..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar > Ali Osman Öztürk




25 Aralık 2001
Sadakat Bir Erdem mi Yoksa Araç mı?  
Ali Osman Öztürk
Ortaçağ'da en önemli erdem sayılan "sadakat" üzerine Brecht'in bir şiiri dolayısıyla düşünceler.


:DEDA:
SADAKAT BİR ERDEM Mİ YOKSA ARAÇ MI?

Ali Osman Öztürk

Bertolt Brecht’in şiir başlığı “Siegfried’in Kızıl Saçları Vardı“ bir geçmiş zamanı öyküler. Olmuş bitmiş, ama estetik açıdan henüz etkisini sürdüren bir „geçmiş zaman öyküsü“dür bu.

Siegfried, ünlü Alman Nibelung’lar Destanı’nın sevilen örnek öykü kişisidir. Orta Çağ şövalye kültürünün çok önem verdiği erdemler (dürüstlük, cömertlik, ölçülülük, sadakat, yiğitlik, merhamet vb.) dizgesinin hemen tümünü kişiliğinde taşıyan bir kahraman öykü kişisi; masal ve söylence unsurlarıyla donatılmıştır: Öldürdüğü ejderhanın kanından tattığı için kuş dilinden anlar. Kuşların önerisiyle bu kanda yıkanır, sırtına düşen bir ıhlamur yaprağının altı hariç, tüm bedeni kılıç kesmez, ok işlemez bir sertlik kazanır. Görünmezlik hırkasıyla kendine saldıran cüceleri alt edip, bu hırkaya ve Nibelung’ların hazinesine, bu hazinedeki ünlü Balmung’a (kılıç) sahip olan bahadır bir kişi. Genç, yakışıklı, bey, kral ve şövalye. Ve saçları kızıl, German (Cermen) asıllı; bu haliyle tüm güzel hanımların imrenerek, göğüs geçirerek süzdüğü bir er kişi.

Brecht’i ilgilendiren elbette burada sayılan özellikleri değil. Salt saçlarının kızıllığını ön plana çıkarıyor. Karakteri açısından ise onun sadece çok seviliyor olması vurgulanmış. Böylece yukarıda andığım özellikleri sadece imlenmiş durumda.

Şiirin asıl konulaştırdığı izlek ise o halde Siegfried değil, zaten iki dize dışında ondan artık söz edilmez bile. Şiirin sorunsalını oluşturan, Siegfried dışında adı geçen diğer kişiler: Hagen, Gunther, Gernot ve Giselher. Kimdir bunlar?

Nibelung’lar Destanı’nı bilmeyenler için, buradaki ilişkiler ağını kısaca özetlemek, bu kişilerin neden ön plana çıkarıldığını anlamak için yararlı olacaktır (ayrıntı için bkz. Nibelung’lar Destanı, Çev. Bilge Umar, İstanbul 2001 = Yapı Kredi Yayınları: 1545, Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi: 44). Tarihte 436 yılında çöktüğü anlatılan Burgund (ya da Burgonya) Krallığı, büyük kardeş Gunther’in önderliğinde üç kardeş tarafından yönetilmektedir. Diğerlerinin adı Gernot ve Giselher. Hagen ise akraba bağı olduğu söylenen (bir rivayete göre amca) ve kral üzerinde çok etkisi olan, hatta onun yerine kararlar alıp uygulayan bir şövalye. Kardeşi Dankwart ile Burgund ordusunun başkomutanı konumunda. Ülkeye olduğu kadar krallarına ve dolayısıyla kendi etkin konumuna zarar verecek her şeye karşı, deneyimi ve önsezileri ile gereken önlemleri tam zamanında almayı hep başarır; bu da onun gücünü sürekli pekiştirir.

Destanın baş kişileri sanki, özellikle birinci bölümde Siegfried ve Kriemhild gibi görünüyorsa da, ikinci bölümde belirgin biçimde ortaya çıktığı üzere aslında Kriemhild ve Hagen’dir.

Hagen, Siegfried’i hakkında anlatılanlardan tanır, onun gücünü, elindeki olanakları bilir. Siegfried de onu: Hagen’in gözü karadır, gözünü daldan budaktan sakınmaz (nitekim tek gözünden sakatlanmıştır).
İkisinin karşılaşması ilk kez, Gunther’in sarayında gerçekleşir: Siegfried, Gunther’in dünya güzeli kız kardeşi Kriemhild’e aşıktır. Onun için geldiği Burgund Sarayı’nda, yiğitliğinden olsa gerek, kendinden o denli emindir ki, savaşa gerek olmadan, ülkenin kendisine teslim edilmesini ister. Bu teklif doğal olarak Hagen’i kızdırır; tez kılıçlara davranırlar. Derken Kriemhild iner aşağıya ve Siegfried’in gönlü eriyiverir. Doğrusu kızın gönlü de ondadır.

Genç Siegfried’in, kralın kız kardeşiyle evlenme isteği, Hagen’e, güçlü ve olağanüstü niteliklere sahip bu yabancıyı kontrol altına almak, onu Gunther’e bağlamak ve böylece zararsız hale getirmek için bir dizi fırsat verir. Sorun barışçıl yöntemle çözülecektir.
Gunther’e verdiği akıl sayesinde, Siegfried’ten, Kriemhild’le evlenebilmesine ön koşul olarak, sevdiği Brünhild’e karşı yardım sözü alır.

İzlanda Kraliçesi (Amazon) İsenstein’lı Brunhild, kendisiyle evlenmek isteyen yiğide üç aşamalı bir yarış (uzun atlama, taş fırlatma ve mızrak atma) şart koşmakta; yarışların birinde bile kaybeden kişiyi öldürmektedir. 12 adam gücündeki masalsı özelliklere sahip Brunhild’i yarışlarda geçmeyi ise Gunther tek başına göze alamamaktadır. O halde abisi henüz bekâr dururken, küçük kız kardeşin evlenemeyeceği gerekçesiyle, Siegfried, Gunther’e yardım edecektir; Brunhild’le Gunther yarışıyor görünürken, görünmezlik hırkasıyla Siegfried tüm hünerlerini ortaya koyup, Brunhild’i yenecek, o da Kral Gunther’le evlenmek zorunda kalacak ve böylece Siegfried de Kriemhild’ine kavuşabilecektir. Yapılan bu hile ise gizli olacağından, bu sır Siegfried’i ömür boyu Gunther’e, dolayısıyla da Hagen’e bağlayacaktır.
Brunhild’in adasına yola çıkılmadan önce, kral kardeşler Gunther, Gernot ve Giselher ile Siegfried arasında bağlılık (sadakat) yemini edilir; yemin edenler arasında tabi ki Hagen de vardır.
Bağlılık, Orta Çağ toplum ve devlet düzeninin en vazgeçilmez ve ihlali durumunda en acımasız yaptırımı gerektiren erdemidir. Bu kural, Nibelung’lar Destanı’nın başlıca temini oluşturur. Bu nedenle Almanca’da “Nibelungentreue” [Nibelung Sadakati] deyimi yerleşmiştir.

Nitekim, Siegfried sözde yeminine sadık kalmadığı için, Hagen tarafından kalleşçe sırtından mızrakla öldürülür, Kriemhild de bu yüzden, yine bağlılık yeminine sadık kalmadıkları için kardeşlerine düşman olur. Destanın en can alıcı sahnelerinin birinde, Rüdiger (Attila’nın bağımlısı uç beyi), bir yandan kendi soydaşları Burgund’lular, diğer yandan sadakat yemini ettiği Attila arasında bocalar, ama sonunda yemininin gereği damadını öldürmek zorunda kalır. Ve nihayet Hagen, Gunther’e (Burgund’a) sonuna kadar ölümüne sadık kaldığını gösterir.

Sözü uzatmadan; şiirde konulaştırılan husus, diğerlerinin Siegfried’e karşı olan bağlılık yeminini, suçu da yine onun üzerine atarak, “çok seviliyor oluşundan korkarak”, bile bile bozmalarıdır. Burada Gunther ve Hagen işbirliği içindedir; Gunther’in izin verdiğini, ya da en azından göz yumduğunu Hagen gerçekleştirir. Siyasal erk, kendine yönelebilecek, iktidarına prestij kaybı yaşatan potansiyel bir gücü ortadan kaldırmıştır. Bunun için gerekli neden, saray yaşamında hiç eksik olmayan entrika (Brunhild ile Kriemhild arasındaki rekabet ve bunun sonucunda patlayan kavga ile ortaya çıkan yarışma hilesi) ve yalan (Hagen, Siegfried’i koruyacağını belirterek, Kriemhld’i kandırır ve onun saflığından yararlanarak Siegfried’i öldürebileceği noktayı öğrenir) ile zaten bulunacaktır.
Hagen’i düşündüren Gunther değil, çünkü o zaten işbirlikçisi. Genç Giselher’i düşündükçe keyfi kaçar üç gün. Ona “dönen tezgah”ı anlatmanın zor olacağını var saymaktadır kendi ölçülerince. Öyle ya, genç idealist olur, oyunu hileyi aklı almayıverir; hele siyasal entrikaya hiç aklı ermez, belki Hagen’den hesap sormaya kalkar.

Halbuki, hiç de beklediği gibi gelişmez Giselher’in tepkisi. Gelir, ekmeğini suyunu paylaşır, attan, avrattan söz eder. Ölen ölmüştür, kalan sağlar onundur. Hagen de rahat bir nefes alır.

Brecht, bağlılığın Orta Çağ feodal toplum düzeninde, aslında bir erdem değil, nihayet devletin, siyasal gücün devamı için bir araç, bir aksesuar olduğunu mu ima ediyor acaba? Siyasal arenada birinin çok sevilmesinin, potansiyel bir tehlike oluşturduğu gerekçesiyle, ortadan kaldırılması için yeter şart olduğunu mu söylemek istiyor? Bir anekdotunda Brecht, bir kişi ne kadar suçsuzsa, o, ölümü o kadar hak etmiştir diyerek, buradaki karşıtlığı dile getirir (bkz. André Müller – Gerd Semmer: Bay B.’nin Başına Gelenler. Derlenmiş Brecht Anekdotları, Çizgi Kitabevi, Konya 1998, s. 22).

Sonuç olarak; Brecht, Orta Çağ Alman Edebiyatında, çok ve sık vurgulanan “sadakat”in ancak edebiyat gerçekliğinde bir erdem, gerçek yaşamda ise en fazla “Siegfried’in kızıl saçları” kadar hükmü olduğunu ima eder görünmektedir. Brecht’i, ellerini Siegfried’in saçlarında dolaştırırken, bir yandan sadakat erdemini, dolayısıyla “Erdem” kavramını “kızıl saçlar” kadar estetik bulduğunu, ama diğer yandan o denli bir aksesuar ya da bir araç olarak, belirli amaçlar için kullanıldığından yakındığını görür gibiyim.

SIEGFRIED’İN KIZIL SAÇLARI VARDI*

Bertolt Brecht

Siegfried’in kızıl saçları vardı,
Hagen de onu çok severdi.
O ise Hagen’i iyi tanırdı,
Ama arada Giselher vardı.

Gunther, Hagen Tronye’ye derdi ki,
Siegfried çok seviliyor. O da gülerdi.
Bir gün çayırda beklenmedik bir anda
Sapladı mızrağı sırtına Siegfried’in.

Beti benzi attı üç gün Hagen Tronye’nin
Uzun bir gece çekti kafayı sabaha dek.
Bir Gunther’i, bir Giselher’i düşünüyordu,
Lakin sadece Gunther’i düşünmeye razıydı.

Dördüncü gün Giselher bizzat geldi,
Ekmeğini paylaştı onunla tuzundan yedi –
Paçalı atlardan, avratlardan söz etti;
Esti bir yel o an Hagen Tronye’nin ensesinden.

Türkçesi: AO Öztürk

*) Şiirin orijinali, “Gedichte aus dem Nachlaß 1”. Brechts Gesammelte Werke in 20 Bänden. Hrsg. von Herta Ramthun, Supplementband III. Frankfurt/Main 1982, s. 126 vd.’da yayımlanmıştır.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çanakkale Türküsü Örneğinde Bilim ve Popül (Er) İzm
"Sen de Haklısın" Esprisinde Yatan Felsefe
Kediler Ölmesin
Stefan Zweig’ın “Cenevre Gölü Hikâyesi
Nesnesi Panter Mi Şiirin?
Göçmen Edebiyatı Olarak Almanya Türküleri
Erich Fried‘den Apolitik Şiirler
Luise Rinser'de İnsan Sevgisinin Temeli
Fakir Baykurt‘ta Türk ve Alman İmgesi Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nasreddin Hoca'nın Şiiri [Şiir]
Bir Şiirdir Yaşam [Şiir]
Hazan Günü [Şiir]
Rudolf Otto Wiemer [Şiir]
Anladım ki... [Şiir]
Sanal Bayramlar [Şiir]
"Göğsünün üstüne iki yıldız/gözlerinin üstüne iki öpücük" [Şiir]
Şair [Şiir]
Ezginingünlüğü [Şiir]
Sadece Dostlarıma [Şiir]


Ali Osman Öztürk kimdir?

Akademisyen, çevirmen, halkbilimci, karşılaştırmacı, eleştirmen.

Etkilendiği Yazarlar:
Bilimsel anlamda Wilfried Buch, Otto Holzapfel, Gürsel Aytaç; edebi anlamda Luise Rinser, Buket Uzuner.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.