..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Din > Orhan TURAN




13 Mart 2006
Ölmek Dirilmektir  
Orhan TURAN
Güneşli bir havaydı. Biz terliyorduk. Bahriye’nin oğlu Özgür vardı yanımda. İşportada o gün işler kesattı. Bizim evin arka balkonunda oturmuştuk. Özgür’le, karşı evin balkonundaki kız bakışıyorlardı. Kapı çaldı sonra... Kapıda bekleyen Lut’tu. Sakalları, pamuk gibi olmuştu kesmeyeli. Araba fabrikasına yaptığı iş başvurusu sakallı olduğu için kabul olmamıştı üstelik! Oturduk, üzüldük. Onun yanındayken ne sövebilirdik, ne de boş konuşabilirdik.


:AIDC:
Ölmek dirilmektir, ben bunu öğrendim...
Fonda salâ vardı radyoda şarkı! Bir adam dirilmişti sabaha karşı. Suç işlemiş, racon kesmiş, şu alemin düzenine. Payandasına tutunduğu şu hayatın, ne kulpu sağlam çıkmış, ne direkleri...
Lut’tu adı... Çok okurdu, çok çalışıyordu... Bir kızı öpmek değil, elini bile tutmamıştı “günah” diye... Bir araya geldik miydi onunla, anlatırdı, dört halifeyi... Hadisler rivayet eder imam Subuti’den, Tirmizi’den, Buhari’den, güzel sözler söylerdi.
Güzel Kuran okurdu Lut... Benim tüylerim diken diken olur, göz yaşlarımı tutamazdım. Her hafta Ahmet Ünlü hocanın derslerine katılır, inancını pekiştirirdi. “Sıratın Müstakim” üzere yaşamayı çok severdi.
Güneşli bir havaydı. Biz terliyorduk. Bahriye’nin oğlu Özgür vardı yanımda. İşportada o gün işler kesattı. Bizim evin arka balkonunda oturmuştuk. Özgür’le, karşı evin balkonundaki kız bakışıyorlardı. Kapı çaldı sonra... Kapıda bekleyen Lut’tu. Sakalları, pamuk gibi olmuştu kesmeyeli. Araba fabrikasına yaptığı iş başvurusu sakallı olduğu için kabul olmamıştı üstelik! Oturduk, üzüldük. Onun yanındayken ne sövebilirdik, ne de boş konuşabilirdik.
Liseden sonra tam beş yıl işsiz dolaştı. Aksine de babası koyu bir solcuydu. Babasıyla her gün tartışır, onu kırmamak için bize gelirdi. Bir işe gireceği sıra, ya namazı sorun ediliyordu, ya da sakalı.
Ben hep örnek alırdım bu adamı. Sağlam çocuktu Lut, dağların dünyanın direği olduğu kadar, bu çocuk da benim direğim gibiydi.
Geceleri ölülerle konuşurdu Lut! Eski bir defteri vardı. Şehrin yamacındaki mezarlığa gider, gece boyu mezar başlarında yazı yazardı. Konuşurdu onlarla...
Birgün onunla gittiğimde mezara, onun bu dünyaya ait olmadığını düşündüm. Kimi mezar taşında “trafik kazasından” kiminin “şehit edildiğinden”, kiminin “hastalıktan” öldüğüne dair yazılar vardı taşlarında. O, dua eder, sabaha kadar konuşurdu mezar başlarında. Mezarı sevmeyi öğretti bana. Ölümden korkmamayı aşıladı. Deli bir oğlandı Lut.
Göz altları şişlikti hep. Hiç güldüğünü görmedim. Her aldığımda önünden seccadesini sırılsıklam olurdu. Çok ağlardı günahlarına, çok defa duydum hıçkırık seslerini...
Sonra üniversiteyi okumak için İstanbul’a gitti. Grafik Mühendisliği okuyordu. Attılar okuldan bir kızıl sabahında Pazartesinin. Sakalı yüzünden okuldan da olmuştu Lut. Memlekete döndüğünde saçlarını da uzamış gördüm. Omuzlarından aşağıya doğru salınan saçları, ince, uzun ve seyrek sakalıyla meydan okuyordu hayata.
Hiç mal edinme telaşı görmedim onda. Okuldan geldiğinin üçüncü haftasında simit satmaya başladı. Lastikçi Sezgin’in yanına girdi sonra. Araba lastiklerine yama işleri falan yapıyorlardı. Üç sene de böyle geçti.
Grafik Mühendisliğinden ayrılmak zorunda kalan bir adamın acı günleriydi bunlar. Mühendislikten yamacılığa... Hiç koymuyordu bu iniş çıkışlar o çocuğa. Öyle hazırlamıştı ki kendini her şeye, her şey “Allah’tan” derdi.
Bir gün, İzmit’in Merkez Camilerinden birinde, saf tutmuş namaz kılıyorduk. Vakit geçti, cami imamı elindeki anahtarı; “Hadi çabuk kılın” anlamında sallamaya başladı biz namaz üzerindeyken. Namaz bittiğinde imamı zor kurtardık Lut’un elinden. Öğrendik ki sonradan, bir hafta rapor almış hastaneden imam...
Karakola düştü. Babası evlatlıktan ret etti...
Hep “başka bir şey olmalı” derdi bana. “Böyle olmamalı” derdi. Sonra gittiği vakıflara ve cemaatlere, ona yardımcı olmalı konusunda istekte bulunduk. Olmadı. Ne devlet istiyordu Lut’u, ne de yıllarca içinde büyüdüğü “sofilere!..”
Bizde kaldı biraz. Biraz da özgürlerde...
Bir sabaha karşıydı yine... Kalktığımda göremedim Lut’u... Eve baktım yoktu. Mahalleye baktım yoktu. Lastikçi Sezgin’e uğramamıştı. Özgürlere sordum bilmiyorlardı yerini. “Deli oğlan” dedim. “Nereye gidersin...” Seccadesi yerde duruyordu. Her zaman olduğu gibi sırılsıklamdı yeşil seccade. Son an da aklıma, her zaman başında ağladığı mezarlıklar geldi. Koştum vardım yanına. İçimdeki ses, orda olduğunu söylüyordu. Vardım mezarlığa. Gün henüz ağarıyordu...
Bir defter vardı yerde! Yaprakları, hafifçe esen rüzgardan birer birer açılıyordu. Sonra yanında ahşap kalemi. Hep o kalemle yazıyordu. Yanında kutsal kitap, yerdeydi. Aldım Kuran’ı, bir mezarın üstüne koymak üzere... Yerde yatıyordu Lut, yüzü gülüyordu deli çocuğun. Bana anlattığı “Nur yüzlü insanlar” gibiydi aynı. İnce uzun ve seyrek sakalları savruluyordu. Yerdeki nemden belliydi, yine ağlamıştı anlaşılan. Gözleri gökyüzüne bakıyordu. Elleri iye yana açıktı. Tespihi yere düşmüştü. Eğildim. Ellerimi koydum soluğuna, hiçbir şey yoktu; nabzına baktım, atmıyordu. Buz gibi olmuştu elleri. Notu vardı bir de ellerinin arasında. “Vasiyettir” yazıyordu. “Mezarımı kimse bilmesin. Kimse gelip de çiçek koymasın üzerime. Öldüğümde çalgı çelenk istemem. Alın götürün ve koyun kabrime bu sevdayı...”
Fonda sala vardı radyoda da şarkı! Bir adam dirilmişti sahaba karşı. Suç işlemiş, racon kesmiş, şu alemin düzenine. Sessizce gelmişti bu dünyaya, öylece gidivermişti. Ölmek “bitmek” demek değildi onun için; “yeniden dirilmek” derdi hep.
Ölmek gerçekten de “bitmek” değilmiş o zaman anladım...
   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Lâl...
Allah"ın Arama Motoru!
Geçmişi Yad Edip, Şimdiye Sitem Etmektense, Şimdi İman Dileyip, Geleceği Güzelleştirmek Zamanıdır
Sabır...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk mı Alışkanlık mı?
Kahpe Kadın Mona Lisa…
Tarla Kuşuydu... Juliet!
Alışamadım Bu Kente
Eylüle Teslim Bir Adam; Alpay…
Sen İçimde Kal Ey Sevdiğim!
Ayıp Yalnızlıklar...
Bacağımı Kaybettiğim An!
İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım
Eğil Kadın; Alnından Öpeyim!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Özledim [Şiir]
Yanacağım [Şiir]
Öncesi Yok [Şiir]
Seni Kendime Sakladım, Hepsini Bana Sapladım. [Şiir]
Bana Her Şey Seni Hatırlatıyor! [Şiir]
Benim Adım Mabure; [Şiir]
Su ve Ateş [Şiir]
Tüm Ayrılıklara Dair [Şiir]
Dua… [Şiir]
Utandım Filistin [Şiir]


Orhan TURAN kimdir?

Yazarken çarptığım kayalar, ruhumun akışını kemirince görüntü farklılaştı. Her otuzuna geldiğinde mi, muahasebe yapma gereği duyar insan. . . Cevaplanması gereken çok soru var şimdi. . . Allah'a af dileyerek, hayata ikinci defa başlamak. . . İkinci şans da bu olsa gerek!

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.