Bir insan bir kaplaný öldürmek istediðinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediðinde buna vahþet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Ali Osman Öztürk Fakir Baykurt 1986‘da bir öyküler kitabý yayýmlar: Duisburg Treni (aþaðýdaki sayfa numaralarý bu baskýdandýr). Ýçinde, Almanya‘daki Türklerin yaþamýndan kesitlerin anlatýldýðý öyküler, yalnýzca Türkleri sergilemekle kalmaz, ayný zamanda Almanlarla ilgili gözlem ve deðerlendirmelere de yer verir. Doðaldýr ki, bu gözlem ve deðerlendirmeler Türk perspektifinden yapýlýr ve elbette yüzde yüz gerçeði yansýtmaz; ancak kiþisel bakýþ açýsýndan en fazla bir izlenim ve olmasý gerekenin resmedilmesi olarak görülebilir. Fakir Baykurt‘un dünya görüþü ve Almanya‘daki konumu dikkate alýnarak bir sonuca varmak olanaklý olabilir. Aþaðýdaki notlarda, Baykurt‘un öykülerinde yansýyan Türk ve Alman imgelerine dikkat çekilecektir. Öyküler kitabýnda, genellikle halk edebiyatýnda ya da popüler metinlerde görülen ve Türk ve Alman imgelerini siyah-beyaz kontrast içinde gösteren ipuçlar yakalayabiliyoruz. Türk öykü kiþilerinde bir üstünlük savý her zaman vardýr. Ama bu sav, Baykurt‘un örneklerinde zaman zaman ironik bir üslupla anlamsýz kýlýnýr: örn. Türk alfabesindeki 29 harf, Almanca‘daki 26 harfe göre bir üstünlük kanýtýdýr (!) (s. 17). Söz geliþi, Almanya‘da yaþayan yurttaþlarýmýzýn sorunlarýný konulaþtýran ve Haydar Avcý‘nýn „Almanya Türküleri“ diye isimlendirdiði ürünlerde, hiçbir ayýrým yapmadan tüm Almanlarý ayný kefeye koyan yaklaþým (bkz. Öztürk 2000), Baykurt‘un öykülerinde görecelendirilmektedir. Bu önemli nokta, daha ilk öykü ile vurgulanýr. Elke Ostermann, hiç de türkülerdeki iffetsiz ve sadakatsiz Alman kadýn imgesine uymaz; eski bir Nazi olan babasýndan tiksinir, onun yardýmý olmaksýzýn kendi çocuðunu her türlü fedakarlýða katlanarak insanca idealleri doðrultusunda yetiþtirmek ister (bkz. s. 12). Baykurt, tüm Almanlarýn asýk suratlý, yabancý düþmaný olmadýðýný, Türklere yakýn davranan öykü kiþileriyle de göstermek ister. Martin Keulemann, iþçilere Almanca öðretirken kendisi Türkçe öðrenir, iþçilerle çay çorba içer (bkz. s. 14 vd.). Bu arada iþçilerinin dil öðrenmedeki yeteneksizlikleri eleþtirilir, dilin „en iyi yatakta öðrenilebileceði“ savýyla da, Türklerin cinsel zaaflarý alaya alýnýr (s. 21, 23). „Dokuz Taþ“ öyküsünde, iþçiler Alman arkadaþlarýný eve çaya davet ederler. Oyunu bildiklerini saklayýp, sýrayla Almanlarý dokuz taþ‘ta yenerler. Almanlar hayretler içinde kalýr, Türklerin çok zeki ve akýllý olduðunu söylerler. O halde „Almancayý geç öðrendiðine bakmamalý, oyuna meraklýdýr Türkler“ (s. 76). Almanlarýn „biraz saf olduklarý kesin“ (s. 80)dir, Türklerin buralarda kendi kusurlarý yüzünden süründüklerini sanmaktadýrlar (bkz. s. 80). Diðer yandan bir Türk perspektifinden, Alman Nazi geçmiþi baðlamýnda, çapkýn Türk‘e, „benim babam Nazi olsaydý ben ne yapabilirdim bilmiyorum“ (s. 35) dedirterek, insaflý olunmasý gerektiði, ve ayrýca Alman erkeklerinin de sadýk olabileceði vurgulanýr. Böylece „Sadakat“ idealinin de altý çizilmiþ olur. Nitekim, savaþ döneminde kocalarýna sadýk kadýnlarýn Nazi iþbirlikçileri tarafýndan taciz ediliþi anlatýlýrken, Almanlarýn da misafirperver olduðu sergilenir. Savaþ bitince derhal Hýristiyan Demokrat Parti‘ye kaydolan eski Nazi Alman erkeði örneðinde, iki yüzlü, dönek kiþilerin var olduðu uyarýsý ihmal edilmez. (s. 48 vd.) „Sadakat“ sorunsalýnýn önemsendiði „Duisburg‘lu Karmen“ öyküsünde de görülür. Anne ve babasý baþkalarýyla yaþayan Karmen kendi kendine söz verir, kimseyi sevmeyecektir. „Çünkü severse... çocuðu... olur, Babasý býrakýr gider...“ (s. 56) Çok çocuklu Türk ailelerin de Alman aileler ile güzel iliþkiler kurabileceði temasýný iþleyen bir öyküde, eskiden Yahudiler için anlatýlan fýkralarý þimdi Türkler için anlatanlara karþý çýkanlarý alkýþlar Baykurt (bkz. s. 41-42): Türklerin iyisi ve kötüsü olduðu gibi, Almanlarýn da iyi ya da kötü olabileceðini, bu nedenle insancýl iliþkileri önemsediðini belirtir (s. 47). Almanlarla iliþkilerin karþýlaþtýrmalý ve ama üstünlük bilinci düzeyinde gerçekleþtiðini “Kuyruk” (s. 82-92) öyküsünde de görürüz: Almanlara kaynak sulardan içmeyi, kestane ve mantar toplamayý öðreten Türkler, kadýnlara deðer vermeyi de onlardan öðrenmeyeceklerdir. Her Alman polisinin bir Nazi artýðý olabileceði ihtimalini hesap eder, ona göre taktik geliþtirir, pratik “Türk iþi” çözümlere baþvururlar. Örn. Ormandaki kaynak suyunun önünde oluþan kuyruðu önlemek için, baþýna “Kein Trinkwasser” (Ýçilmez) tabelasý dikerler (s. 92). Buna karþýn kendilerinde “gün boyu bira içmek, sigara yaktýktan sonra paketi cebe atmak, televizyon önüne kapanýp maç izlemek” gibi Almanlaþma belirtileri vardýr. Baþkasýnýn kavgasýna karýþýlmayan “Almanya’da erkekler, çoðunluk karý kumandasýnda yaþadýklarýndan, karý dövmeye karþýdýrlar” (1986: 90). Sonuç olarak „ Alman efendi‘nin bildiði kadar Türk‘ün unuttuðu vardýr!“ (s. 92), ama yine de Almanlardan öðrenilecek çok þey bulunur (s. 86 vd.). „Bayram Ýzni“ öyküsü hem öz imge hem de öteki imgesini yansýtýr (s. 93); türkülerde çizilen ideal Türk karikatürize edilir: “Almanya’ya gelince inancýný güçlendirdi. Ýçkiden, sigaradan temelli çekti elini. Çok þükür, bin þükür domuz eti yemedi. Harama uçkur çözmedi.” (s. 94), ancak ötekinin beðenilen yaný vurgulanýr: „Almanlar kabuklu gavur olduklarý halde, Türklerin inancýna hoþgörülü, hatta saygýlý davranýyorlardý....domuz eti yiyorlar, fýrsat bulunca karýya kýza hayýr demiyorlar, haftada bir de kiliseye gidiyorlar. Ama Türklere gelince, namaz abdes, ‚Ja ja, bitte schön!‘ diyorlardý (s. 94). Karikatürize edilen bir baþka sav da, Türklerin güya „damýzlýk“ olarak görülmesidir; Tüm Avrupalýlar Hristiyandýr, gavurdur, Türkleri yenememiþler, þimdi deðiþik yoldan saldýrýp, iþçi alýyor görünüp en babayiðit erkekleri, en mahrem yerlerine de bakarak, seçip seçip götürmektedirler. Ateþli Alman kadýnlarýyla evlendirilip, içi kof milletin soyunu güçlendirecek, Türkleri böyle yeneceklerdir (s. 110 vd.). Türkülerdeki Almanlarýn pis olduðu savý da gereken yanýtý bulur Baykurt‘ta: „Ellerin uçaklarýna bak imren, bizimkilere bak iðren“ (s. 121). Ayrýca ‚eller at gibi çalýþýp paþa paþa yaþarken, Türklerin durmadan dedikodu yaptýðý‘ gerçeði baðlamýnda, türkülerin sömürgen diye nitelediði Almanlarýn deðil, aslýnda ‚rüþvetçi‘ Türklerin soyguncu olduðu vurgulanýr. Fakir Baykurt, tüm öykülerinde önyargýlara yer verirken, bunlarýn sorgulanmasý gereðini de vurgular. Her öyküde bir kiþi kesinlikle, Baykurt‘un görüþlerini eleverir. Bu bazen bir Alman, bazen de bir Türk olabilir. Takas öyküsündeki Werner Gosbrink örneðin, Baykurt‘un sözcüsüdür: „[O], toplumun çoðunluðu gibi, tekil üç beþ örnekten dallý kollu genellemelere gitmeyi sevmiyordu.“ (s. 128) Ya da Nisan 1 öyküsündeki Frau Töller: „Türkler de insandýr! Týpký bizim gibi, iyileri, kötüleri vardýr. Hepsi iyi ya da hepsi kötü olamazlar!...“ (s. 45) SONUÇ Sonuç olarak; adý geçen türküler, „ben–öteki” karþýtlýðý üzerine kuruludur. “Öteki”nin tanýmlanmasýnda abartýya baþ vurulurken, “öz”, ideallerle dile getirilir. Fakir Baykurt‘ta ise bu ben-öteki karþýtlýðý aþýlmaya çalýþýlýyor. Baykurt, imge oluþtururken, karakterleri, olmasý gerektiði gibi çizmekte, bir ölçüde güdümlü davranmaktadýr. Bu güdümlülük ise yazarýn toplumcu dünya görüþünün edebi düzlemde yansýmasýdýr. KAYNAKÇA Baykurt [1986], Fakir: Duisburg Treni, Remzi Kitabevi, Ýstanbul. Öztürk [2000], Ali Osman: “Alamanya Dedikleri/Domuzdur Yedikleri. Almanya Türkülerinde Alman ve Türk Ýmgesi”. Folklor/Edebiyat, Sayý: 23, Ankara, s. 287-304.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |