örtüldükten sonra, mahallenin bakkalı ve kasabı kadının evinden tıslaya tıslaya getirdikleri saksıların topraklarından ayırıp toprağa ektiler. Bu sırada mahallenin o çok sevilen kasabı, bakkala dönüp: "ne yedin öğlen be kardeşim, sucuğunu bütün mü yuttun naptın, hoca bile yüzünü ekşitti namaz sırasında" dedi. Bunun üzerine bakkal, elinde tuttuğu bir demet maydonozu çiğnedikten sonra manava "hoh"layarak "şimdi nasıl oldu" dese de, bundan sonra olanları diğer çiçekler hiç bilemedi. Sadece ertesi gün normale dönmüş vücutlarıyla, gerisini gazetelerden takip ettiler. Aynı mahallede yaşayan insan yemekten çatlayarak ölen yamyam bir bakkal ve saksıda kulak yetiştiren yaşlı bir kadının hikayesi ise uzun süre medyayı meşkul etti....
   

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Tebrikler...
Gönderen: Kâmuran Esen / Mudurnu
24 Nisan 2004
Merhaba Sevgili Cengiz Arabacı, Uzun süredir sizi takip ediyorum.Yazılarınızı büyük bir beğeniyle okuyorum.Her biri ayrı güzellikte.Anlatımınız çok akıcı.Satır aralarında öylesine güzel betimlemeler, çok önemli detaylar, bazen de espriler var ki......Siz hayatı anlatıyorsunuz, birçoğumuzun gözünden kaçan ayrıntıları yakalıyorsunuz.........Tebrikler.....Yeni yazılarını merakla bekleyeceğim.Sıkı bir takipçinizim......Sevgiler.......Kâmuran Esen




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Böcük
Bir Issız Adaya Düşseniz Yanınıza Alacağınız Üç Bakan
Ak Kreş
Neden Ben Allahım, Neden?
Satan Satana
500 Milyar Gitti Gider
Lütfullah'ın Hakkı Üçtür
Başracon
İstanbul'a Giiiiiiiiiit!
Bono Beni!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Oyun Bitti! Tekrar Oyna?
Kabus
Bitkisel Hayat
45 Dakika
Söz
Nerdeyim?


Cengiz Arabacı kimdir?

Okur - Yazarım, Yazarım - Okursun, Yazarsın - Okurum, Okursan - Yazarım.

Etkilendiği Yazarlar:
Atilla Atalay, Aziz Nesin, Alain Paris, Amin Maalouf,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cengiz Arabacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.