Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
AMA HİÇKİMSEYE AŞIK OLAMAM…. AŞKI BEN SANA TUTSAK ETTİM…. AŞK…..SENSİN SEVDİĞİM…..!!!!!!! Yağmur yağıyor …delice…ve öylesine hırçın… Bir Eylül Ayı.. Eylül, sonbaharın ilk göz ağrısı ve günlerden Perşembe… Bir Eylül ayında, sonbaharda, Eylülün Perşembe gününde pencereden dışarı başımı uzatmış ve bir yağmur damlası hızla düşüp saçlarımı ardındakiler ile birlikte ıslatmışken fark ettim yaşamımdaki eksiği, olmayanı… Ne olacağını, ıslaklığını hiç hesaba katmadan bir kaldırım taşı üzerine oturup seni beklemenin özlemini duydum yüreğimde….Varsın bütün damlalar sırılsıklam etsin bedenimi, herkes her bir yana kaçışırken, herkes bir dam, bir çatı altına sığınırken, o herkese inat bir kaldırım taşı üzerinde, yağan yağmura inat, benim neden orada olduğumu bilmeyip “deli mi bu?” diyenlere inat seni beklemenin özlemi, seni bu denli sevebilmenin özlemi….. Oysaki sen öyle uzaksın ki yüreğime, öyle uzak bakıyorsun ki yüreğimin gözlerine ve öyle uzak tutuyorsun ki sıcaklığından yüreğimi….. Yağmur yağıyor delice..ve öylesine hırçın… Bir Eylül ayında bense istediklerimden, düşlediklerimden ve senden böylesine uzak, bana ait olmayan bir odanın, bana ait olmayan camından yağmuru izliyorum. O herkes gibi sığındığım bir odada, aşkına, bekleyişine ait yağmurdan korunarak seni seyrediyorum… Sevda insanın yüreğini ölesiye yakarken, bu yürekteki kurumuşluğun tarifini sen bilemezsin sevgili…çünkü sen ne aşka nede sevgiye hiç inanmadın! Sen böylesine yağmurlu bir günde seni bekleyen birinin olabileceği ihtimalini düşünerek, elini pencerenin perdesine hiç atmadın sevgili…Sen ne yağmuru, ne yağmurun altında buz gibi kaldırım taşları üzerinde yüreği sırılsıklam ıslanarak bekleyen beni, ne yağmurun ardından Rabbin(cc) belki de kula acıyarak gönderdiği güneşi ve ardından çıkan gökkuşağını görünce dinen yağmura inat yağan göz yaşlarımı ve olmayışına dair omuzları düşük giden beni görmedin sevgili..Sen bir ihtimal bile olsa içine o umut çiçeğini ekmedin ve elini o perdeye hiç atmadın…Sen gelmeyeceğini, olmayacağını bile bile sabahlara, beklediğin pencere önünde gözlerine kızıllık çökerken günaydın demedin…. Deli gibi yağmur yağıyor….bense…benimse umurumda değil…nasıl, niçin, neden ve nasıl burada olduğum…bense..içimdeki sızan o küçücük sızıyı dinliyorum…Orada…oralarda bir yerlerde…bekliyor…istiyor…istediğinin ne olduğunu bildiğimi biliyor…bense…yüreğimse gözlerini sımsıkı kapadı bu gün…kulaklarını tıkadı tüm seslere sanki…hiçbir ses susturamaz bu gün deli gibi yağan yağmurun sesini…her damla şurama..sol yanıma, yüreğimin tam üzerine düşüyor delice…sesi yakıyor, her damla tüm gücü ile düşüyor yüreğimin üzerine, canım yanıyor, aslında canımı yakan yağmur değil bu gün, yağmur ardından gelen soğuk değil, ses değil canımı yakan ve yağmur damlalarının yüreğimin üzerindeki vurgusu değil…bu sessizlik, sesi, yağmurun sesine terk eden..sessizlik..SESSİZLİĞİN….!!!!! NE KADAR KAÇABİLİRİM GERÇEKTEN..NE KADAR KAÇABİLİR BANA ASİ YÜREĞİMDEN düşüncelerim…ne kadar zincirlere vurabilir, vuslata salabilir kendini…çok zor…gün geçtikçe daha da zor olacak…oluyor.. Aşk…İnanmadığın..İnanmamışlığına yüreğimi inandıramadığın AŞK bu olsa gerek…Eğer buysa senin inanmadığın Aşk..evet..gel yalan diyelim aşka..yalan olsun..var olmasın…ama öyle inandırmalıyım ki kalbimi…çaresiz kalbimi buna içinde ki acı son bulsun…Ama o biliyor artık…AŞK VAR SEVDİĞİM…AŞK ŞURAMDA…TAM SOL YANIMDA HER GÜN SOLUK ALIP VERİYOR…HER GÜN BEN NEREDE İSEM YANIMDA….VE SENİNLE YAŞIYOR….Sen varsın….Sen varsan aşkta var bebeğim…ve aşk her gün varlığını, olmuşluğunu var olacağını büyüyerek anlatıyor…Sesinle uslanıp, sessizliğinle acıtıyor. Bak AŞK…Hava nasıl ışıdı…Biraz önce yağan karanlık, puslu hava içinde ki yağmur değildi sanki…bak…artık sende ışı yüreğimin, puslu, karanlık yüreğimin içinde…Her karanlık aydınlığa ulaşmıyor mu? Her yağmur kendisini güneşe bırakmıyor mu? Bak AŞK…Bak ve gör çaresizliğimi..bak ve gör sol yanımda ki sızıyı…Kim dindirecek şimdi ağrımı? Kim saracak soluma yerleşen yaramı? bak..ve..ya KAL..ya da GİT…yada Öyle benden gayrı, öyle benden umarsız, benden hür ve benden özgür yaşa ki..kendinle..kendince… Çare…Çare nerede ve nasıl biliyorum… Ama aşk öyle esir ediyor ki bedenimi ruhumla birlikte çaresizliğe…Yapamıyorum… Ben düşünmeden, habersiz, bilmeden bırakmıştım kendimi…. Şimdi kurtaramıyorum yüreğimi………
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sevgi ÖRENGÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |