Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Yolun öte yakasına geçiyormuşum fark etmedim, ıslak zeminde kayan bir fren sesi. Şoför el kol hareketleri içerisinde yanındakine sürekli beni işaret etmekteydi. Açılan camdan dışarı bir baş sarktı. Bağırırken büzülen ağzındaki ağır makyaj ıslanmış, kandamlaları gibi hızlanan yağmur akıntısına karışmaktaydı. Aldırmadım, duymadım söylediklerini. İltifat edecek hali yoktu ya! Bu kez uzaklaşan araçtan aynı baş, orta parmağını kaldırmış sallamaktaydı ortalık yere. Patladım ben de “Haydi oradan isterik cadı sende. Dikleşerek sallananlarla bozmuşsun kafayı!” Limandan tanıdık birkaç gölge gülüşüyormuş bana. Çektiği ağlarda kum gibi kaynayan hamsilere bakarken ki o tiz kahkaha boğuyordu ortalığı. “ Patron, sen ha!” dedim. “ Kim olacak, ben ya! Ne o, görmeyeli düz yolda yürümeyi de unutmuşsun sen” Omuz silkerek, “ Dalgınlık işte!” Kahkaha krizleriyle törpülenen dili konuşmasını büsbütün anlaşılmaz kılıyordu. Böğürtüler arasındaki sayıklamasıyla deminki kadına ne kadarda benzemişti. Karanlık çoktan çökmüş, sokak lambasının pusu delerek geçen şavkı patronun kel kafasında ışımıştı. “ Bekâr admııın hi hi hiii ..şi olmaz. Hadi yolun sonundaki hi hi hii, kahvede sıcak bir şeyler içelim.” Yanında ki diğer ikisini tanımıyordum. Mazota bulaşmış pantolonlara bakılırsa balıkçı olmalılar. Bir bardak çay içmeden katiyen bırakmazdı beni. Ayaküstü konuşmaktan usanmaz yoldan gelip geçene aldırmadan saatlerce sürerdi konuşması. Hiç değilse kahvede eşe dosta denk gelirde onlara havale ederdim şu ukala küfesini. Kahvedeydik. Tavşankanı çaylar çoktan gelmişti masaya. Belden boğuk, enlemesine yaldızlı, üzerinde dumanlar, tam dört bardak çay. Dairevi hareketlerle şıngırtılar arasında döndürülen kaşıklara bakmaktan benim de bir an başım döndü. Patron zor anlaşılır konuşmasıyla “ Fırtınaya tutulan taka, sulara bata çıka zor ulaşmıştı limana. Adamlar korkmuş bir kere dinler mi artık hiç seni! Karayı görünce topukladılar hepsi de. Bir ben kaldım gemide. Hi hi hii şu bizim…” İtiraz eden bir çalışanın cılız sesi keser sözünü, “ Yapma ama be patron! Fareler bile can havliyle halatların üzerinden kaçmaya çalışmıyor muydu karaya doğru? Eliyle boyunu göstererek, “ Allah inandırsın nah işte tam şu kadardılar hepsi de vallahi,”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Aydın Akdeniz, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |