..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasýndaki ayrým, kurgunun mantýklý olmak zorunda olmasý. -Tom Clancy
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Burak Mollamehmetoðlu




7 Eylül 2005
Nu'karh Anlatýlarý III  
Burak Mollamehmetoðlu
“Beni buraya gönderdiler ki, adaletli olduklarýný bilin! Kaholi Ordularý Batýya iniyor… "


:BBCI:
Nu’karh Gerçeði






Çaresizlik… ülkenin içinde bulunduðu durumu ancak böyle anlatabilirim. Çýðýrýndan çýkmýþ ümitsizliðimizle baþvurduðumuz son çare, zincirleme bir yas doðurdu. Derin bir sessizlik içinde, kralýn aldýðý son kararýn uygulanmasýný seyrediyoruz günlerdir.
Porald’ýn kapýsý önünde sayýsýz ordugah kuruldu; hakimiyetimiz altýndaki on altý ülkenin ve bir çok boyun askerleri emre itaat ettiler; çünkü gelen tehlike herkesi ilgilendiriyor. Mora boyanmýþ gökyüzünün her yeri kapladýðý Batý Kýtasý’nda kimsenin kaçabileceði yer yok. Ve her þeyin baþlangýcý olmasa da –kimse baþlangýcýný bilemiyor- çaresizliðin darbesini en aðýr þekilde ruhlarýmýza indiriþi, Nu’karh adlý hayalet kentte ümit olduðunu hayal eden O’delh isimli efsuncunun ölüm haberiyle baðlantýlý.


Batý Kýtasý’nda denir ki, Messa Masana’nýn Ýhtiþam Çaðý baþlangýcý, Yedi Mor Ay’ýn Doðu Kýtasý göðünde ayný anda görüldüðü haberiyle baþlamýþ.
Bu tuhaf ve inanýlmaz haberi deli lakaplý bir efsuncu getirmiþ. Kendisi, o zamana deðin doðuya gidebilmeyi –ve ayný zamanda dönebilmeyi baþarmýþ ikinci efsuncuymuþ. Tek amacý Doðu Kýtasý’na günah sayýlan bir yöntemle gidip dönerek hurafeleri savuþturmakmýþ. Zira o zamanlar Efsuncular Loncasý’nýn pek çok yöntemi sorgulanýrmýþ, hatta büyük kýsmý yasaklanmýþ.(Bu zamana çok az kýsmý kaldý; güçten düþtük. Ama artýk bu bile önemli deðil…)
Deli efsuncu dar kafalýlarý geriletmek ve susturmak adýna gideceðini söyleyerek “Doðu’dan nasýl haberdar olduðunuzu unutmayýn! Eðer yýllar önce bir efsuncu doðuya gidip gelmeseydi, bugün hala, doðuda yalnýzca Çorak Topraklar’ýn olduðunu varsayacaktýnýz” demiþ.Ayný yöntemle gidip gelerek, loncamýza saldýranlarý susturabileceðini düþünmüþ.
Fakat yýllar sonra geri döndüðünde, baþarýlý olmasýna raðmen lanetlenmiþ çünkü efsuncular üzerindeki baský, o gittikten sonra daha da artmýþ. Lakin yakýlarak katledilmesiyle sonuçlanacak yargýlanmasýnda þunu söylemiþ:
“Yedi Mor Ay doðu göðünde yükseldi! Ve ben bu sayede geldim. Barbarlar ve yaðmacýlarýn boyunduruðundaki Nu’karh ve nice kardeþ þehirleri kurtuldu. Ölü Kral buyruða uydu ve Tanrýlarýn hükmüyle Solom Þehri’ndeki evinden çýktý. Ayný gece kötülüðü def etti, sonra meçhule döndü. Aldýðý intikamýn alevini de yanýnda götürdü. Kaholi Tanrýlarý, bütün doðudaki en soylu kentleri kurtardý ve kutsadý.
“Hal böyleyken döndüm ben; onlarýn iradesiyle. Muhakkak bu, anlayan ve kavrayabilen için hayýrlý bir haberdir. Hem þu an hem de gelecek için. Eðer size anlattýklarýmý yanlýþ okumaya kalkarsanýz tam tersi de olabilir.
Verdiðim müjdeyi hafife almayýn: Messa Masana yüzyýllarca sürecek bir ihya yaþayabilir. Halkýmýz ve idaremiz altýna girecek halklar mutlu ve huzurlu olacaklardýr. Hayýrlý haberimi geri çevirmeyin, zira yazgýyý yüceler, seçimleri bizler yaparýz.
“Size bu güzel havadisleri, bu mutluluk verici müjdeleri nasýl getirdiðimi hatýrlayýn! Eskilerin atýl kafalý boþboðazlarýnýn yasakladýðý ve günah saydýðý yöntemlerle –ki aslýnda böylece ikinci kez yarar saðlamýþtýr ülkemize. Uðursuz iþler hayýrlý haberler doðurmaz. Kafanýzdaki örümceklerden kurtulun!”
Ne yazýk ki Deli Efsuncu yakýlmaktan ve nefret edilmekten kurtulamadý. Onun adýný artýk yalnýzca biz efsuncular hatýrlýyoruz.


Biz, son nesil efsuncular, izin verilen ölçüde öz lisanýmýzý geliþtirip bu sanatýn kalýntýlarýnda yaþýyoruz. Halkýn çoðu bize düþman ve söylediklerimizin büyük kýsmýna inanýlmýyor. Sarayýn içinde, üzerimize dikilmiþ iðreti bakýþlar altýnda yaþýyoruz. Bilinmeyen bir dürtüden ötürü sanatýmýz asla yasaklanmýyor… kafalarý geri kalmýþlarýn batýl inançlarý olmasý çok mu þaþýrtýcý?
Atýl haldeki loncamýz acýnasý biçimde ayakta durmaya çabalýyor. Saraydaki herkes, eðer nefretlerini üzerimize çektiðimiz zamanlarýn dýþýndaysak bize karþý kayýtsýz davranýyor. Kendi kendimize ölmemizi bekleyen leþ kargalarý gibiler. Arkamýzdan sayýsýz söylenti yayýlýyor.
Aleyhimize konuþanlar, uzun zamanlardan beridir alenen ortalarda görünmekten çekinmiyorlar. Neden çekinsinler ki?
Asýrlardýr, sistemli bir biçimde hareket alanýmýz daraltýldý. Bugün yalnýzca öz lisanýmýzýn farkýnda olup onu çok fazla geliþtiremeyeceðimiz bir kalýba sokulduk. Lonca Atalarý’nýn bilgeliðinden yoksunuz. Iþýksýz bir yolda, ayaðýmýzýn altýnda bir yol olduðunu ancak ümit ederek ilerlemeye çalýþýyoruz. Zorlukla saklayabildiklerimiz dýþýnda tüm kayýtlarýmýz tahrip edildi. Artýk yalnýzca eski günlerdeki ihtiþamýmýzla avunabiliyoruz.
Kadim zamanlarla ilgili yetersiz bilgilerimiz, o günlerde efsunculuðun kademelendiðini anlatýyor. Ve yine o zamanlarda sayýsý yirmiyi aþan basamaklar arasýnda, bizim þu anda en ileri kabiliyetlere sahip 0lanýmýzýn dahi (ben de lonca Lideri olarak bu payeye üzülerek ortaðým) o vakitlerde öz lisanýný yeni keþfeden bir çocuðun rahatlýkla ulaþtýðý ‘üçüncü alana’ dahil olduðunu kederle fark ettik. Deli efsuncu neredeyse en üst alana ulaþmak üzereymiþ; ‘Kara Bulutlarýn Çobaný’
Anladýðýmýz kadarýyla en üst ve en kudretli alana ulaþabilenlere ‘Gölge Dansçýsý’ deniyormuþ. Kaç kiþi bu kadar yükselebilmiþ bilmiyoruz. - Ne zaman ‘Gölge Dansçýsý’ unvanýnýn zapt edilmesi zor gücünü hayal etsem, o isme sahip olanýn ruh kudretini kendimce tahlil edip, ürpermeden duramýyorum-.
Bugün ise her þey –biz efsuncular için- fazlasýyla karamsardý. Neredeyse olduðumuz kimseler için utanç duymamýz bekleniyordu. Zanaatýmýza ve bize cephe alanlarýn karþýmýza dikilip yüzümüze onulmaz bir öfkeyle tükürmelerine yakýn gözüyle bakýyorduk.


Yine de durumumuz bu kadar kötüyken dahi, umulmadýk olaylar etrafýmýzda þekillendi. Biz kendimizi halkýn kaçýndýðý bir grup olarak adlandýrmayý uzun yýllardan beri kabullenmiþken, karþýmýzda meyus kiþilikleriyle dikilenlerin kale duvarlarýnda büyük bir yarýk açýlýr gibi oldu. Kimse yazgýnýn böylesi oyunlar oynayabileceðine inanamýyordu. Yaþamýn nefes alýnan bütün kýsýmlarýnda, yüceltilen ile aþaðýlananýn bir kefede buluþabilmesine imkansýz gözüyle bakýlýrdý. Fakat kiþisel ya da zümresel tutumlarýn kaderi yok denecek kadar az etkilediði artýk daha da kesinleþmiþti.
O’delh, loncamýzýn genç ve öz lisaný konusunda oldukça kabiliyetli bir üyesi, kralýn kýzýnýn gönlünü çaldý. Haber, sarayýn yankýlý ve loþ salonlarýndan Porald’a , Porald’dan da tüm Batý Kýtasý’na yayýlan bir þok dalgasýný salýverdi. Hakimiyetimizdeki on altý ülkenin insanlarý, Kral Eldali’nin O’delh’i en aðýr þekilde cezalandýracaðýna dair dedikodular hakkýnda konuþup durdu. Herkes bu þarlatanýn çok ileriye gittiðini düþündü. Saray cellatlarýnýn elinde hayatýna son verilmesi, Fenoli’ye olan aþkýnýn yarattýðý þaþkýnlýk yanýnda sönük bir kabulleniþle karþýlanmasý beklenebilrdi; idam kaçýnýlmazdý.
Fakat O’delh ile Fenoli herkesi karþýlarýna alarak, aylarca süren zorlu bir mücadeleye giriþtiler. Hikayeleri o kadar uzun ve hayranlýk uyandýrýcý ki, eðer bir ozan gibi hakkýný vererek anlatamayacaksam, bu iþe giriþmeyi asla düþünemem. Yalnýzca O’delh’in Fenoli’yi kaçýrdýðýný, mevsimler boyu kuzey diyarlarýnda saklandýklarýný ve en sonunda pes eden Kral’ýn bu izdivaca olur vermek zorunda kaldýðýný söyleyerek özetleyebilirim. Bildiðimiz kadarýyla Kral kýzýnýn sevgisini kaybetmemek adýna evliliðe göz yummuþtu. Baþka ne olabilirdi ki?..
O’delh ile Fenoli’nin tüm halk tarafýndan hayretle ve kafa karýþýklýðýyla seyredilen düðünleri biz efsuncular için hem bir ýþýktý, hem de kapkara bir gölgenin üzerimize düþmesine neden olan bir vakaydý.
Evliliðin Messa Massana’nýn aydýnlýk ‘Ýhtiþam Çaðý’na’ bir leke gibi sürüldüðü tüm sarayda fýsýldandý.
Bizim evlilikle ilgili düþüncemizi kimse umursamadý çünkü evlilikle ilgili hiç konuþmadýk. Kapalý kapýlar ardýnda toplanýnca, bunun bir iþaret olduðu varsayýmýna inandýk. Onlarýn meçhule gömdükleri eski güzel günlerimizi yeniden diriltmeye yönelik ilk hamle olabilirdi. Böylece sandýklarý gibi Ýhtiþam Çaðý’na gölge düþmeyecek, aydýnlýk daha da göz alýcý olacaktý; zaman geçtikçe idrak etmelerini umuyorduk. Öfkeli bakýþlarýna karþýlýk vereceðimiz günün yakýnda olduðunu hissediyorduk.
Lakin kader efsuncularý asla desteklememiþtir. Bilinmeyen bir yerden gelen yabancý bir kadýn, Kaholi ordularýnýn gökyüzünden Batý Topraklarý’na ineceðini ve mutlak hakimiyeti saðlayacaðýný haykýrmasýyla buna daha da çok inandým.
Sýradan hayatlarýmýzýn duvarlarýnda beklenmedik delikler açan bu haberi kimse karnýna aðrýlar saplanmadan dinleyemedi. Zira ne zaman Tanrýlar ve onlarýn akýl sýr ermez iþlerinden bahsedilse, ürkek zihinlerin en karanlýk odalarýndan bet ve iflah olmaz bir felaket hissi ayaklanýr ve insanýn üzerine yapýþýr kalýr.

Tahmin edilebileceði gibi bu uðursuz haber O’delh ile Fenoli’nin evliliðine yoruldu anýnda. Haset çekenlerin pek çok sebebi vardý. Ýlk baþta, bu evlilik yüzünden hanedan ailesinin ismine ve kanýna silinemeyecek bir leke sürülmüþtü. Asýrlarca Tanrýlarýn nefretini üzerine çeken kimselerin –bunlar bizleriz- sarayda fink atmalarý yetmiyormuþ gibi, tahtta hak iddia edecek olmalarý kafi miktarda gurursuzluk ve onursuzluktu.Yeni durumundan dolayý kendine bazý haklar yaratan O’delh’in saray mahzenlerinde kara büyülerle uðraþtýðý dedikodu olamayacak kadar aþikardý; ki bu gerçek halký ve sarayý lanetlemek için Tanrýlarý haklý çýkarmýþtý.
O’delh sarayda efsun çalýþmalarýný en rahat yapanýmýzdý. Mahzenlerin bazýlarýnda kara büyüler yaptýðýný açýk açýk kimse konuþmaya cesaret edemiyordu ama bu yine de bir sýr deðildi. Saray halkýnýn anlamadýðý þey ise, kara büyü yapmanýn onun suçu olmadýðý idi.
Biz efsuncular büyü maharetimizi ‘Öz Lisanýmýzdan’ alýrýz. Öz lisanýmýz bize doða tarafýndan verilmiþtir; tamamýyla onun takdiridir. Lisaný keþfettikçe muhteviyatýný da kavrarýz. Ýþin bu aþamasýnda kimse bir suç aramamalýdýr. Zira tamamýyla doðanýn yönlendirmesiyle yoðrulur, onun kararlarý içerisinde yolumuzu buluruz. Eðer bize bahþettiklerini doðru þekilde anlayabilirsek, doðanýn sunduklarýný en iyi biçimde algýladýðýmýz ortaya çýkar ve sonunda doðanýn iþleyiþini kavramýþ ve geldiðimiz yerin ilkelerine sahip olmuþuz demektir. Hepimiz belli oranlarda kara büyüden payýmýzý almýþýzdýr.
Ýþte bu noktada normal halk bizi anlamakta zorluk çeker. Doðayý oluþturan etmenlerin aydýnlýk ve karanlýk öðelerden mürekkep olduðu mantýðýný asla kabullenmez.
O’delh kara büyülerini yaparken istim üstünde olduðunu bir türlü fark etmiyordu. Bizi normal halimizle bile neredeyse mendebur yerine koyan Saray tebaasýnýn, kara büyü karþýsýnda ne denli hýrçýn ve saldýrgan olacaðýný ya düþünmek istemiyordu yada prensesle evliliðinin onu zehirli dillerden uzak tutacaðýna itimadý tamdý.
Aslýnda gerçekten de bir süreliðine kimsecikler aðzýný açýp tek kelime edemedi. Ne zaman ki o kadýn konseyin önüne çýkýp kara haberleri bir bir dillendirdi, o vakit, saray entrikacýlarýna altýn tepside konmuþ bir fýrsat gibi þekillendi. Verilen vahim haberler üzerine konuþulduðu miktarda, O’delh’in ve loncanýn kabahatli olduðu hakkýnda da dedikodular yapýldý, bazen ulu orta konuþuldu.
Kaholi Ordularý’nýn geliþinin moral bozucu haberi, ondan ve loncadan rahatsýzlýk duyan entrikacýlarýn ekmeðine yað sürmüþtü.


O meçhul kadýn kehanete inanmamýz gerektiðini, Ýhtiþam Çaðý’ndaki son günlerin muazzam bir yýkýmla biteceðini söyledi.
Loncanýn baþý olarak bende konseydeydim ve söylediklerini duydum. Kral ve konsey üyeleri kadýný Ammansýz bir sorguya çekerlerken onlarý, telaþlý ve tarumar tavýrlarýný ve karþýlarýna dikilmiþ kadýný, onun soylu, kendinden emin, soðuk ve korkusuz duruþunu karþýlaþtýrdým. Saçma ve çocukça sorular soran konsey üyelerinin akýldan mahrum kiþilikleriyle eðlendim, kadýnýn beni destekleyen iðneli cevaplarýna içten içe sýrýttým.
Ne zaman ki kadýn bu boþ sorulardan býkýp konuþmayý ele aldý, artýk ne güldüm ne de eðlendim. Ýliklerime kadar batan buz tutmuþ iðneleri hissettim. Aklýma üþüþen milyonlarca imgenin ruhumu çökertmeye çalýþmasýný titreyerek seyrettim. Kelimelerinde ve duruþunda dolanan tavrýn insanlýk dýþýlýðýyla, kadýnýn sezgilere saldýran tanrýsal içselliðini ayný anda kavramýþ olmaktan dolayý dehþete düþtüm ve gözlerimi asla kýrpamadýðým için yanan bakýþlarýma lanetler saydýrdým. Belki de bu yüzden söylediklerini kelime kelime hatýrlýyorum:
“…Ben batýlý deðilim, ne ki doðulu yada güneyli ve kuzeyli olayým. Engin Çorak Topraklar’ýn batýsýndaki on altý ülkede þehir þehir dolaþtým. Hakimiyetinizdeki bütün yollarý arþýnladým ve görevimi bitirmek adýna Porald dediðiniz bu yere geldim. Çevreme toplanýp kelamýmý dinleyen herkese bu akþamý sýkýca tembihledim. Zira bu akþam tüm gözler gökyüzüne çevrilmeli ve inandýðýnýz Tanrýlarýn yenilgisi gözler önüne serilmeli, ki ben onlarýn bir habercisiyim. Sözümü iþitin ve bana kulak verin!
“Tanrýlar çoðu kereler rekabete girmeyi sevmezler; birbirlerinin güçlerine imrenmez ve yarattýklarý misali hýrs gütmezler. Lakin olan oldu ve Mor Ay Tanrýlarý, Sonsuzluðu Sahiplenen Ýlahlara boyun eðdirdi. Bu, zamanýn evvelinden ve sizin zavallý algýnýzýn tahayyül edemeyeceði bir hesaplaþmadýr.
“Þimdi nice alemlerde kullarý olan Sonsuzluðu Sahiplenen Ýlahlar burayý, Batý Topraklarý’ný Mor Ay Tanrýlarý’na býrakýyorlar. Alenen ortada olan bir gerçek varsa, o da yazgýnýn alnýnýzda yazýlý olduðu gibi gerçekleþtiðidir. Her þey sizin öngördüðünüz veya çabaladýðýnýz gibi sonuçlanmaz.
“Hayýr, böyle olmaz!
“Siz kendinizi bir oyun taþýndan daha mý kýymetli sandýnýz? Öyleyse yanlýþtan dönün, sizi terk eden Tanrýlara isyan etmeyin. Ve sakýn Tanrýlarý hor görmeyin ve onlar adýna hükümde bulunmayýn! Zira onlar size hem en kýdemli dostlarýný ve hem de kurtuluþun hoþgörüde olduðunu anlamanýzý gerektiren bir sýnav gönderdiler. Yenilgi onlarýn deðil sizindir!
“Tanrýlarýn yenilgisi de galibiyeti de sizin sandýðýnýz gibi gerçekleþmez. Kaldý ki ganimet gibi arzularý olsun. Onlar güç ve iktidarla sarmalanmýþtýr; ve siz asla nasýl savaþtýklarýný kavrayamazsýnýz. Onlar, kullarýnýn sayýsýyla güçlenip zayýflamazlar. Sizi seyrederler… ve hepsi bu! Yalvarýp yakardýðýnýzda, emsalsiz yukarýlardan size gülümserler. Ýþte o zaman itikadýnýz kuvvetlenir… sonunda onlar daha çok gülerler…
“Bunlarý itaatsizlik edin diye söylemedim; sakýn laflarýmý çarpýtmayýn! Tanrý gücünü kavramak size düþmez. Takdir eden, mükafat ve ceza veren yalnýz onlardýr. Bakýn, size beni gönderdiler; çünkü iþ sandýðýnýz gibi deðil!
“Hiçbirinizin kulaðýna apaçýk kurtuluþu söyleyecek deðilim. Çünkü sizin kulaklarýnýz hýrs ve kibirle týkanmýþ, akýllarýnýz körelmiþ. Zaten idraki zayýf olanlarla, teslimiyeti aptallýk olarak görmeyenleri birbirinden ayýrmak için burada deðilim ama o günün de yakýn olduðunu bilin!
“Batý býrakýldý çünkü topraða yazýlmýþ söz böyleydi. Sonsuzluðu Sahiplenen Ýlahlar’ ýn sizinle ilgili düþüncelerini biliyorum. Zira bana yaptýklarýnýzý ve nasýl da yoldan saptýðýnýzý belirttiler. Yurdunuza bu bilgilerle indim.
“Binlerce yýl evvel yazgýnýn kýrýlabileceði bir fýrsatý size sunduklarýný ne çabuk unuttunuz! Size doðruyu getiren zavallýyý dinlemeyip gaddarca yaktýnýz. Kibirli, küstah ve hýrslýydýnýz… hala öylesiniz!
“Hepinizi felaket için uyarmaya vakýfým ben. Son günlerinizde itaatsizlik etmeyesiniz diye, her þeye kadir ve baðýþlayýcý Tanrýlarýnýz tarafýndan gönderildim. Belki bu sefer hakikati kabullenirsiniz de yolunuz üstüne yüce bir ýþýltý dökülür.”
Kral ve tüm kurul en derin sessizliðin ve þaþkýnlýðýn maskeleriyle oturuyordu salonda. Tereddüt içinde ufak bir an geçirdik hep beraber.
Ardýndan saraydaki kan emici lonca liderleri aðýz birliði içinde onu þarlatanlýkla suçladý. Bir çoðu kadýnýn söyledikleriyle alay ederek kahkahalar attý. Fakat o kadýnýn keskin bakýþlarý altýnda öyle bir ezildiler ki, en derin kabuslarýn artýk onlarla olduðuna eminim. Ölüme yaklaþmak için kötü bir yol…
Kral Eldali kadýný þüpheyle süzdü ama bunu yüzüne asla yansýtmamýþtý. Göz bebeklerinin sýnýrlarýnda gezinen tuhaf bir ýþýltýyla, dik dik bakýyordu. Tüm insanlýðýn aðýr baþlýlýðý onda vücuda geliyordu sanki… asýrlýk heykeller kadar sert ve soðuktu. En sonunda mermerden tavrýnda kýrýlmalar yaratarak erdemli bir adam gibi konuþtu.
O günün en son ve en dehþetli sahnesi oynanmak üzereydi:
“Sen…” demiþti Eldali, “sen Tanrýlarýn habercisi olduðunu söylüyorsun. Peki o zaman… bize bir mucizeni göster.”
Son kelimelerine hafif bir alay týnlamasý hakim olmuþtu. Zaten engel olamadýðý dudaðýnýn kenarý minicik bir kývrýmla yukarýya doðrulmuþtu.
Kadýndan istediði kanýt, Atalar Kitabý’ndaki tüm habercilerin sahip olduðu bir yetenekti. Ve daha da önemlisi, hepsi erkekti.
Pür dikkat kadýný seyrettim:
Kýzýl saçlarý omuzlarýndan aþaðýya kabararak iniyordu. Üzerindeki sarý ve tek parça kýyafet, omuzlardan ayakuçlarýna deðin altýn iplikçiklerle desenlenmiþti. Sarý ve kýzýlýn olanca zýtlýðý, kadýnýn üzerinde huþu veren bir uyuma dönüþmüþtü. Yüzü ne uzun ne de yuvarlaktý, öyle ki insan o yüze bakýnca ‘iþte’ diyordu ‘asla adý konulmamýþ kusursuzluk.’… tanýdýðým çoðu insandan daha uzundu, neredeyse yedi ayak boyundaydý. Suratýndaki kendinden emin ifadeyi tamamlayan sivri bir çenesi vardý. Kaþlarý yoktu –kusursuzluðun sebeplerinden biriydi bu inanýn-. Bundan eminim çünkü burnunun þekli neredeyse fark edilmiyordu. Elleri geniþ kol yenleri içinde saklanmýþtý. Baþýný dimdik tutuyor, açýk tenli boynunu içeriye sýzan güneþ ýþýðýnda ortaya çýkarýyordu. Durduðu yerde asla hareket etmiyor gibiydi. Ne zaman ki kralýn sorusuna yanýt verecek oldu, iþte o an kýpýrtýsýzlýðýný muhteþem bir ahenkle bozarak kollarýndan birini havaya kaldýrdý.
Kolu kýyafetten sýyrýlýnca, büyük ve yankýlý salonda müphem bir uðultu peydahlandý. Kral bile oturduðu gösteriþli koltuðunda bir miktar gerildi.
Kadýn tüm gözlerin kendisine çevrildiðine kanaat getirdikten sonra, havadaki elini karný ile kasýklarý arasýnda bir yere koydu:
“Ben mucizenin ta kendisiyim!” dedi, hakim olmanýn verdiði gamsýz bir tavýrla. Yaptýðý hareketi çözmek zordu.
Birden salonun yüksek ve kemerli pencerelerine doðru baktý. Biz de onun gözlerini takip ettik. Alay edip böðürerek gülen saray halkýnýn önde gelenleri çýt çýkaramayacak denli ürkmüþlerdi. Kadýnýn salondaki havaya zerk ettiði tedirginlik buz gibi bir hava esmesine sebep oluyordu. Ýþte o anda aklýmý çökertecek denli vurucu vukuat gerçekleþti:
Pencerelerden loþ salona dökülen güneþ ýþýklarý bir anda karardý ve insanýn yüreðini alt üst eden bir gürültü her yeri kaplayýverdi; kuvvetli ve haþmetli çatýrdama salonun yüksek tavanýna çarpýp kulaklarýmýzý iðneliyordu. Kuruldaki herkes afallayarak inledi. Böyle bir þey daha önce kimsenin baþýna gelmemiþti. Öyle bir histi ki bu, yardým bekleyen çocuklar kadar acizdik.
Panik havasý yoðunlaþýrken, lonca baþlarý felakete uðramýþ suratlarýný birbirlerine çevirip durdular. Gösteriþli kýyafetlerinin paha biçilmez süsleri, kol yenleri ve etekleri ürperti içinde hýþýrdýyor, takýrdýyor ve çýnlýyordu.
Ýstifini bozmayan ve þaþkýn halimizi eðleniyormuþ gibi seyreden kadýn karnýnda tuttuðu elini, bakýþlarýný mimlediði tarafa uzattý ve o salondaki herkesten katbekat üstün olduðunu belirten kudrete bürünmüþ sesiyle krala seslendi:
“Þimdi daha fazla beklemene lüzum yok! Bu karanlýk kubbeli salondan çýk. Tebaandan olan her bir kiþiyi en aðýr korkular ve piþmanlýklarla dolduran þeyi görmek için gökyüzüne bak! Aylardýr haberini verdiðim alamet artýk doðdu.
“Tanrýlarýn iþleri gönülleri çekiç misali ezer de herkes onlardan korkup secdeye gelir. Ama yemin ederim ki þimdi göðün büründüðü halin sizi secdeye getirmekle bir ilgisi yok. Tabii ki yok! Çünkü bu sonunuzun alameti, felaketinizin habercisi! Hiçbir secde, hiçbir yön sizi kurtaramaz!
“Þimdi istersen halkýna git. Hakimiyetin altýndaki on altý ülkenin ordularýný sancaðýn altýnda topla. Göreceksin ki bunu yaparken görkemli zorbalýðýna baþvurman gerekmeyecek. Zira halklarýn hepsi, insanlarýnýn tümü, þimdi senin seyrettiðin Tanrýsal ifþayý görüyor ve emin ol ölüm ürpertisiyle dolu olarak þaþkýna dönecekler. Kaholi Ordularý üstünüze abanýrken iþe yaramayacak kuvvetini bir araya topla…”
Dýþarýdan, gökyüzünden gelen çatýrdama ve gümbürtü o denli artmýþtý ki, kadýn haykýrmak zorunda kalýyordu. Çýlgýn bir düzensizlik tüm yýkým imgelerine hayat vermiþti adeta. Akýllar yitmek üzereydi ve bu da salondaki devasa korkuyu harlamaya yetti. Kadýn baðýrýrken, ulu bir seviyeden gürlüyor da olabilirdi:
“ Ýþte benim mucizem! Ben Tanrýlarýn iþaretiyim. Ben ansýzýn doðdum! Ansýzýn yok olacaðým!
“Beni buraya gönderdiler ki, adaletli olduklarýný bilin! Kaholi Ordularý Batýya iniyor…
“Ýnsanoðlu bunu hep yapar… kendi kýyametini kendi hazýrlar!”
Bunlar son sözleriydi. Orada, siyah mermer döþemenin üzerine yýðýlýp kalmasýnýn üzerinden neredeyse sekiz ay geçti. Kral Eldali konsey salonunu o an kaldýðý gibi býraktý. Kadýn halen kapaklanýp yattýðý yerde, baþýnda nöbet tutan yirmi muhafýzla bekliyor.
O gün, gökyüzü morun en iç daraltýcý renkleriyle sarmalandýðýnda gördüklerim, sahiden bir çift gözün görmekle dahi inanamayacaðý türdendi. Þehrin zarif ve gösteriþli siluetini oluþturan minareler, kuleler, kubbeler ve kemerler yavaþça ufkun önünde matlaþýp kararýyordu. Herkes Porald’ýn meydanlarýna, bulvarlarýna ve sokaklarýna doluþup, ruhlarýna darbe üstüne darbe vuran mor ahenge bakýyordu. Her köþede haykýrýþlar ve uðultular yükseliyordu. Halk, Sonsuzluðun Ýlahlarý’na yakarýyor, aman dileniyordu. Zira karþýlaþtýklarý durum, insan aklýnýn ötesinde, yüce bir kuvvetin son oyunu gibi aðýrdý. Kabullenmek, gördüðünü yüreðine kabul ettirmek çok zordu. O gün –ve sonraki pek çok gün, Sonsuzluðun Ýlahlarý’na yakaran bir ‘Kýta’ insan olduðuna eminim. Bunlara ben de dahilim. Lakin o kadýnýn söyledikleri doðruysa, Tanrýlarýn bile eli kolu baðlýydý.
Kral artýk konsey toplantýlarýný sarayýn baþka bir mekanýnda yapýyordu; Yedi Minareli Hekuna Salonu… toplantýlarda dermansýz bir çaresizlik hüküm sürüyordu. Sanki koca Batý Kýtasý’nýn kalbi Hekuna Salonu’ydu ve tüm ülkelere, þehirlere, köylere ve insanlara idrak zorluðu ve çaresizlik oradan pompalanýyordu.
Porald dahil tüm yerleþimler sýkýntýlý sessizlik günleri yaþýyordu. Çoðunlukla Kralýn kararýný bekleyen halk, üzerlerine çullanmýþ bu mor göðün ancak onun kararlarýyla daðýlabileceðini umuyordu. Bilmiyorlardý ki kral en umutsuz ve yenilmiþ olandý. Eli kolu baðlý konuþulanlarý dinliyor ve her seferinde gözlerindeki ifadeyi biraz daha kasvete bürüyordu.


Ýþte O’delh, yeni sorunlar yüzünden unutulmuþ ismini, yine bu zamanlarda gün yüzüne çýkardý. Bir efsuncudan beklenmeyecek derecede gözüpek ve heyecanlýydý. Sonraki toplantýda önerilerini sunacaðýný söylediðinde onu engellemeye çalýþtým. Loncamýza ve efsunculara nasýl baktýklarýný O’delh tam olarak kavrayamamýþtý. Fenoli ile izdivacý onu imtiyazlý kýlýyordu. Yine de yönetimde söz isteyen her efsuncu hiddeti üzerine çekerdi.
Söylediklerimi umursamadý. Konuþacaðýný ve muhtemelen baþýmýzdaki felaketin çözümünü bulduðunu söylüyordu. Bana eski kayýtlarý incelediðini, Deli Efsuncu’nun aslýnda doðudan, yüzlerce yýl sonra kullanýlacak bir çözümle dönmüþ olduðunu iddia ediyordu.
Her ne kadar Deli Efsuncu ile ilgili gizli bilgilerimiz olduðu itirafý Kral Eldali’yi ve lonca baþlarýný memnun etmeyecekse de, O’delh’in bir umut yarattýðýný kabul etmiþtim.
O’delh konseyin önüne çýktýðýnda ben ondan daha tedirgindim. Onun söyleyeceklerine dinlemeden itiraz etmeye hazýr Saray Loncalarýnýn temsilcileri, birbirlerine homurdanarak kralýn O’delh’e söz vermesini beklediler. Kral geldi ve Hekuna Salonu’nda sessizlik oluþtu. Kral koltuðuna oturdu ve O’delh’e anlatmasý için istemeyerek izin verdi… Kesinlikle Fenoli bu iþin içindeydi.
O’delh’in konuþmasý çok uzundu. Tenzih eden, ayýplayan yada onaylamayan fýsýltýlar, konuþmasýnýn ilerlemesiyle azaldý, söndü ve bitti. O’delh, beklemediðim oranda aklý baþýnda ve tutarlý konuþuyordu. Konuþmasýnýn bir yerinde Deli Efsuncu ve meçhul yolculuðundan bahsetti. (bu bölümü konsey yazmanýndan aldým):,
“… Yüceler Hakaný Kralým. Asýrlar evvel Deli Efsuncu bir yolculuk yapmýþtý. Loncamýzý çekemeyen ve üstünlüklerinin tehlikede olduðunu düþünen baðnazlarýn söylediklerini çürütmek adýna doðuya gidecekti.
“Þu anda bile doðuya gitmek için, Çorak Topraklar’ da günlerce uzanan tekinsiz bir yolu kullanmamýz gerekirken, o vakitler doðu ile batýnýn iki iliþkisiz yer olduðu muhakkaktýr.
“Aslýnda doðu diye bir yer olduðunu, Ýhtiþam Çaðý’ndan evvel Öz Lisanýný kullanarak oraya gitmiþ bir efsuncu olmasaydý asla bilemezdik. Ve bugün o tehlikeli yolu yapmaya gerek bile duymazdýk.
“Deli Efsuncu ayný temayý kendi öz lisanýna uyarlayarak –ki o zamanda, ayný þimdiki gibi ‘görünmeden yolculuk’ uygulamalarý yasaktý- bazý þeyleri nelere borçlu olduðumuzu hatýrlatacaktý. Ýhtiþam çaðýnýn ilk kralý Hekuna buna izin verdi, çünkü geçmiþe karþý sorumsuz davranamazdý. Pek çok itiraz arasýnda bunu kabul etti. Deli Efsuncu gitti ve beþ yýl sonra geri geldi.
“Deli Efsuncu muhakkak mutluydu. Çürümüþ zihinleri bertaraf edip, saygýnlýklarýnýn geri verileceðini düþünüyordu.
“Ama her nedense, kendince yüklendiði amaç beklenmedik geliþmelerle süslendi. Hekuna’nýn karþýsýna çýktýðýnda, öyle sanýyorum ki elinde baðnazlarý utandýracak kanýttan fazlasý vardý. ‘hayýrlý haberlerle geldim’ dedi ‘günahkar eylemler iyi sonuçlar doðurmaz.’.. Yedi mor ayýn doðu göðünde ayný gecede göründüðünden ve bunun Messa Masana’ ya güzel bir gelecek vaat ettiðinden bahsetti.
“Gerçekten de öyle olmadý mý takdirlerin sahibi kralým? Yaþadýðýmýz yýllarý saymak için, Ýhtiþam Çaðý’nýn baþladýðý yýlý baþlangýç kabul edeli 2099 sene geçti. Ve ihtiþam çaðýný açan ilk savaþ, deli efsuncunun yakýlmasýndan dört ay sonra yapýldý.
“þunu belirtmek istiyorum efendiler. O zaman kimse Deli Efsuncu’yu dikkate almadý ve baþka neler söyleyeceðini dinlemedi. Kararmýþ zihinler onun haklý olmasýndan korktu. Eðer bu günler –o meçhul kadýnýn söylemiþ olduðu gibi, ihtiþam çaðýnýn son vakitleri ise bu, o yýllarda telaþla idam isteyen iktidar sahiplerinin suçu. Deli Efsuncu’ya sabýr gösterilmeli ve söyleyecekleri sonuna kadar dinlenmeliydi.
“Emin olduðum bir þey varsa, oda Deli Efsuncu’nun alametin niþaný olmasý dileðiyle bir ganimet getirmiþ olduðudur. Ama ne yazýk ki o ganimet þimdi bizim felaketimizi hazýrladý, hem de kurtuluþumuz olacaktý. Onun nerede olduðunu ve nasýl kullanýlacaðýný yalnýzca Deli Efsuncu bilebilirdi. Ve biz onu yaktýk…
“…Artýk öyle bir vakitte yaþýyoruz ki, batýnýn tüm ordularýný bir araya getirebilecek kudretteyiz. Hepsini bayraðýmýz altýnda savaþmak için çaðýrabiliriz. Peki Tanrýlarýn ordularý karþýsýnda þansýmýz ne olur? Ben size haddim olmayarak söyleyeyim… Hiç!”
O’delh kurulun önünde Yedi Mor Ay’ýn hikmetinden bahsetti. Anlattýklarý, Deli Efsuncu’nun yakýlmadan bir gece evvel lonca üyelerine anlattýklarýndan ibaretti.
Ayrýca baþka þeyler daha vardý ki, bunlarý konseyle paylaþmamasýný çok akýllýca bulduðumu belirtmeliyim. Çünkü Efsunculuðun batýdaki kökenleri çok eskilere, Messa Masana Ata Kral Kurratimara’nýn sancaðý altýnda kurulmadan önceki kadim vakitlere iner.
O zamanlar –þimdi hatýrlanmasa da Mor Ay Tanrýlarýna inanýlýrdý ve doða ile insan arasýndaki gizemli baðý kuvvetlendirmek için Mor Ayýn ilahlarý haberciler göndermiþlerdi. Efsunculuðun ilk bilgileri beraberce öðrenildi, loncamýzýn kurucularýnýn bilgeliði ve erdemi oluþmuþ oldu. Yani efsunculuk bize, artýk doðunun tanrýlarý diye adlandýrdýðýmýz eski ilahlarýmýz tarafýndan bahþedilmiþtir. Eðer O’delh bunlarý da boþ boðazlýk edip anlatsaydý, batýya inecek felaketten evvel loncamýzýn felaketi hazýrlanmýþ olurdu.
Onun yerine kral ve konsey üyelerine doðu göðünde Yedi Mor Ay yükselince oranýn mahvolduðunu, batýnýn ihya olduðunu söyledi. Bir düzen söz konusuydu; basit ve aðýr iþleyen bir düzen. Yani sýra Batýdaydý. Yedi Mor Ay batýda ayný anda yükselecekti. Sonrasýnda Batý çökecek, doðu ihya olacaktý.
Kaholi Ordularý karþýsýna çýkacak hiçbir kuvvetin þansý olamazdý. Sonumuz neredeyse kesindi. Buna raðmen O’delh, deli efsuncunun hikmetinden hala yararlanma imkanýmýz olduðunu söyledi. Çünkü onun, baþýmýza gelen bu felakete çözüm bulmuþ olarak doðudan geldiðine, belki de Deli Efsuncu’nun çözümün kendisi olduðuna yürekten inanýyordu:
“Deli Efsuncu günün birinde bunlarýn olacaðýný biliyordu. Ayný felaket doðunun baþýna gelirken kendisi oradaydý. Vatanýna bir çözümle gelmeyi kafasýna koymuþtu. Ama onu öyle aþaðýladýlar ki, ne yazýk ki derin küskünlüðü yüzünden öfkelenerek bunu kendisine sakladý.
“Yüce kralým! Nice zaman var ki kimseler gökyüzüne kafasýný kaldýrýp bakmaya cesaret edemiyor. Semayý donatan morun hikmetinden feyiz alýnmýyor. Þimdi Ulud ve Duradna yukarýda belirdi ve diðer beþ kardeþ de en kýsa zamanda yanlarýnda belirince ne yazýk ki elimizde uygulayacak hiçbir yöntem kalmayarak ölümü bekleyeceðiz.
“Karþýnýzda Messa Masana ve hakimiyetindeki tüm batý kýtasýný kurtarabilecek yegane çözümü açýklamak için bulunuyorum. Asýrlardýr engellenen ve yasaklanmýþ bir geleneðin tek çaremiz olduðunu kabul etmeniz için size yalvarýyorum… Býrakýn Deli Efsuncu’nun ruhunu çaðýralým!”
O’delh’i linç edilmekten kralýn heybetli sesi kurtardý. Herkes kralýn aðzýndan çýkacaklarý merakla beklerken, kral derin bir kuyuya düþmüþçesine düþüncelerine daldý. Uzun bir süre konuþmasýný bekledik. Salondaki herkesin yüzünde, dýþarýdaki mor aydýnlýðýn yansýmalarý vardý. Konsey üyelerinin bir kýsmý pür dikkat kralýn taþlaþmýþ suratýný seyrediyor, bir kýsmý da nefretle O’delh’e bakýyordu.
O’delh’in duruþu garipti. Kendini metin olmaya zorluyordu. Dizlerinin çözülmesine ramak kaldýðýna emindim. Bir ara göz göze geldik ve ona þansýný zorlamamasýný isteyen bir bakýþ fýrlattým –en azýndan ben öyle sanýyorum.-
Aslýna bakýlýrsa, ölüyü geri çaðýrmak o kadar eskidir ve asýrlardýr uygulanmamýþtýr ki, söylediði þeyi nasýl yapacaðýný merak etmeden duramýyordum. Uðraþtýðý kara büyü süreçlerinde bu derecede ilerleyip ilerlemediðinden nasýl bu denli emin olabilirdi?
En sonunda kral, üzerine vuran mor aydýnlýðý suratýna kazýnmýþ derin gölgelerle savuþturarak oturduðu koltukta öne doðru eðildi ve hepimizi ürperten sesiyle konuþtu:
“ Ýznimi aldýn genç efsuncu. Bu izin, ileride utançla karþýlanacak bir karar olsa da seni bu konuda serbest býrakýyorum. Tarihimize kara çalýnmasý, geleceðe aktarýlacak bir tarihimiz olmamasýndan yeðdir. Yalnýz bu haber asla saraydan dýþarýya çýkmayacak. Ve eðer tersi olursa, þu anda salonu dolduran siz kullarýmý sorumlu kýlacaðým.
“Var git ve bana çözümle gel!”
Bu karardan üç gün sonra O’delh, büyüleriyle haþýr neþir olduðu mahzenlerden çýkarak, gösteriþli sarayýn bahçeleri ve avlularý içindeki en sade yapý olan lonca odamýza geldi. Yorgundu. Dahasý ümitsizliðe düþmüþtü; baþarýsýz olma ihtimalinin ortaya çýktýðý sýkýntýsýndan anlaþýlýyordu.
Bana efsunu yapamayacak denli zayýf kaldýðýný ve kendisine aþýrý güvendiði için piþmanlýk duyduðunu söyledi. Krala vaat edilen çözümün gerçekleþmesinin, ancak efsuncularýn öz lisanlarýný birleþtirirlerse baþarýyý doðuracaðýný söylüyordu. Tek baþýna bir ölüyü çaðýrmak bir delilikti. ‘eskilerin nasýl bir kudreti varmýþ’ diye sayýklýyordu. Bunu söylerken gözlerinde kararan ifadeden, aslýnda bir nebze baþarýlý olduðunu ama baþa çýkamayacaðýný anlayarak efsunu baþlamadan bitirdiðini anlamýþtým.
Hiçbir efsuncuyu ikna etmem beklenemezdi. Ölü uyandýrmak kara büyüler içinde en zoru ve en kudret gerektireniydi. Bu tip uygulamalarla nesillerdir ilgilenmeyen efsuncularý, yeterli dirayeti bulabilmeleri için nasýl kandýrabilirdim?
Lakin krala verilen sözden ve eðer bu gerçekleþmezse itibarýmýzýn, býrakýn itibarý belki tüm batý kýtasýnýn yok olacaðýný tehditkar bir þekilde ima edince, lonca üyeleri kabul etmek zorunda kaldýlar.


Üzgünüm ama buraya ölüyü, Deli Efsuncu’yu çaðýrdýðýmýz ayini aktarmayacaðým. Tüm o an süresince gözlerim kapalýydý. Bana ve efsuncularýma zarar vermemesi için umutsuzca yakarýyordum.
Ruhumu çökerten varlýðýný çýlgýn bir aðýrlýkla nüfuz ettim. Þu vakitte, aklýma o anýn imgeleri doldukça korkudan baþka bir þey hissetmiyorum…
Her þey bittiðinde ve gözlerimi açtýðýmda, hatýrý sayýlýr bir vaktin geçmiþ olduðunu anladým. Etrafýmdaki bütün efsuncular bayýlarak yere yýðýlmýþlardý.
Yalnýzca O’delh ayakta duruyordu; üzerinden atamadýðý dehþet yüzünden titreme nöbetine tutulmuþtu. Bana söylediði ilk sözler ‘Nu’karh’a gitmeliyim’ oldu.
Kelimeler aðzýndan yükselip alçalarak çýkmýþtý. Ayin esnasýnda ayakta durma gücünü gösterebilmiþ olmasýný gizlice imrenerek –þimdi bundan dolayý utanýyorum-, dýþýmda ise takdir ederek seyrettim.
Ayin odasýnda ikimizden baþka kimse ayýk deðilken ‘madalyondan bahsettiðini duydun mu?’ diye sordu… duymamýþtým. Hiçbir kuvvetin beni uyandýramayacaðý bir dehþet uykusundaydým o esnada. Deli Efsuncu’nun O’delh’e neler anlattýðý o odadaki herkes için bir sýrdý.
O’delh ikinci kez kralýn karþýsýna çýktýðýnda Nu’karh’a gitmek için izin istedi. Bu sefer konseyden yalnýzca ben vardým. Kral tuhaf bir gerginlik ifadesiyle gidebileceðini söyledi:
“ Bu utancý yarým býrakarak daha da derinleþtirmeye hakkýn yok, ilk önce bunu bil. Nu’karh’ a gitmek istiyorsun ve bu isim bana ve tebaama çok uzak bir kuytu köþe… bilmediðimiz bir yerde ümit olabileceðini söylüyorsun. Ne yazýktýr senden ve fikrinden baþka deneyecek hiçbir þey kalmadý. O yüzden unutma; umudumuzun küllerini kurcalýyorsun. Eðer bizi boþ yere ümitlendirmiþ olduðunu düþünürsen buraya hiç dönme; o çorak topraklarda ölene kadar yaþa. Zira batýya ümitsiz bir haber yayarsan, üzerimize en acý felaket bile çökse... seni bulurum.”


O’delh dört gün sonra doðuya doðru yola çýktý. Elinde bir takým notlar ve kesinliði tartýþýlýr haritalar vardý. Eyleminin hiçbir safhasý için elle tutulur bir kanýtý yoktu. Bana, bazý koordinatlar çýkardýðýný ve Nu’karh’ýn orada olmasý gerektiðini söylediðinde bakýþlarý heyecanlýydý. Fakat o heyecan sislerinin arkasýnda O’delh’in saklamaya çalýþtýðý amansýz bir hayal kýrýklýðý korkusu vardý.
“ Tam bir buçuk senemiz var Eddar, efendim. Gök bize o zaman yedi ayý birden sunacak. Eðer yetiþebilirsem, üzerimize kusacaklarý bedbaht yazgýyý kýrabiliriz. Kimse bana inanmasa da –hatta kendi benliðim bile bana isyan ediyor olsa da, ben baþarýlý olacaðýma inanýyorum. Þehrime müjdelerle geldiðimde kimse bizi eskisi gibi hor göremeyecek. Ýhtiþam Çaðý’ný kurtaranlar olarak tarihte yeniden yerimizi alacaðýz. Belki o zaman Deli Efsuncunun itibarýný geri kazandýrabiliriz, kim bilir?... elveda” dedi ve bu onu son görüþüm oldu.
Onun gidiþinden sonraki aylarda on altý ülkeye haberciler salýndý ve ordular çaðýrýldý. Bir yýl süreye yayýlmýþ sistemli bir toplanma ve yerleþme planý hazýrlandý.
Herkesi birbirine kenetlemesi beklenen böylesi sýkýntýlý halimiz de dahi, loncamýz hakkýnda söylenip, suçu inatla bize atanlar oldu. Hiç kimse çözüm üretemezken, aramýzdan birinin hayatý bahasýna bilinmeyen bir kentte deva aramaya gitmesini de hayra yormak istemediler.
Aylardýr, damla damla dolan bir kova misali, tüm ordular batýnýn dört bir yanýndan Porald’a gelip, duvarlarýn dýþýnda biriktiler.
Gökyüzünün morluðu hiç seyrelmedi ve nice zaman var ki güneþ bize küskün. Artýk sýcak, aydýnlýk ve neþeli bir günün tasvirini yapmakta zorlanýyorum. Her þey, asýl renginin üzerine yapýþmýþ mor tonlarla var oluyor; ne sarýyý ayýrt edebilirim, ne de kýrmýzýyý…
Porald, adeta batýnýn tüm nüfusunu yüklenmiþçesine kalabalýk. Ordularýnýn peþine takýlýp gelen topluluklar var; Yaþadýklarý yerde yalnýz ve çaresiz hissedenler. Þu anda bile saraydaki penceremden baktýðýmda, için için kýmýldayan ve asla durmayan bir hareketlilik görüyorum. Aþýrý yoðunluk þehri simsiyah ve dalgalý bir denize çevirdi.


O’delh’in gidiþinden sonra ben ve loncamda boþ durmadý. Nu’karh üzerine öðrenebileceklerimize yoðunlaþtýk. Elimizdekilerin oldukça yetersiz olduðunu defalarca söyledim sanýyorum.
Fakat ben bu sabah O’delh’in odasýndaydým. Onun ölü çaðýrma ayininin ardýndan aceleyle karaladýklarýný okudum. Bu bile Nu’karh’ýn gerçeðini ucundan anlamama yetti ve ziyadesiyle rahatsýz oldum.
Nu’karh’ýn üzerine kurulduðu kaya, Kaholi Tanrýlarý’nýn kendi ihsanlarýyla desenledikleri bir kutsallýða sahip. Ayinden sonra O’delh þunlarý yazmýþ:
“… Ölü efsuncu geriye çaðýrýlmasýnýn hiddeti içinde yadsýnamayacak bilgiler verdi.
Bilinmeyen ‘Yýkým’dan evvel –hatta yýkýmýn bile yanýnda oldukça yakýn zamanlar gibi göründüðü kadim çaðlar evvel, Mor Ay Tanrýlarý dünya üzerinde yürümüþler.
“O zamanlar dünya daha büyükmüþ ve üzeri gökyüzüne ulaþan buzullarla kaplýymýþ. Ýþte Mor Ay Tanrýlarý bu buzullardan devasa parçalar koparýp göðe fýrlatmýþlar ve onlarýn üzerinde yaþamaya baþlamýþlar. O yedi parça, þüphesiz Yedi Mor Ay’dan baþka bir þey deðil( yine de Ay Tanrýlarýnýn neden sonsuzluðu sahiplenmekten vazgeçtikleri açýk deðil…)
“Ve bu ay ilahlarý –baþlarýnda Kaholi Tanrýlarý olduðu halde, tüm ýrklarýn uyanmasý için belirli yerler seçmiþler.
“O’dork ve Miren adlý ýrklar için Ud ve Kud kayalarý –sanýrým bunlar Çorak Topraklarýn kumlarý altýnda kaldý. Fakat baþka bir olasýlýk daha aklýma takýlýyor. Kuzeyde kaçak yaþadýðýmýz yýllar içinde Fenoli’ yi tutsak alan ‘ölü canlar’ ýn Zalim Kara’nýn üç zirvesi arasýndaki yýkýk ve metruk kenti de bu kayalardan birinin üstünde kurulmuþ olabilir. Bu iki kaya ve üzerlerindeki kentleri bulmamýz artýk imkansýz. Zaten bu saatten sonra da gerekli deðil. Kendi þehrimizi ve topraðýmýzý bildiðimiz gelecek günler olacak mý? Biz… olacak mýyýz?
“Dahasý var. Mumaldiler için Ehad kayasý –hakimiyetimizin gölgesindeki en güney topraklarda öbekleþmiþ adalarda bulunan El’hadde þehri olabilir- ve insanlarýn uyanmalarý için Karhol Kayasý.
“Þu vakitte adýný zikrettiðim ýrklarýn adýný benden baþka duyan olmuþ mudur bilmiyorum. Dünyanýn bütün karalarýný karýþ karýþ keþfetmiþ durumdayýz –Çorak Topraklar’ý tabii ki bunun içine alamýyorum. Yaþam bahþedilmiþ topraklarýn üzerinde insanlardan gayri akýllý bir tür olmadýðýna eminiz. Fakat eskiden, ülke sýnýrlarýmýzý karþýlýklý çizdiðimiz baþka ýrklarla ayný havayý solumuþuz… peki onlara ne oldu? anlayabildiðim kadarýyla bunlar bana söylendi.
“Deli efsuncu uzun bir yýkým öncesi tarihi anlatmadý – yada ben korkudan her söylediðini takip edemedim- fakat düþüncelerim, Karhol Kayasý’nýn Nu’karh adlý hayalet kentin altýnda olduðunu söylüyor. Yani eðer masallar ve hurafe sayýlan bilgiler doðruysa, orasý kutsal bir güçle sarmalanmýþ.
“Kayalar, sonsuzluktan vazgeçen Mor Ay Tanrýlarýnýn, akýl almaz yazgý sistemi içindeki döngünün hamle taþlarýný oluþturuyor olabilir. O yüce kudretleriyle önemsiz gibi gözüken devasa hamlelerini neden ve nasýl uyguladýklarýný kestirebilmek zor. Baþlý baþýna bir ýrký yok edip, diðer yandan öbür ýrký yükseltebiliyorlar.
Ýnsanlarýn hakimiyetine bu açýdan bakýnca önemsiz oyun taþlarý kadar deðersiz olduðumuz hissine kapýlýp afallýyorum. Mumaldiler sýrra kadem bastýðýnda insanlar – özellikle Messa Masana ve Batý Kýtasý- engellenemez bir yükseliþ sürecine girdiler. Ve eðer tahminin doðruysa döngü, insanlýðýn sonunu getirmek adýna Karhol Kayasý’ndaki kudreti uyandýracak. Göðün mora dönmesine bakýlýrsa, uyandýrdý bile…
“Bir zamanlar O’dorklar, Mirenler ve Mumaldilerle birlikte ayný toprak üzerinde yaþamýz olabiliriz. Ve onlar beklemedikleri yazgý üzerlerine çullandýðýnda elleri kollarý çaresizlikle baðlý kalmýþsa, þimdi de –bu zamanda, apansýz ortalýklarda dolanýp tüm topraklara hükmetmeleri pekala olasýlýk dahilinde görülebilir. Asýl vahim gerçek ise, bu olay karþýsýnda Kentari üzerindeki kýtalarda döngüyü saðlayan varlýklarýn, kayýtsýzlýkla yazýlaný kabul etmelerinin oldukça doðal kabul edilebileceðidir. Ýnsanlýk gider, baþkasý gelir…
“Baþýmýzýn üzerindeki gök kafesi morla kaplamýþ yazgý, kim bilir, Çorak Topraklar’ da vaktini bekleyen tamamen yalýtýlmýþ bir halka yolu gösterebilir.
“Bizim için öncelikli görünen eylem ise Nu’karh’ý ve Deli Efsuncunun esrarengiz planýný üzerlerindeki gizemlerden arýndýrmak. Tanrýlar gerçekten ýrklarý yok edip, ardýndan ‘ol’ diyerek yenilerini peydahlýyor olabilirler. Tabii böyle düþünürsek eðer, sýrlarla dolu bilmeceleri kurtuluþumuz kisvesiyle önümüze seriyor da olabilirler. Yineliyorum… kim bilir! Deli Efsuncunun söylemeden yakýldýðý sýrrý ve kim bilir artýk nerede gömülü olan ziyneti ardýnda, hiç ihtimal dahilinde olmayan sürprizler bizi bekliyorlardýr belki…”
Þüphesiz bunlar can sýkýcý ayrýntýlardý. Tüm hayatlar son bulabilir, bundan habersiz yenileri baþlayabilirdi. O’delh baþka ýrklardan bahþetmiþti; Çorak Topraklar’da yüzlerce yýldýr yaþayan ve kendilerini bilinçli yada bilinçsiz saklamýþ olanlardan…
Açýkçasý Tanrýlarýn artýk onlara þans vereceðini düþünmek yeterince gam dolu.
Gel gelelim O’delh’in ölüm haberi ulaþana kadar, çaresizliði tersine çevirebilecek bir ümit olabileceðine umutla sarýlmýþtým. O’delh’ten gelen son Sarý Haber Küresi ellerimin içinde çözüldüðünde ise, hükümdarýn ayaklarý dibindeki herkes gibi benim de tüylerim ürperdi ve çaresizliðin yakýcýlýðýyla kavruldum.


Halbuki dün, mutluluk verici geleceðe sýmsýký sarýlabileceðimize salýk veren mesajý taþýyan Sarý Haber Küreciði avuçlarýmda çözüldüðünde saraya dalga dalga ümit yayýlmýþtý. O’delh fersahlarca uzaktan, baþarýnýn kalýnlaþtýrdýðý sesiyle ‘Nu’karh’ý buldum!’ diyordu.
Yüzlerde gerçek bir tebessüm görmeyeli uzun zaman geçmiþti.
Kral, tüm konsey üyelerinin ortasýnda yanýma gelip omuzlarýmý bir dost misali kavrayarak, gülen gözlerle bana bakmýþtý. Makus talihimizin deðiþtiðini ifade ediyordu. Efsuncularýn yitirilmiþ itibarlarýnýn o saat itibarýyla geri verildiðini hissetmiþtim. Ýçimi sýmsýcak eden bu hýnzýr duyguya hemen kapýlýverdim. Ruhumu serbest býrakarak doyasýya ihya oldum. Bütün günü baþým dik dolaþarak, eskiden olsa suratýma tükürmek için fýrsat kollayanlarýn tebriklerini kabul ederek geçirdim.
O’delh asýrlardýr üzerimize yýðýlan uðursuzluðu kaldýrmýþtý. Geleceðe dair umutlu olmak, saray salonlarýnda vakarla yürümek doyumsuz tatlarla bezeliydi. Gökyüzünde yayýlmýþ mor aydýnlýk artýk o denli yüreðimizi çökertmiyordu.
Saraydan yayýlan haberin þehirdeki etkisi müthiþti. Birbirine karýþan bir sürü uðultu ve haykýrýþ anlaþýlmazlýðýn timsali olsa da, kesinlikle heyecan vericiydi ve mutluluk týnýlarý taþýyordu. Þehirde ve surlarýn dýþýnda biriken halkýn yerleþimlerinde, ordugahlardaki meþalelerin altýnda, kimse uyuyamýyordu. Kendiliðinden oluþmuþ bir kutlama havasý vardý. Hayatýn yeniden geriye verilmesi þiddetle kutlanýyordu. Ta ki ikinci sarý haber küreciði gelene deðin…


Zaten kimse o sarý nesne havada narin daireler çizerek surlardan süzülüp saraya doðru yollandýðýnda, onu hayra yormamýþtý. Þüphe içinde kralýn huzuruna çýkýþýmý en derin acýlarla hatýrlýyorum. Küreciðin çözülmesi ve onca meraklý gözün önünde kalýn ve yankýlý bir sesin ‘Efsuncunuz öldü!’ demesi, yürekleri ve ruhlarý yerle bir etmiþti.
Kara ve münasebetsiz haber, mutlu havadisten bin kat daha aceleyle yayýldý. Þehirdeki neþeli uðultu býçakla kesilircesine bitti ve yerini karanlýk bir sessizlik aldý. Mor gökyüzü en koyu pelerini üzerine çekti. Renkleri yeniden ve aniden unuttuk. Mor yine hakim…
Ýki saat evvel Fenoli’nin ölüm haberi soðuk rüzgarlarý duvarlara çarparak yayýldý. Herkes bulduðu gölgelere ve tenha muhitlere çekildi. Bana gelen son haberlere bakýlýrsa, kral kendini Ana Salon’a kapatmýþ. Bize kara haberi getiren kadýnýn baygýn yattýðý yerde meçhulü ve kýzýnýn kara haberini ruhuna serpiyor olmalý.
Son alametin gerçekleþmesine az kaldý.
Yedi gaddar ve acýmasýz Ay’ýn yukarýdaki endamý, þiddetle akla saldýran çivili imgeleri üzerimize salýyor. Onlarýn yedisini birden gören herkese ayný þeyi fýsýldýyor gibiler; Tanrýlarýn yedi evi fani canlar için deðil. Canlarýnýz bu mucizenin diyeti olacaklar…
Gökyüzünde yeniden çatýrtýlar ve gümbürtüler dolanýyor. Artýk daha kuvvetli ve hiddetliler sanki… belli belirsiz uðultular ve binlerce çýðlýk duyuluyor her yerden; ufuklarýn ötesinden, yerin dibinden ve yüreklerimizden… sonumuz yaklaþtý.
Tanrýlarýn hak gördüðü yazgý çok acý. Güzellikle alamadýklarýný, ulu adaletlerinin zorbalýðý sayesinde zorla ele geçirecekler.
O’delh haklý mý? Deli Efsuncu bir tanrý namzedi yada habercisi olabilir mi? Ve atalarýn asýrlar evvelki ahmaklýklarý yüzünden biz mi harcanacaðýz? Topraðýmýzý, þehirlerimizi, eserlerimizi ve hayatlarýmýzý terk edecek olmak çok aðýr duygular hissettiriyor. En çok da haksýzlýk ve acý…
Deli Efsuncu hangi sýrla yakýldýysa, gerçekleþtirmek istediði þey yazgýyý kýrýlmaya uðratmaktý. Ve biz de bir an buna inandýk, ümit ettik.
Ne aptallýk!
Ýnsanlýk batýda yok oluyor. Bu yazýyý geleceðin hakim ýrkýna býrakma umudum, þu andaki tek ümidim ve gayem.
Sesleri geliyor… Yaklaþtýlar. Yedi Mor Ay yükseliþlerini tamamladýlar… ve biz dibe doðru ilk nefessizliði………………



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
Yol Bitti
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.