..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Umutsuzluða düþmeyin. -Charlie Chaplin
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Politik Olaylar ve Görüþler > Seval Deniz Karahaliloðlu




13 Eylül 2006
Aslýnda Hepimiz Tecritteyiz.  
Siz hiç tecrit edildiniz mi? Ben, bu Cumartesi günü ‘tecritteydim’.

Seval Deniz Karahaliloðlu


'11 Numara, yabancý erkeklerle iliþkiye girmek yok’ (Dalgamý geçiyorsun, tecritteyim, ne erkeði?) Hücre arkadaþým 5 Numara Özge, yanýndaki hücre arkadaþý 1 Numara Öktem ile birlikte tempolu bir biçimde baðýrarak zýplýyorlar. ‘Baskýlar, bizi durduramaz. Baskýlar, bizi yýldýramaz.’ Zebanilerin baþý mikrofondan, tatlý fakat otoriter bir tonda konuþuyor. ‘5 Numara kýzým, erkeklerle kýrýþtýrma, otur yerine.’(Burada amaç, bilinçli olarak mahkumlarý taciz ederek onlarýn kiþilik haklarýna saldýrmak, onlarý rezil etmek, aþaðýlamak ve küçük düþürerek, sindirmek. Bu sistematik tavrýn tek amacý, mahkumun ‘kimliðini yok etmek’. Sonuç olarak, oradakiler bir isim deðil yalnýzca bir numaradan ibaret.)


:BHIA:
Aslýnda Hepimiz Tecritteyiz.

Seval Deniz Karahaliloðlu

Siz hiç tecrit edildiniz mi? Ben, bu Cumartesi günü ‘tecritteydim’. Renkli alýþveriþ manzaralarýnýn yaþandýðý, sokaða taþan kahvelerin mutlu kalabalýklar tarafýndan doldurulduðu saatlerde, 9 Eylül günü, Ýzmir’de Kýbrýs Þehitleri Caddesinde, Alsancak Kültür Sanat Merkezi’nin 4. katýnda ‘gerçek hayatta tecrit edilen insanlarýn’ ne hissettiklerini kavramaya çalýþýyordum.

‘Hepimiz Tecritteyiz’ isimli oyun, dünyada belki de türünün ilk örneði olan (baþka örnek varsa da ben bilmiyorum) bir ‘politik belgesel doðaçlama’. Ýzmir’de Tiyatro Evi oyuncularýnýn gardiyan olarak yer aldýðý, yazar Bilgesu Erenus’un yaþadýklarý ve tanýklýk ettiði gerçeklerden yola çýkýlarak kaleme aldýðý oyun, gerçek anlamda izleyicinin tiyatroyla bütünleþtiði doðaçlamaya dayalý bir deneysel tiyatro projesi. Seyircinin oyun kiþisi olarak yer aldýðý ve anlýk tepkisine göre oyunun belirlendiði çok özel bir çalýþma.

Hayatý oyun içinde anlamaya çalýþmak, hem de þu anda yaþanan gerçek hayata ‘karþý durabilmek’ için. Ayný anda, hem aynanýn arkasýnda hem de aynanýn önünde durmaya çalýþmak gibi. Ýzleyicileri sanal olarak yaratýlan ‘tecrit dünyasýna’ buyur ederek, tecrit edilen bir insanýn neler hissedeceðini izleyicinin bizzat duyarak ve yaþayarak kavramaya çalýþmasýný hedefliyor. Projenin yola çýkýþ fikri ise insan onurunu koruyabilmek ve insanlýk dýþý muameleyi engellemek.

Avukat Behiç Aþçý, yaþadýðý toplumun gerçeklerine kayýtsýz kalmamayý seçen bir aydýn. Vicdani sorumluluðu gereði yaþadýðý olaylarýn aðýrlýðýna dayanamayan Avukat Behiç Aþçý, ölüm orucuna yatanlardan sadece biri. F Tipi Cezaevlerinde uygulanan ‘tecrit politikasýnýn’ ve ‘insanlýk dýþý muamelenin kaldýrýlmasý’ için yaþam savaþý veriyor. Aynanýn önünde ve arkasýnda duranlara ulaþabilmek için ölümle hayat arasýndaki o ince hat boyunca 150 gündür yürüyor. Avukat Behiç Aþcý’ya destek olmak amacýyla, ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyununu kaleme alan yazar Bilgesu Erenus, son altý yýl boyunca yaþadýklarý, tanýklýk ettiði olaylardan yola çýkmýþ. ‘Hepimiz Tecritteyiz’, þu anda Türkiye’nin bilmediðimiz bir yüzüne iþaret ediyor.

9 Eylül’de, Ýzmir Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Sanat Merkezi 4. ve 7. katlarda sergilenen oyunda, toplumun her kesiminden ve her meslek grubundan gelen izleyiciler oyuna gönüllü olarak katýldý. 6 saat süren oyununun içeriðini anlayabilmek için ilk önce 7. Kattaki salonda oyunu canlý yayýnda naklen izliyorsunuz. Oyun, aslýnda 4. Katta ‘Tecrit Bölümünde’ oyuncular ve oyuna katýlmak isteyen izleyiciler tarafýndan doðaçlama olarak oynanýyor ve anýnda naklen yayýnlanýyor. Canlý olarak yayýnlanan oyunun içeriðini izledikten ve oyunu anladýktan sonra, eðer isterseniz 4 Kata ‘Tecrit Bölümüne’ giderek oyuna katýlýyorsunuz. Bir kez içeri alýndýktan sonra, artýk siz izleyici deðil, ‘sözde ýslah edilmek istenen bir mahkumsunuz’.

Tesadüfen, ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyununun sergileniþini haber aldýðýmda, oyun çoktan baþlamýþtý bile. Alsancak Kültür Sanat Merkezi’nden içeri girdiðimde, bir süre oyunun sahnelendiði salonu aradým ama bir türlü bulamadým. Aklým klasik oyunlarda ya, içeri gireceðim, rahat koltuðuma yerleþip oyunu izleyeceðim. Öyle düþünüyorum. Bir süre, 7 katta barkovizyonda ne olup bittiðini kavramaya çalýþtýysam da oyunun içeriði hakkýnda maalesef önceden bilgim olmadýðý için olayý bir türlü kafamda netleþtiremiyorum. Kafamda cevapsýz bir yýðýn soru. Nihayet, oyunun oynandýðý yeri keþfetmeye karar veriyorum. 4. Kata inerek kuyrukta bekleyen diðer ‘izleyici oyuncu adaylarýnýn’ önüne geçebilmek ve ‘Tecrit Bölümüne’ girebilmek için bir görevliye ‘torpil’ yaptýrýyorum. Ne ülke ama? Gerçek hayatta, insanlarýn asla gitmek istemeyecekleri bir yere girebilmek için aynadaki yanýlsamasýna ‘torpil’ yaptýrmak.

Kapý açýlýyor. Baþtan aþaðý siyahlar giymiþ, nemrut suratlý gençlerden biri ‘havlayarak’ ne olduðunu soruyor. Ses tonu, baðýrýþý ve tavrý ancak ‘havlamak’ kelimesiyle tanýmlanabilir. Yeni ‘mahkumu’ yani beni iþaret ettiklerinde, oyundan içeri adýmýmý attýðýmý fark ediyorum. Ve aldýðým ilk emir. ‘Geç þöyle’. Kolumdan tuttuklarý gibi beni köþeye alýyorlar. Baþtan aþaðý aranýyorum. Elimden çantam ve deðerli eþyalar çekilip alýnýyor. Kolumdan sýký sýkýya tutan iki adam. Sanki kaçabileceðim bir yer varmýþ gibi. Ya da ben de herhangi bir kaçma isteði. Uzun bir koridor boyunca sürükleniyorum. Önümüzde, bizi izleyen ve sürekli kayýtta olan bir kameraman. Çekilen görüntülerin ayný anda 7. Katta canlý olarak yayýnlandýðýný da biliyorum ama garip bir tedirginlik hissi doðuyor. Aniden fikrim deðiþiyor. Kaçsam mý acaba? Ama nereye? Siyahlar giymiþ, nemrut suratlý bir sürü gardiyan. (Sonradan onlarýn Ýzmir Tiyatro Evi oyuncularý olduklarýný öðreniyorum.)

Koridorda, baðýrtýlarýn ve itiþme seslerinin geldiði iki odayý geçtikten sonra, geniþçe bir odaya giriyor, soldaki masanýn önünde duruyoruz. Mürekkep yaladýðý belli olan bir müdür. Görünüþe bakýlýrsa, her þey onun baþý altýndan çýkýyor. Bu cehennem zebanilerinin baþý.
( Ýstanbul Sahnesi’nin yönetmeni ve usta oyuncu Mehmet Esatoðlu) Aldatýcý bir tatlýlýkla bana, ‘Artýk siz devlet konuk evinin bir konuðusunuz. Burada isimler yoktur. Siz bundan sonra 11 Numarasýnýz. Burada ýslah edileceksiniz.’ diyor. (Islah etmek mi, beni mi, rahmetli anneannem edemedi sen biraz zor edersin diye içimden geçiriyorum)

Turuncu renkte ve üzerinde siyah numaralarýn bulunduðu önlüðü giydikten sonra sanki ben tek baþýma yürüyemem ya da oturamazmýþým gibi iki cehennem zebanisi kolumu sýkarak bükerek ve ittirerek beni bir sandalyeye oturtuyorlar. O zaman, yerde çizilmiþ kýrmýzý hatlarý görüyorum. Her bir sandalye, bir kýrmýzý hattýn içersine yerleþtirilmiþ. Yani ben kýrmýzý hatla çevrili (bu hatlar hayali duvarlarý temsil ediyor) hücremde oturuyorum. Þöyle bir çevreme bakýnca, yüzlerinde bilgece bir gülümseme ile oturan ve olaylarý dikkatle gözlemleyen, sessiz sakin dört yaþlý bey, bir biyolog, bir kimyager, bir avukat, bir sokak ressamý, bir mühendis ile ilerleyen saatlerde sesini müdüriyete duyurabilmek için beyaz slip donuna kadar soyunacak olan ve þu anda sadece ter ter tepinip duran genç bir adam ve avazý çýktýðý kadar baðýran bir kýzla birlikte tecritte olduðumu görüyorum. Sað tarafýmdaki uzun masada iki büyük televizyon ekraný, bir ses masasý, iki mikrofon ve zebanilerin baþý olan adamýn yanýnda oturan iki güzel kadýn var.

Beyaz ceketli olaný, aydýnlýk yüzünden ýþýk akan bir gülüþle bana bakýnca tecritte olduðumu filan unutuyorum. Ben de gülümsüyorum. Ne güzel, gülen bir insan. Daha sonra, tecritteki mahkumlarýn býrakýn gülen bir yüzü, bir insan sesini duymadan ya da bir insan yüzü görmeden on iki metre karelik bir alanda, sekiz ay tek baþlarýna kaldýklarýný öðreniyorum. Yani, oyun çok yumuþatýlmýþ neredeyse gerçeðin binde biri bile deðilken, yeterince sinir bozucu olabiliyorsa varýn gerisini siz düþünün. Oyunun sonunda, bana gülümseyen bu ýþýk yüzlü kadýnýn, ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyunun yazarý Bilgesu Erenus olduðunu öðreniyorum.

Gülüþüm gardiyanlardan birini fena kýzdýrdý. Tam önümde durdu. Nemrut bir biçimde bana bakýyor. (Tiyatro sanatçýsý Hamit Demir. Ýzmir Tiyatro Evi’nin yönetmeni ve oyuncu.) Gergin ortamýn baskýsýyla oluþan sinir bozukluðu nedeniyle, gülme krizine girmekten korkuyorum. Kamera yayýn yapmasa makaralarý salacaðým ama kendimi zor tutuyorum. Çünkü bu sýradan bir oyun deðil, üstelik yetiþkinleri eðlendirmek için sahnelenen popüler bir televizyon programý hiç deðil. Biz burada, gerçeðin neredeyse binde birini yaþamýyoruz. Gerçek hayatta bu iþkenceyi çekenlere duyduðum saygý nedeniyle sinirlerime hakim olmaya çalýþýyorum. Nemrut zebaniyi görmemek için baþýmý çevirip yönetim masasýndan baþ zebaniden yazmak için kaðýt, kalem ve okumak için bir kitap istiyorum. Sonuç olarak, burada bu oyunu yazmak için bulunuyorum. Öyle deðil mi?

Nemrut bakýþlý zebani havlýyor.
‘11 Numara, bir þey istiyorsan dilekçe yaz’

Ayaklarýmýn dibine kasten kalem ve kaðýdý fýrlatarak atýyor. Güya beni aþaðýlýyor. Bu aslýnda fiziki bir zorunluluk da içeriyor. Çünkü hayali duvarlarý ve önümüzdeki çelik kapýyý göremiyoruz ama kapýda yere yakýn bir yerde, zeminin tam üstünde açýlýr kapanýr bir bölüm var. Ve gerçek hayatta, mahkumlar bir þey istediklerinde dýþarýyla ancak o bölüm vasýtasýyla iliþki kurulabiliyor. Yemekler buradan özel bir düzenekle veriliyor. Bu arada, mahkum gardiyaný görmüyor. Ellerini dahi görmüyor. Özellikle kullanýlan bu düzenekle, herhangi bir ‘insani temasýn’ tamamen ortadan kaldýrýlmasý amaçlanýyor. Hedef, mahkumu kesin olarak ‘yalnýzlaþtýrma’. Bir insan sesi, bir insan yüzü görmeden sekiz ay geçirenlerden biriyle orada tanýþtým.

Neyse, ayaðýma fýrlatýlan kaðýdý ve kalemi yerden alýyorum. Kaðýt, kalem ve kitap istiyorum. Ýsteklerimi kaðýda yazýp, kaðýdý ve kalemi yeniden yere býrakýyorum. Zebani, kaðýdý yönetim masasýna veriyor. Yönetim masasý bana bir kaðýt, kalem ve ‘Tecrit Yaþayanlar Anlatýyor’ isimli kitabýn verilmesine razý oluyor.

Zebanilerin baþý bana emir yaðdýrmaya baþladý bile. Önündeki mikrofonu kullandýðý için sadece odadakiler deðil diðer iki oda B ve C Bloktaki mahkumlarla birlikte, 7 Kattakiler de ayný anda duyuyor. (Genel olarak, týrnak içinde okuyacaðýnýz konuþmalar yönetim masasýnda baþ gardiyan tarafýndan mikrofondan yapýlan anonslarý içerir.)
‘11 Numara, yabancý erkeklerle iliþkiye girmek yok’ (Dalgamý geçiyorsun, tecritteyim, ne erkeði?)
Hücre arkadaþým 5 Numara Özge, yanýndaki hücre arkadaþý 1 Numara Öktem ile birlikte tempolu bir biçimde baðýrarak zýplýyorlar. ‘Baskýlar, bizi durduramaz. Baskýlar, bizi yýldýramaz.’
Zebanilerin baþý mikrofondan, tatlý fakat otoriter bir tonda konuþuyor.
‘5 Numara kýzým, erkeklerle kýrýþtýrma, otur yerine.’(Burada amaç, bilinçli olarak mahkumlarý taciz ederek onlarýn kiþilik haklarýna saldýrmak, onlarý rezil etmek, aþaðýlamak ve küçük düþürerek, sindirmek. Bu sistematik tavrýn tek amacý, mahkumun ‘kimliðini yok etmek’. Sonuç olarak, oradakiler bir isim deðil yalnýzca bir numaradan ibaret.)

Odanýn sað köþesinde uzun masanýn yakýnýnda tahtadan yapýlmýþ ‘yoðun tecrit bölümü’ var. Tahtadan yapýlmýþ dikdörtgen bir telefon kulübesi þeklinde tasarlanmýþ sadece bir adamýn ayakta durabileceði bir bölüm. Yoðun tecritteki adamý salýveriyorlar. Yoðun tecritten çýkar çýkmaz üzerinden önlüðü alýyorlar. Tebrik ediyorlar. Artýk özgür. Yani, oyun dýþý. Hemen mikrofonu eline veriyorlar ve ‘tecrit’ süresince ne hissettiðini ve ne yaþadýðýný anlatmasýný istiyorlar. Tecritten çýkan katýlýmcý seyirci-oyuncular da duygu ve düþüncelerini açýklýyorlar. Bu arada kamera çekmeye devam ediyor. Görüntüler, canlý yayýnla naklen 7. Kattan izleniyor. ‘Ben mühendisim’ diyor. ‘Ama gururla söyleyebilirim ki, meslek yaþamýmýn hiçbir evresinde bir cezaevinin yapýmýnda çalýþmadým. Þimdi, F Tipi Cezaevlerini yaygýnlaþtýrmak ve yurdun çeþitli yörelerinde F Tipi cezaevleri yapmak için ihaleler açýyorlar. Mühendis arkadaþlarýmýn o ihalelere katýlmadan önce bu oyunu hiç deðilse gelip izlemelerini isterdim. Hatta, mümkünse bu oyuna ‘oyuncu’ olarak katýlmalarýný tavsiye ederim.’ Mühendis sözleri bittiðinde alkýþlarla uðurlanýyor.

Oyun dýþýna çýkmak isteyenler, yönetim masasýna oyundan çýkmak istiyorum diye bir dilekçe verdiklerinde onlarý hemen kýsa bir süre için yoðun tecrite alýp hemen serbest býrakýyorlar. Yani, hiçbir zorlama yok. Boþ kalan ‘yoðun tecrite’ yeni bir transfer daha yapýlýyor. Bir sokak ressamý. Onun da ellerine plastik eldivenler, konuþamasýn diye aðzýna sarý bir ameliyat maskesi ve gözlerine dalgýç gözlükleri takýlýyor. Yoðun tecrittekiler, bu halleriyle mahkumdan ziyade uzaylýlara benziyorlar. Kýsa bir müddet kaldýktan sonra o da dýþarý çýkýyor. Eline mikrofon verildiðinde, kendisini tanýtýyor. ‘Biz ikiz kardeþiz. Kardeþim ve ben sokak ressamlýðý yapýyoruz. Bir dönem, düþünce suçundan içeri girdik. Orada gerçekten zor dönemler yaþadýk. Ýþkence altýnda baðýrtýldýðýmýz günler oldu ama bu bambaþka bir þey. Ýçerde nefes alamadýðým anlar oldu.’ Sonra, sokak ressamý da alkýþlarla uðurlanýyor.

Zebanilerin baþý önündeki monitörlerden diðer iki odayý, B ve C Bloklarý kontrol ediyor. (Daha sonra benimde gönderileceðim, azýlý mahkumlarýn bulunduðu C Bloktaki bir mahkuma sesleniyor.)
‘2 Numara oðlum, su istiyor musun? Tuvalete gitmek istiyor musun?’ (Bunun anlamý eðer bir isteðin varsa, bizimle iþbirliði yapacaksýn. Ýstediðimiz isimleri verecek ya da kaðýtlarý imzalayacaksýn ya da uslu duracaksýn, sorun yaratmayacaksýn.)
‘4 Numara otur kýzým, otur ayakta durma.’
‘Ceyhan Bey, lütfen önlüðünüzü giyin. Bakýn akrabalarýnýz dýþarýda bekliyor. Akrabalarýnýzla görüþmeyecek misiniz?’ Ret cevabý gelmiþ olmalý ki müziði sonuna kadar açýyor. Ses kulak zarýný patlatacak düzeyde. Berbat bir Pop Müzik yayýný. Yaþanan gerçeklerle ve insanlarýn içinde bulunduðu durumla dalga geçmenin dik alasý. Bu bir müzik yayýný deðil, insanýn kulaklarýný saðýr eden, insaný delirten bir gürültü. Kýsa bir süre devam ediyor ama bize yýl gibi geliyor. Daha sonra, beyazlý kadýn (Bilgesu Erenus), mikrofondan ‘Tecrit Yaþayanlar Anlatýyor’ kitabýndan bölümler okuyor. Selami Kurnaz’in kaleme aldýðý ve Boran Yayýnlarýndan çýkan kitapta, merkezi sitemle gece gündüz insanýn kulaklarýný saðýr edercesine yapýlan sözde pop ve arabesk müzik yayýnýnýn aslýnda iþkencenin bir parçasý olduðunu öðreniyoruz. Tek kiþilik hücrelerde bu müzik yayýnýný kapamak ya da kýsmak mümkün deðil. Merkezi sistemle yayýnlandýðý için iþ tamamen yönetimin insafýna kalmýþ. (Kendi hesabýma bana dinlediðim üç dakika, üç saatlik acý gibi geldi. Tam yerimden kalkýp zebanilerin baþýna bir temiz sopa çekmek üzereyken adam dalga geçer gibi ekledi.)

‘Eller havaya. Evet, Nez söylüyor, Nez!. Haddi ellerinizi havaya kaldýrýn, tempo tutun, iyi çocuk olan’ (Bu adam manyak mý?)
Oyunun sonunda, oyun üzerine yapýlan analizlerde bu davranýþýn kiþileri ‘çözmede’ kullanýlan bir yöntem olduðunu öðreniyorum. Kiþilerin, kimliklerini, kiþiliklerini tamamýyla yok ederek onlarý bir ‘bitki’ haline getirebilmek için uygulanan akýl almaz iþkence yöntemlerinden sadece birisi. Müziði bir iþkence yöntemi olarak kullanmak, inanýlýr gibi deðil.
5 Numara Özge azýyor, tempolu bir biçimde baðýrýyor. ‘Tecriti kaldýrýn, ölümleri durdurun’
Sonunda karga tulumba, siyahlar giymiþ zebani gardiyanlar tarafýndan sürüklenerek, B Bloka postalanýyor.

Durumu protesto eden 1 Numara Öktem beyaz donuna kadar soyunuyor. O kadar hýrslý ki, yönetime kafa tutabilmek için elinden geleni yapýyor. Oyuna kendine tamamen kaptýrmýþ ‘tecriti’ birebir yaþýyor.
‘24 Numara, Fatma Haným seni görmek istiyor. Fatma Haným’ý içeri alýn’ Çýplak ayaklý Fatma Haným içeri giriyor. Her nedense, istinasýz bütün mahkum ziyaretçileri ayakkabýlarýný odanýn kapýsý önünde çýkartýyorlar. Fatma Haným kardeþiyle görüþmek istediðini söylüyor ama B Bloktan ret yanýtý geliyor. Fatma Haným ýsrarlý ‘Kardeþimi neden göremiyorum?’ diye soruyor ve diretiyor.

Baþ zebani 24 Numarayý ikna etmeye çalýþýyor.
‘24 Numara, evladým. Bak, ablan gelmiþ seni görmek istiyor. Erkek kardeþin günlerdir eve gelmiyormuþ. Baban kendini alkole vermiþ. Kýz kardeþin sabahlara kadar dýþarýlarda geziyormuþ. Kýz kardeþin, pavyona düþmüþ oðlum. Bak, ablan burada aðlýyor. Hadi, evladým. Ýnadý býrak, kameranýn önünden çekil, yerine otur. Bak, ablan burada. Uslu olursan, seni görüþtüreceðiz.’ Maalesef muhteþem (!) ikna yöntemi iþe yaramýyor. B Bloktan yine ret cevabý gelince, çaresiz Fatma Haným kardeþini göremeden gidiyor.

‘8 Numara, burasý sohbet yeri deðil. 8 Numarayý ‘yoðun tecrite’ alýn’
8 Numara konuþmasýn diye aðzýna sarý plastik ameliyat maskesi, gözlerine dalgýç gözlükleri ve ellerine kalýn plastik eldivenler geçirildikten sonra ‘yoðun tecritte’ atýlýyor. Ama 8 Numara bundan pek etkilenmiþe benzemiyor. Israrla zafer iþaretli iki elini, parmaklýklar arasýndan çýkararak sallýyor.
‘8 Numara, uslu durun. Servet Bey, bakýn size ayrýcalýk yapýp, adýnýzla hitap ediyorum. Numaranýzý söylemiyorum. Servet Bey, indirin elinizi, sizi yoðun tecritten çýkaralým.’
8 Numara Servet Bey, oralý deðil inat olsun diye elini daha bir hýrsla sallýyor. Ýlgi baþka alanlar kayýyor. Ayný anda zebaninin gözü monitörlerde. B Bloktakilerden birine sesleniyor.

‘14 Numara oðlum, ne istiyorsun susadýn mý? Susadýn mý ha susadýn mý oðlum?’
‘15 Numara, ayaðýný indir. Ayaklarýný bir araya getir ve ellerini üzerine koy.’
Ýlgi A Blok’a yani içinde bulunduðumuz odaya kayýyor.
‘1 Numara, eðer bir isteðin varsa bunu bir dilekçe ile belirtmelisin.’
‘C Bloktaki þerefsizler, kabloyu çýkartarak iletiþimi engelleyebileceðinizi sanýyorsanýz yanýlýyorsunuz. Devletimiz size ulaþmanýn çok çeþitli yollarýný bulur. Yorulacaksýnýz, enerjiniz bitecek, hepiniz tek tek tükeneceksiniz.’

Bu arada ben harýl harýl yazýyorum. Çok iþtahla yazýyor olmalýyým ki, nemrut suratlý önüme geliyor ve bana dik dik bakmaya baþlýyor.
‘11 Numara, kaðýdý bana ver’ demesiyle o ana kadar akýllý uslu oturan naçizane kulunuz hafiften sinirlenmeye baþlýyor.
‘Niye verecekmiþim, vermiyorum iþte.’
‘11 Numara, bizimle tartýþma. Ne deniyorsa onu yap. Kaðýdý derhal bize ver!’
‘Vermiyorum! Ne yaparsýn ha? Ne yaparsýn?!’
Tahmin ettiðiniz gibi ayaða kalmýþ nemrut suratlýya dayýlanýrken bir anda kendimi iki kolundan tutulmuþ sürüklenirken buluyorum.
‘Atýn bu þerefsizi C Blok’a. Þerefsiz bir de sana kitap verdik. Kalem, kaðýt, kitap istedin verdik. Þerefsiz!’
(Tahmin ettiðiniz gibi þerefsiz ben oluyorum)

Azýlý mahkumlarýn bulunduðu C Blokta, 2 Numara Aydýn, 22 Numara Eylem, 17 Numara Umut, 12 Numara Burak var. Zaman zaman gardiyanlarla mahkumlar arasýnda çok ciddi itiþmelerin yaþandýðý ve tansiyonu çok yüksek olan bir yer. Gerginlik had safhada. Biraz sonra beyaz slip donuna kadar soyunmuþ olan 1 Numara Öktem de geliyor. Yani, kadro tamam. Ben hala çok kýzgýným. Ýlk iþim, turuncu renkte ve üzerinde 11 Numara yazýlý önlüðü çýkartýp, fýrlatmak oluyor. Sonra kapýya ellerimle var gücümle vurup gürültü yapýyorum. Öfkemi hala alabilmiþ deðilim. Kitabýmý, kalemi ve kaðýdýmý elimden almýþlar. Burnumdan soluyorum. Aklým kaðýtlarda ve aldýðým notlarda. Kaðýtlarýma bir þey olmasa bari. Hýzýmý alamýyorum. Ýlk önce, duvara yapýþtýrýlmýþ olan ve üzerinde sloganlar yazýlý olan kaðýdý söküp parçalýyor, daha sonra da C Blok’ta duvarýn tepesine iliþtirilmiþ kameranýn üzerine beyaz kaðýdý yapýþtýrýyorum. Artýk, cehennem zebanisi monitörden ne yaptýðýmýzý izleyemez. Biraz sonra odaya gardiyanlar doluþuyor. Odanýn içinde çok ciddi bir itiþ kakýþ yaþanýyor. Gardiyanlar, mahkumlarý karga tulumba iskemlelere oturtmaya çalýþýyorlar. Bizi zorla yerimize oturttuktan sonra, kameranýn üzerindeki kaðýdý alýp tekrar kaydýn merkeze ulaþmasýný saðlýyorlar. Onlar çýkar çýkmaz kapýyý arkalarýndan kapayýp arkasýna ses kabinini dayýyoruz. Tabii kamerayý tekrar beyaz kaðýtlarla örtüyoruz. Kapýnýn önünden içeri baðýrýyorlar. ‘C Blok, ses kabinini kapýnýn ardýndan çekin. Uslu durursanýz size su getireceðiz.’ Aramýzda kýsa bir tartýþmadan sonra oyunun devam etmesi ve saðlýklý kaydýn alýnabilmesi için ses kabinini kapýnýn ardýndan çekiyoruz. Kameranýn önündeki kaðýtlar da alýnýyor.

Bu arada, açýk camdan dýþarý bakýyorum. Birden kendimi, ‘Pal Sokaðý Çocuklarýndan’ biri gibi hissediyorum. Buradaki oyun, öylesine gerçek dýþý ki. Çocukken mahalle arasýnda oynadýðýmýz oyunlar gibi. Biraz sonra annem beni çaðýracak, sokaktaki oyunum bölünecek, kös kös eve gideceðim. Öyle bir his. Dýþarýda güneþli, harika bir hava var. Kahveler sokaklara taþmýþ. Güleç ve mutlu insanlar. Þimdi o kahvelerden birine otursam, bir dilim pasta eþliðinde bir fincan çay içsem ne güzel olur? Ýþte, oyunla gerçek arasýndaki kýrýlma noktasý. Ýstediðim an oyundan çýkar, aþaðýdaki mutlu kalabalýða karýþarak çayýn ve pastanýn keyfini çýkartýrým. Ama ya gerçek hayatta tecriti yaþayanlar? Onlara da çay ve pasta var mý? Ýçimden oradaki herkese ‘Þimdi tecritin sýrasý mý? Hadi boþ verin ‘tecriti’ gelin hep beraber çay içmece ve pasta yemece oyununu oynayalým’ demek geçiyor ama sonra ‘oyun bozanlýk yok deyip’ kendi deliliðime hafiften gülüp, susuyorum. Þu an siz bu satýrlarý okurken, gerçek hayatta tecriti yaþayanlar adýna böyle bir lüksümün olmadýðýný düþünüyorum. Ýster adýna vicdani sorumluluk deyin, ister yazma isteði, üstelik kapý önündeki aday oyuncularýn önüne geçip içeri girebilmek için ‘torpil’ yaptýrmýþken.

Ve tatlý dilli zebaninin yumuþak sesini duyuyoruz.
‘C Blok, çay ister misiniz çocuðum, 22 Numara kýzým ayakta dolaþýp durma otur yerine.’
‘Bakýn, uslu durursanýz yarýn akþam Edirne’den sizler için getirtilen özel etlerden bir ‘döner gecesi’ yapýlacak.’ (Her þey tamam, bir ‘döner gecemiz’ eksikti.)
Uslu tavrýmýzýn devamlýlýðý isteniyor ki kapýya gelen gardiyanlar bir kez daha çay isteyip istemediðimiz soruyorlar. Ardýndan, ‘A Blok’a geçmek isteyen var mý’ sorusu geliyor.
‘A Blok’a ya hepimiz geçeriz, ya da hiç kimse gitmez’ ilkesini ilk kýran ben oluyorum. Kaðýdýmý kurtarmak, oradaki olaylarý kaçýrmamak ve not tutmak uðruna A Blok’a geçmek istediðimi söylüyorum.

Yine karga tulumba sürükleniyor, önlüðüm zorla giydiriliyor ve yerime oturtuluyorum. Tekrar A Blok’tayým. Derin bir nefes alýp, kaleme, kaðýda ve kitabýma tekrar kavuþmak için yeni bir dilekçe yazýp veriyorum. Yönetim masasýnýn onayýna raðmen önümde dikilen zebani beni sinir etmek için istenen her þeyi tek tek önüme atýyor. Kaðýdý verirken kalemi vermemek gibi. Sonuçta, yönetim masasýnýn uyarýsýyla kaðýdýn üzerine basarak önüme fýrlatýyor. Oralý olmadan, kaðýdý yerden alýp yazmaya devam ediyorum. Yazar Dinçer Sezgin yönetim masasýnda gözlemci olarak oturuyor. Beni C Blok’a karga tulumba götürürken bana doðru gülerek, ‘zincirleyin bu kýzý’ diye sevgiyle takýlmýþtý. Þimdi yarým kesme þekere sýðdýrdýðý bir tutam sevgiyi, bana gülümseyerek uzatýyor. Uzattýðý þekeri mutlulukla alýyorum. Suratýmda ay dede gülüþü. Tecritte fazla mutlu olmaya izin yok.

‘11 Numara, þekeri bize ver’ Hiç ikiletmeden þekeri zebaninin suratýna fýrlatýyorum.
’17 Numara, oðlum bir þey istiyor musun?’
‘C Bloktan çay, sandviç isteyen var mý?’
‘Akþam yemeði menüsünü okuyorum. Ýnegöl köfte, pilav, ayran ve baklava. Ýsteyenlere cacýk da verilebilir ama ilk önce bunun için yerlerinize oturmanýz gerekir’ (Büyük ihtimal B ve C Bloktakiler oda içinde dolanýyorlar.)
‘15 Numarayý, C Blok’a götürün’
Zaman zaman yönetim masasýndakiler de gönüllü olarak mahkum rolüne giriyorlar. Cehennem zebanilerinin baþý, baþ gardiyan, çoktan oyundan çýkmýþ olan 8 Numaranýn önlüðünü giyerek mahkum sandalyesine oturuyor. Onun yerini kötü bakýþlý zebani ( Ýzmir Tiyatro Evi’nden oyuncu ve yönetmen Hamit Demir) alýyor.

‘8 Numara arkadaþlarýnýn adlarýný yaz, tecritten kurtul. Bak devletimiz seni düþünüyor. Bak yazarsan hemen tecritten çýkacaksýn.’
‘15 Numara, çek ayaðýný içeri!’
‘8 Numara yanlýþlýkla düþtün oraya. Sen milliyetçi birisin, vatanperversin. Sen devleti düþünürsen, devlette seni düþünecek. Sana ömür boyu maaþ baðlanacak. Annen dýþarýda bekliyor. Bak, akþam menüde Ýnegöl köfte, pilav, cacýk ve baklava var. Annen söyledi. Baklava senin en çok sevdiðin yiyecek. Bak, annen dýþarýda bekliyor. Yaz, çýk’
8 Numaranýn omuzlarý çökmüþ, kamburu çýkmýþ, yüzü yerde. Öylesine eziliyor, büzülüyor ki, baklava lafýný duyunca biraz baþýný kaldýrýr gibi oldu. Elindeki kaðýdý evirip çeviriyor. Ne yapacaðýný bilemez halde. Utançla kaðýda isimler yazýyor ve yere býrakýyor.

Siyahlý gardiyanlardan biri elinde kalem, kaðýt mahkumlarýn önünde durarak iki defa üst üste ayný soruyu soruyor.
‘11 Numara, akþam yemeði istiyor musun?’
‘Teþekkür ederim. Almayayým.’ (Nazik olmaya ne gerek varsa?)
‘11 Numara Ýnegöl köfte istiyor musun?’
Üsteleyince, yeniden cevap vermek zorunda kalýyorum.
‘Hayýr, istemiyorum.’ (Bu adamlarda, anlama güçlüðü mü var?)

Bütün mahkumlara tek tek ayný soruyu soruyor. Mahkumlarýn ortak yanýtý ‘hayýr’.
Bu arada, azýlýlardan 1 Numara Öktem’in Ýnegöl Köfteye çözüldüðünü duyuyoruz. Daha sonra bir gofrete çözülenler olduðunu iþiteceðiz. Ben de kaðýdýma ve kalemime kavuþmak için çözülmemiþ miydim?

‘C Blok, þerefsizler. Ne oldu? Enerjiniz bitti. Þerefsizler.’
‘Demek yemek istemiyorsunuz. Siz bilirsiniz.’
‘8 Numara, bu yazdýðýn isimler zaten bizde var. Diðer isimleri ver. Bizi mi sýnýyorsun? Sen kimsin lan? Devleti sýnýyormuþ. Kurallara aykýrý, devleti küçük düþürücü her hareketiniz dikkate alýnacak ve böyle davranmaya devam ettiðiniz takdirde hiçbir isteðiniz karþýlanmayacaktýr. Yavaþ yavaþ ‘ýslah’ olacaksýnýz. Buradan çýktýðýnýzda ‘uyumlu insanlar’ olacaksýnýz.’
‘8 Numara, senin iyi bir vatandaþ olduðunu fark ettik . Kimse devleti sýnayamaz ama devlet seni sýnayabilir. Bizimle iþbirliði yaparsan, ömür boyu maaþ garantisinde, devlet güvencesinde yeni bir hayatýn olacak. Yapman gereken tek þey isimleri yazmak.’

Ýþte bu noktada, 6 saati doldurduðumuz için doðaçlama yoluyla devam eden deneysel tiyatro projesi, Ýstanbul Sahnesi yönetmeni ve oyuncusu, ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyununun yönetmeni Mehmet Esatoðlu’nun katýlýmcýlara teþekkür etmesiyle bitirildi. Ýstanbul’da, yapýldýðý gibi stresi ve gergin havayý daðýtmak için herkesin yanýndakiyle hemen kucaklaþmasý istendi. Tecrite katýlanlarýn, oyun gereði çok sert müdahalelerle karþýlaþmalarý ve 6 saat boyunca ziyaretçiler, mahkumlar, hapishane idaresi ve gardiyanlar arasýnda doðaçlama geliþen gerginlik nedeniyle bu kucaklaþma þart koþuluyor. Oyunun etkisini kýrabilmek için gardiyan rolündeki Ýzmir Tiyatro Evi oyuncularý tek tek kendilerini tanýtarak, izleyicileri kucaklýyorlar.

Gergin ortamý ardýmýzda býrakarak, Ýzmir Kýbrýs Þehitleri Caddesindeki o kaygýsýz kalabalýðýn arasýna karýþýyoruz. Aydýnlýk ve ferah bir kahveye oturup çaylarýmýzý yudumlarken oyun üzerine konuþuyoruz.

Oyunda, o cehennem zebanilerinin arasýnda temiz yüzlü, efendi bir çocuk gözüme iliþti. Ona, merakla baktýðýmý hatýrlýyorum. Utku Deniz Sirkeci. Ýzmir Tiyatro Evi oyuncularýndan ve tecriti birebir yaþayanlardan biri. Oyunda, baba oðul birlikte rol aldýlar. Babasý emekli öðretmen Mahmut Sirkeci. Herkesten ayrý bir masaya oturup, oyun üzerine konuþuyoruz. Tecriti oðullarý nedeniyle dýþarýdan yaþayan baba Mahmut Sirkeci ‘Bazý durumlarda empati yetmiyor.’ diyor. ‘Siz, karþýnýzdakinin yaþadýðýný yaþayamýyorsunuz. Bu oyun, yaþananýn gerçeði deðil. Gerçekler o kadar aðýr ki. Yok sayýlmak, kiþiliksiz hale getirilmek, kimliksiz hale getirilmek. Tecrit, bireyi ‘yok etme’ amacýna dayanýyor. Ýnsan hiçbir þey düþünemez, hiçbir þeye tepki veremez hale geliyor. Bizi hep cambaza baktýrýyorlar. Televizyonda yaygara koparýyorlarsa, bilin ki bir yerlerde birileri malý götürüyordur. Tecritte mektuplaþýyoruz. Mektupta, ‘serçe geçerken aðzýndan bir parça katýr týrnaðý düþürdü. Biz bu katýr týrnaðýný aldýk, su bardaðýnda büyüttük. Sonra gardiyanlar, gelip büyüttüðümüz çiçeði alýp götürdüler.’ diyor. Oðlumu ziyarete giderken üstümüzü dört defa arýyorlardý. Bir gün, ziyaret sýrasýnda eþim kapýdan geçerken alarm ötünce, üzerindeki bütün metal içeren takýlarý çýkardý. Tekrar geçti, yine alarm çaldý. Anladýk ki, eteðinin fermuar yerindeki metal kopça nedeniyle alarm çalýyor. Görevliler, ‘hayýr, içeri giremezsiniz’ deyince, eþim de, ‘Ben, oðlumu bir etek yüzünden mi göremeyeceðim?’ dedi. Üzerindeki eteði sýyýrýp attý. ‘Alýn etek sizin olsun. Bir etek, oðlumla benim arama giremez’ deyip kapýdan öyle geçip girdi. Ardýndan görevliler yetiþti. Eteði eþime verdiler.’

Sonra, baba Mahmut Sirkeci gözünden sakýnarak büyüttüðü oðlu için yazdýðý dizeleri bizimle paylaþýyor.

Sakýndým, sakladým da
Var bile deðil þimdi.
Severim, özlerim, beklerim de
Bir günlük de olsa
‘Gel’ bile deðil þimdi.
Deðerinde, denginde
Yok idi
Onlarýn gözünde
Pul bile deðil þimdi.

Bazen, yürekten düþülen birkaç dize, sayfalar dolusu yazýya bedel olabiliyor.

Utku Deniz Sirkeci, sekiz ay boyunca, 12 metre kare büyüklüðünde tek kiþilik bir hücrede kalmýþ. Geri kalan üç yýla yakýn bir süreyi ise üç kiþilik hücrede geçirdiðini öðreniyorum. Ne yaptý da bu cezaya layýk görüldü? ‘90’lý yýllar, örgüt elemaný ya da sempatizaný ayýrt etmeden herkesi içeri aldýklarý yýllardý’ diyor. ‘Beni alýp götürdüklerinde, Gazi Üniversitesi, Elektrik Elektronik Bölümü son sýnýf öðrencisiydim. Örgüt üyesi filan deðildim. Sadece fikirlerine sempati duyuyordum. Söylendiði gibi örgüt üyesi olmak öyle sanýldýðý kadar kolay deðil. Üye olmak için çok aþamalý bir süreçten geçmeniz gerekir. Üstelik, her önüne geleni de örgüte üye olarak almýyorlar. Yani, örgüt üyesi filan deðildim.’

‘Tecritle ilgili yaþadýklarýma gelince, tecritte dirençli olanlar hayatta kalmayý baþardýlar. Direnmeyen, her þeyi kabullenenler ise bir þekilde hastalandýlar, aralarýnda intihar edenler oldu. Tek kiþilik hücrelerde dünyadan izole edilmiþ olmak, insanda çeþitli hastalýklarýn görülmesine neden oluyor. Özellikle, paranoya, manik depresif, þizofreni gibi psikolojik rahatsýzlýklarla, kalp hastalýklarý, göz bozukluðu gibi fiziksel arazlar ortaya çýkýyor. Volkan Aðýrman diye bir arkadaþýmýz vardý. Tek kiþilik bir hücrede kalýyordu. Tecrite bir ay bile dayanamadý, intihar etti. O dönem, kamuoyuna yansýtýlmasa da 20 kiþi tecrit nedeniyle kendi eliyle hayatýna son verdi. Tecritte sýnýrlý sayýda da olsa kaðýt, kalem, kitap alabiliyorduk ama yönetimle aramýz bozulduðunda bunlara el koyuyorlardý. Eðer cezalandýrmak istiyorlarsa, aklýnýza gelebilecek her þey ‘çöp’ kapsamýnda deðerlendiriliyordu. Elbiseler, özel eþyalar, çorap, fanila, iç çamaþýrlarý, kaðýt, kalem, kitap, çiçek. Bir keresinde bir kuþun getirdiði bir parça bitkiyi, çay posasýnda yetiþtirmeyi baþarmýþtým. Arama yaparken buldular, bu ne dediler. Çiçek dedim. Hayýr, ‘çöp’ dediler ve aldýlar. Mesela, ‘sana iki tane çorap, iki fanila yeter, fazlasýna gerek yok’ deyip geri kalan çamaþýrlarýnýza el koyabiliyor, gerekçe dahi göstermeden kýsaca bunlar ‘çöp’ deyip alýyorlardý. Burada amaç, insanýn doðasýna aykýrý biçimde insaný yalnýzlaþtýrmak.’

‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyununun yazarý, Bilgesu Erenus öncelikle kendisini oyunun yazarý olarak görmediðini ve bu projenin bir ortak yaratým olduðunu söylüyor ve bu konuda ýsrarlý. ‘Çünkü elimde oyunun belli yazýlý bir teksti yok. Bu oyun, izleyicinin anlýk tepkisiyle geliþen, canlandýrmaya dayalý bir deneysel tiyatro çalýþmasý. ‘Hepimiz Tecritteyiz’, F Tipi Cezaevlerinde altý yýldýr uygulanan tecriti, yani hala olmakta olan bir belgeyi, sanatýn diliyle topluma yaymak ve üzerindeki koyu sansürü kaldýrabilmek için yaratýldý. Bu oyun projesi, Dünya Avukatlar Günü’nde, tecritteki müvekkilleriyle ayný koþullarý yaþadýðýný söyleyerek ölüm orucuna duran Avukat Behiç Aþcý’yý ziyarete giden bir grup aydýn-sanatçý ve sonradan onlara katýlanlarýn ortak ürünüdür.’

‘‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyunu, bir deneysel tiyatro çalýþmasý. Projenin ana fikri, tecriti sanatýn diliyle, tiyatronun dilini kullanarak anlatmak . Beklan Algan’ýn bununla ilgili çok güzel bir sözü var. ‘Hala sürmekte olan bir belgeyi, politik doðaçlama olarak sunmak ve tartýþmaya açmak’ Bu tür bir sahneleme þimdiye kadar hiç yapýlmadý. Ne yaþanacaðý ve ne gibi sonuçlarla karþýlaþýlacaðý önceden kestirilemeyen oyun, seyircilerin katýlýmlarý ve onlarýn tepkilerine göre deðiþiyor, geliþiyor. Tecrit odalarýna alýnan oyuncular, üzerlerinde numara bulunan birer turuncu forma giyiyorlar. Girdikleri tecrit odalarýnda birer numara olarak hitap edilen oyunculara hapishane kurallarý anons ediliyor ve bu kurallara uymalarý isteniyor. Sürekli kameralarla gözetlenen oyuncularýn uymalarý istenen hapishane kurallarý arasýnda isteklerini dilekçeyle belirtmek, göz temasýnda bulunmamak, konuþmamak, saða sola bakmamak gibi kurallar var. Özel eþyalarýna giriþte el konulan oyuncularýn eþyalarý oyun çýkýþýnda kendilerine teslim ediliyor. Kurallara uymayanlara görüþ cezasý ve yoðun tecrit cezasý veriliyor.’

Bilgesu Erenus, oyunun gördüðü ilgiden çok umutlu. Hatta oyunun kendi kendisini turneye çýkarmasýný biraz þaþkýnlýkla izliyor. ‘‘Hepimiz Tecritteyiz’ kendi kendisini turneye çýkaran bir oyun oldu. Çok sayýda þehirden oraya gidip oynamamýz için teklif alýyoruz. En son Adana’dan teklif aldýk. Ben ve Mehmet Esatoðlu iki kiþi buradan gidelim, geri kalan organizasyonu ise çaðrýlý olduðumuz þehir yapsýn istiyoruz. Yönlendirmedeki olaðanüstü yeteneði, oyunculuðu ve yönetmenlikten gelen birikimi ile Mehmet Esatoðlu, oyunun sahneleniþi açýsýndan çok önemli. Gideceðimiz kentlerde, sivil toplum örgütleri, o kentin barosu, sendikalarý, o kentin tiyatrosu gibi kurum ve kuruluþlar bir araya gelsin istiyoruz. Mesela, gardiyanlarý gideceðimiz þehrin tiyatro topluluðundaki oyuncularýn oynamasýný þart koþuyoruz. Bu paylaþým, olayý sahiplenmek ve hissetmek açýsýndan gerekli.’

Oyunun Yönetmeni Mehmet Esatoðlu’nun tepkisi de Bilgesu Erenus’dan pek farklý deðil. ‘Ben, oyunun yönetmeni deðilim’ diyerek söze giriyor. ‘Oyunda canlandýrma, yönlendirme ve oyunculuk yapýyorum. Oyuna politik bir bilinçle ‘burada neler olur?’ diyerek bakmak gerekiyor. Canlandýrma nasýl olacak? Canlandýrmada neler olacak? ‘Bilgesu Erenus “Hepimiz Tecritteyiz” projesini anlatýrken birden aklýma geçmiþ yýllarda dinlediðim bazý “ses hikayeleri” geliverdi. Ýstanbul’da, Diyarbakýr’da cezaevlerinde yatmýþ kiþilerden dinlediðim öyküler. 12 Eylül günlerinde askeri cezaevlerinde baþlamýþtý bu uygulama. Tutuklular tam yemek yerken onlarý sinirlendiren anonslar yapýlýrmýþ. Örneðin, salçalý yemek yerken ölen erlerin kanlarýný da yemeðe kattýklarýný söyleyen bir ses patlarmýþ birden. Baþka bir gün, sabahýn erken saatlerinde hoparlörden duyurulan bir ölüm haberi. Diyarbakýr’da askeri cezaevinde kulaklarý patlatýrcasýna çalýnan marþlar varmýþ.’

‘Baþ gardiyan rolünü hazýrlarken tüm bu sesleri ve okuduðum hapishane anýlarýný düþünerek anonslarý ve oyunu yönlendirmemi planladým. Oyuna hazýrlanýrken önce katýlýmcý oyuncularla konuþuyorum. Hep birlikte özgürlüðü elinden alýnan insanlarý, ötesi insaný insansýz koyan cezalandýrma yöntemlerini gözümüzün önünde somut hale getiriyoruz. Ardýndan ters bir iþlemle, gardiyan rolü oynayacaklarý tecrite sokuyoruz. Bu uzun provanýn içinde katýlýmcý oyuncular, hem katil hem kurban rolünü oynayarak canlandýrmayý kafalarýnda tasarlýyorlar. Öncelikle yaptýðýmýzýn bir canlandýrma olduðunu kavramamýz gerekiyor. Yaptýðýmýz ne doðaçlama ne de oyun. Çünkü bu iki biçimde de taraflar,
“oynamýyorum” deme hakkýna sahip. “Hepimiz tecritteyiz” canlandýrmasýnda ise koþullar farklý. Oyunla baþlayan giderek gerçek acýlara dönüþen bir süreç yaþanýyor.’

‘Mesela, bir þey verirken ya da alýrken yere eðiliyorsun, kaðýdý yerden alýyorsun. Bunu Bilgesu Erenus planladý. Bir þey istediðinde, ‘tecritte’ kapýnýn altýndan veriyorlar. Verenin yüzünü göremiyorsun. Göz temasý yok. Ýnsani deðerler yok. Oyunun ana çýkýþ noktasý, en büyük cezanýn, ‘insaný, insansýz býrakmak’ olduðu fikridir. Oyun, Ýstanbul Sahnesi oyuncularýyla birlikte Ýstanbul Barosu’nda oynandý. Bir yýðýn etkinlik yapýldý. Yara devam ettikçe, toplum saðýrlaþtý. Oyun, izleyicinin katýlýmýyla toplumdaki bu saðýrlaþmayý kýrmaya çalýþýyor.’

Ýzmir Tiyatro Evi yönetmeni ve oyuncu Hamit Demir, ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyununa katýlýþ hikayesini þöyle anlattý. ‘Ýstanbul’a ‘Mehmet Akan’ý anma etkinliðine gittiðimizde, Mehmet Esatoðlu ile orada karþýlaþtýk ve böylece ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyunundan haberdar olduk. Bana, ‘Bu oyunu Ýzmir’de sahnelemek istiyoruz. Bunu nasýl yapabiliriz’ diye sordu. Ben de Ýzmir Tiyatro Evi olarak projede rol almaktan memnuniyet duyacaðýmýzý ve sahnelemek için de yer ayarlayabileceðimizi söyledim. Sonra, Ýzmir’e dönünce ‘Konak Belediyesi Alsancak Kültür Sanat Merkezi’nden bu projeyi sergilemek için destek istedik. Konak Belediyesi Alsancak Kültür Sanat Merkezi bize büyük destek oldu. Sanata ve sanatçýya verdikleri destek için onlara çok teþekkür ediyoruz. Oyunu sahneleyebilmek için gerekli olan teknik çalýþmalarý yaptýk ve 4. ve 7 katlarý oyun için hazýrladýk. Oyundan bir iki gün önce, Mehmet Esatoðlu Ýzmir’e geldi ve bize bir atölye çalýþmasý yaptýrdý. Ýzmir Tiyatro Evi oyuncularý ilk önce oyunu kendi içimizde oynadýk. Hepimiz mahkum olduk. Mehmet Esatoðlu, idareyi ve iradeyi oynadý. Oyunu açýklayarak ve bizi yönlendirerek oyuna hepimizi hazýrladý. Biz mahkumlarýn oyun süresince, ne hissettiðini ve olaylar karþýsýndaki psikolojik ve duygusal dönüþümlerini, verdikleri tepkileri anlamaya çalýþtýk. Mesela, hangi saatlerden sonra, hangi psikolojik ve fiziksel tepkilerin oluþmaya baþladýðýný ölçtük. Özellikle, su içmek, acýkmak, tuvalete gitmek gibi fiziksel ihtiyaçlar üzerinden insanlarýn nasýl çözüldüklerini gördük.’

‘Oyuna dahil olmadan önce, oyuncu adayý seyircilere özellikle herhangi bir saðlýk problemleri olup olmadýðýný sorduk. Örnek olarak, tansiyon problemi olanlarý ve kalp hastalarýný oyuna almadýk. Fiziksel yaptýrým derken yanlýþ anlaþýlmasýn, oyunda hiç kimseye tekme tokat giriþilmedi. Kontrolümüzü hiç elden býrakmadýk ve fiziksel þiddete çevirmeden beden dilini ustalýkla kullandýk. Beden dilinin ustalýklý kullanýmýnýn ve konuþmalarýn fiziksel bir þiddet olarak algýlanabileceðini gösterdik. Oyuncularý, bu yolla sinirlendirerek, taciz ettik ve o anda oyuncularýn psikolojik ve fiziksel dönüþümlerini ölçtük. Gardiyanlarý oynayan tiyatro oyuncularýnýn tek amacý, oyuncularýn iradelerini zayýflatmak ve oyunculardaki o zayýf noktayý ortaya çýkarmaktý. ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyunu, Ýzmir Tiyatro Evi oyuncularý için empatiyi geliþtirmesi, 6 saat süreklilik taþýyan bir konsantrasyonla oyun akýþýný saðlamak ve oyunculuk deneyimi açýsýndan çok önemli ve çok özel bir çalýþma oldu. Oyuncular, topluma karþý ahlaki sorumluluklarýný yerine getirdikleri ve insani bir projede yer aldýklarý için çok mutlular. Oyunun sahneleniþinin üzerinden dört gün geçmesine raðmen yaþadýklarý deneyimin etkisini hala üzerlerinde taþýyorlar.’

Gözlemci masasýndaki varlýðý ile bizi mutlu eden, hayata karþý onurlu duruþu, aydýn kimliði ve yazýlarýyla yüreðimiz aydýnlatan yazar Dinçer Sezgin, gecenin sonunda kahveden ayrýlýrken kýsa bir konuþma yaptý. ‘Yaþadýðýmýz günlere baktýkça zaman zaman geleceðe dair umutlarým azalýyor. Ama bugün sizleri, bu genç insanlarý oyunda izledikten sonra, yeniden hayata karþý umutlarým arttý. Bu projede emeði geçen herkesi kutluyorum’ diyerek genç oyuncularý ve projeye destek verenleri yüreklendirdi.
.
Her ne kadar kendisi kabul etmese de oyunun yazarý olan Bilgesu Erenus’un oyunu izleyecek olanlara bir çaðrýsý var. ‘Sizler de bu projenin yaratýcý aktörleri arasýna katýlabilirsiniz. Bir süre için, her þeyi bir yana koyup, tecrite katýlmanýzý öneririm. Bu insanlýk dýþý uygulamayý, anlatabilmek için önce anlamak ve yaþamak gerek. Tecrit iskemlelerinde tecrit kurallarýna uymak koþuluyla yer alabilirsiniz. Oyun altý saat kesintisiz sürüyor. Ýstediðiniz an oyundan çýkabilirsiniz. ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyununda neler olabileceðini inanýn biz de bilmiyoruz. Þu an tek bildiðimiz, tecritin insan doðasýna aykýrý oluþudur ve bu doðaçlamaya katýlan bizler de hepimiz insanýz. Bu oyunda biz de varýz deyiþiniz, emperyalizmin dayattýðý tecrit oyununun bozulmasýna yönelik büyük bir katký oluþturacaktýr.’

Yazýyý kaleme alma sürecinde yaþadýðým olaylar nedeniyle birkaç kelime etme zorunluluðu doðuyor. Öncelikle, hiçbir yazý bana bu kadar çok acý çektirmedi. Tecrittekiler altýncý yýllarýna girerken, onlar için kaleme alýnmaya çalýþýlan bu yazý dördüncü gününe girdi ve hala bitmedi. Dört gündür, saçým baþým karma karýþýk, üzerimde kirli bir gecelik, neredeyse hayatla baðýmý tamamen koparmýþ, hayattan tam manasýyla ‘tecrit’ edilmiþ bir biçimde yazmaya çalýþýyorum. Yüreðime basan kasavetten avazým çýktýðý kadar baðýrdýðým anlar oldu. Tecriti tekrar birebir yaþýyorum. ‘Bu ne lanet þeymiþ?’ Yaz, yaz, yaz bitmiyor. Ucu bucaðý olmayan karanlýk bir tünelde, tünelin sonundaki ýþýðý yakalamaya çalýþmak gibi bir þey. Var gücümle, o hayali belirsiz, varla yok arasýndaki ýþýðý yakalamak için koþuyorum. Bütün gün bilgisayar baþýnda koþtuðum maratondan yorgun göz kapaklarým henüz kapanmýþken ve yastýða baþýmý koyduðumda saat sabahýn üçünü gösterirken, kýsa bir süre sonra‘unuttum’ feryadýyla uykumdan uyanýyor, gözlerim fal taþý gibi açýk, yataktan fýrlýyor, kendimi yine bilgisayarýn baþýnda buluyorum.

Bilgisayarýn baþýnda, yazýnýn içine hapsoldum, tecritteyim. Bu yazý beni gerçek hayattan tecrit etti. Bu süreç içersinde, bir dizi yanlýþ anlaþýlmadan oluþan kýrgýnlýklar yaþadým. Üstelik buna uykusuzluðu ve yaþanan stresi de ekleyin. Bir insaný kazanmanýn, bir hayata bedel olduðunu bilen bir kiþi olarak, sadece doðrularý yazmak, olaylarý tarafsýz, herkese eþit mesafede ele alma uðruna, iyi niyetle fakat düþüncesizce yapýlan bir hata sonucunda istemeden de olsa birçok insaný kýrmak durumunda kaldým. Dolayýsýyla, ben de çok üzüldüm ve kýrýldým. Bu tecriti yazmanýn bedeli benim için hakikaten aðýr oldu.

Bu tecrit, ne lanet þeymiþ!

Eðer bu yazý ahlaklý ve dürüst bir yazý olacaksa, katýldýðým kadar katýlmadýðým noktalarý da belirtmek zorundayým. Öncelikle, ‘Hepimiz Tecritteyiz’ oyunu, çoluk çocuk ailecek eðlenmek amacýyla gidilecek sýradan bir oyun deðil. Popüler kültürün ürettiði, televizyon ekranlarýndan naklen yayýnlanan, ucuz, içi boþ, yarýþma programlarýndan biri ise hiç deðil. Burada, görünen ve yaþananlar gerçek hayatýn ta kendisi. Konun içeriði, oyunda yaþanan yüksek tansiyon ve gergin ortam nedeniyle, çocuklarýný oyuna getirmek isteyen ailelerin, kalp rahatsýzlýklarý olan ve tansiyon sorunu olan kiþilerin oyuna gitmeden önce bir kez daha düþünmelerini öneriyorum. Oyun sonrasýnda, oyuna çok sayýda tepki geldi. Ýnsani tepkilerin içeriði ne olursa olsun, konun merkezinde yine ‘insan’ ve insanýn doðasýna aykýrý olan ‘tecrit’ vardý. Sonuç olarak, bu oyunla birlikte insanlar, 6 yýldýr devam eden ‘tecrit trajedisini’ hiç olmazsa bir kez olsun ‘düþünmek’ ve ‘sorgulamak’ zorunda kaldýlar.

Sanat düþünmek ve soru sordurmak için var. Tiyatro ise hayatýn ta kendisi. Bizler, vicdani sorumluluðumuzu yerine getirerek gerçeklerin peþine düþmezsek, soru sormaz ve sordurmazsak, sanatýn, tiyatronun ve sanatçýnýn ne deðeri kalýr?

Ya yaþadýðýmýz hayatýn ne deðeri kalýr?






.Eleþtiriler & Yorumlar

:: baþarýlý
Gönderen: utku deniz sirkeci / Ýzmir/Türkiye
15 Eylül 2006
tecrit yazýnýzý baþarýlý buldum.elinize saðlýk.Bir gezi yazýsý tadýnda olmasý doðru bir tercih.Çünkü yeni bir mekanla tanýþtýnýz ve orayý ayrýntýlarýyla görmediniz.doðrudan bir politik eleþtiri olsaydý bence kötü olurdu.Bunu bir Behiç Aþçý yada hala orada bulunan biri yazsa doðrudan olabilir tabii. Tekrar kutluyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politik olaylar ve görüþler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dario Fo"dan "Bir Anarþistin Kaza Sonucu Ölümü"
Siz Hiç Modayý Takip Etmez Misiniz? Marx Þimdi Çok Moda! Takunyalý Sadaka Ýmparatorluðu Yýkýlýyor : Kapitalizm Öldü, Yaþasýn Marx!
Türkiye"nin Ar Damarý Çatladý
Mýsýr Bir Ýç Savaþa Doðru Mu Gidiyor?
Ruhum Aðrýyor
Cin Ali"yle Cici Ali
Caným Bushçuðum...
Neremi? Neremi? Karizmamý, Karizmamý...
Meraklýsýna Rum Usulü 'Türk Kebabý'

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Franca Rame ve Dario Fo"dan Büyüklere Masallar : Japon Kuklasý
Ýçimden Çýkan Küheylan...
Öpülesi "Yastýk Adam" Öyküleri : Kayýp Ruhlara Masallar
Para Aðaçta Yetiþmiyor Pinokyo!
"Ýþi Kapmak" Ýçin Ne Kadar "Ýleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sýnýrlarý Zorluyor!
That Face : Aynada Gördüðün "O Yüz" Kim?
Ferhan Þensoy"dan 2019 Türkiye Fotoðraflarý
Dumana Boðulan "Romeo ve Juliet"
Ben, "Çýplak Memelerini Deðil" Dansý Ýzlemeye Geldim!
Ýçimizdeki "Boþ Þehir"ler...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.