..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Prensiplerden hoþlanmam. Önyargýlarý yeðlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Tarihe Yön Verenler > YETER ÖZHAL




8 Ocak 2009
Yavuz Sultan Selim ve Kürtler  
Kürtlerin Osmanlý'ya baðlanmasý olayý

YETER ÖZHAL


2) Kürt ve Türkmen aþiretleri gibi, güneyde yer alan Arap aþiretleri de yine kendi irâdeleriyle Osmanlý Devleti'ne iltihâk etmiþlerdir. Aralarýnda Ýbn-i Harkuþ, Ýbn-i Said, Benî Ýbrahim, Benî Sâyim, Benî Atâ aþiretleri, Safed ve Gazze þeyhleri ile Haleb ileri gelenlerinin bulunduðu seçkin bir temsilciler heyetinin Yavuz'a takdim ettikleri ve aslý Topkapý Sarayý’nda bulunan þu itâ'at mektubu çok manidardýr: “Bizler, canlarýmýz, mallarýmýz, iyâlimiz ve dinimizin emniyeti için size itaati arzuluyoruz. Ýslâmý tatbik ve adâleti te’sis için sizin hâkimiyetinizi zaruri görüyoruz


:BDAG:
Muhtelif fikir çevrelerinde Yavuz’un Kürtleri katliama tabi tuttuðu ve hatta onlar hakkýnda aðza alýnmayacak ifadelerle dolu olan bir dörtlüðü olduðu ileri sürülmektedir. Bu doðru mudur? Elbetteki bu iddianýn tam tersi doðrudur. Bunu þöyle açýklayabiliriz. Þöyleki, Yavuz olmasaydý, bugün Doðu Anadolu’daki ehl-i sünnet olan Kürtler, Þî’a’nýn tasallutu altýnda olurlardý. Osmanlý Devleti'nin Doðu Anadolu ile alakasý, XV. yüzyýla kadar uzanýr. Ancak bölgenin Osmanlý Devleti’ne ilhaký veya daha doðru bir tabirle iltihaký, 1514'de kazanýlan Çaldýran Zaferi’nden sonradýr.

Bilindiði gibi, Þah Ýsmail, Ýran'da kýsa bir zamanda Safevî Devletini kurmuþ ve Doðuda hem Osmanlý Devleti için ve hem de âlem-i Ýslâm'ýn birlik ve beraberliði için, hem siyasî ve hem de dinî açýdan tehlike arz eder hale gelmiþtir. Þehzâde Selim, bu iki yönlü tehlikeyi henüz Trabzon Sancakbeyi iken fark etmiþ ve babasýný Ýstanbul'da ikaz dahi eylemiþti. Fakat, II. Bâyezid, tedbir alamamanýn yanýnda, Þi’îlerin tahrikiyle çýkarýlan Þah Kulý isyanýný da önleyememiþti. Anadolu'yu Þiîleþtirme hedefini güden ve her geçen gün bu hedefine daha da yaklaþan Þah Ýsmail, bir türlü durdurulamýyordu.

Nihâyet Yavuz Sultân Selim Padiþah olunca, þuurlu âlim Ýbn-i Kemal'in de yerinde ikazlarýyla, hem Ýslâm birliðini bozan ve hem de Doðudaki Sünnî Kürt ve Türkmen aþiretlerini rahatsýz eden Safevî tehlikesini bertaraf etmeye azmetti. Allah'ýn yardýmýyla 1514 tarihinde kazanýlan Çaldýran Zaferi ile, Þah Ýsmail'in Anadolu üzerindeki siyasî ve dinî emellerine son verildi. Bu mühim zaferin kazanýlmasýnda tamamen Sünnî olan ve gazada Yavuz Selim'in yanýnda yer alan Sünnî Kürt ve Türkmen aþiret beylerinin de büyük rolü vardý. Anadolu'nun ve hatta Musul ve Kerkük civarýnýn da Osmanlý Devleti’ne katýlmasý gerekiyordu. Bu iþ nasýl yapýlmalýydý? Kýlýçla ve savaþ yoluyla bu mümkün deðildi. Zira bunlar da hem Müslüman ve hem de ehl-i sünnet vel-cemaat idiler. Bununla beraber, bu bölgenin kendi baþýna kalmasý, hem mahallî halkýn güvenliði açýsýndan tehlikeli ve hem de Osmanlý Devleti'nin de Müslüman bir ülke olmasý; Ýslâm'ýn kahramanca müdafaasýný yapan böyle bir devlete itaat etmenin siyasî ve hukukî açýdan bir farklýlýk meydana getirmeyeceði ve hem de Ýslâm birliðinin teþekkülü gibi gayelerle münferiden hareket edilemeyeceði ortadadýr.
Ýþte bu hakikatý idrâk eden Kürt ve Türkmen Beyleri, istimâlet ile yani kendi meyil ve arzularý ile, Osmanlý Devleti'ne itaat etmenin zaruretini anlamýþlardýr. Büyük âlim Ýdris-i Bitlisî tarafýndan Padiþah'a yapýlan telkinler neticesinde, Doðu ve Güneydoðu bölgesinin tamamý, bir iki ay içinde Osmanlý Devleti’ne iltihâk etmiþti.

Osmanlý Devleti'nin deðiþmeyen siyâsetinin kaynaðý ve dayandýðý hukukî temeli, Ýslâmiyetin getirdiði hükümlerdi. Osmanlý Devleti, Kur’ân, sünnet, icmâ’ ve kýyas yoluyla vaz’ edilen hukukî hükümler yanýnda, Ýslâm hukukunun müsaade ettiði ölçüde her mahallin örf ve âdetlerine de hürmet gösteriyordu. Bu sebeple, Osmanlý Devleti’ne tâbi’ olan bir Müslüman beylik, dâhilde ve hâriçte, farklý bir sistemle karþýlaþmýyordu. Mesela, Doðudaki Kürt ve Türkmen Aþiretleri, Osmanlý Devleti’ne iltihak etmekle bir þey kaybetmemiþlerdi; belki kazanmýþlardý. Ýþte Osmanlýya baðlýlýðýn sýrrý burada yatýyordu.

Daha önce de izah ettiðimiz gibi, Osmanlý Devleti sahip olduðu topraklar üzerinde, ýrka ve maddî sömürüye dayanan bir ayýrýma gitmiyordu. Zira topraklarýnýn dahilinde bulunan her yer dâr’ül-Ýslâm sayýlýyor ve bütün Müslüman ahali de bu ülkenin aslî vatandaþý kabul ediliyordu. Zaten Osmanlýyý Avrupa'dan ayýran en önemli hususiyet de buydu. Osmanlý topraklarýnda yaþayan insanlarýn arasýnda düþünülebilecek en önemli farklýlýklar, bazý örf âdetlere münhasýrdý. Rengi ve þekli farklý olsa da, bütün Müslüman Osmanlý ahalisi, yemede, içmede ve hatta giymede dahi ayný dinin esaslarýna tabi’ olduklarý için, aralarýnda ihtilafa vesile olacak ciddî bir þey mevcut deðildi. Mesela, Müslüman Türklerle Kürtler arasýnda mevcut olan bazý ufak ve önemsiz farklýlýklar dýþýnda, aralarýnda dinî, ahlakî, kültürel ve coðrafî çok büyük azamî müþterekler vardý. Bu sebeple de, Doðu Anadolu'nun siyasî, dinî, kültürel ve idarî bütünlüðünü bozmak ve parçalamak maksadýyla içerde ve dýþarýda yapýlan faaliyetlerin, bölge halký arasýnda müessir olmasý çok zordu.

Çaldýran Zaferini takip eden 1516 yýlýnda, Yavuz Sultân Selim, kendisine Doðu Anadolu'nun fethedilmesini tavsiye eden meþhur âlim ve tarihçi Ýdris-i Bitlisî'ye, Doðu ve Güneydoðu bölgelerinin Osmanlý Devleti'ne ilhâký için vazife veriyordu. Böylesine ehemmiyetli bir zamanda Ýslâm birliðinin zaruretine inanan baþta Bitlis Hâkimi Þerefüddin Bey, Hizan Meliki Emir Davud, Hýsn-ý Keyfâ Emiri Eyyubîlerden II. Halil, Ýmâdiye Hâkimi Sultân Hüseyin olmak üzere 25-30 tane Kürt beyi (ümerây-ý ekrâd), Osmanlý Devleti'ne itaat arzularýný padiþaha iletmiþlerdi. Þah Ýsmail'in Diyarbakýr muhasarasý için gönderdiði orduyu on bin kiþilik Ýdris-i Bitlisî kumandasýndaki gönüllü birliklerle hezimete uðratan ayný beyler, bu hâdiseden önce Þi’îlerin Diyarbekir'i muhasara altýna almalarý üzerine, Yavuz Sultân Selim'e tarihçe müsellem olan tarihî arîzayý, yardým talep etmek ve Osmanlý Devleti'ne itaat etmeden huzur bulamayacaklarýný ifade etmek gayesiyle göndermiþlerdir.

“Can ü gönülden Ýslâm Sultâný’na bî’at eyledik, Ýlhâdlarý zâhir olan Kýzýlbaþlar’dan teberri eyledik. Kýzýlbaþlarýn neþrettiði dalalet ve bid’atleri kaldýrdýk ve ehl-i sünnet mezhebi ve Þafi’î mezhebini icra eyledik. Ýslâm Sultâný’nýn namý ile þeref bulduk ve hutbelerde dört halifenin ismini yâda baþladýk. Cihada gayret gösterdik ve Ýslâm Padiþahý’nýn yollarýný bekledik.
Bu muhlis ve size itaat eden bendelere yardým edesiniz. Bizim beldelerimiz Kýzýlbaþ diyarýna yakýndýr, komþudur ve hatta karýþýktýr. Nice yýllar bu mülhidler, bizim evlerimizi yýkmýþlar ve bizimle savaþmýþlardýr. Sadece Ýslâm Sultâný’na muhabbet üzere olduðumuz için, bu inancý saf insanlarý o zâlimlerin zulümlerinden kurtarmayý merhametinizden bekliyoruz. Sizin inâyetleriniz olmazsa, biz kendi baþýmýza müstakil olarak bunlara karþý çýkamayýz. Zira Kürtler, ayrý ayrý kabile ve aþiret tarzýnda yaþamaktadýrlar. Sadece Allah'ý bir bilip Muhammed ümmeti olduðumuzda ittifak halindeyiz. Diðer hususlarda birbirimize uymamýz mümkün deðildir. Sünnetullah bizde böyle cârî olmuþdur.”

Bu mektûb üzerine Konya Beylerbeyisi Hüsrev Paþa kumandasýnda ve Ýdris-i Bitlisî'nin manevî yardýmlarýyla toplanan on bin kiþilik gönüllüler ordusu, Þah Ýsmail'in Diyarbekir'i muhasara altýna alan ordularýný tarumâr eylemiþtir. XX. asrýn Ýdris-i Bitlisî'si olan Bediüzzaman 1910'larda Osmanlý Devleti'ne karþý isyan etmek isteyen Kürt aþiret reislerine hitaben diyor:

“Altý yüz seneden beri tevhid bayraðýný umum âleme karþý yücelten ve millî âdetlerini terk ederek ihtiyarlanan bizim þanlý Türk pederlerimize, kuvvet ve cesaretimizi hediye edelim. Ona bedel, onlarýn akýl ve ma’rifetinden istifade edeceðiz ve asaletimizi de göstereceðiz. Elhâsýl, Türkler bizim aklýmýz, biz onlarýn kuvveti; hep beraber bir iyi insan oluruz. Dik baþlýlýk etmeyeceðiz ve kendi baþýna hareket yapmayacaðýz. Bu azmimizle baþka milletlere ibret dersi vereceðiz. Ýyi evlâd böyle olur... Ýttifakta kuvvet var, ittihâdda hayat var, uhuvvette saadet var, hükümete itaatte selâmet var. Ýttihâdýn saðlam ipine ve muhabbet þeridine sarýlmak zaruridir.”
Diyarbekir'in Safevî Devleti'nden alýnmasýndan sonra Kürt Beyleri arasýndaki gayretlerini sürdüren büyük âlim Ýdris-i Bitlisî, bu faaliyetlerinin neticesinde kýsa zamanda Doðu ve Güneydoðudaki Kürt ve Türkmen Beylerinin Osmanlý Devleti'ne itaatlerini temin eylemiþtir.

Ýdris-i Bitlisî vasýtasýyla Doðu ve Güneydoðu Anadolu bölgelerinin kýsa bir zaman içinde ve hem de yerli beðlerin istek ve arzularýyla Osmanlý Devleti'ne ilhak edildiðinin haberini alan Yavuz Sultân Selim, bu büyük âlimi taltif etmek üzere kendisine bir ferman gönderir. Mektubunun baþýnda Diyarbekir Vilâyeti’nin sulh ile ve istimâlet yolu ile fethine vesile olduðu için Ýdris-i Bitlisî'ye teþekkür eder. Sonra da manevi takdirleri yanýnda ona gönderdiði bazý maddî hediyeleri zikreder. Osmanlý Devleti'ne kendi arzularýyla tâbi olan beylerin ve bunlara baðlý olan sancaklarýn mikdarlarýný ve tahrîrî bilgileri hazýrlamasýný emreder. Diyarbekir Beylerbeyi Býyýklý Mehmed Paþa'ya beyaz hükm-i þerifler gönderdiðini ve Osmanlý Devleti'ne bundan sonra da tâbi olacak olan bey olursa, gönderilen tuðralý beyaz kâðýtlar kullanýlarak onlara berâtlarýnýn yazýlmasýný emreder. Yani bugünün vilâyetleri ve hatta devletleri, kendi arzu ve istekleriyle ve hem de birer mektup ile Osmanlý Devleti'ne baðlanmaktadýr. Devlete baðlanan beyler arasýnda ihtilaf ve ihtilal vuku bulmamasý için gereken tedbirlerin alýnmasýný ve in’âm ve ihsanlarýn da ona göre yapýlmasýný ister.

Mektubun sonuna doðru, Anadolu'yu Þi’îleþtirmek isteyen Þah Ýsmail'in kendisine elçiler gönderdiðini, bin bir türlü yaðcýlýklar yapýp sulh istediðini, ancak onun sözlerine ve ýslah olduðuna inanýlmamasý icab ettiðini belirterek gerekli tedbirlerin ihmal edilmemesini emretmektedir.

Bu gayretlerin neticesinde, yýllar sürecek harplerle elde edilemeyecek zaferlere ulaþýldý. Þark diye adlandýrabileceðimiz ve bugün Doðu Anadolu, Güneydoðu Anadolu, Musul ve Kerkük'den itibâren Kuzey Irak ve Haleb'i de içine alan Kuzey Suriye bölgelerinde yaþayan çok sayýda Arap, Türkmen ve Kürt aþiretleri Osmanlý Devleti'ne iltihâk eylemiþtir. Bu iltihâklardan bazýlarýný beraber görelim:

1) Kürt ve Türkmen beylerinden istimâlet ile kendi meyil ve arzularý ile itaat eden 25'den fazla aþiretten ve reislerinden bazýlarý þunlardýr: Bitlis Hâkimi Emir Þerefüddin; Hizan Meliki Emir Davud; Hýsn-ý Keyfâ Emîri Melik Halid; Ýmadiye Hâkimi Sultân Hüseyin; Cezire Hâkimi Þah Ali Bey; Çemiþgezek Hâkimi Melik Halil; Pertek Hâkimi Kasým Bey.... Ayrýca Suran, Urmiye, Atak, Cizre, Eðil, Garzan, Palu, Siirt, Meyyafarakin, Sason, Sincar, Çermik, Malatya, Urfa, Besni, Harput, Mardin ve benzeri yerlerdeki aþiretler de arka arkaya Osmanlý Devleti'ne iltihâk etmiþlerdir.

2) Kürt ve Türkmen aþiretleri gibi, güneyde yer alan Arap aþiretleri de yine kendi irâdeleriyle Osmanlý Devleti'ne iltihâk etmiþlerdir. Aralarýnda Ýbn-i Harkuþ, Ýbn-i Said, Benî Ýbrahim, Benî Sâyim, Benî Atâ aþiretleri, Safed ve Gazze þeyhleri ile Haleb ileri gelenlerinin bulunduðu seçkin bir temsilciler heyetinin Yavuz'a takdim ettikleri ve aslý Topkapý Sarayý’nda bulunan þu itâ'at mektubu çok manidardýr:
“Bizler, canlarýmýz, mallarýmýz, iyâlimiz ve dinimizin emniyeti için size itaati arzuluyoruz. Ýslâmý tatbik ve adâleti te’sis için sizin hâkimiyetinizi zaruri görüyoruz “.[1]

Yavuz Sultân Selim ve Kürtler konusunda ileri sürülen önemli fikirlerden biri de Yavuz Sultan Selim’in Doðuda baðýmsýz bazý küçük Kürt devletlerine müsaade ettiði ve asýrlarca bu devletlerin varlýðýný sürdürdüðü iddiasýdýr. Bu konuyu da önce Osmanlý Devleti’nin Doðuda kurduðu idare tarzý nasýldý onu kýsaca açýkladýktan sonra, bu iddialarýn doðru olup olmadýðýna iþaret edelim. Esasen bu iddialarýn da Osmanlý Devlet teþkilâtýný bilmemekten ve konu ile ilgili bazý belgeleri yanlýþ yorumlamaktan kaynaklandýðýný hemen burada iþaret edelim.

Bilindiði gibi, Osmanlý Devleti'nin idarî yapýsýnýn temelini kaza, sancak ve eyâletler teþkil ediyordu. Ancak Osmanlý Devleti, bugünün Amerika’sý gibi, mutlak bir merkeziyetçilikten tamamýyla uzak bir anlayýþa sahipti ve idaresi altýna aldýðý bölge ve cemiyetleri, çeþitli özelliklerine göre farklý idare tarzlarýna tabi tutuyordu. Yani eyalet ve sancaklarýn Ýstanbul'a olan baðlarýnda ayrý ayrý statüler söz konusuydu. Ýþte Osmanlý Devleti, Çaldýran Zaferi’nden sonra Doðu Anadolu'da Diyarbekir merkez kabul edilerek Musul, Bitlis, Mardin ve Harput da dahil olmak üzere bütün Doðu Anadolu'da gayet geniþ bir eyâlet meydana getirmiþti. Kanunî Süleyman devrinde yeni bir düzenleme yapýlarak Van'da ayrý bir eyâlet daha teþkil olundu.

Doðu Anadolu'daki sancaklarý, idare tarzý açýsýndan, her iki eyâlette de, üç ana guruba ayýrmak mümkündü. Bunlarý kýsaca özetlemekte yarar görüyoruz.
Birinci gurup, klasik Osmanlý Sancaklarý þeklindeydi. Yani Osmanlý Devleti'nin diðer bölgelerinde tatbik edilen idare usulü burada da cari idi. Sancakbeyleri doðrudan merkezden tayin olunurlardý ve herhangi bir imtiyaza sahip deðillerdi. Bu sancaklar týmar sistemine dahildi. Diyarbekir ve Van eyaletlerindeki bu tür sancaklar, umumiyetle aþiret yapýsý kuvvetli olmayan yerlerde teþkil edilmiþtir. Diyarbekir Eyâleti'nde merkez Amid, Harput, Hasankeyf, Akçakale, Sincar, Zaho, Ergani ve Çemiþkezek sancaklarý ile Van Eyaleti’ndeki Erciþ ve Adilcevaz sancaklarý, bu tür sancaklarýn baþlýca örneklerini teþkil ederdi.

Ýkinci gurup, Yurtluk ve Ocaklýk tarzýndaki sancaklardýr. Fetih esnasýnda bazý beylere hizmet ve itaatleri karþýlýðýnda, devamlý olarak sancak ve has þeklinde tevcih edilmiþtir. Bunlara Ekrâd Sancaklarý da denir. Hatta Kürdistan Eyâleti sancaklarý da denmektedir. Bunlar klasik Osmanlý sancaklarýndan farklýdýrlar. Zira sancaklarýn idaresi genellikle bölgeye eskiden beri hâkim ola-gelen nüfuzlu, eski mahallî beyler ve hânedanlara terk edilmiþtir. Hayat boyu sancakbeyi olan bu idareciler vefat ettiðinde, yerlerine oðullarý veya diðer yakýnlarýndan biri geçmektedir. Devlete ihânet ettikleri takdirde deðiþtirilebilmektedirler. Seferde Beylerbeyi’nin hizmetine girmekle mükelleftirler ve bu memleketlere merkezden kadý tayin edilir. Arâzîleri týmar nizâmýna tabidir. Ýmtiyazlý sancaklar da diyebileceðimiz bu sancaklardan Diyarbekir Eyaleti’ne baðlý 13 ve Van Eyaletine baðlý olarak da 9 adet mevcut idi. Çermik, Pertek, Kulp, Mihrani, Siirt ve Atak Diyarbekir'e baðlý bu tür sancaklardandýrlar. Müküs ve Bargiri de Van'a baðlý bu tür sancaklardandýrlar.

Üçüncü gurup ise, Hükümet adý verilen sancaklardýr. Bunlarýn idâresi, fetih esnâsýnda gösterdikleri hizmetlerden dolayý tamamen yerli beylere terkedilmiþtir. Sancakbeylerinin tayinine merkezî idare asla karýþmaz ve ellerine verilen ahidnâmeler gereðince, bunlar azl ve nasb edilemezler. Arâzîsinde týmar nizâmý cari deðildir. Dahilde tamamen müstakil olan bu bölgeler, hariçte yani askeri ve siyasi alanda bölgedeki Osmanlý beylerbeyine tabidirler. Diyarbekir eyâletinde Hazzo, Cizre, Eðil, Tercil, Palu ve Genç sancaklarý; Van Eyaletinde ise, Bitlis, Hizan, Hakkari ve Mahmûdi sancaklarý bu mahiyette Osmanlý Sancaklarýdýr. Yani bunlar, baðýmsýz birer devlet tarzýnda deðil, sadece icranýn baþý olan beyin tayini ile arazinin statüsünün tesbitinde müstakil yetkilerle donatýlmýþlardýr. Zaten toprak itibariyle de, Diyarbekir veya Van Eyâletinin içine serpiþtirilmiþlerdir.

Kýsaca özetlediðimiz bu sistem, daha ziyade Doðu Anadolu’da’da uygulana gelmiþtir. Sebebi bu bölgede daha önce müstakil veya Ýran’a baðlý beylerin fetih esnasýnda Osmanlý Devleti'ne sadakat göstermeleri ve en önemlisi de, hem itikadî açýdan ve hem de amelî açýdan, Osmanlý Devleti ile aralarýnda herhangi bir farkýn bulunmamasýdýr. Baþlangýçta hizmet ve sadakat karþýlýðý verilen bu sancaklarýn durumu, daha sonra ailelerin tasarrufuna býrakýlmýþ ve Tanzîmât dönemine yani 1840'lara kadar bu hal aynen devam etmiþtir.[2]



[1] Koca Müverrih, Bedâyi‘, c. II, vrk. 452/a-b; Âli, Künh’ül-Ahbâr, Es’ad Efendi, nr. 2162, vrk. 249/a-251/a; Solakzâde, sh. 378-383; Topkapý Sarayý Müzesi Arþivi, nr. 11634/26; E. 1019; Anonim Tarih, Süleymaniye Kütp. Esad Efendi, nr. 2362, vrk. 112/a-113/a; Uzunçarþýlý, Osmanlý Tarihi, c. II, sh. 273 vd; Bediüzzaman Said Nursi, Nutuk (Osm.), sh. 20; Kodaman, Bayram, Sultân II. Abdülhamid Devri Doðu Anadolu Politikasý, Ankara 1987, sh. 8 vd: Akgündüz, Güneydoðu Meselesi ve Çözüm Yollarý, Ýstanbul 1996, sh. 30 vd; Osmanlý Kanunnâmeleri, c. III (Diyarbekir Eyâleti Kanunnâmeleri), sh. 197-213.

[2] Koca Müverrih, Bedâyi‘, c. II, vrk. 452/a-b; Âli, Künh’ül-Ahbâr, Es’ad Efendi, nr. 2162, vrk. 249/a-251/a; Solakzâde, sh. 378-383; Topkapý Sarayý Müzesi Arþivi, nr. 11634/26; E. 1019; Anonim Tarih, Süleymaniye Kütp. Esad Efendi, nr. 2362, vrk. 112/a-113/a; Uzunçarþýlý, Osmanlý Tarihi, c.II, sh. 273 vd; Bediüzzaman Said Nursi, Nutuk (Osm.), sh. 20; Kodaman, Sultân II. Abdülhamid Devri Doðu Anadolu Politikasý, sh. 12 vd: Akgündüz, Güneydoðu Meselesi ve Çözüm Yollarý, sh. 40 vd; Osmanlý Kanunnâmeleri, c. III (Diyarbekir Eyâleti Kanunnâmeleri), sh. 213 vd.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihe yön verenler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Selahattin Eyyubi Türk Mü,kürt Mü?

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ayna Dünyalar
Yeni Dünya Düzeni 'Novus Ordo Seclorum'
Suikast ve Ýntihar
Türk Adý,soyu ve Manasý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zamanýn Boþluklarý [Þiir]
Yokluðun [Þiir]
Kendime Mektup! [Þiir]
Hayýr Desende [Þiir]
Git, Ama... [Þiir]
Unutamýyorum [Þiir]
Dar Sokaklar [Þiir]
Ahhhhhh,yalancý Yarim! [Þiir]
Unuttum [Þiir]
Sinsi Bir Kýþ [Þiir]


YETER ÖZHAL kimdir?

Yazmak yaþam biçimim, çizmek ise suskunluðumun çaresi.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmiyorum, sadece okuyorum.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © YETER ÖZHAL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.