Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Garip bir hüzün var sanki bu gün havada. Nasıl kapalı, nasıl puslu bilemezsin. Kaç Gündür yağmur yağıyor. Böyle zamanlarda da insanın canı hiçbir şey yapmak istemiyor. İşe gelmek, kalkmak, gündelik işleri yapmak…hiçbir şey ama hiçbir şey. Böyle zamanlarda istediğim tek şey tembel tembel evimde oturmak ve SANA YAZMAK. Yine gelecek olan senli zamanları düşünmek, yani kısacası SEN SEN SEN… Neyi anladım aşk tanem biliyor musun sen gittikten sonra. Eğer insan birini gerçekten seviyorsa, eğer insan birini gerçekten özlüyorsa ve onu görmek, sesini duymak istiyorsa…ne bileyim. Şimdi bunu nasıl tarif edeceğimi bulamadım. Yada şöyle anlatayım. Bazen dışarı çıktığımda, yada iş için bir yere gittiğimde yani bazen çok kişilik kalabalık ortamlara girdiğimde, garip bir şekilde o kalabalığın içinde sesini duyuyorum. Ve sanki burada olmadığını bilmezmişim gibi dönüp arkama, bakıp etrafıma seni arıyorum. Bazen de yolda yürürken, dolmuşa bindiğimde burnuma senin kokun doluyor. Sanki yanı başımda oturuyormuşsun gibi geliyor. Bu beni kızdırıyor. Hiçbir ses seninki gibi olmamalı, hiçbir koku seninkine benzememeli…Çocukça bir davranışla o sesin ve kokunun sahibini bulup “ ver onu” demek istiyorum. Hani hep söylenir ya bir tanem mesafeler insanı uzaklaştırırmış diye. Ben bu gün şunu anladım ki bunu her kim söylediyse sevdiğini uzağa göndermişliği, ondan ayrı kalmışlığı, sesine, yüzüne, gözüne, şefkatine, sevgisine hasret kalmışlığı hiç ama hiç yaşamamış biri olmalı. Ben bu gün ve her gün binlerce defa anlıyorum ki mesafeler seni içimde, yüreğimde bin kat daha fazla büyüttü, çoğalttı, öyle büyüdün ki yüreğimde, bu beden sanki artık bana ait değil gibi. Kocaman, kocamansın içimde bunu sana yıllarca anlatmaya çalışsam da asla tarifini yapamayacağım kadar kocamanlık, o kadar kapladın ruhumu yüreğimi. Bu şehir, bu sokaklar, bu caddeler, hatta ve hatta bu soluduğum şehrin havası hiç bu kadar anlamsız, bu kadar boş gelmemişti bana. Burayı güzelleştiren, burayı ve her yeri anlamlı kılan bu sokaklarda birlikte yürüyüp gülmemiz, bu caddelerde konuşarak paylaşım yapmamız ve bu şehrin havasını, tıpkı tek bir simidi paylaşmak gibi bölüşerek solumamızmış. Şimdi sen yoksun ya, yürümenin,gezmenin, hatta bu şehirde solumanın bile bir anlamı yok sanki. Buralarda senin olmayışın ve yaşadığım bu duygu tufanı haricinde her şey aynı ve sıradan. Sabah kalk, işe gel, günlük rutin işleri hallet. Biliyorsun işte tüm gün koşturma. Bazen yakınıyorum ama bazen de iyi ki böyle yoğun bir işim var diyorum. Eğer bu yoğunluk olmazsa, eğer ben kendimle baş başa kalacak daha fazla zaman bulursam..sanırım bu yürek daha fazla dayanamaz. Hayata dair tek ve en güzel umutla uyanıyorum artık her sabah. Yanımda oluşuna, gözüme, gönlüme, ruhuma doluşuna dair…Bu sabahta seni bir önceki sabahtan daha çok sevdiğimi düşünerek uyandım. Seni bekliyorum..Gel artık! 11
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sevgi ÖRENGÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |