Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Bir Şubat akşamıydı terk ettiğinde beni, yüreğim şimdi rıhtımda açığa alınan, paslanmaya yüz tutmuş dümeni kırık gemiler gibi... Ne kadar uzun zaman oldu sen gideli.. Kaç mevsim geçti. Ne karakışlar , ne sağanak yağmurlar, ne sararıp solmuş yapraklar gördü bu yürek.. Bir tek güneşe ve sana hasret.... Kapımı ilk çaldığında, sen olduğunu anlayamadım, bu yüzden bilemedim kıymetini. Çok üzgünüm, çok pişmanım ne olur affet beni... Önüme çıkan herkese sordum seni. Suçlusun! Dediler, kim bilir nerde, nasıl kırdın kalbini ?.. Arkandan çok gözyaşı döktüm inan.. Az papatya falları bakmadım, uğur böceklerine az terlik pabuç almadım senin için... Adaklar adadım, mumlar yaktım tüm karanlık köşelere, ve hiç söndürmedim gönül fenerimi olur ya bir gün gelirde, beni bulamazsın diye... Gönlümce, yaşayıp, dağlara taşlara adını yazmak, akar sular gibi çağlamak, yağmur olup yağmak, yeşile yeşil, sana can katmak varken, bir kelebek ömründe tükettim her şeyi.. Şimdi dört duvar arasında , küçük bir pencerenin ardında bekliyorum seni... Önüne çok sevdiğim menekşelerimi de dizdim. Biliyorum, sen geldiğinde, kırdığında yüreğimin zincirlerini, onlarda verecek rengarenk çiçeklerini.... Zaman şimdi yeniden aylardan Şubat.... Takvimde sıra numarasını önemsemediğim günlerden biri.. Gözlerimi aralıyorum yavaşça. Keskin bir ışık süzülüyor odama.. Hayırdır, diyorum kalkıyorum... Perdemi aralıyorum... Olduğum yerde buz kesiyor tüm vücudum, bacaklarım tutmaz oluyor... Adım atmaya gücüm yok.. Bir an, kendimi yatağa bırakıyorum... Öyle şaşkınım ki ! inanamıyorum, gördüklerimin hayal olma ihtimalini düşünerek gözlerimi ovalıyorum.. Dün lapa lapa kar yağıyordu, bugün güneş tüm ihtişamıyla dünyayı ve benim olan her şeyi ısıtıyor. Menekşelerim mi ? onlarda çiçek açmış, rengarenk... GELDİN.!! Sonunda sesimi duydun, dualarım kabul oldu... HOŞ GELDİN, diyorum gözlerimde yaşlarla, öyle mutlu ettin ki beni, hasretin yüreğime sığmaz olmuştu, ne kadar uzun zamandır bekliyorum, söz veriyorum bir daha asla üzmeyeceğim seni. Gönül bahçem şimdi yeniden Bayram yeri... Tekrar hoş geldin! Sefalar getirdin. Gelmekle ne iyi ettin. Sen şimdi yeniden karanlık dünyama doğan güneş, Sen soluduğum hava, içtiğim su, yediğim lokma, Sen baharda açan tomurcuk, Sen elime batan gülün dikeni, Sen sırtımı güvenle, dayayıp korkusuzca gökyüzünü ve hayatı seyredeceğim çınarsın. SEN AŞK’ SIN YILLAR SONRA TEKRAR KAPIMI ÇALAN, VE BEN AŞIĞIM, YILLAR SONRA TEKRAR SANA KAPIMI AÇAN.... Nilgün SARIGÜL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilgün SARIGÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |