Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
mesafesi kayıp gemilerimi İris. kuytularını sarp kayaçlarda gizleyen aktı saklı fanilerle. faustu kabarelerde arayan boş bir çocuğa sordum: yaram, demek kapatılamayacak bir şeydir. demir rayların üzerine yağmur damlası düşsün isterse bıkar ki eflatun imgelerin soğuk bir yer kabuğuna düşüşünden Saint Petersburg rahipleri. Akrebi seven bir çocuk bilirdim, azami ölçümlerle on üç, bilemedin on beş. Yoğunlaştığım koltukaltındaki benzersiz duruş rayihadır çayımda sakin bir suya atılıp ayın düşe dönüşmesini beklerim ayaküstünde beklediğim yerçekimi gibi. yırt kelebeklerin kanatlarında bulduğun suretimi İris kanatsız arkadaşlar gelecek bak gece ecelin rahminde belirince sahipsiz melekler saldıracak tarihten, fışkıracak yeni bir tarih eski yerleşimlerin lehimlenmiş lenflerinden. Vahşi yerliler seni yerinden edecek. Durma, yazlık bir operet gibi düşün tenimdeki değinilmemiş değerini. Aklına al, çılgınca savur saçlarını, acıyla bütünleş, karanlıkla kardeş ol ulaşmak için akrep zehrine Durma; yenilişim sökmektir siyahı içimden Ey gece mavisine bulanık Juliet asfaltlıyorum yolsuz uzaklarımı taşmak için kendi suretimden! Bir laneti içer gibi kendime hakim, içime çektim Seslerdeki keder dolu yüzün nesneleşmemiş duruşunu Bir akrebin kuyruğuna iliştirdim Harbe kağıt kalemle eşlik ettim ve yenildim Düşüncenin mastarlarına. Sentetik bir satırbaşı gibi konaklıyorsun ifademde Ey Juliet. Her yanımda yazgısız Pazar gazeteleri Yanıldım, imparatorluğun mührü sonunda belgelendi. Kitaplar, sanatlar, akşamları suareler arasında Velhasıl yalınayaklı bir tek kişilik oyun bu Pazar Okuduğum sıcak mecmua. Kollarımdan sıcak kanlı akrepler geçmekteler, Klarnetçi dualarıyla korunurum belli ki. Şimdi, sonunda sesini duymalıyım Kefesinde nefesini taşıyan terazinin Şimdi uyandırmalıyım platin yalnızlığından ruhumu En son uykusuna dalana değin. Meşin bir iskele üstüne tırmandı aksıran göğüs kafesin Kefesinde binlerce kelebek ölüsü, mezar taşları taşıyan Bir terazi içinde, kalp sanılan yerde Bir soru çalkalanmaktadır savaşlar ve sükunlar gibi Kendimde: - yaşlandığında halkları öldürür, halkaları Öldürür, her şeyi öldürür. Saklanma, çık ve Nostalji kokan edebiyat duvarlarının arasından bak. Aç kapını; savaşlara girdiğin, denizaltıları yenip, Tarihi yenip huzurunda diz çöktüğün kim? Serseri bir imparator gibi içki kadehlerini aramış Bak o. Yenilmiş, her yengiden sonra yenilmiş romeo’n Ey nefesi kulağımda konaklayan Juliet! Ne kızdığımdan, ne yalvardığımdan bu portre böyle, Ister acı, ağrıt ister kanamakta zaten iç organlarım. İmparatorlarla savaş, kralları yen, Sancılarını plastik hayallere tık! Terkedip saldıramayacaksın Ey Juliet! Vahşi yerlilerle kaldıracağız ölümlü yerlerinin cenazesini. Sırçadan bir köşke karşı oturduğum yerdir rıhtım İris. Yalıtılmış bir odadayım oysa ki; Kanatlarını kıranlardır imparatorlar kelebeklerin Asilerin saltanat hırslarıdır bu çağda onları ayakta tutan. Emeli olmayan, kandırılmış çocuklarla sağladıkları Eskiye hakaret, yalandan devrim. Sesinin yankıyla bütünleştiği bir zaman Kıvamındaki akrebin kıkırdak dokusunu düşün, Nasıl bu kadar kolayca Juliet olduğunu düşün Kemerini çözük bekleten Romeo’nun karşısında. Ama yine de sadece düşün. Sahipsiz sahiller belki senin yüzyılının peşindedir. Ipıslak şehirlerde bul kendini, saklan, Kimse bulamasın sonunda özünde basite indirgediğin Karmaşık yüz çizgilerini. Safsaklanmış bir çocuk değilsin, değişik –cenin var içinde Sahipsiz, romeo’dan bir materyal. Dağların ve ovaların ardında kalan canavardır Cenin, istikrarsız bir lağım faresi gibi içinde oynaşan. Bırak herşeyi, şeytana dosta dizeler yolla, Tenimin değmediği yerdir dudağındaki kıvrımın ey Juliet! Senin acılarına karşı gelen güç mü varmış, kim? Uzayan bir madde var içinde, gitgide farklılaşan, Tarihin yaptığını tarihe yapan kim Ey Juliet! Sende sana ait kalmayan tüm kaplanların Gözünün içindeki nefreti anlat bana. Çünkü Anladığım yalnızca, kağıdın ve kalemin göze geldiği Tahta vagonlarla kilisenin önünden geçen trenlerle karşılaştım ilk defa! En son o kilisede sabahladım. Üç gibiydi saat. Duvarlardan içeri aksı vuran mavi silüetiyle aydı. Sabahlara kadar ayin sesleridir kulağımdaki Kıkırdak dokuya yapışan. Sahte imzaya tutulmuş Bir senedin mührü vardır ellerinde İris Gölgede kıvrılan, serenat kalpli, romantik aşık! Eldeğmemiş sultan, saltanatın ve asaletin. Bırak kendini sultan! Bil ki, yalnızca devrim görmemiş, gayri-siyasi kahramanlardır Bıraktığında Bir hap gibi sinsice kursağıma dolanan. Ardında ipucu bırakmaya müsait bir cinayet senin aşkın Ey Juliet! Gözbebeklerindeki laneti ilahi bir duman sanan.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Ulaş ORAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |