"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
`gece yürüyüşlerinin en iyi adımı` ancak korkularınızın üstüne basmayı öğrenebildiğiniz kadar ilerleyecek olmanızdır ve inanın bu gayet sağlam bir adımdır.. hemen önümde gri toprak kurusu ve çamur lekesiyle bezenmiş_ ıslak kuyruğunu iri tüyleri arasında dengesizce savurup duran bir balıkçı kedisi yürüyordu kedi gecenin kasvet sandığım kuytusuna sürünerek gri siyah voltasını hükmü dahilinde gezebileceği tüm sokaklarda ve o anda benim tüm yalnızlığıma atıyordu şimdilik sınırsız ve sıkıntısızdı yalnızlığım ise bir boş sokak kadar ışıklar altında bir boş sokak kadar lekeli ve bir boş sokak kadar sınırlıydı aylaklığı kedi voltasıyla atılmış-bir iki keskin yırtıkla da biçimlenmiş ve bana özgü_ ..önümde kedi gri bir yumak gibi yokuş aşağı ıslak yünüyle yolları süpürerek tenine hapsederken yaşamaktan başka bildiği hiç bir şeyi kalmamışken hemen arkasında sadece bir ben nefes alış verişlerimle elde ettiğim yorgun kazanımlarımı nefesleyip yürüyor olduğum boş sokağın sonuna varabilmek için kendime yorulmaktan başka hiçbir çare bırakmıyordum cadde uzun ve ıslak karanlık rengiydi üstümde tedirgin tel örgülerden bakınan kuşların tek telden sessizliğini biraz daha üstünde taranmış saçlarıyla gök yüzünün hududunda gezinen gri bulutları bir ırmağın iri katıklı gövdesinin serin nefesi ve duyarlı bir yalnızlığı şu sarı lambanın sarı çocuklarını karartan perdeli evleri ve evlerin sarı pencerelerini sarmalayan cadde terk edilmiş kalabalıklar ve kalıcı yalnızlıkları ışığın böylesi kararsız gelişlerini yakmalı ya da sönmeliydi ama yalnızlıkların böyle zamansızdır sesi --rüzgar tanesi içinde birikintisi ve su serpintisi ile yüzüne eserken duyar içine eğilip sızar uzanırsın bir okyanus seherini sırılsıklam ve azsındır okyanus rengi ve tuzu ellerinde sahi nerede başlamıştı bu deniz seferi ve o deniz nerede biter bir deniz nerede biterdi bitmezse başlardı elbet deniz her yerinden nihayet_ cadde sokak sokak damarlarından nefesimle kan akıtmalarda nefes alış verişim ben yürüdükçe etrafımı saran keskin balık kokuları yüzünden gittikçe ağırlaşırken ve bir yerden sonra yumuşamış ve eprimiş kaygan balık çöpleri ayakkabılarımın altına ipek kumaştan serilerek ve ekşi bir tat ile çoktan ölmüş olan balıkların berbat tadını damağımda var ederek yok olmaya mahkum bırakılıyordu cadde ipekten kumaş sokakların bağlandığı yerde başlıyordu bu sebepten --an önce balık restoranlarının olduğu sokaktan geçip ana caddenin yosunla sıvanmış gövdesine çıkmayı umarak ve içinde biraz deniz kokusu olan tertemiz bir caddeyi de düşleyerek yokuş aşağı hızlıca ilerledim cadde tel örgüler ve sarı ışıklar altında kendinden emindi benim ise henüz emin sonrası biraz daha emin hissetmem için gerekli olan ne deniz üzerinde kayan bir vapur ne yol üzerinde koşan bir araba ne bir kuş ne de içimdebir his kalmamıştı gecelere atıp taktığım kayıp adımlarımın altındaki kırık gerçekler yüzüme vuruyordu sadece -KoRkuyordum- aksak tokatlardan ve aksak kızartılardan ve ıslak çöpler üzerinde yürüdüğümden cadde boyu -KaYıyordum- inerken iniyor olduğum yokuşa doğru dönmeyi düşünüp geriye doğru baktım kedi arkamda duran siyah cumbalı evin giriş kapısının önünde patilerinin üstünde oturmuş öylece beni seyrediyordu kedinin yüzünde şaşkınlıkla karışık bir emin olamama ifadesi vardı o sanki bir şeyden emindi ve şimdiye dek hiçbir şeyden emin olamamıştı artık emin olduğu o şeyin de sadece bir şeylerden emin olma düşüncesi olduğuna takılıp kalmış öylece beni seyrediyordu kedi benden emindi belki_ vapurun gelmeyecğinden yolların boş sesinden beni almak için caddeye uçak filan inmeyeceğinden de emindi şimdiye dek görülmemiş olanlar görülmeyecekti yine şimdi hala -geceydi caddeydi soğuktu soğuyorduda ayrıca yalnızdım o karanlık kuytuda gezinen tek ses`tim -korkularına adımlarını çakıp ya da adımlarını korkularına çakıp yapraklara dokunup sadece kendimi ürpertip rüzgara benzedim herhangi bir zamanı daha eski bir zamanıyla bölüp elinde kalanları toplayıp yollara kırılan bir ben- o sokak ve caddede sezilen tek sesin sahibi idim ve gri balıkçı kedisi yalnızlığıma bakıp hala neden herhangi bir kayboluşun beni içine alıp yok etmeyişine şaşırıyordu ve emindi ki şaşkın olmak şimdiye dek hiç bir şeyden emin olamama durumuydu kedi ağlamadı nihayetinde benim dışımda da yeni bir gün doğacaktı kedi için yenilecekler henüz denizden çıkarılıp tutulacaktı ve biraz sonra kayıktan indirilip öncesi pişip sonrası beğenilmeyip en sonunda gri kedinin ıslak tüyleri arasında parçalanmaya bırakılacaktı yokuş hem yukarı hem de aşağı inilecek ama çıkılamayacaktı deniz hiç bir kıyıda bitmeyecek her kıyıda başlayacaktı cadde bu gece de kendinden emin renklere kuşanacaktı geç saatte vapur kalkmayacak araç bulunmayacak caddeye hiçbir uçak düşmeyecek ya da inmeyecekti ve bu gece de hiç bir kuş hiç bir kimseyi ellerinden tutup bütünüyle gökyüzüne uçuramayacaktı emin olma durumu ancak korkularımızın üstüne basmayı öğrenebildiğimiz ölçüde sağlamdır ve O balıkçı kedisi benden pek emindi ve bu hikayede ben gece yürüyüşlerini kendi içinde biriktiren bazen yokuş aşağı bazen de yokuş yukarı uzanan o boş sokağın ta kendisiyim adımları ayaklar altında ve ayakları üstüne sağlam basan bir sokak içiyim kuşkusuz ki balıkçı kedisi ancak hiç bir gün oradan ayrılamaycağımdan emin olduğu sürece benimle yaşayabilirdi ve başı bir sokak olarak sadece anlaşılmak bir kedi tarafından ancak bu kadarıyla inandırıcı olabilirdi yalnızlık anlatılabilir miydi_ emin olduğum yalnızlığın anlatılmaya değer olduğu idi ve benim]-yalnızlığım ise bir boş sokak kadar ışıklar altında bir boş sokak kadar lekeli ve bir boş sokak kadar sınırlıydı_ çünkü yalnızlıkların böyledir sesi --rüzgar tanesi içinde birikintisi ve su serpintisi ile terk etmek için birilerini içinden geçip gittiğin sınırlı bir sokak_ geçerken okyanusa değip bıraktığı su tanesinin yoktur rengi ve hiç bir kıyıda bitmez deniz seheri her kıyıda başlar yeniden okyanus her yerinden nihayet yalnızlıkların sınırlı ses`i _balıkçı kuşunu kovalarken O kedi_ sığındığım O daimi sevgili`
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © iLkEsU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |