"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Sizler aynı fikirde misiniz bilemem ama ben Türk milletinin hakettiği refah,medeniyet,özgürlük,insan hakları, demokrasi standardında yaşayabilmesi için Avrupa topluluğu ile bütünleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim yaşadığımız yoklukları,zorlukları çocuklarımızın yaşamaması için, bu elzem. Bu dünyada, eğer geleceği ve bizden sonra gelecekleri düşünemezsek;ne yazık bizlere! AB yolu,zor ve engellerle dolu bir yol. Bize kimse aman ne olursun gel diye davetiye çıkarmıyor! Bilakis toplulukla bütünleşmemizi engellemek için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Bize çıkardıkları çeşitli zorluklarla,onaylamamız güç olan davranışlarla, bizi yıldırmak,bu yoldan kendi arzumuzla çekilmemizi sağlamak isteyen,Türk karşıtı görüşler var karşıda. Bunların yanısıra,içeride; sistemden bazı yollarla beslenegelmiş çıkar grupları,ellerindeki gücü halka devretmek istemeyen bir kısım statükocu ve fakirlikten beslenen ve eğer birlik oluşturulacaksa,Avrupa yerine Arap dünyası ile bütünleşmeyi tercih edecek düşünce sahipleri var. Bütün bu engeller içinde,hükümet kanadında;aslında koalisyon protokolü ile AB hedefinin savunucusu ve kollayıcısı olması gereken MHP ayağından,olumsuz sesler gelmeye başladı. Diyorlar ki,bizi Batılı bir toplum standardına yükseltecek’Kopenhag kriterlerini bırakın da Kıbrıs konusuna bakın’! Anladığım kadarı ile,Kıbrıs konusunda çözüm için verilecek herhangi bir tavize kesinlikle karşılar. Peki ama bu Kıbrıs meselesi,70 milyon insanın ve bunların çocuklarının,torunlarının geleceğinden daha mı önemli? Özellikle, bu parti iktidar olduğu için bu tutumlarını yadırgıyorum.İktidar olmanın verdiği sorumlulukla;populizm kolaylığından uzak durmaları beklenmez mi? İktidar ortaklarının rasyonel düşünceye sahip olduklarından şüphem yok!Belki de aşırı duygusal düşünen milliyetçi tabanın baskısı ile böyle davranıyor olabilirler!Yoksa sayın Başbakan yardımcısının da,Kopenhag kriterlerinin sadece bizim için yazılmış standartlar olmadığını,bunların Avrupa topluluğunun genel ve medeni dünya tarafından kabul görmüş kuralları olduğunu bildiğinden eminim. Bu kuralları 50 yıl kapalı rejimde yaşamış Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri benimsesin de biz red edelim,işte bunu anlamak zor! Gelecekte; eğer biz dışlanmış ve tampon bir devlet olarak kalmışsak, ama bugünün yoksul Doğu Avrupa ülkeleri ülkeleri ileride varsıl ve yüksek yaşam standardına sahip ülkeler olduklarında; çocuklarımız bizler için: ‘ne kadar dar düşünceli imişler!’ diye konuşmazlar mı? Sonra; Kıbrıs konusunda çözümsüzlükte ısrar etmek; her halukarda AB ile bütünleşecek Güney Kıbrıs karşımıza AB üyesi olarak, o kurumun gücünü arkasına alarak karşımıza dikildiğinde;sonuçta pişmanlık getirecek bir tutum olmalıdır. Benim bildiğim,milliyetçi düşünce sahipleri,güçlü ve saygın bir Türkiye isterler. Peki gelecekte AB dışında kalmış,zayıf ve yoksul bir Türkiye’de yaşayanlar bu durumları ile nasıl övünecekler? Tarihin içinde kalmış başarılarla övünmek onlara yetecek mi? Biz güçlü olmazsak,Orta Asya’daki kardeşlerimiz bize saygı gösterecek mi? Bakın,Kıbrıs davasında hiç birisi bize arka çıkmıyor! Bakın daha bugünden,Kazakistan’da PKK yanlısı girişimler oluyor! Bunlar milliyetçi dünya görüşleri açısından benim gördüğüm olumsuzluklar. Gelecekte birlik dışında kalırsak neler olabileceğini düşünebiliyormusunuz? Dışarıda kalmış bir Türkiye coğrafi durumundan kaynaklanan gelecekteki husumetlere karşı yeterince güçlü olabilecek mi? Sovyetlerin dağılmasından sonra antitezi kalmayan Nato, gelecekte bize kalkan olmaya devam edecekmi?Yoksa Avrupa ordusu onun yerini mi alacak?Bu durumda söz hakkımız olmayan Avrupa Ordusu ve daha zayıf bir askeri savunma pozisyonu ile yaşamak durumunda kalmamız olasılığı ortaya çıkmaz mı? Milli çıkarlarımızı korumakta,herhalde bugünleri bile mumla ararız! Son olarak,değerli politikacılarımızın hoşgörülerine sığınıyorum;eğer bu ülkeyi seviyorlarsa,bu topraklarda bizden sonra yaşayacak olan çocuklarımız için de düşünmeli,buna göre siyaset yapmalıdırlar.Sonuçta topluma yön vermek onların temel görevi değilmidir?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şahingöz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |