..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Mustafa Mert




13 Kasım 2009
Yere Düşen Tek Terlik  
Mustafa Mert
Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir işçinin hayatından kısa bir kesit.


:BDHH:
Dün Gece eve dönerken ilimizin maddi durumu zayıf olanların yaşadığı semtte yol üstünde 6-7 yaşlarında bir kız çocuğuna ait bir terlik gördüm.İzninizle bu terliğin neden ve nasıl orada olduğunun öyküsünü anlatayım sizlere;
Adam aylığını aldı,tamı tamına 303.900.000 TL.2004 yılında ilk altı ay için tespit edilen asgari ücret.Sağolsunlar 240 milyondan 303 milyon 900 bin TL ye çıkarmışlardı,ama yine de aylıktan hiçbir kuruş ayın sonunu görmüyordu.Önce ev sahibinin pastanesine gitti.Kasa da oturan,oturdukça göbeği büyümüş,gözleri çökmüş,gözlüklü ev sahibine selam verip geçen ay 100 milyondan 120 milyona çıkan kirayı ödedi.Teşekkür edip hemen oradan ayrıldı,kalması çay kahve ikram edilmesi içinde zaten kimse bir şey dememişti.Mahalle bakkalına gitti.Bakkal da onun aylık aldığı günü biliyor,dört gözle bekliyordu.Borcu hesaplattı.95 milyon olduğunu duyunca duraladı kızı spor ayakkabı diye tutturmuştu,maaşımı alınca alırız demiş geçiştirmişti ama kızı bunu unutmamış sabah spor ayakkabıyı tekrar anımsatmıştı.Zor beğenen kızına en az 40 milyonluk ayakkabı alabileceğini hesaplıyordu.Ama marketin hesabını 80 milyon olarak düşünmüştü.Bu 95 milyon hesabı bozuyordu,evdeki hesap daha çarşıya çıkmadan uymadı diye aklından geçirdi,bakkala
-Bu ay 80 verip kalanı gelecek aya ertelesek olmaz mı?Bizim kız...
bakkal kesin kararlı ve sert bir tonda
-olamaz abi,imkansız.Biliyorsun karşı köşeye büyük süpermarket açıldı,işlerimiz zaten iyice düştü,sigara bile satamıyoruz.Oradan sigarayı kredi kartı ile alıyorlar,diğer mallarda da onların satış fiyatı bizim toptan alış fiyatımızdan ucuz.Vatandaş oradan alışveriş etmekte haklı ama ben hızla iflasa doğru gidiyorum.Borçlarımı öteleye öteleye uçurumun kenarına geldim.Sattığımın yerine yenisini alacak param da yok kredimde yok.Bak dükkan iyice boşaldı.Bir de veresiyelerimi tahsil edemezsem,yarına kalmaz batarım.
Bir dokun bin ah işit diye düşündü adam.
-Tamam al bakalım hepsini dedi.
Ama yüreğine derin bir sızı oturdu.Eve doğru yürümeye başladı.Ne olurdu asgari ücret hükümetin istediği gibi 340 milyon lira olsaydı?İşçisinin alacağı 40 milyon patronu batıracak mıydı?Hem bu nasıl hükümetti işverenlere istediği asgari ücreti bile kabul ettiremiyordu,nasıl vergi alacaktı?İşverenler 304 milyona bile itiraz etmiş hükümette artan sigorta yükünü karşılamayı üstlenmişti vay be ne hükümet! Vatandaş aç sesi çıkmıyor,ama patron hem karnı tok hem sırtı pak hem de hep yakınıyor,ağlıyor ama sağolsun devlet büyüklerimizde susan makul vatandaşı değil de ağlayan cazgır patronu tatmin ediyorlar.İnşallah canım kızıma 25 milyona güzel bir ayakkabı bulurum diye düşünüyor,boşa koyuyor dolmuyor,doluya koyuyor almıyordu.
-Karadeniz’de gemilerin mi battı?
Adam birden irkildi,arkasına döndü ve ensesine şaplak indirenin Halim öğretmen olduğunu görünce rahatladı.Birden aklına ondan 15 milyon borç istemek geldi ama hemen vazgeçti.Çünkü Öğretmen ona borç verirdi vermesine ama kendisi ay sonunu getiremezdi.
-Bizim kıza ucuz spor ayakkabı nerede bulabilirim diye düşünüyordum,hocam dedi.
-Hiç boş yere düşünme bulamazsın,bulsan da beğendiremezsin.Televizyonlarda reklamlarda izlediği ayakkabılardan başkasına zor razı olur,o reklamlar bin bir hile ile çocukları yetişkinleri çılgınca tüketime yöneltiyor,ya hiç seyretmeyeceksin ya da bilinçli olup arada kitap ve gazete de okuyacaksın.
-Gazeteleri işyerinde bazen okuyorum da hocam anlamadığım bir şey var!Küreselleşme nedir?
-Bilmiyor musun gerçekten?
-Ben ilkokulu ancak bitirdim,ne anlarım küreselleşme nedir diye,ama merak ettim,her önemli olayda bu küreselleşme ortaya çıkıyor.
-Küreselleşme aslında dünyanın her yerinde yaşayan her insanın mutlu olması,yoksulluğun kökünün kazınması demek,ama maalesef bunu böyle düşünen birkaç tane saf insan var.Senin okuduğun küreselleşme bize yutturulan küreselleşme.O da şu demek;Amerikan İngiliz veya başka zengin ülkelerin büyük şirketlerinin dünyanın her yerinde at oynatması,yani televizyonları,gazeteleri,hatta hükümetleri ele geçirip onlarla ortaklaşa bütün fakir ülkelerindeki yaşayanları soyup soğana çevirmeleridir.
-Bunlar biraz politik konular galiba,bana göre değil benim başımı belaya sokar.
-Ah şu korku,cahillik bunlar bizim en büyük düşmanımız.Eğitim şart ama nerdeee?
Haydi kal sağlıcakla,benden istediğin bir şey var mı?
-Yok sağol!
Eve geldi.Karısı kızı giyinmişler çarşıya gitmeye hazırdılar,kızı hemen kucağına atılıp babacığım ayakkabı dedi.Hayır diyemedi,gönülsüz bir tamam çıktı ağzından.Nasıl anlatacaktı ki küreselleşme, parasızlık zaten kendisi de anlamıyordu.Bildiği bir şey her yerde sıkı sıkı pazarlık edip ayın sonunu getirmekti,köyden sık sık erzaklar gelmese,karısı da tutumlu biri olmasa idi nasıl geçinirdi?Neden kızına ayakkabı almak bir şölen değil de bir kabustu?Neden herkes bir yolunu bulup da köşeyi dönüyordu da o yarı aç yarı tok geziyordu?Aklı ermiyordu,aslında aklının ermediği neden insanların başkalarının haklarına tecavüz etmeyi gururlarına yedirebilmeleriydi.
Çalıştığı işyeri sahibi ona işe gidip gelmesi için bir motorsiklet tahsis etmişti.Benzin parasını patron veriyordu.Ama o özel işleri için motoru kullandığı zaman benzini kendisi ödüyordu.Hayatı boyunca taviz vermediği tek şey dürüstlüğü olmuştu.Motorsiklete binip G... semtine geldiler.Burası garibanlarında bir şeyler alabileceği, her türlü ucuz malın bulunduğu nadir semtlerden biriydi.Uzunca bir gezintiden yaklaşık on-on beş işyerini gezdikten sonra en sonunda raflarda değil de sepet şeklindeki tezgahlarda dağınık olarak sergilenen ayakkabıların bulunduğu bir dükkana girdiler. Kızı henüz hiçbir ayakkabıyı beğenmemişti.Ama mucize gibi bir şey oldu,üzerinde 25 milyon yazan tezgahtan bir ayakkabıyı göstererek baba bunu alalım dedi.Birkaç denemeden sonra ayağına uygun olanını buldular,kasaya yöneldiler.Kasadaki bıyıksız uzun boylu ince sesli,boş bakışlı kasiyer bu ayakkabı 50 milyon dedi.
-25 milyon yazan yerden aldık.elemanınıza sorun?
-25 milyonluklara karışmış!Hadi yanlışlık olduğu için size 40 milyon yapalım.
-Ama sadece 25 milyonum var.Başka param yok!
-40 milyondan aşağı olmaz.Sırada bekleyenler var ! Hadi çabuk olalım!
-Bak genç arkadaşım,40 çok o kadar veremem,ben asgari ücretle geçinmeye çalışan gariban bir işçiyim.En fazla 25 milyon verebilirim,yoksa ay sonunda aç kalırız.
-Banane kardeşim senin maaşını ben mi veriyorum?Beni ilgilendirmez ya 40 milyonu ver ya da güle güle!
-Gel şunu 25 yap bak şu 25 milyonluk sepetten aldık.
-S.git ulan sırada bekleyenler var.Seninle mi uğraşacağız?
-Ayıp,ayıp!Esnaflık ölmüş,insanlık ölmüş,bacak kadar çocuğun konuştuğu lafa bak!Terbiyesiz,utanmaz …
Az kalsın hiç yapmadığı bir şeyi yapacak,kasiyere bir tokat atacaktı,karısı elini tutup dışarı çekti.Titriyordu.
Kızı ve karısı da adamın halini görünce ses çıkarmadılar.Motora binildi.Eve doğru yola çıkıldı.Tam terliğin düştüğü yerde motorun önüne bir kara kedi çıktı.Ani bir fren, neyse kedide kurtuldu onlar da.Ama terliğin teki düştü.Çocuk dahil kimse farkına varmadı.Eve geldiler, çocuk terliğin düştüğünü anladı.Ayakkabı da alınmamıştı, hiç sesini çıkarmadan içeri girdi ve ağlamaya başladı.







Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Motorsiklet Çilesi
Ablak Yüzlü
İddia
Saf Gerçek

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Plajda Bir Gün
Deniz Sevdası
Üçkapılar'da Çay İçmek
Mektup
Parkta Otururken
Çevre Koruma ve Biz Türkler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Erol Toy İmparator Üzerine [Deneme]
Toprak Acıkınca - Erol Toy Üzerine [Deneme]
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar Üzerine [Deneme]
Zulümname Üzerine [Deneme]
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler - 2 [Deneme]
Darwin ve Beagle Serüveni Üzerine [Deneme]
Tutunamayanlar Üzerine [Deneme]
Günlük Koşuşturmaca da Edebiyat [Deneme]
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler [Deneme]
Kıvılcım [Deneme]


Mustafa Mert kimdir?

Antalya'da doğup,büyüdüm. Çocukluğum ve gençliğim futbol topunun peşinde koşmakla geçti. 26 Yaşındayken son oynadığım futbol takımının kaptanı,başkanı ve sponsoru olan kişiyle tartıştıktan sonra futbolu kesin olarak bıraktım. Jose Mauro De Vasconcelos'un Güneşi uyandıralım ve Şeker Portakalı,Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık,Paulo Coelho'nun Simyacı kitapları gibi o dönemin çok satanları ile birlikte Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını da okuyunca edebiyet'a ilgim bir tutku haline geldi. Çetin altan'ın yazdığı ilk öykü kitabını okuyana kadar,kendimi sadece tutkulu bir okuyucu olarak görüyor,yazarlığa yeteneğim olmadığını düşünüyordum. Çetin Altan'ın ilk yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki fark bende yazarlığın geliştirilebileceği duygusunu uyandırdı. Ancak evli ve çocuklu olduğumdan eve ekmek gitmeliydi. Bu nedenle sadece yazarak geçinmeye çalışmayı deneyecek cesaretim olmadı. Hem çalışıp,hem de fırsat buldukça yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Vedat Türkali,Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Jose Mauro De Vasconcelos,Emile Zola,Sait Faik Abasıyanık,Orhan Veli Kanık,Nazım Hikmet,Ümit Zileli,Erol Manisalı,Tahsin Yücel


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.