Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Emek karşısında duyulması gereken duygu; sedece ve sadece saygıdır. (ÖFH) *** Mecnun.. Bir gün Mecnun çölde Leyla’yı düşünerek gezerken; namaz kılan bir faninin önünden geçer, Namazı bitirdikten sonra fani: -Ey Mecnun beni görmüyor musun da namaz kılarken önümden geçiyorsun? Mecnun: -Ey fani ben Leyla’yı düşünürken seni görmedim, sen Mevla’yı düşünürken beni nasıl gördün..? Ekleyen: Avsar Obası *** Eğer yeniden hayata başlayabilseydim; İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. İlkinde olmadığım kadar neşeli olurdum, Çok az şeyi ciddiyetle yapardım. Temizlik asla sorun olmazdı. Daha fazla risk alırdım hayatta. Daha fazla seyahat ederdim. Daha çok güneş doğuşunu izler, Daha çok dağa tırmanır, Daha çok nehirde yüzerdim. Daha çok görmediğim yere giderdim. Daha az bezelye ve doyasıya dondurma yerdim, Gerçek sorunlarım olurdu, hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardanım ben. Elbette mutlu anlarım oldu ama, Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkındamısınız bilmem. Hayat budur zaten: Anlar sadece anlar. Sizde anı yaşayın. Heryere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan Gitmeyen insanlardandım ben. Eğer hayata yeniden başlayabilseydim; Yanımda hiç bir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlk baharda pabuçlarımı fırlatır atar, Ve sonbahar bitene kadar çıplak ayaklarla yürürdüm. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı, eğer. Ama işte 85’indeyim ve biliyorum... Ölüyorum...... (Jorge Luıis Borges) Ekleyen: Sarı Zeybek *** Şeytanın ne kabahati var? Günlerden birgün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş. Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış debelenmiş ve boynundaki ip çözülmüş Koşarak annesini emmeye giden buzağı süt kovasını devirmiş Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odunu buzağıya vurunca yavru yere yığılmış. Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş. Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin ´gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş. Silah sesini duyan koca , karısını yerde cansız yatar babasını da elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş. Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam , bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş. Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan "BU FELAKETİ DE BANA YÜKLERLER ; BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEKTEN BAŞKA BEN NE YAPTIM ŞİMDİ" demiş. Ekleyen: Ender Erdemil *** Hayal Kafesi Eski bir şiirimsimi okurken, duygu ve düşüncelerimi farklı bir bakış açısıyla gözden geçirdiğimde aklımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istedim. Renkler Alemi Bu renkler aleminde bir gezi. Belki mutsuz bir kızın hayali. Siyahlar, beyazlar bütün renkleri yok etti. Yeşil gri ve mavi içimdeki tek özlemdi. Güzellikler ve çirkinlikler içiçeydi. Ruhum siyahı seçti. Griyi paylaşmayı bilemedi. Oysa istediğim mavi ve yeşildi. Gözyaşlarımı serbest bıraktım bu gece, bir hayalimi daha kafese tıkmanın şerefine. Artık o hayal başka bir evrende yaşıyor dilediğince, gönlünce. Gecikmiş bir hayale vedayı da gerçekleştirdim ardından. Ben hayallerimi seviyorum, kafesinde bile olsa onları sımsıkı kucaklıyorum. Gerçekleşme ihtimali olsa, yaşantının ardından belki de bana verdiği mutluluk bir süre sonra ilk günkü etkisini yitirecek. Hayatın gerçeklerinin içinde ilk gün yaşattığı heyecan sönecek. Hayal kırıklıkları, yanlış anlamalar, başarısızlıklar karşısında kendi değerinden değilse de, başkalarının gözünde etkisini kaybedecek. Oysa şimdi o, en engin yerde; hayal gücümde, zihnimde, yüreğimde. Kimse karışamaz ona, kimse son veremez onu düşünürken yaşadığım mutluluğa. Aslında hiçbir hayalin kafese tıkılmaması taraftarıyım. Ancak gerçekler ışığında düşünüldüğünde, kişilerin sağlık problemleri gibi önemli nedenlerle kendi hayatlarını riske atacakları durumları gerçek hayatta yaşamaktan kaçınmaları gerektiğini düşünüyorum. Ve yansıtma burda devreye giriyor, ben bu yazıdaki karaktere hayalgücünü kullandırmayı seçtim, hedefi benzer olguya yönlendirmek de başka bir çözüm olurdu sanırım. Okuyan herkese çok teşekkür ederim. RENKLER ALEMİ Pembeler soldu, güller kayboldu, kalbime siyahlar doldu. Gözlerinin rengi kahverengi. İçinden çıkılmaz bataklıklar gibi. Tek isteğim mavi ve yeşildi. Kırmızılar aramıza girdi. Sarı yapraklar gelince ilişkimiz tükendi. Yeşil, gri ve mavi; bizim için bir hayaldi. Oysa istediğim mavi ve yeşildi. Bu renkler aleminde bir gezi. Belki mutsuz bir kızın hayali. Siyahlar, beyazlar bütün renkleri yok etti. Yeşil gri ve mavi içimdeki tek özlemdi. Güzellikler ve çirkinlikler içiçeydi. Ruhum siyahı seçti. Griyi paylaşmayı bilemedi. Oysa istediğim mavi ve yeşildi. Pembe:Mutluluk Siyah:Üzüntü Kahverengi:Uzaklık Mavi:İlgi- Arkadaşlık Yeşil:Özgürlük Kırmızı:Kıskançlık Sarı:Zaman Gri:Uzlaşma Beyaz:Umursamama Mor:Tutku Gözyaşlarımı serbest bıraktım bu gece, bir hayalimi daha kafese tıkmanın şerefine. Artık o hayal başka bir evrende yaşıyor dilediğince, gönlünce. Gecikmiş bir hayale vedayı da gerçekleştirdim ardından. Ben hayallerimi seviyorum, kafesinde bile olsa onları sımsıkı kucaklıyorum. Gerçekleşme ihtimali olsa, yaşantının ardından belki de bana verdiği mutluluk bir süre sonra ilk günkü etkisini yitirecek. Hayatın gerçeklerinin içinde ilk gün yaşattığı heyecan sönecek. Hayat kırıklıkları, yanlış anlamalar, başarısızlıklar karşısında kendi değerinden değilse de, başkalarının gözünde etkisini kaybedecek. Oysa şimdi o, en engin yerde; hayal gücümde, zihnimde, yüreğimde. Kimse karışamaz ona, kimse son veremez onu düşünürken yaşadığım mutluluğa. Hayallerimi özgür bırakıyorum. Onları kuşlar gibi, engin gökyüzüne salıyorum. Bazen dönüp dolaşıp benden uzaklaşsalar da biliyorum, tilkinin döndüğü gibi yine dönecekler kürkçü dükkanına. Ve ben onları hep sarıp sarmalayacağım, bana yaşattıkları mutluluğu hep içimde taşıyacağım. Hiçbir şey imkansız değil artık benim için. Düşünmem, hissetmem, yaşamam yeterli bunun için. Hem kimbilir düşüncenin gücü bu, belli olmaz neleri yapacağı, olmaz denilen neleri olduracağı. Hayal ve umut iç içe saklı en derinimde bir yerlerde. Yıldızların ışığı yol gösterecek belki bana; mavi ve mor ışıklarla bezeli bir dünyada yeşilin ve mavinin özlemini çekmeden yaşamayı başaracağım sonunda. Artık herkesden beklentimi sona erdiriyorum. Biliyorum ki istediğim her şeyin anahtarı da kilidi de bende. Onları bir araya getirip, harekete geçirecek güç saklı benim içimde. [ Didem Duruöz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |