Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
Bu tanımlama bende bir fikir parıldamasına (bkz. Eureka veya yanan ampullü abajur-nalist kafa) neden oldu. KRAL Marx'ın nerede hata yaptığını, komünizmin pratiğinin çuvallamasına neden olan teorik yanlışın nerede olduğunu bulmuştum! Anahtar kelime "KISIR" idi. Koloni yaşamının, yani herkesin emeğini koloniye adamasına, kendisi değil kolonisi için çalışmasına, koloninin çıkarının "baz" alınmasına dayanan hayat tarzının, komünist sistem ile temel benzerlikleri (Yüzeysel benzerlik denemez bunlara) bağlamında bakarsak, ortaya çıkan sonuç; "işçi sınıfı, üreyemediği sürece kolonyal hayatın yaşayabilirliği mümkündür" olacaktır. Buraya değin yazılanlardan elitist olduğum hatta ırkçı-faşist bir düşünceyi savunduğum sanılabilinir. Öyle sananlar Bertrand Russell'ın da "tembel" olduğunu düşünüyorlardır muhtemelen... Doğacak her işçi çocuğu, iş yapabilecek yaşa gelene dek koloniye yük olacağı için tüm işçilerin tek bir doğumun (neslin, batımın) temsilcilerinden oluşması gerekecektir. Ve tabii ölmemeleri... Peki bu mümkün müdür? Tıp ve genetik bilimi, Hollywood senaristlerinin hayal güçleri ile henüz başedemeyecek durumda olduğundan bunun mümkün olmadığını söyleyebiliriz. O halde yapılması gereken; "işçi" kavramını, ölümlü olan "insan" türünün kimliği olmaktan kurtarmaktır. İşçileri yani emek harcayanları, robotlardan, bilgisayarlardan yani makinelerden oluşturmaktır. Bunların üretimi ve bakımı da makinelerin "işi" olacaktır. Elbette öncelikle bu sistemi "biz" kurmalıyız. Yapacağımız son "iş" bu olacaktır. Bir makina, üretildiği (doğduğu?) andan itibaren çalışabileceği için topluma yük olmayacaktır. Bu sistem, eşitlik arayışının nihayetini ilan edecektir. Çünkü üretim faktörlerinin sahipliğine, meslekten doğan statüye vs. bağlı zenginlik ve güç yok olacakır. Üretim faktörlerinin insanlarla olan bağlantısı kesilecektir. Her birey, ömrünü "kendini geliştirmek" "çocuklarını yetiştirmek" gibi esas önemli şeylere harcayacak, üretmek, emek (işgücü anlamında) harcamak gibi zaman kayıpları ve eşitsizlik kaynakları yok olacaktır. Yaşamak, hayvanlarınkine benzer bir "gündelik koşturma" şeklinden, felsefi bir "varolma" şekline dönüşecektir. Avlanmak; avcı hayvanların, toplayıcılık; otçulların, tarım; makinelerin işi olacak, insan bunlardan kendini ayırabilecektir. Belki tek eşitsizlik "yetenek" kapsamında, mesela bir bireyin diğerlerinden daha iyi resim yapması şeklinde ortaya çıkacaktır. Ama "mutlaklığın" olmadığı Evren'de mutlak eşitlik de yoktur. Hem zaten çeşitliliği ortaya çıkaran (kimini ressam, kimini filozof, kimini bilimadamı yapan) şey de bu farklılıklardır. Bunlar zaten eşitsizlik değildir. Bir sabah uyanacağız ve işe gitmek zorunda olmayacağız!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © ömer kırat, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |