Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Nereye gidiyor ayaklarım? İstikametim dosdoğru… Fakat önüme çıkan yanılgıları, avuçlarıma taşıyan da ne? Aldanışlar ve çırpınışlar. Bazen baktığını görememek, körlüğün en acınası halidir ve düştüğünde, dizlerinden akan "kan rengi" siyahtır. Zifiri siyah! Aşkını gönlüme bırakıp gittiğinde, gözbebeğindeki siyah esir almıştı beni. Bu yüzdendir kendimi, deniz gözlerinin dalgalarında kaybetmem. Bu yüzdendir körlüğüm. Bu yüzdendir lâl oluşum. Yüreğimden akıp gidenler bir kalemin ucundan süzülüyor şimdi. Sayfalar dertlerimi bağrına çeken, sabır yarenliği sıfatında gönlüme bir bir düşmekte. Sensiz denizler geçiyorum. Mavi, titrek, alev geceler… Mum gemilerinde. Hani gelecektin? Ben kendimi unutmadan, seninle yürüyecektik sakince, hiç koşuşturmadan! Yağmur acelesiz, ipeksi ve usul usul düşerken, gökkubbe’den yerküre’ye… Yemyeşil bir fon’da yalnız ikimiz… İkimiz sarmaşık inadıyla yürüyecektik varacağımız son noktaya kadar. Söz vermiştik. Bu AŞK’ın mayası beklemelere SABIR, verilen sözlere YEMİN, vuslatımızdan EMİN diyerek yoğrulmuştu. Ve “kor” gibi yanan yüreğimizde pişmeye bırakmıştık bu sevdayı. Yüreğim, halen ılgıt ılgıt yanmakta ey sevgili! Bu yapa-yalnız koşuşturmacalar kanatsa da her düştüğümde ellerimi, dizlerimi… Sabır, yemin’imize taşıyor gönlümü ve daha “emin” bir şekilde yürüyorum, sensizlikte “seni” bulmak ümitlerime. Bir parça gam, bir parça keder, hasretliği bahane edip… Sitem çadırları kurdular, geçtiğim güzergâhlara. Gözyaşlarımı katıp zehir yayıklarına, isyan ayranları ikram ettiler bana. Elimin tersiyle geri çevirip riyakâr tesellileri, attıkları gizli kahkahaların da bıraktım onları. Sıyrılıp sahte gölgeliklerinden, ben güneş’i simgeleyen aydınlığına vardım. Gönlünü taşıyan kalbim, alev alev yanan AŞK ateşinin acısını göze almalıydı. Öyle ya sevdamı pişirmekteydim, buhârîden yayılanları sana göndermekteydim. Duyumsuyor musun? Sana, beni hatırlatıyor mu? Kapıları “kim o” demeden açabilecek miyim? Ah deli âşık! Vakti mi şimdi yine? Seni derin derin düşünmenin. Her defasın da böyle olmuyor mu sanki? Hasretinden yanıp, kalbimden sızanlar… Tekrar yüreğimin orta yerinde, tozu dumana katmıyor mu sanki? Öyleyse gözyaşlarımla dindiremediğim yerlere, nisan yağmuru ol sevgilim! Geleceksin biliyorum! Yürürken sana doğru yollarda…”Sabır” toprağında, “yemin” damlalarıyla, “emin” çiçekleri büyütüyorum. Tüm mevsimlerde rengârenk açmaktalar. Ve seni… Seni çok seviyorum. Bedia Belkıs BALCILAR { 8/Mart/2004/ p.tesi}
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BEDİA BELKIS BALCILAR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |