Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe |
|
||||||||||
|
Kalkıp biraz daha yürüyorum ve karnımın acıktığını farkettiğimde küçük bir lokantaya girip menüde bulunan en hoş isimli yemeği istiyorum. Önüme görüntüsü hoş bir yemek geliyor ve tadına bakıyorum. Oldukça lezzetli. Orada bulunan bir gence bu yemeğin ingilizcesini soruyorum ve şunu anlıyorum ki 'hollandez soslu kuşkonmaz' yemişim. . . . İki hafta sonra, artık iyice Paris'e alıştım. Eskilerden arındım, hatta dün gidip saçımı kestirdim. Bugün kurs yok ve günlerden cuma. Uzun zamandır ne maillerime bakıyorum ne de insanların bana ulaşabileceği bir telefon numararm var. İki haftadır sadece kendime aidim. Rahatsız mıyım? Hayır. Ama belki, artık hayata dönmenin zamanı gelmiştir. Bilgisayarı alıp yatağa yatıyorum ve maillerime bakmak için messenger'ıma giriyorum. Bir sürü mailim var. Bir kaç tanesi önemsiz fakat, fakat orada Kaan'dan gelen maillerde var. Beren nasılsın? Beni haberdar edecektin. Tamamen aklımdan çıkmış. Hemen bir mail atıyorum. Kaan kusura bakma unutmuşum. Ben iyiyim, hatta çok iyiyim. Yakın zamanda bir telefon ayarlayacağım kendime. O zaman daha sık görüşürüz. Kendine iyi bak. Kaan'a maili gönderdikten hemen sonra alttan bir sayfa açıldığını görüyorum ve o da ne? Defne! -Bereeeennn. Bil bakalım bu akşam nereye gidiyoruuum? -Nereyeeeeeee? -Pariss! -İnanmıyorum sanaaaa. Bende sana bunu söylemek istiyodum. Sana ihtiyacım vaaaaar. -Yaklaşık 3 saat sonra uçakta olcam. -Harikasın! -Ama şimdi çıkmam gerekk. Hazırlanayım. Seni seviyorum bebeğim, saatler sonra görüşmek üzere. -Je t'aime! . . . Saatler sonra havaalanındayım ve Defne'yi bekliyorum. Şu sıralar inmiş olması gerek. Az sonra bana doğru koşan Defne'yi görüyorum ve sarılıyoruz. Onu o kadar özlemişim ki. Sonunda kendime ait birilerine kavuşabildim. 'Beren, saçların?' saçlarımı süzüyor. 'Ah, evet kestirdim.' hafifçe sırıtıyorum. 'Güzel olmuş Bi. Ayrılık psikolojisi mi bu?' bir kahkaha atıyor ve karşı koyamıyorum. gülüyorum ve 'Evet öyle sanırım!'. Otele gidip iki kişilik bir odaya geçiyoruz. Önce biraz konuşuyoruz, ve biraz şarap. Sonra uyuyakalmışız. Sabah uyandığımda saat 11'e geliyor ve Defne'yi uyandırıyorum. -Kalk! Hadi hadi! Paris'te gün erken başlıyor ve biz çok geç kalmışız bile. -Ama biz Türk'üz! -Ama şu an Paris'teki Türk'üz. Kalkıp kahvaltıya iniyoruz ve oradan geçerken danışmadaki kadına 'bonjour' (merhaba) diyorum. Defne şaşkınca bakıp 'Oldukça iyisin.' diyor. Gülümsüyorum ve 'Merci, je sais.' (teşekkürler, biliyorum.) diyorum. Gülüyor. Kahvaltıyı yaptıktan sonra elimize bir Paris yol kitabı alıyoruz ve sokaklarda dolanmaya başlıyoruz. Buraya geldiğimden beri hiç gezmedim ve açıkcası yalnız başıma beceremezdim sanırım. Defne'nin ısrarı üzerine önce Notre Dame Kilisesi'ne gidiyoruz. Burası o kadar güzel ki. Yolda bulduğumuz bir teknoloji mağazasından fotoğraf makinesi alıp bir sürü resim çekiyoruz. Ben bu sırada Defne'yle Fransızca konuşmaya çalışıyorum. (Defne Fransızca biliyor.) Yaklaşık 2 saatimizi kilisede geçirdikten sonra acıkıyoruz ve bir şeyler yemek için sevimli bir kafeye oturuyoruz. Arkada Dany Brillant-Quand J'ai Vois Tes Yeux çalıyor. Mutluluk hormonu salgılıyorum resmen. Defne yemeğine gömülmüş durumda, ona bakıp gülüyorum ve 'que vas-tu rester jusqu'à?' (ne kadar kalacaksın) diyorum. Kafasını kaldırıp gülümsüyor ve 'que vous le souhaitez' (istediğin kadar) diyor. Şaşkınca bakıyorum ve hemen açıklama yapıyor. 'Beren ben işten ayrıldım'. Boşuna şaşırmamışım. 'Neden Defne?' diyorum. Hafifçe gülümsüyor ve 'O hastaneden çok bunalmıştım biliyorsun. Bende istifa ettim. Daha iyisini bulana kadar boştayım. Ve istediğin kadar burada kalabilirim.' Gülümsüyorum ve elimle omzunu sıvazlıyorum, 'Pekala, belki de böylesi daha iyidir tatlım.' Günün geri kalanı için başka planlar yaptık, Aşıklar Köprüsüne gidip orada da biraz zaman geçirdikten sonra otele dönüp gece kıyafetlerimizi giyiyoruz. Ve evet, bekle Paris biz geliyoruz!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ezgi Yavuz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |