"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Pasif direnişi; kendileri bizzat şiddeti kullanmasalar bile şiddete maruz kalmayı göze alabilen toplulukların mücadele şekli diye tanımlıyorlar. Öte yandan bunları yazarken Malcom X'in özgürlük manifestosundaki "Öfkeni Kullan" ibaresini de göz ardı etmemek gerek. Bir şekilde itidali bulmalı. Bildiğim kadarıyla Gandhi'nini Güney Afrika hükümetine karşı, göçmenlere zulmedilmesine mani olmak için organize ettiği pasif direniş tam tefekkürlük bir durum. Büyük kitleler halinde sınırdan geçiş yasağını çiğneyerek dayatmacı ve zalim kanunu çiğnemeye teşvik ediyor halkı. Sayısız insan sınırda toplanıp ülkeye izinsiz girip tekrar terketmek suretiyle toplu şekilde bu kanunu çiğnediklerinden hapse atılıyor. Öyle bir noktaya geliyor ki bu eylem Güney Afrika hükümeti bu suçu işleyenleri hapishaneye tıka basa doldurduğu halde mahkumlara yer bulamaz duruma geliyor ve bu sebeple kanunu iptal etmek zorunda kalıyorlar. Bu eylemde hapse girmeyi göze alan binlerce insandan bahsediyoruz. Zaten kanunun getirdiği ve protesto edilen durum da hapis cezasıyla alakalı. Yine benzer eylemleri bu direniş işe yarayınca ülkesine davet edilip İepk üretimini tekeline almak için binlerce ipek dokuma ustasının bileklerini kesen İngiliz sömürgesine karşı da yapmışlardır. Tuz üretme yasağını delme de dahil buna. Fakat aynı birlik ruhunu, tutumunu bizler değil hapis cezasına dair, masum insanların katledilmesi karşısında dahi alamıyoruz. Evet sorunun kaynağında sistem/ler yatmakta. Ve bu kahrolası sistemler medya kolları vesilesiyle sürekli bizleri sistemi değil sistemin marazlarını parça parça görmeye sevkettiklerinden bunun farkına pek varamıyoruz. Ama sistemin değişmesi uzun soluklu bir durum gibi gözüküyor. Allah'ın sünnetullahına göre bu bizim ellerimizle yaptıklarımıza bağlanmıştır. (Rum41) Kendi ellerimizle yağtığımız yahut yapmadıklarımızdan dolayı yer yüzünde zuhur eden fesadı ortadan kaldırmak için yine elimizden geleni yapmadan ilahi bir yardım beklmeye hakkımız yok! Her ne kadar uzun soluklu olsa da elbette çözüm sistemin kurallarına göre ilerleyerek yapmacık iktidarcılık oyunlarıyla olmuyor. *Gandhi İngilizlerin tekeline almaya çalışıtğı tuz üretimi için yerli halka uygulanan tuz üretme yasağını deniz suyundan damıtarak elde ettiği tuzla sembolik olarak çiğniyor. Sonrasında bu bir sivil itaatsizliğe dönüşüyor. En azından şu günlerde Gandhi'nin yaptığının bir benzeri genelde insanlar, özelde müslümanlar tarafından yapılamaz mı? Yukarda bahsettiğim örneği kafamda Rasulullah'ın Hacerul Esved'in Kabe'ye yerleştirilmesi konusundaki anlaşmazlığa getirdiği çözümle ilişkilendiriyorum. Herkes şiltenin bir ucundan tutmalı değil mi? Yani madem ki ümmetten bir babayiğit (ülke) bunu tel başına yapamıyor, herkes bir ucundan vekil olarak tutulabilir. Bunu söylediğimizde uluslar arası bürokrasiden bihaber olduğumuzdan dem vuruluyor. Bürokrasinin canı cehenneme demeden cennete girebilecekmişiz gibi gözükmüyor! Bu devlet bazında olmasa da pek çok ülkeden İsral'in kendilerini öldürdüğü takdirde vatandaşı olduğu ülkelerle karşı karşıya gelmeyeceği zenginlikte, gurup gurup müslümanlar-insanlar toplanıp canlı kalkan olarak Gazze'ye Filistin'e yerleşseler/k eminim tesirli olur. Fakat bu eylem de adece zaman ve zulme dair bir çözüm değil tanpon niteliğinde kalıyor. Zira geçtiğimiz gün ailesiyle birlikte şehid olan Hamas Liderlerinden Dr. Rayyan evvelce de aynı tehdidi aldığında evinin çatısına çıkmış ve öğrencilerini de evine doldurmuş ve bu eylem etkili olmuş diye öğrendik. O zaman tesirli olan bu tutum şimdilerde gerçekleşmediyse bu; ümmetin ve Dünyanın daha bir vurdum duymaz olduğundandır diye düşünüyorum. Pakistan/İslamabad'daki Lal Medresesinde de büyük bir kıyım gerçekleştirildi ve biz seyirci kaldık. Meydanlara çıkıp slogan atmak sadece “Ben İbrahim'den yanayım, mazlumdan yanayım!” demekten öte geçmiyor. Fakat varlığımızı şahitlendirmek adına ve yaşanan zulümleri gündemde tutmak adına yine de önemsiyorum. Sonuçta bu da psikolojik bir savaş aracıdır. Örneğin daah evvel dile gitrdiğimiz Çeçen Komutan verilen tepkileri Rabbimizin tesirli kılması sonucunda şimdilik serbest bırakılmış ve Ruslara teslim edilmemiştir. Bu azımsanacak bir şey dğildir. Yalnız olayın bir de sakıncalı boyutu var ki bu da; eylemlerle yapabileceklerimizi had safhaya dek zorladığımız vesvesesine kapılıp gönül rahatlığıyla bunlar dışında farklı direniş yollarını aranıp zorlanması sekteye uğrayabiliyor. Farklı bir noktaysa hala eylem yapmanın bidat olduğunu iddia eden, inanan ve eylemlerle direnişin bir ucundan tutmaya çalışanları radikallikle itham eden müslümanlarla uğraşıyoruz. Yahu Hazreti İbrahim'in putları devirmesinden tutun, Abdullah İbn-i Mesud'un, Rasullah'ın sahabilerden talebiye Kabe meydanına çıkıp öldürülesiye dövülünceye kadar Kuran okuması, Hz. Bilal'in, Sümeyye'nin direnişi hepsi birer eylem, direniş değil midir?! Daha neyin tartışmasını yapıyoruz anlayamıyorum. Geçen bir vakit namazını cemaatle kılmak için camiye gittim, namazın akabinde imam kardeşimiz yarın şehir merkezinde bir eylem/yürüş olacağını, camilerden otobüs kalkacağını söyleyip, yaşanan zulümlere değinip, cemaati eyleme davet etti. En azından gurbet elde camilerimizin bu yönünün varlığı, buruk da olsa sevindirdi beni. Bir de Türkiye'deki düzenin din adamlarının tutumlarını düşününce bu tür olaylara dair nasıl canım yanıyor anlatamam! Bir şekilde eylemlerimize derinlik ve hacim kazandırmalıyız. Kuranî, peygamberî metodlar dahilinde yapabilirsek bunu kefilimiz Rabbimizdir zaten. Ben bu çerçevedeki direnişe dair hiçbir eylemin bir diğerine tercih edilmeden önemsenerek bir çok kanattan yapılması gerektiğine inanıyorum. Madem ki ibadetin az (da olsa) ama düzenli olanı makbul Rabbimiz katında, öyleyse eylemlerimiz de süreklilik arzetmeli. Herkes kendi dernek bünyesinde eylemcilik oynayınca haliyle kuşatıcı olunamıyor. Sonuçta Filistin ve diğer tüm zulümler bizim en asgari ortak paydamız olabilmeli direnişimizde. Ve bu yolda Selehaddin Eş Çakırgil ağbimizin yazısında değindiği gibi; aslolan -Zâhirî ölçülere göre, ‘yensek de, yenilsek de’; hep ‘haklı olmak ve kalmak’- olmalı ve direniş sistematik olarak devam etmeli. Rabbim bizi edilgenlikten kurtarsın! Bir şekilde Fiili duaların hakkını vermemiz gerek. Ve sanırım bu evvela Konya'da talim yapan İsrail savaş uçaklarına dair ve bu zihniyete dair olmalı. Yine Siyonist İsrail kan ve göz yaşından başka bir şey değilken utanmadan "İsrail Dostluk Grubu"na katılıp şimdi de kahramanlık taslayıp istifa eden zihniyete dair bir şeyler yapmalı! Ashab-ı Kehf'in direnişi gibi niteliğimizi niceliğe üstün kılsın Allah. Karanlıklarda söylenmekten çekinilen hakikatleri çatılardan haykırabileceğimiz günler için bu gün bir şeyler yapmalıyız! Bunu bize kolay kılsın! Bizler zaferle değil seferle sorumluyuz, ama zaten bunun hakkını verirsek Rabbimin sınamaları dışında “Zafer” bizimdir! Rabbimizin burada paylaşatıklarımız vesilesiyle, fiiliyata döktüklerimizi güzelleştirmesine ve tesirli kılmasına duacıyım. Rabbim bizlere İman'ın ahlakı olan “sadece” O'da güvenişimizle var olan gücümüzü farkedip hakkıyla hayra kullanmayı nasib etsin! Evrensel Özgürlük Manifestomuz: Lailaheillallah'ın gerektirdiği gibi Allah'dan başkasına boyun eymemek duasıyla! “Yeryüzüne ezilenler varis olacak!” Kasas 28/5
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Meryem Rabia Taşbilek, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |