Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton |
|
||||||||||
|
Politikada merdivenleri ikişerli, üçerli çıkabilmenin iç ve dış dinamikleri vardır. İç dinamikleri harekete geçirmenin de tek koşulu, din’ i iyi kullanabilmekten geçer! Bunun ayarı, işgal etmeyi kafana koyduğun makama göre değişkenlik gösterebilir. Diyelim ki, gönlündeki aslan kükredi, sen de tepe noktalara diktin gözünü! Sıkı dur ve kafana koy şunu: Eğer sen din atının kurnaz bir süvarisi olmayı göze alabiliyorsan soyun bu işe!... Yoksa paracıklarına da yazık olur, kişiliğine de!... Ama, erişebildiğim yer kısmetimde olan yerdir, bu da bana yeter diyorsan o başka; deneyebilirsin! Allah yolunu açık etsin! Bu durumda merdivenleri ikişerli, üçerli çıkmayı unut; adımlarını seni uygun yerde konuşlandıran liderin gözünün içine bakarak atmayı unutma! Bu durumda seni var eden liderin gözüne bakmaktan şaşı olursan karışmam, ona göre! Dış dinamiklerden ileride söz edeceğiz. Din’ i dibine kadar kullanmayı bilmen, gereğinde abdestsiz namaz kılman ve yalanı doğru gibi söyleyebilmen gerekli ama, yeterli değil! Çıktın mı ortaya salına salına yürümeyi bildiğin gibi, göz dolduracak sayıda ve kalitede top sektirmeyi de bileceksin! Amma bu da yetmez!... İşin başında biraz garip - guraba edebiyatı yapmanda her hangi bir sakınca yok, üstelik yararlı da olur! Ancak bu iş böyle devam edemez tamam mı? Zamanla sen tırmandıkça, seni çekemeyenlerden, maksatlı sorular sorarak seni çuvallatmaya yeltenenleri haşlamayı da, senin gibi düşünmeyenleri sindirmeyi de öğreneceksin ister istemez. Hatta mobilize pataklama ekibi oluşturarak çanta gibi yanında taşımak zorunda kalabilirsin! Garip – guraba edebiyatını abartmamalısın!... Sen de eninde sonunda köşeyi dönecek zeka pırıltılarının varlığını hisettirmelisin ele güne… Yoksa ‘ bu soykanın kendisine bile hayrı yok , diye kıçlarıyla gülerler adama! Zira, yoksul kalabalıkların kaderi, zengin akıllılar tarafından yönetilmektir… İşin başında, binicisi olduğun atı öyle bir şaha kaldırmalısın ki, zengin olma yolunda Allahın sana “ yürü ya kulum ” demek zorunda kalacağını dosta düşmana göstermeli, en azından bu güvenceyi elinden geldiğince aşılamalısın! Hızlı bir şekilde dudakları uçuklatacak bir servete kavuşacağın izlenimi vermeli ve somut göstergeler de bu azmin sende olduğunu ortaya koymalıdır… Şunu unutma ki, bu toplumda siyaset para ile yapılır. Parasız adam olsa olsa oy ağacıdır ve seçim dönemlerinde ya karın tokluğuna talim eder, ya da kapıya bırakılacak koliyi gözler! Bir yükseltinin üstüne çıktığında veya mikrofonu eline geçirdiğinde konuşmanın başı ile sonu arasındaki arayı uzatmalısın; uzatmalısın ki konuşmadaki bütünlük bozularak kafalar karmakarışık olsun! Yeri geldikçe konuşma arasına İngilizce ve Arapça kelimeler monte edebilirsen, sendeki bilginin sular seller gibi aktığını sanacaklardır… Örgütsüz kalabalıklar indinde konuşmacının saygınlığı, anlaşılmazlığıyla doğru orantılıdır… Hatip, konuşmasını eski dilimizden veya yabancı dillerden kelimelerle süsleyerek sürdürüyor ve bir takım alıntılar yapıyorsa, ne demek istediği tam anlaşılmasa da, derin bilgi ve kültür birikimine sahip olduğu izlenimi vereceğinden amacına ulaşmış olacaktır… Konuşmacı kürsüyü ele geçirince konuşmanın arasına ünlü şairlerden dizeler serpiştirebilirse, dizelerin ne demeye okunduğu tam anlaşılmasa da konuşmacı amaca giden yolda ilerleyecektir… Bu yolda ilerlemeyi kafasına koymuş politikacı adayı olarak sen; denizde, karada, havada, her yerde ve her zaman söylemde maneviyatın ve mukaddesatın ortasından üfürerek Allah’ ın ipine sarılıyor numarasını uygularken, eylemde sapına kadar materyalist olacaksın!... Unutma, gözünü yükseklere dikmiş çaylak politikacı adayının seçmeli ders alma hakkı asla ve kat’ a yoktur, olamaz da!... Fırsat yaratmayı bilen, her fırsatı da son kertesine kadar leyhine kullanabilen bir oportunist değilsen, politikada senden bir şey olmaz! Hele yükseklerde hiç bir şey…. Köprüyü geçinceye kadar herkese dayı demeyi öğren. İçine atladığın yapının lideri konumunda olan adamın gözüne girmeye bak! Bu kural, işin olmazsa olmazıdır… Var sayalım ki, o adam sana “ Bir adım öne çık ve nefesini tut! ” dedi. Ne yapman gerektiğini biliyor musun? Hiç duraksamadan bir adım öne çık ve nefesini tut! Yere yığılıncaya kadar öyle kal! Liderin olacak adamın gözünde senin bu durumun ‘ yaman bir fedai olduğunun , kanıtı olacaktır! İpler tümden senin eline geçince adamlarının sana ne denli bağlı ve bağımlı olduklarını sınamak için bu deneyi sen de yap! Çalışmalarında en ziyade müsamahaya mahzar bir zamane medyası yaratmanın yollarını öğretmek beni aşan bir konudur. Sen bu dersi ve daha fazlasını, senden öncekiler gibi yurtdışında belirli merkezlerden alacaksın… Bu konuda şu kadarını söyleyebilirim: Madem ki elinin altında esas duruşta bir medya bulunduracaksın, o basın ve yayın organlarının köşelerine eski solculardan adamlarının çöreklenmesine özen göstermelisin! Sana soru yöneltecek olanları da bunların içinden seçmeyi aklından çıkarma!... Hakkında bir takım tezler ileri sürülerek yandaşlarına haksız kazanç sağladığın mı yazılıp çiziliyor? Malüm basın ve yayın organlarının köşe başlarına yerleştirdiğin adamlarını devreye sokarak dümenden basını bilgilendirme toplantısı yapmalısın!... Bu tür toplantılarda sana yapılan suçlama ile ilgili sayısal veriler çok büyük rakamlarla ifade ediliyor olsa bile , bu verileri ‘ cik, cuk, gibi takılarla önemsiz şeylermiş gibi telaffuz etmelisin!... Ama toplum katmanlarına yönelik hayırlı bir icraatın varsa, onun apayrı bir konuşma iklimiyle paylaşılması gerekir elbet!... Örneğin emeklilere yansıyacak aylık üç – beş lira zamların altı aylık toplamını ifade edebilir; bu rakamları ağzını doldura dokdura ve altını kalın çizgilerle çizerek gümbür gümbür telaffuz edebilirsin. Gerekirse heceleme de yapabilirsin duruma göre. Bak söylemedi deme!... Bu gülünç rakamların tüm emeklilere yansıyacak olan toplamını kabaca verirsen kafaları daha çok karışabilir zavallıların! Bu da senin işini kolaylaştırır. Ey!... Gözünü tepe noktalara dikmiş olan çaylak politikacı adayı; derslerinde başarı sağlar da, atını şaha kaldırabilrsen çırak da olsan, kalfa da olsan, tıp öğrencilerine kadavra teslim eder gibi ülkeyi teslim ederler sana!... İstersen tapusunu da alabilrsin, o sana kalmış! Keyfine göre satıp savabilirsin! Geçmişinde cemaat ve kanaat önderlerinin dizinin bibinde oturmuşluğun varsa bu önemli bir avantajın olabilir! İman gibi paranın da onlarda olduğundan ileride kat, yat, burs, malikhane gibi yalan dünyanın önemsiz(?) gaileleri için gerekli olacakları kesindir. Onlardan birinin parmağını senin için oynatması demek, on binlerce, yüz binlerce oy ve milyonlarca yeşil dolar demektir! İmanlı ve inançlı olmasan da öyle gözük; o adamların eteğine yapış!... Onlarla dalaşmaya kalkma, oynaş tamam mı? İçeride işlerin yolunda gidiyor mu? Dersler nasıl? Gidişat ne gösteriyor? Yani iç dinamikleri harekete geçirebildin mi? Bunları test et. Şöyle ki: Beşeri ilişkilerin nasıl gidiyor, bunları gözden geçir! İftar sofralarının ve siyaseten kendine yakın bulduğun seçkinlerin nikah masalarının gediklisi olabildiysen işler yolunda demektir. Bu ve buna benzer kriterlere bakarak, içeride işlerin yolunda gittiğini düşünüyorsan zurnanın zırt dediği yere geldin sayılır. Bir başka anlatımla uzun ve yorucu yolculuğun eşiğine dayandın demektir. Senin anlayacağın; sıra, dış dinamikleri de harekete geçirerek, meşrebine uygun açılımları yapmaya geldi!... Bize benzer toplulukların başına geçecek kadrolar o dış merkezlerden dizayn edilir. Üst düzey yönetici ekibin arasına kendilerinin çıkarlarını koruyup kollamaya yeminli adamlarını yerleştirirler! Kontenjanlarından bakan, Müsteşar, müşavir gibi üst düzey makamlara adamlarının atanmalarını sağlayarak uzun erimde çıkarlarını sağlam kazığa bağlarlar. Çıkarlarını sağlama almak için dünyanın şurasında, burasında iç savaşlar, karşıdevrimler, ayaklanmalar örgütleyerek istikrarsızlık ortamları yaratılar! Bak gördün mü , gözünü tepelere dikmiş genç politikacı adayı; işin ne denli zor? Dışarıda bu işlerin döndüğü mutfaklarda, senin çevrende halkalanmış adamların gibi her şeye boyun eğen ( Evet efendim -sepet efendim ) tiplerden adamlar çalışmaz! Yani demem o ki, o adamları azarlayamazsın asla! Azarlarsan da bunun bir bedeli olur, o bedeli de sen değil kaz gibi yolunmakta olan biz öderiz... Ocağına düştüğün düşünce kuruluşları (Think thank ) ve Stratejistlerle düşüp kalkarken ayağını denk al. Unutma!... İpin ucu onların elinde! O güç merkezlerinden onay almadan bu topraklarda adama üç koyunu bile teslim etmezler! Ancak, güvenlerini kazanabilirsen sürüsüyle sana emanet etmekte sakınca görmezler!... Üç dönem çantada keklik, dördüncüye Allah kerim!... Tamam mı?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |