..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"...öyküyü yazan bilge, beþinci ya da altýncý göbekten kral torunu olduðumu ortaya çýkaracak þekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Halk Öyküleri > Hülya Atakan




16 Haziran 2005
Zor Yýllar  
Hülya Atakan
...1914 senesi, yurdun her hanesinden cepheye en az bir kiþinin askere alýndýðý gözü yaþlý bir yýl olmuþtu...


:CBDH:
Memleketin her yerinde yokluk ve çaresizliðin en þiddetli yaþandýðý savaþ yýllarýydý. Uzun bir kýþ geçiriyorduk. Neyse ki üzerinde yaþadýðýmýz topraklar bereketliydi, bu nedenle diðer yerlere kýyasla çok þanslýydýk. Yazdan hazýrlanan erzaklar kýþý rahatça geçirmemize yetecek kadar boldu.

Kuzinenin yarý aralýk üst kapaðýndan, gündüzden amcamýn dýþarý istiflediði odunlarý yavaþça kora dönüþen ateþe, uzun bir maþayla tek tek ilave ediyordu annem. Yaptýðým tüm maskaralýklara raðmen annemin gözlerine doðuþtan iþlemiþ olduðunu düþündüðüm hüznü hiç silemedim Babaannem her zamanki gibi ocaðýn yanýndaki divana baðdaþ kurarak oturmuþ tespih çekiyor, okuduðu dualarýn mýrýltýsý ve birbirine vuran tespih taþlarýnýn sesi duyuluyordu ara ara. Bir zamanlar annemle birlikte yattýðýmýz þimdi annemle amcamýn kaldýðý bitiþik odanýn oturduðumuz odaya açýlan penceresinin kafesleri duvardaki çengellere takýlý ardýna kadar açýktý. Gelin odasý da denilen sofaya açýlan asýl evimiz babam askere gittiðinden beri kullanýlmýyordu. Halam dilimlere ayýrdýðý limon armudunu sahanýn kenarýna diziyor, benden on yaþ büyük amcam Ýdris, biraz sonra söndürülecek kýsýk gaz lambasýnýn altýnda benim için hazýrladýðý düdüðe her zaman büyük bir maharetle kullandýðý keskin çakýsýyla son þeklini veriyordu. Lambanýn titrek ýþýklarý, her gece yatmadan önce sevip okþadýðým asker üniformasý içerisinde yakýþýklýlýðý daha bir belirginleþmiþ alfabemin arasýna sýkýþtýrdýðým babamýn fotoðrafý üzerinde oynaþýyordu.

Büyük amcam Tevfik’in askere alýnmasýndan birkaç ay sonra týpký babam ve amcam gibi büyük dedem de bizi terk etmiþti. Babaannem týpký babasý büyük dedem gibi temiz kalpli kanatsýz bir melekti. Kökleriyle birlikte devrilirken gördüðü asýrlýk çýnar aðacýný anlattýðý hoca efendinin “hayra yor Fatma Nur Haným hayra yor” dediði gibi o gece gördüðü rüyayý hayra yormaya çalýþmasý büyük dedemin ne yazýk ki ani ölümünü engelleyememiþti. Büyük dedem týpký pamuk sakalý gibi yumuþak, merhamet dolu temiz bir yüreðe sahipti. Elinin dokunduðu her þeye güzellik ve bereket katardý. Bunu yüzlerce kez denemiþ köy halký ona evliya gibi inanýr, saygý gösterirdi. Hastasý olan, evlenme yaþý geçmiþ kýzý oðlu olan, bebeði olmayan, eþi, dostuyla dargýn olan, borcu, alacaðý olan iþi o dereceye vardýrmýþtý ki ilk önce dedeme koþar ondan hayýr duasý isterdi. Dedem onlara hayranlýkla dinlediðim kýssadan hisseli hikayeler anlatýr, damarlarý dýþarý fýrlamýþ, etleri kemiklerine yapýþmýþ uzun, ince süt beyazý þeffaf parmaklarýyla sýrtlarýný sývazlayarak hayrý Allah’tan beklemelerini tembihler, arkalarýndan okuyup üflediði dualarla onlarý evlerine, kalplerine serpiþtirdiði huzurla birlikte uðurlardý.

Köyün en büyük eviydi bizimki. Bahçe kapýsý yoldan gelip geçen herkese yaz kýþ ardýna kadar açýk olurdu. Nerde darda kalmýþ gariban, yolda kalmýþ yolcu, elinde sazý dilinde koþmasý bir aþýk varsa bu kapýyý kimseye sorup danýþmadan eliyle koymuþ gibi bulur, savaþýn hüküm sürdüðü o zor yýllarda dahi ocaðýn üzerinde kaynayan büyük kazanda misafir için ayrýlmýþ fazladan bir pay hep olurdu. Tarif edilemez bir bereket doluydu evimiz. Kimi yerleri dereden toplanan iri taþlarla, kimi yerleri çitlerle çevrili üzüm baðýndan ancak hava karardýðýnda eve döndüðümüz vakitler, büyük dedem kapýdan çýkmadan bastonuna dayanarak arkasýný döner, mýrýltýlarýný ancak duyabildiðim dualarla çocuðu gibi üzerine titrediði aðaçlarýyla adeta onlarý kutsayarak vedalaþýr, deðirmene kadar da dudaklarýndaki mýrýltýlar devam ederdi. Sabah baða döndüðümüzde bostandaki sebzelerin bir gün öncesinden sanki hiç toplanmamýþ gibi durduðunu, yine bir gün öncesinden meyveleri derilmiþ dallarýn üzerlerindeki yemiþlerin aðýrlýðýndan yerlere eðildiðini görür büyülenirdim. Atalarýmýzdan miras kalan bu topraklar üzerinde, yaþlarýna raðmen son derece güçlü ve sihirli bir berekete sahip meyve aðaçlarýnýn ne zaman ve kimler tarafýndan dikildiðini büyük dedem bile hatýrlamazdý.

O gün büyük dedem ve Ýdris amcamla gittiðimiz baðda çalý çýrpýlar toplanmýþ, kurumuþ dallar ocakta yakýlmaya hazýr hale getirilmiþti. Ben de onlara elimden geldiðince yardým etmeye çalýþýyordum. Bunda belki yýllardýr askerde olan babamýn payýnýn da olduðunu hissettiðim, dedemin bana olan sevgisinin çocuklarýndan, torunlarý olan amcalarýmdan, halalarýmdan bile daha çok olduðunu bilir, onun söylediði her görevi eksiksiz yerine getirmeye çalýþýrdým. Bu koþulsuz sevginin her an yaný baþýmda olmasý bana büyük bir güç verirdi. Küçük yaþýma raðmen büyük dedemin benimle büyük bir adam gibi konuþmasýna, her konuda fikrimi almasýna alýþkýndým.

Sonbaharýn esen hafif yeline raðmen büyük dedemin alnýndan süzülen damlalar ucu hafif sararmýþ pamuk beyazý sakalýnda yol buluyordu. Üçümüz de yorulmuþtuk, gelirken içinde yolculuk ettiðim eþeðin üzerindeki boþ küfelerin her ikisi de bostanýn son ürünleriyle dolmuþtu. Güneþ, günün hatta güzün son ýlýk ýþýklarýný gökyüzüne öbek öbek daðýlmýþ pamuksu bulutlarýn arasýndan cömertçe yollamaya devam ediyordu. Aðýr aðýr giden eþeðin yanýnda yürüyen dedem sýk sýk yeleðinin cebinden çýkardýðý mendiliyle alnýnýn terini silmek üzere duraklýyordu. Onun halinde ve tavýrlarýnda her zamankinden farklý bir þey bulunduðunu sezmiþtim. Köyün giriþinde bulunan deðirmen ve önündeki taþlýða dizilmiþ, üzerlerinde kime ait olduklarý iþaretli üst üste istifli una, bulgura dönüþmeyi bekleyen buðday çuvallarý karþýdan görünmüþtü. Köyün içinden kývrýlarak nazlý nazlý akýp giden deðirmendere ismini üzerindeki bu eski su deðirmeninden almýþtý. Deðirmenin yaz kýþ hýzla dönen çarkýnýn sesi bana sonsuz huzur verirdi. Biraz ilerisinde suyun hýzýnýn azaldýðý küçük koyda yeþil baþlý ördekler dolaþýrdý. Yalnýzca nane limon kokusunu hatýrlayabildiðim babam aklýma geldiðinde soluðu sazlýklarýn arasýnda uçmaya çalýþan ördek yavrularýný izlemek üzere deðirmende alýrdým.

Üzerine inþa edildiði yýlýn kazýlý olduðu tek gözlü, taþ kemer köprü, derenin karþý yakasýndaki üzüm baðlarýný köye baðlardý. Büyük dedem yol boyunca sessizce yürüdü. Sorduðum sorulara uzun bir aradan sonra kesik kesik cevap veriyordu. Köprüye henüz varmýþtýk ki dedemin kirece dönüþen benzi beni ürküttü. Çocuk elim korkuyla eline uzandý. Amcam hemen koluna girdi. Dedemin bir an elimi sýkýca kavrayan parmaklarý yavaþça çözüldü ve yere yýðýlýp kaldý. Amcamýn attýðý tek çýðlýkla deðirmenci ile baðdan dönen insanlar yanýmýza geldiðinde dedemi amcamla birlikte umutsuzca ayaða kaldýrmaya çalýþýyorduk.

Büyük dedem ne o gün ne de daha sonra bir daha ayaða kalkamadý. O günden geriye hatýrladýðým güz gecesinin soðuk ayazý ve altýnda büzülüp kaldýðým aðaçlar oldu. Dünyada yapayalnýz kalmýþ gibi hissediyordum. Haþin esmesinin tersine rüzgarýn kulaðýma fýsýldadýðý sevgi sözcükleri arasýnda týpký dedemin merhametli, sevecen elleri gibi ara sýra baþýmý okþayan aðaçlarýn dallarýna, gövdesine sarýlarak, onlarda teselli arayýp bütün geceyi iç çekerek üzüm baðýnda geçirdim, o gece annem dahil yokluðumu kimse farketmemiþti.

O sonbahar, dedemi köyün mezarlýðýnda, bulunduðu yerden baðýný ve her birine ömrünü adadýðý sevgili aðaçlarýný görebilecek þekilde defnettik. Dere boyu günlerce arayýp çýkardýðým en büyük çakmak taþlarý sayesinde biz de onu baðdaki aðaçlarýn üzerine çýktýðýmýz zaman diðer mezar taþlarý arasýndan hemen seçebiliyorduk. Ertesi bahar babaannemin diktiði sarmaþýk gülleri neredeyse tüm mezarlýðý baþtan sona kaplamýþtý. O yaz mezarlýktan köyün dört bir yanýnda hissedilen gül kokularý yayýldý çevreye.

Büyük dedemin mezarý, babaannemle birlikte hemen hemen her gün yaz kýþ demeden Cumalarý ve özellikle bayram arifelerinde ise ziyaret etmeyi görev haline getirdiðimiz orada olmaktan huzur duyduðumuz bir mekan olmuþtu. Ýkimiz de salkým saçak mezarýný kucaklar gibi dallarýný sarkýtmýþ söðüt aðacýnýn altýnda kuþ þakýmalarý dýþýnda baþka bir ses duyulmayan bu sonsuz sessizliði özlerdik. Babaannem baþ ucundaki gülleri sever, onlarla konuþurken aslýnda babasýyla sohbet eder, ben de mezar taþýný okþar, yýkar, ýslanýnca dereden çýkardýðým gün gibi parlayan þeffaf çakmak taþlarýnýn üzerindeki güneþ ýþýltýlarýnýn izlerinde, bir gün babamla birlikte aramýza yeniden dönecekleri günü, beni büyümüþ görünce nasýl sevineceklerini düþler ve yüzümde koca bir tebessüm, hayaletler ülkesinde yolculuða çýkardým.

Cuma günleri ayný zamanda annemin uzun süredir hasta yatan anneannemi ziyarete, komþu köye gittiði günlerdi. Onunla birlikte köye gitmediðim günler, babaannemin her Cuma günü sabah erkenden abdestini alarak çeyiz sandýðýný açma törenini kaçýrmamýþ olurdum. Asma yapraklarý ve üzüm salkýmlarý iþlenmiþ kabartmalý ceviz kapaðýný besmele çekerek sað eliyle kaldýrýr, yine sað eliyle çevresi ince oyalarla kaplý, rengarenk kuyruklu tavus kuþu kanaviçeli bohçanýn içindekileri birer birer çýkarýr, okþar, sever, koklar geri yerine koyardý. Neler yoktu ki bu bohçanýn içinde. Babama, amca ve halalarýma ait lime lime oluncaya kadar kullanýlmýþ bebeklik patikleri, üzerlerine her biri ayrý motif iþlenmiþ önlükleri, zýbýnlarý, gelin olduðunda giydiði sýrma iþli kadife kaftaný, dedem için iþlediði sýrma nakýþlý ayný renkten damat yeleði, düðün günü baþýna taktýðý kýymetli taþlarla parýltýlara boðulmuþ gümüþ bir taç, gümüþ gelin telleri, üzerlerine padiþah tuðralarý basýlý boy boy altýn liralar, babasýnýn düðününde taktýðý misket taneli altýn kolyesi, burma bilezikleri, askerden döndüðünde babama vereceðini söylediði dedeme ait bir cep saati, asker künyesi ve bir azý diþi, Ýdris amcama ait göbek baðý, þimdi siyaha dönüþmüþ küçük halama ait sapsarý bir tutam bebek saçý ve diðer ne olduklarýný anlayamadýðým bir yýðýn eþya çýkardý bohçadan. Bohçadan çýkarýlanlar ayný saygýyla yerine yerleþtirilip sandýk kapaðý tekrar besmeleyle kapatýldýðýnda ben de babaannem gibi geçmiþte yaptýðýmýz bu uzun yolculuktan daha günün ilk saatleri olmasýna raðmen bitap düþerdik.

Yaya olarak bizden yaklaþýk bir saat uzaklýkta komþu köyde en küçük teyzem Gülnihal ve dayýmla birlikte oturan anneannem, uzun bir süredir köyün hem doktoru hem de imamý olan kara hocanýn bile isim koyamadýðý ne olduðu anlaþýlmayan amansýz bir hastalýða yakalanmýþtý. Günden güne eriyen bir deri bir kemik kalan ince narin bedenini hemen her gün teyzem kekik yaðý ile ovuyordu. Annem ziyaretine gittiðinde o da bir parça nefes alacak kadar zaman ancak bulabiliyordu. Köye ziyaretlerimiz bu nedenle son günlerde iyice sýklaþmýþtý. Arada kasabada oturan büyük teyzem de köye gelir, dayým kuzenlerimle beni, uydurduðu türlü türlü oyunlar ve masallarla oyalamaya çalýþýr, böylece büyüklerin ayaklarý altýnda dolaþmamýþ olurduk. Büyük teyzemin anneannem için kaynattýðý hatmi çiçeði, yonca, kýrk kilit ve yavþan otlarýnýn kokusu birbirine karýþýr, nazar için tütsülenen evde, ocaða atýlan bir avuç kuru üzerlik tohumu ve bir tutam çörek otunun giysilerimize sinen kokusu benimle birlikte ta babaannemlere kadar taþýnýrdý. Ne kara hocanýn okuyup üflediði dualý sular, ne babaannemin gönderdiði ballý karanfilli zencefil ne de teyzemin kaynattýðý þifalý otlar anneannemin ölümcül hastalýðýna derman olamadý. Yazýn en sýcak bir gününde o da bizi terk etti. Öldüðünde annem, teyzemler ve dayým yaný baþýndaydý. Köye haber geldiðinde babaannem, büyük dedemin atýnýn eyeri üzerine serdiði çeyizlik ipek halýsýnýn üzerine beni de alarak birlikte anneannemin köyüne gittik. Hasta olduðu son bayram hariç, her bayram benim için yaptýðý en sevdiðim tatlý olan tarçýnlý sütlacýn, kiraz, ayva ve fasulye yapraklarýndan sardýðý ekþili köftelerin doyum olmaz tadý da anneannemle birlikte geçmiþin izlerini hayal meyal sürdüðümde ancak anýmsayabildiðim hatýralarda kaybolup gitti.

Anneanemlerin köydeki lakabý gül kýzlardý. Yetiþtirdiði üç kýzý gibi kendisi ve iki kýz kardeþi de köyün en güzel kýzlarýydý. Kuzenlerle bir araya geldiðimizde onlarýn þiirlere benzeyen isimlerini saymaya bayýlýrdýk. Anneannemin adý Gülistandý. Büyük abla Gülfidan, küçüðe ise anneleri Güldeste adýný vermiþti. Anneannem ise büyükbabamýn tüm direnmelerine raðmen kýzlarýnda bu geleneði devam ettirmiþ, bir tek dayýmýn adýný büyükbabamýn tercihine býrakmýþtý. Annem Tazegül, teyzelerim ise Goncagül ve Gülnihaldi. Büyük dedemlere ise Veliyollar derlerdi. Osmanlýnýn savaþtýðý her cepheye týpký bugün gibi aralýksýz kendilerinden geriye bir tek künyeleri dönen yiðit kahramanlar göndermiþlerdi.

Gerçi 1914 senesi, yurdun her hanesinden cepheye savaþmak üzere en az bir kiþinin askere alýndýðý gözü yaþlý bir yýl olmuþtu. Köyde yalnýzca yaþlýlar, kadýnlar ve biz çocuklar kalmýþtýk. O yýllar herkes postacýnýn yolunu gözlerdi. Babadan, aðbiden, amcadan, dayýdan gelecek en küçük bir haberin peþinde olan tüm köy halký daha postacý köyün ufkunda görünmeden genci ve yaþlýsýyla muhtarýn evinde yerini almýþ olurdu. Her asker yazdýðý veya yazdýrdýðý mektubun köyde herkes tarafýndan dinleneceðini bilirdi. Bu nedenle mektup tüm köye selam sabahla baþlar sonra her akrabanýn isimleri belirtilerek ayrý ayrý hatýrý sorulur, mektup karargahtaki tanýdýk askerlerin de ayrý ayrý selamlarýyla devam eder, hasret kokularý taþan satýrlar daha sonra yine selam sabahla son bulurdu. Muhtarýn kasabada okuyan oðlu isimlerin üstüne bastýrarak kiþilerin adýný hece hece okur, asker analarý göz pýnarlarýndan süzülüp yanaklarýndan kilimlere damlayan gözyaþlarýný yazmalarýnýn ucuyla silmeye yetiþemezdi. Ana, bacý ve gelinlerin iç çekiþlerini hoca minarenin tepesinden duyduðunu söylerdi. Cephelerden oldukça ender ve geç gelen mektuplarýn birinde o kýþ en son Hasankale’de olduðunu öðrendiðimiz babamdan son bir haber aldýk. Muhtarýn oðlu, zemheri soðuklarýn hüküm sürdüðü sarp ve karlý Allahüekber daðlarýnda, sýkýca sarýldýðý tüfeði ve atýyla birlikte babamýn donarak öldüðünü yazan satýrlarý mevlit okur gibi titreyen içli sesiyle duyururken kaskatý kesilmiþ babaannemin gözleri bir boþluða bakar gibi uzaklara dikilip kalmýþtý.

Mektup bittiðinde anneannem öldüðünde dahi dimdik ayakta kalabilmiþ annemin beli bükülmüþtü sanki. Gözünden ne o an ne de daha sonra tek damla yaþ düþmedi. Bütün yaþlar sel olmuþ içine akýyor gibiydi. Doðuþtan hüzün dolu buðulu gözlerin son umut kýrýntýlarýnda saklanmýþ muhteþem ýþýltýlarý bir daha asla göremeyecektim. Babam askere gittiðinde annem beni emziriyormuþ. Ondan hatýrýmda kalan tek þey babamýn sýk sýk aðrýyan hassas midesi için kaynatýlan nane limon kokusuydu. Ne zaman bu kokuyu duysam babamýn üniformalý asker fotoðrafý, dedemin gül kokusuna karýþan mezar taþýna sürükler beni.

Hepimiz için çok zor bir yýl olmuþtu, sonbaharda büyük dedemi, yazýn anneannemi topraða vermiþtik. Tevfik amcam askere alýnmýþ, nereye sevk edildiðini bile öðrenememiþtik. Babamýn ölüm haberi ise hepimizin kolunu kanadýný kýrmýþtý. Yaþam tüm acýmasýzlýðýyla devam ediyordu. Babamýn ölümünden bir yýl ancak geçmiþti. Babaannemin ýsrarlarýyla annem gözyaþlarý içerisinde benden yalnýzca on yaþ büyük Ýdris amcamla evlenmek zorunda kalmýþtý. Ayný yýl babamýn dönüþüne ertelenmiþ sünnetim de týpký annemin bu talihsiz evliliði gibi sessizce olup bitti.

Sünnetimde babaannem týpký babam gibi þehit olan hiç görmediðim dedemin gümüþ saatini bana hediye etti.

Büyük dedem, anneannem, babam ve Tevfik amcam iki yýl içinde bu dünyadan sanki hiç yaþamamýþlar gibi sessiz sedasýz ayrýlýp gittiler. Büyük dedemden geriye bebekleri gibi baktýðý sevgili aðaçlarý kaldý, anneannemden ise halen duyabildiðim mangala atýlmýþ bir avuç üzerlik tohumunun yanýk kokusu, kullanýlmaktan lime lime olmuþ bir tek patik Tevfik amcamdan, bir de geçmiþten kalan babaannemin karyolasýnýn hemen yanýndaki konsolun devasa aynasýnýn çercevesinde yýllarca kaldýktan sonra çýkarýlýp albüme alýnan þimdilerde ise alfabemin arasýnda her gece yatmadan önce üniformalý resmini okþadýðým asker babam.

Beyaz sessizliklerde yitip giden þehit oðlu þehit babam...

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: çok güzel
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
28 Haziran 2005
Merhaba Sevgili Hülya Atakan; Zor Yýllar'ýnýzý okumadým, sanki yaþadým.Zaman zaman buðulandý gözlerim....... Anlatýmýnýz açýk ve etkili.Bir paragraftan baþka paragrafa geçiþte, asla bir kopukluk veya karmaþa hissedilmiyor.Araya sýkýþtýrdýðýnýz tasvirler; okuyucuyu sýkmayan, aksine bilgilendiren yan cümleler, gerekli detaylar; hepsi çok yerinde.Uzun bir yazý olmasýna raðmen, parlak ekrana raðmen ; bir çýrpýda okunabilecek bir aný....Paylaþtýðýnýz için teþekkürler......Keþke benim de anlatacak bir dedem, bir ninem olsaydý.Onlarýn eksikliðini, yazýnýzý okuduktan sonra bir kez daha hissettim.......Sevgiyle kalýn......Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn halk öyküleri kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Beyaz Sessizlik

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Karlovy Vary'de Bir Gün...
Salih Ustanýn Düþü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bacon, Montaigne, Russel ve [Deneme]
Hiç mi Deðerleri Yok?.. [Deneme]
Arka Bahçeli Ev… [Deneme]
Karafatmaya Karþý Gelin Böcekleri [Deneme]
Batýdan Doðuya Ilýk Esintiler [Deneme]
Küçük Dostum [Deneme]
Marguerite Duras ve Karasineðin Ölümü [Deneme]
Serin Sýcak Bir Aðustos Gecesi [Deneme]
Haremden Boðaz Manzarasý [Deneme]
Charles Köprüsünden Notlar [Deneme]


Hülya Atakan kimdir?

-

Etkilendiði Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hülya Atakan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.