Özür Diliyorum
Benim çocukluðumda, atalarýmdan bizlere emanet kalan bu dünya tertemizdi. Kirlilik nedir bilmezdik. Gerçi yaþadýðým kentin sokaklarýnda kanalizasyon yoktu. Kýþ aylarýnda sokaklardaki çukurlarda balçýk oluþurdu. Belediye çöpçüsü çalý süpürgesiyle kazýrcasýna süpürürdü o balçýklarý. Haftada iki gün tertemiz olurdu sokaklar. O dönemde çöp vergisi diye adlandýrýlan vergi de yoktu ama, çalýþanlar çocuklarýmýzýn kursaðýndan haram geçmesin diye aldýklarý maaþý hak etmiþ olmak için canla baþla çalýþýrlardý. O dönemde çöpçülerde araziye uymak diye bir kavram yoktu. Yaz aylarýnda evlerden sokaklara su sýzmasýna dahi izin verilmezdi. Sýzdýranýn vay haline. Üç kiþilik zabýta ekibinin her ferdi tam gün üzerlerine düþen görevi yerine getirebilmek için, sokaklarý, caddeleri aralýksýz denetlerlerdi. Þimdilerde onlarca zabýta görevlisi asli görevlerini terk etmiþler, hepsi neme lazýmcý kesilmiþler. Yaz aylarýnda sahilde gezerken gördüklerim çok çirkin bir utanç tablosu. Baþta ayçiçeði çekirdeði kabuklarý olmak üzere her türlü kirlilik ayaklarýmýzýn altýnda. Ýðreniyorum bu çirkinliklerden ama ne çare. Arada sýrada zabýta ekipleri görüyorum. Yerleri kirletenlere býrakýn ceza yazmayý en küçük uyarýlarý bile yok. Merak ediyorum, orada bulunmalarýndaki amaç ne? Sadece fazla mesai ücretini hak etmiþ olmak için mi? Onlarýn görev yapmamalarýndan elbette ben sorumlu deðilim. Görevini yapmayanlarý iþ baþýnda tutan belediye yönetimidir.
14 Mart 2002 günü Park Otelde Yerel Gündem 21 in düzenlediði, profesörlerin, dekanlarýn ve belediye baþkanlarýnýn katýldýðý bu toplantýda Silivri’nin belediye baþkaný Sayýn Selami Deðirmenci,
Üç dönemdir belediye baþkanýyým. Tarým arazilerini korumak için sanayileþmeye izin vermedik. Bu nedenle sanayi çevre belde belediyelerine kaydý. Silivri’de iþsizlik had safhada. Önümüzde iki yýl kaldý. Bu dönem içerisinde ne yapabiliriz? Kentimizi turizme açmak istedik. 1980 yönetimi kent içindeki antik deðeri olan bir kilise ile havrayý yýkmýþtý. Her yýl Yunanistan’dan gelen turistler, bina yerine binanýn arsasýný ziyaret etmekteler. O binayý yeniden, aslýna uygun olarak inþa edelim dedik. Yunan propagandasý yapýlýyor diye hakkýmýzda soruþturma açýldý. Geçmiþte bu kentte Yahudiler yaþýyorlardý. Onlar da geliyorlar. Yaz aylarýnda bu otelin doluluðunu Yahudiler saðlýyor. Onlarda havranýn arsasýný ziyaret edebiliyorlar. Ve soruyor, “iki aylýk bir yaz sezonu için baþka ne yapabilirdim?” Sayýn Selami Deðirmenci’nin bu sözlerine katýlmamak olasý mý? Onu tarýma ve turizme verdiði deðer nedeniyle candan kutluyorum. Bir de þu çevre kirliliðine el atsa, ne güzel olurdu.Toplantýya ikinci bölümde katýldýðým için ilk bölümde neler konuþulduðunu bilmiyorum. Bu nedenle konuyla ilgili görüþlerimi yeri geldiðinde açýklayacaðým.
                         ***
Halkçý Parti Menemen ilçe baþkanýyken, sulama kanallarýnýn yaz kýþ akýtýlmasý için yoðun bir uðraþ vermiþtim. Emiralem regülatörünün kýþ suyunu göðüsleyemeyeceðini ve kanallarýn temizlenmesini ileri sürenlerin, tüm tezleri çürüterek kanallara yaz kýþ su býrakýlmasýný saðlamýþtým. O yýllar Gediz’deki kirlenme bu denli yoðun deðildi. O yýllarda korkunç bir kuraklýk yaþanýyordu. Meyveler susuzluktan dallarýnda buruþuyor, sebzeler bahçelerde kuruyordu. Kýþ sulamasýnýn yararlarýný onca anlatmama raðmen anlamak istemediler. Ýlk yaðmurlarda doðada ne kadar hümüs ve hayvan dýþkýlarý varsa boþu boþuna denize akar gider. Oysa bu ilk yaðmurun taþýdýðý hümüs, mil ve dýþkýlar, tarlalar için ne mükemmel gübre olurdu.
Aradan geçen, yaklaþýk on yýldan sonra Gediz’de korkunç bir kirlilik yaþanmaya baþladý. Kirlilik sýnýrýnýn on katý olan kirli sularýn bahçe tarýmýnda kullanýlmasýna karþý çýkmakta yine bana kaldý. Hele bir gün o kirli suyla maydanoz, dereotu, tere, roka ve marullarýn sulandýðýný gördüðümde isyaným sýnýr tanýmýyordu. Ýstanbul’u bu kirlilik nedeniyle uyaracaðýmý söylediðimde, Sulama Grubu baþkaný tarafýndan arazimdeki artezyenlere sayaç takmakla tehdit edildim. Oysa artezyenlerim sekiz metre derinlikte olduðundan arazimin malýydý ve o suyu kullanmama hiçbir güç engel olamazdý.
Doðayý temiz tutmanýn gerekliliðini bilen bir insan olmama raðmen, Gediz’in bu denli kirlenebileceðini nereden bilebilirdim. O suyla Menemen ovasý zehirleniyor, çoraklaþýyor. Ovayla birlikte insanlar da zehirleniyor. Ben böyle olmasýný ister miydim?
Toplantýda içme sularýmýzýn kirlendiði dile getirildi. Kirliliðe de tarým ilaçlarý ve suni gübreler neden gösterildi. Bir gübre üreticisi firma çiftçilere yararlý olmasý için yayýnladýðý kitapçýkta, bir dekara 12 kilo üre verilmesini önermesine karþýn bir çiftçi tarlasýna 150 kilo üre ve nitrat attýðýný anlatarak övünüyordu. Nereden bilirdi tarlasýna attýðý gübrenin vereceði zararlarý? Umurunda mýydý tarlasýnýn zamanla çoraklaþacaðý ve içtiði suya karýþýp kendine zarar vereceði.
Temiz bir dünyayý, tertemiz bir çevreyi ne zaman kirliliðe karþý yeðleyeceðiz. Ne zaman görsel kirliliðin en çirkini naylon poþetlerin, pet þiþelerin etrafýmýzda savrulduklarýný, ayçiçeði kabuklarýný, sigara izmaritlerini görmekten kurtulacaðýz. Bu kirliliklerin nedeni ben deðilim. Yine de çocuklarýmýza emanetçisi olduðumuz bu vataný bu denli kirlenmiþ olarak devretmenin utancýyla özür diliyorum. Yaþadýðýmýz ortam bu denli kirli olmamalýydý. Kirletenler utansýn demekten baþka bir umar var mý?
                              Özcan NEVRES 15.03.2002