..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Fýrtýnalar insanýn denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Hülya Atakan




9 Haziran 2005
Salih Ustanýn Düþü  
Bir Açýlýþ Töreni

Hülya Atakan


Þehrin kedi ve köpekleri, çocuklar ve yoksul insanlar boþ arazilerde kesilip parçalara ayrýlan hayvanlarýn etrafýnda yutkunarak günlerdir süren bu kutsal þöleni en küçük ayrýntýsýna kadar takip ettiler.


:CCFB:
Yüzüne sarkmýþ ibiði, kemiðine yapýþmýþ solgun tüyleriyle aylardýr bahçede süklüm püklüm, tavuklar gibi baþý yerde sürekli topraðý eþeleyen kuyruksuz horozun sesi bu sabah ilk kez duyuldu. Yaþlý horoz ölmüþ de yeniden dirilmiþti sanki. Sertleþmiþ ibiðini, baþýnda padiþahlýk tacý gibi taþýrken kuyruksuzluðunu tamamen unutmuþ, ne olduysa birden ateþ kýrmýzýsýna dönüþmüþ tüylerinin her biri kabarmýþ, kasýla kasýla kümesin etrafýnda dolanýp duruyordu.

Salih Usta, kuyruksuz yaþlý horozun uzun uzun ötüþleriyle tüm kemiklerini çýtýrdatarak uyandý o sabah. Gözleri yarý kapalý her zamanki yerinde duran terliklerini arandý. Kedi yatmakta olduðu köþesinden kalkarak hiç alýþýlmadýk munis bakýþlarla kar beyaz yumuþak tüylerini bacaðýna sürtmeye baþladý. Sabahýn serinliði, taze ot ve nane kokusuyla birlikte açýlan kapýdan hýzla yüksek tavanlý büyük odaya doldu. Yerde kucak kucaða yatan çocuklar, üzerlerindeki tek yorganýn altýnda ürpererek birbirlerine sokuldular.

Avlunun ortasýndaki taþ döþemeli havuza yaz kýþ sürekli akan çelik gibi soðuk suyla çocukluðundan beri iþ yapmaktan nasýr tutan ellerini ve yüzünü yýkadý Salih Usta. Buz gibi soðuk su geceden kalma uykusuzluðunu alýp götürdü. Bahçe duvarýný kaplayan sarmaþýk güllerin ve bahçedeki reyhanýn yoðun kokusunu içine çekti keyifle. Bugün aylardýr bekledikleri büyük gündü. Kýpýr kýpýrdý içi. Þehrin tarihini yazacak kitaplar bugünü not düþeceklerdi sayfalara. Ve onda kendi emeði de vardý, gözleri dolu dolu oldu.

Aylardýr süren raylarýn döþenmesi yaþanan kazalara, ölümlere ve gece gündüz bitmek bilmeyen yorucu iþlere raðmen sonunda tamamlanmýþ ve beklenen gün gelip çatmýþtý. Ýçi içine sýðmýyordu. Ýlk defa þehirlerine bir tren gelecekti. Bugün kutlama günüydü ve tören muhteþem olmalýydý. Bahçede sabah ihtiyacýný gideren kediyle birlikte tekrar gýcýrdayan ahþap merdivenlerden yukarý geniþ sofaya çýktý, divanýn üzerine baðdaþ kurup oturdu. Her zaman yanýnda taþýdýðý tabakasýndan çýkardýðý sigara kâðýdýna tütünü yerleþtirdi, sýkýþtýrdý, dudaðý ile kaðýdýn açýk ucunu yapýþtýrdý, babadan kalma çakmakla ucunu tutuþturdu ve derin bir nefes çekip kahvaltýyý beklemeye koyuldu.

Avlunun karþýsýnda oturan kiracýlar henüz kalkmamýþtý. Tüm gün dýþarý taþan çocuk seslerinin yerine erkenden þakýmaya baþlayan neþeli kuþ sesleri duyuluyordu. Vilayet olduklarýndan beri demiryolu ve diðer kurumlarýn peþ peþe açýlmasý, yüzlerce memur ve iþçi ailesinin akýn akýn þehirlerine gelmesine neden olmuþtu. Artan nüfusla kalacak yer sýkýntýsý baþlayýnca evleri büyük olanlar, boþ odalarýný çalýþmak üzere gelen ailelere kiraya vermiþlerdi. Salih Usta da þehrin diðer yerlileri gibi karþýlýklý avluya bakan iki katlý konaðýn arka cephesinde kalan kullanmadýklarý bölümü iki aileye kiralamýþtý.

Babasý Ömer Efendiden kalan konak, aslýnda ailenin yazlarý geldiði serin odalara sahip bir bað eviydi. Yaz aylarýnýn kavurucu sýcaðýný hissettirmeyecek þekilde yapýlmýþ geniþ avlulu, yüksek tavanlý büyük odalarla çevrili sofalar, kýþýn zemheri soðuklarýna dayanýklý deðildi. Bir asýr kadar önce, bir yaz sonu baðlarýndaki hasatla kýþý geçirdikleri muhafazalý evlerine dönen yerli halk, padiþahýn askerleri tarafýndan yazýn iþgal edilmiþ ve birer harabeye dönüþtürülmüþ kýþlýk evlerini tanýyamamýþlar tekrar gerisin geriye, bað evlerine dönmek zorunda kalmýþlardý. O günlerde tek katlý olan taþ binanýn üzerine ve avlunun karþýsýna zamanla yeni ilaveler yapýla yapýla ev nihayet bugünkü þeklini almýþtý. Duvar, tavan ve çatý saçaklarýndaki ahþaplarda, dantel gibi iþlemeli kapý ve dolap nakýþlarýnda ve asma yapraðý ve üzüm hevenkleri iþlenmiþ demir korkuluklu pencerelerinde dedelerinin usta izlerini adým adým takip etmek mümkündü.

Demiryollarý daha hizmete girmeden þehrin sakin havasý gözle görülür bir þekilde deðiþmiþti. Kilometrelerce döþenen raylarýn geçtiði ýssýz dað baþlarýnda, zor þartlar altýnda çalýþarak aylardýr para biriktirmeye çalýþan iþçilerin büyük bir kýsmý þehirdeki ailelerinden ayrý kalýyordu. Çelik raylar ve ahþap traverslerin döþenmesi sýrasýnda göçük altýnda kalanlar, patlayan dinamitlerle havaya uçuþan yoksul bedenlerin ardýnda çoðunlukla acý anýlarýn paylaþýldýðý birbirine kenetlenmiþ büyük aileler oluþmuþtu þehirde. Ödedikleri paralar kiracýlara gerisin geriye iade edildiði gibi akþam yemekleri de Salih Ustanýn evinde büyük sofralarýn çevresinde hep birlikte yenilir olmuþtu.

Raylarýn döþenmeye baþladýðý ilk günden itibaren valinin baþkanlýðýnda belediye reisi ve þehrin tüm ileri gelenleri, zengin aile reislerinin katýldýðý toplantýlar yapýlýyor, açýlýþ töreninin detaylarý, en ince ayrýntýsýna kadar uzun uzun konuþulup karar defterine yazýlýyordu. Cumhuriyetle birlikte göreve yeni baþlayan çiçeði burnunda her kuruma ve zengin ailelere görev verilmiþti. Öðretmenlere þenlikle ilgili büyük iþler düþmüþtü. Öðrencilerin bir kýsmý þiirler ezberlemiþ, bir kýsmý halk danslarý için hazýrlanmýþ, oluþturulan koro için baþkentten müzik hocasý bile getirilmiþti. Her gün yeni provalar yapýlýyor, unutulmamasý için bir gün öncesinden öðrenilenler tekrar ediliyordu. Geri hizmetlerde çalýþan öðrencilerin hazýrladýðý kâðýt fenerler, süslemeler, bayraklar ve afiþler istasyon ve tören alaný çevresine artýk yerleþtirilmeye baþlanabilirdi.

Herkes evinin ve dükkânýnýn önünü süpürüyor geceleri yaðan yaðmurla göllere dönüþen toprak yollarýn çerçöple týkalý hendekleri temizlenerek birikmiþ sulara yol açýlýyordu. Sokaklar kadar evlerin içleri de temizlenmeye baþlanmýþ, bahar temizliði, nevruz þenliði ve trenin þehre ilk geliþ sevinci birbirine karýþmýþtý. Bahçedeki aðaçlara gerili iplere asýlan halýlar, çalý süpürgelerle dövülüyor, kýþ boyu üzerinde biriken toz bulutlarý yere göðe yükseliyordu. Avluda yaz kýþ sürekli akan çeþmelerde yýkanmýþ kilimler, örtüler ve dahi kýþlýk giysiler bahçedeki aðaçlarýn arasýnda rengârenk bayraklar halinde sallanýyordu. Hallaç tutamayanlar, yün ve pamuklarý uzun sopalarla kendileri kabartýp tekrar þilte ve yastýk kýlýflarýna geçiriyordu. Evlerin tahta döþemeleri cilalanýyor, taþlýklar yýkanýyor, kap kacak killi sularla parlatýlýyor, hýzlarýný alamayan hanýmlar evin altýný üstüne getirip odalarda tek toz tanesi, tek örümcek yavrusu býrakmayacak þekilde canla baþla koþturuyorlardý. Erkekler baðdadi örülmüþ kerpiç duvarlarýn görünen ve görünmeyen sývasý dökülmüþ tüm cephelerini onarýp boyama yarýþýna girmiþlerdi. Bahçedeki çalý çýrpý yýðýnlarý, kýþtan arta kalan odunlar düzenli bir þekilde üst üste istiflendi, kullanýlmayan eski eþyalar, kendilerini bildiklerinden beri ötede beride yýðýlý duran çöp yýðýnlarýyla birlikte insanýn genzini yakan dumanlar arasýnda yanýp kül oldular. Süprüntülerin arasýna gizlenmiþ fare ve oklu kirpiler gündüz vakti ev halkýnýn gözleri önünde etraftaki inatçý kedilere yenik düþene kadar koþuþturup durdular. Tozlarýn süpürüldüðü sokaklarýn altýnda yüzlerce yýl önce döþenmiþ taþ yollarýn ortaya çýkmasý herkesi sevince boðmuþtu. Sonuçta her biri çivit mavisinin açýklý koyulu tonlarýnda cývýl cývýl mahalleler çýktý ortaya. Temizlik, þehrin geri kalmýþ makûs kaderini de deðiþtirecek bir boyut kazanmýþtý sanki.

Uyanan çocuklar tandýr örtmesinin biraz ilerisinde, üstü açýk dört tarafý tahta perde ile çevrelenmiþ tuvaletin önünde ellerinde dolu ibrikle sýranýn kendilerine gelmesini bekliyorlardý sabýrsýzlýkla. Haminne gaz ocaðýnýn baþýnda pýt pýtýn tereyaðýný eritirken gelinin hazýrladýðý peynir, kef, tereyaðý, gül reçeli ve tandýr ekmeðinden oluþan kahvaltýda unutulmuþ bir þey var mý diye siniye göz gezdiriyordu. Sabahýn erken saatlerinde daha da belirginleþen taþ döþemeli yoldan gelen nal sesleri Salih Usta’nýn evinin önünde kesildi. Kahvaltý için evlerinin altýndaki ahýrda süt saðmayý yeni bitirmiþ, sýðýrtmacýn gelmesini kollayan Saniye Sultan, kapý tokmaðýnýn gürültüsü ile içi süt dolu bakracý merdiven basamaðýna býrakýp aðýr ahþap kapýyý yarý araladý. Ýstasyon þefinin þiþman yardýmcýsý kendisinden beklenmeyen bir çeviklikte girdi içeri ve sofada oturan Salih Usta’ya seslendi. Henüz bir lokma yiyecek zaman bulamayan Salih Usta, bir gün öncesinden Saniye Sultan’ýn sandýktan çýkarýp kömürlü ütüyle kýrýþýklarýný düzelttiði tek bayramlýk giysisi, koyu renkli yün takýmýný, ayný kumaþtan yeleðini ve ayna gibi parlatýlmýþ kunduralarýný hýzlýca giyerek dýþarýda kendisini bekleyen faytona bindi. Giysilerinden yayýlan sandýk ve naftalin kokusuyla birlikte istasyona doðru yola koyuldular.

Güneþ iyice belirmeye, sokaklar hareketlenmeye baþlamýþtý. Faytonun arkasýna yapýþan çýplak tabanlý inatçý bir çocuk, arabacýnýn püsküllü kamçýsýndan kendisini koruyacak ölü noktayý keþfetmiþ, bedava yolculuk yapmanýn keyfini çýkarýyordu. Çarþýdaki dükkân ve iþyerleri tören nedeniyle kapalý olmasýna raðmen bazý dükkân sahipleri her günkü alýþkanlýklarý ile kepenkleri kaldýrmaya baþlamýþtý. Salih Usta çýrak ve kalfasýna izin vermiþti, bugün dükkâný açmayacak, tüm gün töreni hep birlikte tadýyla izleyeceklerdi. Ýstasyona vardýklarýnda yeni atanan istasyon þefi onlarý kapýda karþýladý. Trenin duracaðý birinci peronun karþýsýndaki taþ duvarda asýlý büyük saat, gece saat onda durmuþtu. Tüm uðraþlara raðmen istasyonun en görkemli aksesuarýný çalýþtýramayan memurlar paniðe kapýlmýþtý. Þef ve yardýmcýsý dünyanýn sonu gelmiþ gibi davranýyordu.

Salih Usta yetiþtirdiði çýraklarýn kendi iþyerlerini açtýðý otuz yýllýk demirci ustasýydý. Babasýnýn ölümünden sonra ayrýldýðý rüþtiye son sýnýftan beri çarþýdaki dükkânýnda demir çubuklara ruhundaki zenginlikleri yansýtýr olmuþtu. Demiri sürekli körüklenen kýzgýn ocak kömüründe önce yumuþatýr sonra örsün üzerinde evre çevire döver, herkesin hayran kaldýðý güzellikte pencere ve balkon korkuluklarý ve daha bir sürü demir eþyayý kafasýnda tasarladýðý þekilde mükemmel yapardý. Bir eþyanýn Ustanýn elinden çýktýðý temiz iþçiliðiyle anlaþýlýr, aynýsýndan yüzlerce sipariþ verilirdi. El becerisi yalnýzca demirle sýnýrlý deðildi Salih Ustanýn, þehirde bozulan gramofon, radyo ve saatlerin tamiri için de tek isimdi. Tamirdeki tüm incelikler ona atadan dededen kalan kýymetli birer mirastý. Rüþtiye yýllarýnda keþfedilen yenidünyalarýn ve cezbedici bilgilerin kapýsý kitaplarla açýlmýþtý önüne fakat eve ekmek götürmek, kitaplardan aðýr basmýþ, özlemleri umutlarýyla birlikte içine gömülmüþtü. Bu yüzden yaþadýðý müddetçe çocuklarýnýn okumasýný ve mutlaka ama mutlaka devlet dairesinde çalýþmasýný istiyordu. Ýþini severek yapmasýna raðmen yýllar sonra kendisi de açýlan memurluk sýnavýný ilerleyen yaþýna raðmen baþarýp lokomotif þefliðiyle baþlayan ve kademe kademe çalýþkanlýðý, dürüstlüðü, iþ disiplini ve bilgeliðiyle kýsým müdürlüðüne kadar týrmanacaðý demiryollarýnda çalýþacaktý. Yerli halkta memurlarýn saygýn yaþamlarýna duyulan hayranlýk o günlerden baþlamýþtý. Ve yaþam güvencesinin tek yolunun devlette çalýþmak olduðu herkesin kafasýnda sabitlenmiþti.

Salih Ustanýn istasyon binasýna ilk geliþi deðildi bu. Binanýn yapýmý sýrasýnda ona çok iþ düþmüþtü. Tüm demir aksamlar onun dükkânýnda dövülmüþ þekillenmiþti. Bugün bambaþka bir güzellikteydi taþ bina. Duvarlara, kapý ve pencerelere kaðýt fenerler ve bayraklar asýlmýþtý. Yazlýk sinemanýn sandalyeleri, kahvelerden toplanan masalar arkadaki bahçeye yerleþtirilmiþ, tören alaný ayný zamanda öðle yemeðinin de yenileceði þekilde düzenlenmiþti. Gelen devlet erkâný önce burada aðýrlanacak, konuþmalar az ötede çiçeklerle süslenen kürsüde yapýlacaktý. Ýlk intiba çok önemliydi.

Hali vakti yerinde ailelere paylaþtýrýlan hazýrlanmasý güç mahalli yemeklerin günlerdir süren hazýrlýðý bu sabah da büyük bir hýzla devam ediyordu. Geceden þuruba yatýrýlmýþ tatlýlarla dolu sinilerden, çarþý içindeki fýrýnlardan ve evlerden iþtah kabartan kokular yayýlýyordu. Þehrin kedi ve köpekleri, çocuklar ve yoksul insanlar boþ arazilerde kesilip parçalara ayrýlan hayvanlarýn etrafýnda yutkunarak günlerdir süren bu kutsal þöleni en küçük ayrýntýsýna kadar takip etmiþlerdi. Üzüm baðlarýyla ünlü civar kazalardan el altýndan toplanan þaraplar tören için evlerin su damýnda soðutulmak üzere muhafaza ediliyordu.

Ýstasyonun gelinciklerle kaplý arka bahçesindeki ahþap masalarýn üzerleri gelinlik kýzlarýn el deðmedik bohçalarýndaki her biri farklý renk ve desenlerde iþlenmiþ keten örtüler ve iþlemelerle kaplanmýþ, üzerleri erguvan dallarýyla süslenmiþti. Hali vakti yerinde ailelerden ödünç alýnan Saksonya ve gümüþ kulplu bardaklar, üzeri kabartma desenli þeffaf Çin porselen tabaklar ve tuzluklar, fildiþi oymalý ve gümüþ saplý çatal býçak takýmlarý ve Venedik iþi kesme kristal sürahilerin arasýnda, eksik kalan yerleri dolduran mütevazý bakýr iþlemeli sahanlar ve mahzun mahzun çevresine bakan bakýr kuþ kanalarla kaplý masalar kýrk yamalý bohça gibi duruyordu. Bir gece önceki yaðmurlu havanýn aksine gökyüzünde tek bir bulut kýrýntýsý bile yoktu. Dualar kabul olmuþ hava açmýþ, güneþ doðmuþtu. Þehrin ünlü fotoðrafçýsý foto Taci, aylar öncesinden Baþkentten getirttiði magnezyum flaþlarýný dükkânýna kutu kutu istiflemiþ, en güzel fotoðraflarý çekmek üzere istasyon ve çevresinde ön keþiflerini yapýyordu.

Ýðnede ipliðe, gaz lambasý fitilinden sigara kâðýdýna, düdükten taraða, güllü akideden nane þekerine kadar kýrk çeþit olmazsa olmazlarýn bulunduðu camekânlý kutularýn yüklendiði katýrlarýyla satýcýlar ve çerçiler, baþlarýndaki tablada simit ve tulumba tatlýsý satan küçük çocuklar olmak üzere seyyar esnaf, istasyon ve çevresinde kendi alanlarýný belirlemek üzere günlerdir ayný yerde yatýp kalkýyor, yerlerini kazara baþkasýna kaptýrmamak için diðer aile fertleriyle birlikte nöbet tutuyordu.

Neyse ki istasyon saatinin önemli bir sorunu yoktu, yalnýzca kurma vakti gelmiþ ama kurma anahtarý kutudan çýkmamýþtý. Dükkândaki mevcut anahtarlar tek tek denendi ama hiç birisi bu devasa saatin ayar çubuðuna uymuyordu. Saat dokuz buçuk olmuþtu. Çýraklar evlerinden çaðrýldý, ölçüler alýndý, üzeri küllenmiþ geceden kalan ateþ körüklendi, demir eritildi, kalýplara döküldü, suda soðutuldu, kan ter içinde, iþlemler tekrarlandý, ortaya çýkan anahtar milim milim ölçüldü, tekrar tekrar zýmparalandý, yeniden istasyona gidildi ve anahtar yataðý kavradý, dönen aksamýn sesini herkes iþitti. Saat ayarlanýrken bir araya toplanmýþ istasyon görevlileri yeleklerinin cebindeki köstekli saatlerini çýkardýlar, her biri farklý bir saat söyledi. Sonunda istasyon þefinin söylediði gibi saat, onu kýrk beþ geçeye göre ayarlandý ve saatin uzun çubuðu týk týk iþlemeye baþlayýnca herkes derin bir nefes aldý. Trenin gelmesine tam tamýna bir saat on beþ dakika kalmýþtý.

Raylarýn döþendiði güzergâhta, trenin içinde önemli devlet erkâný ile birlikte geleceðini duyan ahali, sabahýn erken saatlerinden itibaren katýr ve eþeksýrtýnda ayran, bulgur pilavý, domates ve salatalýktan oluþan nevaleleriyle yola koyulmuþtu. Trenin hemzemin geçitleri, rampalar, virajlarýn sað ve sol cenahlarý öbek öbek köylülerle dolmuþtu. Her grupta yer alan davulcular, zurnacýlarla birlikte þöleni baþlatmýþlardý bile. Bayram havasý dalga dalga yayýlýyordu.

Ýstasyondaki iþini bitiren Salih Usta, çabuk unutulmuþ onu getiren fayton bir baþka yere koþulmuþtu. Gece boyunca heyecandan uyuyamamýþ Salih Usta, çarþýya doðru yorgun adýmlarla yürümeye baþladý. Ana yolun giriþi jandarma tarafýndan tutulmuþ kimsenin girmesine izin verilmiyordu. Bu nedenle dar ara sokaklardan giderek çarþýya ulaþtý. Fýrýndan aldýðý simitlerden birini, yaz kýþ sýrtýndaki haki renkli eski bir asker kaputunu üzerinden çýkarmayan Mamo’ya verdi ve kahvaltý etmek üzere, bacasýna her bahar leylek yuva yaptýðý için dýþarýdaki mangalda çay demleyen Selim Efendinin kahvesine gitti. Dört yol aðzýnda bulunan kahvede, oturduklarý yerden gelip geçenleri, hiçbir þey kaçýrmadan izleme imkaný olduðu için þehrin erkeklerinin nerdeyse tamamý ordaydý. Herkes yapýlan hazýrlýklarý konuþuyordu. Her gün oturduðu salkým söðüdün altý doluydu. Çetin bir tavla maçýnýn sonlarýna doðru olduklarý anlaþýlan Memet Ali ve öðretmen Sedat Beyin yanýnda, küçük hasýr bir taburenin üzerine oturdu. Çýraðýn getirdiði çayla simidini yedi.

Tavlayý kazanan Memet Ali mahalle komþusuydu. Geçen kýþ Salih Ustanýn da sütannesi olan annesini ve eþini kolera salgýnýnda peþ peþe kaybetmiþti. Ýki yýl önce yaþanan çekirge istilasý baðda bahçede ekili, dikili ne varsa üzerine üþüþüp yok etmiþti. Ýki yýl boyunca, büyük savaþ dâhil böylesi bir kýtlýk yaþamayan þehrin aç çocuklarý, duvarlarýn kireç ve sývalarýný kazýyýp yemiþlerdi. Sürüler halinde ekinlere dadanan çekirgelere, çocuk yaþlý demeden savaþ ilan edilmiþ, topraða býrakýlan larvalarý ile birlikte toplanan öbek öbek çekirgeler için devlet para bile vermiþ ve her torba meydanlarda zevkle yakýlmýþtý. O yýl çekirge istilasýnýn getirdiði açlýk ve þehirde hýzla yayýlan salgýn hastalýklarla baþ edilememiþ, kolera, verem, tifo ve dizanteriden ölenlerin mezarlarýna dökülecek kireç bulmanýn derdine düþülmüþtü. Þehirde, veremin kol gezdiði hemen her mahalledeki yaþlý ve gencin dayanýlmaz öksürük seslerinden baþka ses duyulmaz olmuþtu. Kýþ boyunca insanlar birbirlerine yardým etmiþ, akraba, tanýdýk ve kimsesizler gözetilmiþ, yiyecekler idareli kullanýlmýþ, herkes kilerinde, ambarýnda ne varsa paylaþmýþ ve nevruza kadar yarý aç yarý tok, zor bir dönem geride býrakýlmýþtý. Diðer þehirlere göre þanslýydýlar. Bire on veren verimli topraklar, damarlar gibi üzerine yayýlan sayýsýz derelerin çaðlayarak akan bereketiyle birleþmiþ, kýsa sürede þehir yine eski yeþilliðine kavuþmuþ, yaþanan kýtlýktan eser kalmamýþtý. Bugün gelecek trenle birlikte insanlarýn yazgýlarýnýn tamamen güzelleþeceðine inanýlýyordu. Herkes umut doluydu. Memet Aliyle geçmiþi hatýrlayan Salih Usta ýslanan gözlerini kurulayýp o günlerin bir daha yaþanmamasýný diledi içinden.

Dikran Ustanýn fokurdatarak çektiði nargilenin sesiyle kendine geldi, dükkândaki ocaðý kapatýp kapatmadýðýný düþündü, kuþkuya kapýldý, kalkýp dükkâna doðru yürüdü. Bu arada mahallenin kedi ve köpekleri tarafýndan takip edilen üzerleri örtülü büyük tepsiler, istasyona doðru etraftaki meraklý bakýþlar altýnda yola çýkmýþlardý.

Þehirlerini ilk defa onurlandýracak devlet büyüklerine sunulacak hediyeler, belediye reisinin odasýna gelmeye devam ediyordu. Odanýn içinde adým atacak yer kalmamýþtý. Kuyumcu Kirkor efendiye ýsmarlanan þehrin sembolik altýn anahtarý, üzerine tören tarihi kazýnmýþ altýn saatler ve günün anýsýna bir kaç cümle iþlenmiþ gümüþ tabaklar, ipek seccade halýlar, mahalli dokuma tezgahlarýndan çýkmýþ altýn sýrma ipliklerle iþlenmiþ havlu ve bornozlar, hepsi kutu ve bohçalar içerisinde kýdemlerine göre sýnýflandýrýlmýþ, sahiplerine verilecek önemli günü bekliyorlardý.

Son saatlere kadar önünde uzun kuyruklar oluþan berber dükkânlarý, haftalarca önce kildenliklerin teslim edildiði, odunlar tükenince evlerden para ile çalý çýrpý toplayan hamam sahipleri, ölçü almaya yetiþemeyen terziler, kumaþ yetiþtiremeyen manifaturacýlar, müþterilere hizmet etmek için birbirleriyle günlerdir yarýþýyorlardý. Ýþsiz hiç kimse kalmamýþtý. Ellerinden bir þey gelmeyenler de sýva, boya ve temizlik iþlerinde çalýþmýþtý.

Belediye çalýþanlarý istasyon bahçesinde nevruzdan kalan rengârenk þerit bezler baðlanmýþ, týpký süslü köy gelini gibi duran akasya aðacýný temizlemiþ, körpe yapraklarýn açýk yeþilini ortaya çýkarmýþlardý. Ýstasyon binasýný çevreleyen Hasan Efendinin bahçesindeki kaysý, þeftali, erik ve elma aðaçlarýnýn üzeri silme çiçek doluydu. Doðanýn kendini tazelemiþ coþkulu bahar neþesi, þehrin her tarafýndan hissediliyordu.

Ýstasyon civarýndaki bað, bahçe sahipleri, þehirdeki uzak yakýn tüm ahbaplarýna kapýlarýný açmýþ, evdeki masa ve sandalyeleri töreni görebilecek þekilde bahçeye yerleþtirmiþ, hazýr bekliyorlardý. Ýstasyon ile devlet erkânýnýn kalacaðý konak arasýndaki ana cadde, ucuca baðlanmýþ bayraklar, kâðýt süslemeler ve fenerlerle donatýlmýþtý. Kapý ve pencerelerinin mandallarýna süs takýlmýþ mahalle sakinleri kendilerini de törenin bir parçasý gibi görüyor, gururlanýyorlardý.

Ýstasyonun taþ döþeli serin platformunda, sýkça gelen ihtiyaçlarýný gidermek için, sabahtan beri istasyon þefinin kirlenmesin diye kapýsýna koydurduðu bekçi sayesinde giremedikleri tuvaletler yerine, dýþarýdaki bahçeleri kullanmak zorunda býrakýlan, yörenin parlak, renkli kýyafetiyle donanmýþ kýzlý erkekli öðrenciler, sürekli bir telaþ halinde kýpýr kýpýr treni bekliyorlardý. Tren her birinin kafasýnda daha önce görenlerin anlattýklarý kadarýyla az biraz þekillenmiþti. Çocuklarýn yüzlerinde sevinçten ziyade daha çok gerginlik ve endiþe vardý.

Davul ve zurna ekibi çocuklarla birlikte birinci peronda yerini almýþtý. Sabahtan itibaren istasyona doðru gelmeye baþlayan þehrin ileri gelenleri, törenin giderlerini karþýlayan zengin kesim, tören için yeni dikilmiþ giysileri, baþlarýnda fötr þapka, ayna gibi parlatýlmýþ iskarpinleri, yeni yapýlmýþ sakal týraþlarý, briyantinle taranmýþ saçlarý ve muntazam býyýklarý ile hamamdan yeni çýkmýþ halleriyle birinci perona yerleþtiler. Yýkanmýþ tüyleri güzelce taranmýþ, yaðla parlatýlmýþ boynuzlarýna mavi boncuklu kýrmýzý kurdeleler takýlmýþ üç iri koç da onlarla ayný peronu paylaþýyordu.

Tören saatine doðru gar binasýnýn içinde ve çevresinde iðne atacak yer kalmamýþtý, kalabalýktan bunalan hamile kadýnlar içerdeki bekleme salonunun ahþap banklarýna oturmuþtu. Arada sýkýþmýþ küçük çocuklarýyla baygýnlýklar geçiren annelerle hareketlenen kalabalýk deniz dalgasýna benziyordu. Kalabalýk içinde mangal maþasý ile saçlarý ondülelenmiþ bayanlarý birbirinden ayýrt etmek neredeyse imkânsýzdý.

Satýlýk yiyeceklerin bulunduðu hasýr sepetlerle kalabalýða çarparak dolaþan seyyar satýcýlar, öðle vakitlerinin guruldayan midelerine ve her zaman karný aç çocuklara yakýn mekik dokuyorlardý. Zaman ilerledikçe azalan sabýrlar, seyyar satýcýlarla giriþilen küfürlü tartýþmalar, kavgaya dönüþmeden çevredekilerce hemen yatýþtýrýlmaya çalýþýlýyordu.

Salih Usta dükkândan istasyona doðru güç bela yürüdü. Jandarma halen girilmesi yasak caddenin baþýndaydý, caddenin saðýna soluna, tekli ikili atlara koþulmuþ þehrin tüm körüklü faytonlarý sýralanmýþ hazýr bekletiliyordu. Evlerin balkon ve pencerelerine yýðýlmýþ insanlar, töreni izlemeye hazýrdýlar. Ýstasyon duvarýndaki büyük saatin akrep ve yelkovaný on ikinin üzerinde, üst üste geldiði anda uðultular býçak gibi kesildi, soluklar tutuldu.

Salih Usta halen birinci perona ilerlemeye çalýþýyordu. Gözler, raylarýn akýp gittiði yýlanvari tren yoluna çevriliydi. Birinci peronda istasyon þefi, yardýmcýsý, makasçý, makinist, bekçi, telgrafçý, biletçi ve manevracýlarýyla tüm demiryollarý idaresi memurlarý yepyeni yaka apoletleriyle daha bir aðýrlýk kazanan üniformalarý ve þapkalarýyla bir örnek giyimleri, baþlarý dimdik hazýr olda, askeri ve sivil erkanýn hemen yanýnda heyecan içindeydiler. Belirlenen saat gelmiþti ama çevrede henüz bir hareket yoktu.

Tren geciktikçe saatler sorulmaya, sýk sýk iç ceplerdeki altýn ve gümüþ zincirli, köstekli saatler dýþarý çýkarýlýp bakýlmaya, yorulan ayaklarda nöbet devirleri yapýlmaya baþlandý. Sabahýn erken saatlerinden beri bekleyenler, yeni döþenmiþ karo taþlarýn üzerine oturmuþ, haftalardýr köþe baþlarýný tutmuþ arzuhalcilere yazdýrdýklarý dilekçelerini, devlet erkânýna nasýl vereceklerini hesaplýyor, biri bitip biri baþlayan aðlama sesleriyle bunalan bebekli anneler gittikçe sabýrsýzlanýyordu. Bu arada bahçedeki hazýrlýklar da tamamlanmýþ, yiyeceklerin kokusu, yumurtadan yeni çýkmýþ karasineklere adeta davetiye çýkarmýþ, etraftaki kedi, köpek ve arsýz sinekler için her masaya nerdeyse birer bekçi dikilmiþti. Garsonlar sürekli istasyon mutfaðý ile masalar arasýnda koþturup duruyordu. Çatal ve býçaklarýn yanlýþ yerleþtirildiði son anda gün görmüþ biri tarafýndan fark edilmiþ, yapýlan hata telaþla düzeltilmeye çalýþýlýyordu.

Altýn yaldýzlý atlarýn çektiði toplar, tören için ateþlenmeye hazýrdý. Birbirine benzer üniformalarýyla askeri ve güvenlik birlikleri istasyonun çevresine etten bir duvar örmüþlerdi sanki.

Bu arada bir önceki istasyondan gelen telgrafta trenin köprüyü geçtiði belirtiliyordu. Bir saate kalmaz tren istasyonda olurdu. Yeni haber, bekleþen insanlara konuþacak bir konu oluþturmuþtu. Birinci perona nihayet sokulmayý baþaran Salih Usta, köprünün korkuluklarý için aylarca ocak ve örs arasýnda, çarþý halkýnýn duymaktan býktýðý, bitmeyen çekiç seslerini hatýrladý. Gece gündüz aylarca çalýþarak, verdiði sözü tutmuþ, iþi zamanýnda tamamlamýþ, Alman mühendisin çizdiði plan yerine, kafasýnda tasarladýðý þekli uygulamýþ, yerleþtirilmesine bizzat kendisi yardým etmiþti. Bu büyük ve tarihi projede, onun da bir tuzu vardý. Þimdi, beklenen tren, korkuluklarýnýn kendi dükkânýnda yapýldýðý kemer köprüden geçiyordu demek. O köprü daha önce yapýlmýþ olsaydý Þam eþrafýndan tahsildar kayýnpederi Hasan Tahsin, Murat Nehrinin azgýn sularýnda, atý ile birlikte görev baþýnda yitip gitmeyecekti. Dolan gözlerini, cebinden çýkardýðý beyaz pamuklu bir mendille kuruladý. Salih Usta çok duygusal bir insandý, her an gözlerini yaþartacak bir þeyleri vardý düþünecek.

Saat üçe geliyordu. Ýlk önce kulaklarý saðýr eden tizlikte bir ses duyuldu. Sesler ve kýpýrdanmalar durdu. Düdük sesinin hemen ardýndan bacasýndan gümüþi dumanlar çýkararak yaklaþan, yan yatmýþ dev bir soba borusuna benzeyen buharlý lokomotifin kapkara gövdesi göründü. Arkasýnda iri siyah kömürlerle dolu depoyu, birbirine baðlý dört vagon takip ediyordu.

Vagonlar tüm istasyon binasý boyunca dizildiler, hareket memurlarý ay yýldýz bayraklý sürgülü kapýlarý açmak üzere kapý kollarýna uzandýlar, platformdaki kalabalýk vagonlara doðru dalgalandý. Ýçlerinde o güne kadar büyük memur gören olmamýþtý. Pencerelerden baþlarýný dýþarý çýkarmýþ devlet büyükleri, ellerindeki fötr þapkalarla kalabalýðý selamlayarak birer ikiþer trenin dar kapýsýndan dýþarý çýktýlar. Her çýkan koyu renk giysili adam, meraklý yüzlerce göz tarafýndan dikkatlice süzüldü, her birine ayrý ayrý tezahüratta bulunuldu. Davul ve zurnanýn sesi birbirine karýþtý. Bando kulaklarý saðýr eden bir sesle çalmaya baþladý. Bando, davul ve top sesleriyle heyecanlanan çocuklar öðretmenlerinin baþla iþaretini beklemeden günlerdir ezberledikleri þarkýlarý coþkuyla söylemeye koyuldular, yöre kýyafetli çocuklar yükselen davul zurna ve þarkýlarla birlikte hazýrladýklarý oyunlarý sergilemek üzere platformdaki kalabalýðý iteklemeye baþladý. Kýsa bir müddet de olsa erkânýn önünde muntazam adýmlarla yürüme þerefine nail olan nazar boncuklu kýnalý koçlar, otlarýn çaðrýsýna dayanamamýþ bahçeye doðru kaçýþmaya baþlamýþlardý. Ortaya çýkan gürültü, kucaktaki bebekleri korkutmuþ hep bir aðýzdan aðlama yarýþýna girmiþlerdi. Tüm bunlar olurken aniden gökyüzünü deler gibi büyük bir gürültü koptu, top sesleri gök gürültüsünün içinde kayboldu. Arkasýndan biraz önceki havanýn tersine, nereden çýktýðý belli olmayan kuvvetli bir fýrtýna önüne kattýðý her þeyi havaya uçurmaya baþladý. Asýlý bayraklar, kâðýt süslemeler, fenerler, afiþler, keten peçeteler, kasketler ve fötr þapkalar gökyüzünde dans ediyordu. Hemen akabinde bardaktan boþanýrcasýna düþen yaðmur þelalesi, bir anda ortalýðý, bahçedeki masa ve sandalyelerin de içinde yüzdüðü göle çevirdi. Birbirinin üzerinden atlayarak güvenli yerlere çekilmek isteyenler, çocuklarýn þamatacý çýðlýklarýný azarlayan anneler ve fýrsattan yararlanarak jandarmaya raðmen sýnýrý aþýp masalardaki yiyeceklere ulaþan sabahtan beri aç, susuz bekleyen yoksul insanlar ve onlarý engellemeye çalýþan görevlilerin curcunasý uzun müddet devam etti.

O günden, tuvaleti kullandýrmayan istasyon þefine inat, istasyonun taþ duvarlarýna iþlemiþ keskin bir amonyak kokusu kaldý geriye.

Dükkânýnda uykuya dalan Salih Usta gök gürültüsüyle yerinden sýçradý. Dýþarý çýktýðýnda hava kararmýþ, yaðmur yeni yeni yerleri ýslatmaya baþlamýþ, kahve, fýrýn ve dükkânlar kapanmýþ, ortalýk ýssýzlaþmýþtý. Yeni Caminin avlusunda kaputuna sarýlmýþ oturan dilsiz Mamo törenin bittiðini anlatmaya çalýþýyordu. Kocaman bir canavarýn içinden çýkan insanlarýn tekrar canavarýn karnýna girerek nasýl ortadan kaybolduklarýný da. Salih Usta yaþadýklarýnýn hayal mi yoksa gerçek mi olduðunu ayýrt edemeden yavaþ yavaþ evine doðru yürüdü. Fenerci sopanýn ucundaki meþaleyle elektrik tellerinin henüz ulaþmadýðý mahallesindeki sokak fenerlerini yakýyordu.



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Düþ Gibi...
Gönderen: zeynep küçük / kýrþehir/Türkiye
14 Haziran 2005
Tasfirler çok güzeldi. Benzetmeler harika. Sýkmadan akýcý bir anlatým. Baþarýlar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Karlovy Vary'de Bir Gün...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Beyaz Sessizlik
Zor Yýllar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bacon, Montaigne, Russel ve [Deneme]
Hiç mi Deðerleri Yok?.. [Deneme]
Arka Bahçeli Ev… [Deneme]
Karafatmaya Karþý Gelin Böcekleri [Deneme]
Batýdan Doðuya Ilýk Esintiler [Deneme]
Küçük Dostum [Deneme]
Marguerite Duras ve Karasineðin Ölümü [Deneme]
Serin Sýcak Bir Aðustos Gecesi [Deneme]
Haremden Boðaz Manzarasý [Deneme]
Charles Köprüsünden Notlar [Deneme]


Hülya Atakan kimdir?

-

Etkilendiði Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hülya Atakan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.