..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevmek bir baþkasýnýn yaþamýný yaþamaktýr. -Balzac
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak Mollamehmetoðlu




6 Þubat 2007
400 Küp  
Burak Mollamehmetoðlu
Canlanýyordu...CANLANIYORDU!!


:BBFD:
Derin bir nefes verip doðruldu.

Gece, ciðerlerine ucu ateþte bekletilmiþ iðneler batýrýyordu sanki. Elindeki kazmayý, üç saattir derinleþtirmeye uðraþ verdikleri çukurun zeminine usançla attý. Bacaklarýndaki ve kollarýndaki kaslar tel tel kopacakmýþ gibi yanýyordu.

“Bittim” dedi kurumuþ damaðýnda takýlan bir sesle. Tam karþýsýnda hiç yorulmamýþ gibi kürek kürek topraðý dýþarý atan arkadaþýna baktý. Vücudu eðilip kalkýyor, karanlýkta kalan yüzündeki ifade koyu gölgelerin berisine saklanýyordu. Abdullah kafasýný kaldýrýp, yarý bellerine kadar içinde kaldýklarý çukurdan dýþarýya baktý. Yaklaþýk bir buçuk metre kadar kazmýþlardý. Ve bunun yeterli olmadýðýný biliyordu. Bir buçuk yada iki metre onlarý bu felaketten uzaklaþtýrmaya yetmezdi. Daha derine, daha soðuða ve daha zifiriye doðru kazmalýydýlar.

Yoksa...

Yoksasý çýldýrtýcý bir düþünceydi Abdullah için... düþünmemek için gözlerini kýrpýþtýrýp doðu ufkuna kaydýrdý gözlerini. Kuþluk vakti kapýdaydý. Ufuk çizgisinde soluk mavi bir renk uyanýyordu. Uçlarý yakýlmýþ gibi kýzarýk görünen bu mavi rengin tepesine çizgi çizgi gri bulutlar çekilmiþti. Onlarýn ötesinde ise rengini açmaya isteksiz kopkoyu bir lacivert hüküm sürüyordu. Abdullah aðzýný donduran nefesini salarken, sabahýn zemherisi dudaklarý arasýndan bembeyaz dumanlar þeklinde çýktý. Diþlerini takýrdatarak ellerini oðuþturdu.

“Gün doðuyor” derken, gözü çukurun yanýna attýklarý torbaya çevrildi. Ona bu kadar yakýn olmak, ölü yada diri olsun hep tehdit uyandýrýcý bir sýkýntý yaratýyordu. Ya hortlarsa? Düþüncesi anýnda zihninde çakýp söndü ve Abdullah ayazdan da dondurucu bir dehþetle irkildi. Alilacele yere attýðý kazmayý alýp yeniden iþe koyuldu, “Çabuk olmalýyýz.”

***

Böðürtüsünü hatýrlýyordu. O melun ses bütün gün aklýndan çýkmadan çýnlayýp durmuþ, beynindeki kývrýmlarda keskin bir makasýn aðzý gibi açýlýp kapanmýþtý. O gerçeðin düþmaný böðürtüyü duyduðu anda mahvolmaya yakýn bir hezayan her yanýný sarýverdi. Böylece giriþtikleri iþin vehametini kavrayabildi ama öðürerek aðlamasý onu ve Abdullah’ý kurtarmayacaktý.

Kerem elindeki küreði yorulmamacasýna kullanýyor, avuçlarýndaki derinin soyulmasýna aldýrmadan çalýþýyordu. En az beþ metre derin olmalýydý bu çukur; öbür türlü olursa bu yaratýk dünya örtüsüne yakýn kalacak ve anlatýlana göre kesinkes onlarý bulacaktý. Kerem böyle bir durumla karþý karþýya olmaktan ve öldürülmekten korkmuyordu þimdi. Öldürülmek bir ödül olarak bile algýlanabilirdi. Canýnýn alýnmasýyla kurtulamamak en kötüsüydü;

‘onun.. onlarýn cehennemi’... Ruhu bedeni içinde sýzlýyor, bu cinneti bol olasýlýk etini kemiðinden ayýracak bir basýnçla içini daraltýyordu. En az beþ metre... Bir an bile dursa yaptýðý iþten geri kalacak gibi hisseden adam etrafýna deðil, yavaþça derinleþen çukurun dibine bakýyordu.

***

Abdullah yeniden doðrulduðunda kazmanýn aðzýný yere dayayýp sapýnýn ucuna eliyle yaslandý, diðer eliyle beline bastýrarak gerindi. Yeniden doðuya baktý, güneþ sanki onlarý ele vermek istercesine baþýný ufuk çizgisinden çýkarmýþtý. Mahmur sarý ýþýklarý doðudan zerre zerre geceye karýþýyor ve siyah olan ne varsa sabahýn hummalý aydýnlýðýyla iyileþtirmeye çalýþýyordu. Korkusuna halel gelmesine izin vermeden kafasýný salladý. Korkusu gerçeði görmelerine engel deðildi.

“Baþaramayacaðýz Kerem. Güneþ doðuyor.”

Kerem Abdullah’ýn suratýna bakmadý. Hala toprak atýyordu, duymamýþ gibi davranarak iþine devam etmek zorundaydý. Yoksa...

Yoksasý çekilir gibi deðildi. Sýrf ateþlerden bir zulmet deðildi ki bu!

‘Adýna küfredip yasakladýðýn iþlere giriþtiðimiz Allah’ým! Ruh nasýl ölür?!’ Beþ metre... Beþ metre iþlerini görürdü. Onu çukurun içine atýp beklemek yetecekti. Abdullah þiddetle itiraz etse de üzerini toprakla kapatmamalarý gerekiyordu. O çekilirken görmeliydiler. Hafýzanýn bu seyirliði, sorgu gününde onlara þahitlik edecekti.

“Kerem... Kerem!! Dur artýk! Bu iþ bugün bitmez. Gün ýþýðý eðer..”

“Biliyorum hayvan herif! Biliyorum! Bu iþ ve detaylarýný sana ben anlattým.”

Abdullah Kerem’im çýlgýnca kararmýþ gözlerine bakýnca sinmek yerine daha da öfkelendi. Elindeki kazmayý çukurun dýþýna savurarak Kerem’in yakasýna yapýþtý. Ayný gece, kurbanlarý da Kerem’in yakasýna yapýþmýþtý. Abdullah avuçlarý yansa bile Kerem’in yakasýný býrakmadan arkadaþýný sarstý:

“Biliyorsan öyle davran o zaman! Bak... Bak Allah’ýn belasý, güneþ doðuyor. Onu yeniden öldürmeliyiz!”

Kerem, Abdullah’ýn açýkladýðý eylemin hayaliyle donup kaldý. Yeniden öldürmek. Hem de onu! Ýkircikli bir ölüm korkusu parmak uçlarýna kadar titretti Kerem’i... Kafasýný çevirip çukurun yanýndaki torbaya tereddütle süzdü. Katlettiklerinin birden sarsýlarak hareketlenmesini, içine týkýþtýrdýklarý torbayý paramparça ederek gün yüzüne çýkmasýný ve o kara bir andaç gibi belleðine kazýnan böðürtüsüyle üzerlerine çullanmasýný düþündü. Abdullah haklýydý; onu yeniden öldürmek, onun iki arkadaþa yapacaklarýndan çok daha iyimser ve basit kaçacaktý.

Kerem Abdullah’a hiddetle daðlanan bakýþlar hediye ederek yakasýna yapýþmýþ ellerini itti ve hemen çukurdan dýþarýya çýktý. Zaman kaybetmekle ilgili çarpýk bir kaygýsý olduðu için sadece bir anlýðýna, ne kadar vakitleri olduðunu anlamak için doðuya baktý; güneþ ufkun üzerinde görkemle yükselmeye devam ediyordu ve hýzýný arttýrmýþtý. Doðudaki tepelerin eteklerine yamanmýþ aðaçlar ve iki katlý köy evleri þimdiden sarýnýn avuçlarý içindeydi. ‘Üç dakika’ diye mýrýldandý Kerem. Ve geri sayým baþladý...

“Sen torbayý aç! Ben arabadan silahlarý alýp geliyorum!.. Çabuk olsana Abdullah!”

***

Abdullah hala aval gözlerle çukurun içinden dýþarýya bakýyordu. Kerem’in nidasýyla zýpladý ve ve hemen çukurdan dýþarýya çýkýp torbanýn yanýna çöktü. Kerem’in koþtuðunu duyabiliyordu. Arkadaþýnýn topraðýn baðrýný döven ayak sesleri yüreðinde acayip bir sýkýntýyý coþturmuþtu.

***

Kerem farlarý açýk ve çukura bakar vaziyette park edilmiþ arabanýn bagajýný açýp kollarýný içeriye daldýrdý. Aradýðý þey kat kat battaniyenin altýnda saklanýyordu. Ve kendisinden önce kor gibi ýþýyan aydýnlýðý göründü. Battaniyeler inanýlmayacak derece de ýsýnmýþlardý, adeta ateþin içinden çekilip alýnmýþ alevler gibi yanýyor, üzerlerinden dumanlar çýkartýyorlardý. Kerem sadece tutup sýpýtacak þekilde uçlarýndan kavrayýp bagajdan dýþarýya atýyordu onlarý... Ýki buçuk dakika... Kerem’in heyecaný ürpertici bir hýzla kalbine vuruyordu.


Abdullah yere çömelmiþ torbanýn fermuarýna kararsýz bir halde bakýyordu. Onunla yeniden yüz yüze gelmenin dayanýlmaz sýkýnýtýsý þimdiden parmak uçlarýnda bir uyuþma yaratmaya baþlamýþtý; þiþe þiþe kaný çekiliyordu sanki vücudundan. Kerem’in ayak sesleri kesilmiþ, arabanýn bagajýnýn açýldýðýný duyulmuþtu. Ellerini son bir kez yumruk yapýp tekrar açtý ve kollarýný yavaþ bir hamleyle fermuara doðru uzattý. Torbanýn içinden buram buram sýcaklýk yayýlýyordu. Ýyi huylu yada dünyevi bir yanmanýn sýcaklýðý deðildi bu;

‘onlarýn ölürlerken yandýklarýný unutma. Þimdi, canlýyken buz gibi olmalarýnýn sebebi bu.’

Çýldýrtan beklentinin yaþarttýðý gözlerini kýrpýþtýrarak fermuarýn dilini tuttu ve hiç iþe yaramayacaðýný bilse de besmele çekti. Besmele ile kurtulabilecek kiþiler listesinde olmadýklarýný bir onlar bir de Allah biliyordu. Fermuarýn minik cýrtlamalara benzer sesi temkinli bir biçimde var olmaya baþladý; Abdullah fermuarý açýyordu, ama sanki tamamýný ne kadar yavaþ açarsa baþlarýna gelecek felaket o kadar uzakta kalacaktý. Ýki parmaðý arasýnda tuttuðu dil fermuarýn iki yakasýný ayýrýyordu. Abdullah’In burun deliklerindeki sinirler beyne ayný þirret mesajý yolladý: öldürücü kokular geliyor... yine... kalbe daha fazla kan...

Ýki buçuk dakika... Abdullah göðüs kafesi anormal ölçülerde inip kalkarken onunla, onun kapalý göz kapaðýyla yeniden karýlaþtý... Dehþet vericiydi: ‘Ulu Tanrým!’

***

Þimdi Kerem koþturarak çukurun yanýndaki torbaya ulaþmaya çalýþýyordu. Aklý baþýndan gitmek üzereydi. Caný yada ölüsü saniyelerin elinde oyuncak olmuþtu. Güneþ yükselirken azan rüzgar kulak kepçelerinde uðulduyor, burnundan nefes aldýkça genzi yanýyordu. Canhýraþ, dengesiz bir hýzla ilerliyordu. Sanki arkasýnda, doðu tepelerini sarýyla duvaklayan gün ýþýðýndan daha çabuk olma derdine düþmüþ gibiydi.

Paldýr küldür torbanýn yanýna çömeldiðinde silahýn yanmasýnýn azaldýðýný farketti.

‘Onlarýn ölürlerken yandýklarýný unutma. Þimdi, canlýyken buz gibi olmalarýnýn sebebi bu.’

Canlanýyordu...CANLANIYORDU!!

Panik halinde Abdullah’ý aradý gözleri. Torbanýn ayakucunda, açýlmýþ fermuarýn iki yakasýný tamamen birbirinden ayrýldýðý yerde yere kapaklanmýþ aðlýyordu. Ve sürekli, Kerem’Ýn tüylerini diken diken eden þeyi mýrýldanýyordu:

“Ulu Tanrým!.. Ulu Tanrým!”

Kerem artýk metanetini kaybetmiþti. Gözlerindeki fer boðuluyordu. Onu öldürdükleri, dahasý onu görünür kýlýp zehirli kelamýný duymak zorunda kaldýklarý için piþmandý. Hem de ne için! Bu iþe atýlmaya karar verdiðinde gözünü karartmasýna yetecek bir meblaðmýþ gibi görünen 400 küp Bizans Altýný, þimdi gözleri kararmaya her yaklaþtýðýnda onu aðlatmaya vazife kabul etmiþ bir piþmanlýkla vuruyordu aklýna. Hacý hoca takýmýna yedirdikleri onca paranýn, yazdýrdýklarý düzinelerce muskanýn ve en sonunda.. evet en sonunda karþýlarýna çýkan iki büklüm, asýrlýk moruðun günahkarlýða onlarý davet ederek ruhlarýný kandýrmasýnýn yasýný tutuyordu artýk. Onlara iþi enine boyuna anlattýktan sonra uyarmaktan da geri kalmamýþtý, suratýnda iblisten öykünen bir gülümsemeyle:

“Bir Alemsakini hem yere hem göðe yakýndýr. Bundan onun melek olduðu fikrine kapýlmayýn. Ne ki cin gibi asalak bir yaratýktýr. Onlar düzenin saðlanmasýnda ve gerçeðin korunmasýnda bilfiil vazife ifa ederler. Alemsakini, iki alemin kapýsýnda bekler ayný zamanda. Bizim bilmekte hakkýmýz olmayan yaratýklarýn yolculuklarýna mani olur ve ayný zamanda ölenlerin ruhlarýna yol gösterir. Öteki alemin kapýsýna deðin eþlik eder ve onlarý teskin eder. Kimileri ona ‘kabirci’ der ve onunla ilgili patavatsýz hikayeler uydurur.
“Þüphesiz onu çaðýrmakla onun, her ruhun sýrlarýna vakýf benliðini de çaðýrmýþ olursunuz. Bu alemin Alemsakini, Adem’den beri saklanan tüm sýrlarý bir güzel bilir. Ve insanoðlu ona müdahelede bulunmazsa kýyamete kadar saklar ve o büyük günde þahit olacaklardan biri de o’dur.
“Þimdi onu çaðýrýn. Fakat tedbirli ve soðukkanlý olun. Sizin gibi topraða bastýðýnda, ayaðýnýn altýna bu muskayý burakýn ve her istediðinizi sorun. Eðer onun gücünü kulaklarýnýza çarpan bir yumruk gibi hissederseniz hiç tereddütsüz onu öldürün ve topraðýn en dibine gömün. Eðer söylediðim derinlikten daha yakýna gömerseniz sizi bulur ve ona tahsis edilmiþ cehenneminde ruhunuzu öldürmek için elinden geleni yapar. O yüzden onu gömmekte rahat davranmayýn.”

***

Alemsakini soðurken etrafýndaki havayý da kýþa çeviriyordu. Kerem’Ýn diþleri takýrdadý ve elinde tuttuðu silahýn giderek eline yapýþtýðýný hissetti.

“Hadi.. Hadii!!” diye haykýrdý Abdullah, “O altýnlarýn Allah belasýný versin.”

Kerem’in gözleri kocaman açýldý ve suratýna vahþi bir ifade büründü ve silahý tutan kolunu havaya doðru kaldýrdý. Bir kez daha öldürmek, zulümler içinde bir padiþah gibiydi... Ama öldürmezlerse, yarýn akþam onu yeniden gömmeye vakitleri ve hayatlarý kalmazdý. Kerem korkunç bir baðýrtýyla uludu. Kolu aniden Alemsakinin, bir gözden ibaret yüzüne doðru indi.

Her þey karardý.

***

Yaþlýca bir adam, akþam doðudan dalga dalga yayýlýrken arabasýndan indi. Bastonundan destek alarak, neredeyse arpa boyu adýmlarla ilerledi. Etrafta tarif edilmesi güç bir esansýn tülleri asýlýydý. ‘Demek böyle kokuyormuþ’ diye geçirdi içinden. Farlarý ve bagajý açýk baþka bir arabanýn yanýndan geçti. Hemen önünde yere fýrlatýlmýþ battaniyeler duruyordu. Uçlarý inceden inceye yanmýþtý. Bir þeylere acýyarak gülümsedi. ‘Zavallýlar’ dedi boþ bagaja bakarak.

Farlarý açýk arabanýn yanýnda bir müddet soluklandý; yaþlý vücudu ardý ardýna hýzlý nefesler alacak kadar esnek ve taze deðildi. Aldýðý her nefes kaburga kemiklerini sýzlatýp, onlardan herhangi birini kýracak denli þiddetli baský uyguluyordu.

Yýllarýný ne için heba ettiðini düþünüp hayýflandýðý günler boyunca bedenine dayanýlmaz sýkýntýlar saldýrmýþtý. Sabýr gerektiren ve fedakarlýk isteyen uðraþýlarý onu bitap düþürmüþ, çevresindeki insanlarýn bünyelerinde çýldrýtacak tahripatlara neden olacak sýnanmalara hep diþini sýkarak giriþmiþti.

Bastonuna yeniden abanarak ilerlemeye baþladý. Ýleride, akþamýn gözleriyle kararmýþ bölgede topraðýn üzerinde yatan bir þeyler vardý. Minik tümsekleri andýrýyorlardý ve yanýndaki arabanýn farlarýyla capcanlý aydýnlamýþ bu þekillerin ne olduklarýný görmekten dolayý bir nebze rahatladý. Düþündüðü gibi olmuþtu. Adam hüzünle gülümseyerek ‘zavallýlar’ dedi yeniden.

Soðuk rüzgar onu arkasýndan itekleyerek çukurun yanýna deðin taþýdý. Ýlk önce ayakta durarak, topraðýn üzerindeki manzarayý gözlemledi. Ýki kasýlmýþ ve ölü beden, altýn sarýsý parýldayan bir hançer, kara bir çukur ve bir ceset torbasý içinde uzanan garip bir mahlukat. Yaþlý adam, içinde filizlenen þiddetli heyecanýn bedenine iyi gelmediðini biliyordu. Nefeslerini yavaþlatmaya çalýþsa da, karnýnda ki söz dinlemez aðrýnýn çaresine bakamazdý. Yýllarca beklediði an, bu andý.

“Demek buymuþ, demek Alemsakini böyle bir þeymiþ.. Ne kadar güzel... ne kadar zarif!”

Pas tutmuþ dizlerini alýþtýra alýþtýra bükerek yere eðildi ve Alemsakinin baþý ucuna çömeldi. Tek gözden ibaret yüzü buz gibiydi ve ýslaktý. Bembeyaz saçlarý alnýndan geriye doðru, torbanýn içine daðýlmýþtý. Yaþlý adam ürkek bir þekilde bu takdire þayan alýmlýlýktaki saçlarý okþadý. Ona, onu sakinleþtirecek iki kurbaný vermiþti. Artýk yanýnda uzanan yaratýðýn, kendini dost göreceðinden emindi. Tek ve kocaman gözün kapaðý aheste bir istençle açýldý.

“Selam olsun sana ya Alemin Sakini!” dedi yaþlý adam yumuþak bir sesle. Tek göz açýldý ve Yaþlý adamý gördü.


Yaþlý adam arabasýna binerken yaþlýlýk günlerinin bittiðini biliyordu. Hayatýný ortaya koyarak, yýllarýný hurafe ile gerçek bilginin ayýrdýný yapmakla geçirdiði ve dahasý doðru tercihlerde bulunduðunu bildiði için artýk huzurluydu. Direksiyon baþýna geçince son bir kez çukura baktý. Ceset torbasý boþtu ve kaskatý kesilmiþ bedenler özenle çukura çekiliyordu. O esnada Alemsakinin söylediði son sözler yankýlandý yaþlýcalýðýna çözüm bulduðu beyninde:

“Ýþte bütün istediðin sýrlar. Þimdi beni azat et ki, bu aciz ruhlarla iþimi halledeyim.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev
Geçit

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.