Herşey Birgün Bitermiş...
ne zormuş herşeyin yalan olduğunu öğrenmek ama yine de ona inanmayı istemek...
"Yazmak, varoluşsal bir bunalımın yan etkisidir; okumak ise bu bunalımın geçici olarak ertelenmesi." — Franz Kafka"
"Yazmak, varoluşsal bir bunalımın yan etkisidir; okumak ise bu bunalımın geçici olarak ertelenmesi." — Franz Kafka"
ne zormuş herşeyin yalan olduğunu öğrenmek ama yine de ona inanmayı istemek...
Yanılmıyordum
öğrenemedik sevmeyi,
öğrenemedik merhamet etmeyi,
öğrenemedik kötülük etmemeyi,
öğrenemedik bir kereliğinede olsa taviz vermeyi,
Büyük, saydam, korunaklı ve huzurlu bir yerdi. Ellerinin aradığı, sesinin yankılandığı, büyüleyici bir anıydı. Resimler hatırların temsili, acılar mutlulukların gölgesiydi.
Nedeni zorunlu bir temayı gösteriyor. Zorunlu ve akıcı. Yenileyici ve kalıcı. Rüzgar sonsuz bir ritm, anlatılanlar kuruntusuz bir ilim. İşte seçimlerin getirdiği yer ! İstekler değil,
Üç-dört yaşlarındayken uçabilen her nesneye hayranlık duyardım. Kuşlar benim için dünyanın en talihli varlıkları idi. Evimiz şehrin dışında, sert ağaçlar ve uçurumlarla kaplı yüksek bir tepenin üzerindeydi ve kendimi hep o kayalıkların üzerinden gökyüzüne yükselirken hayal ederdim. Hatta bir keresinde alçaktan uçan bir helikopter görmüştüm de günlerce elimde
Cehennemin kare kare olduğu ve ateşlerin yüreğine damla damla aktığı saatlerde, günahın orman olmak ise nasıl dayanabilirsin ki bunca yangına, gözyaşları yeter mi bunca yürek ateşini söndürmeye cennet gözlüm ?Sen hiçbir kimse için ağladın mı peki?Gözlerin cenneti hatırlatacak kadar güzelken söyle açları, yoksulları hatırladın mı ki? Hiç kimseye
Artık yüreğimde sakladığım duyguları gökyüzüne doğru savuruyorum... Savrulur, nehirlere karışır, denizlere ve okyanuslara ulaşır da sonsuz olur mu? Bilinmez...
Açık mavinin derinliklerinde, bir akşam üstü, yıldızları düşlemek ne zor! Bilmediğin bir şarkının nakaratından gökyüzüne doğru uzattığında ellerini, düğümlerin düğünü başlayacak, Aşk'ın varlığını işte o zaman sana
Hazan ve gece, hayatın hüznü aksettiren gri yanıdır. Bu zaman dilimlerinde hüzün nöbetleri belleğimizi çepeçevre kuşatır. Sonbahar hatıralara neşter vururken, gece; aydınlık ufuklardan göz kırpan umutların önüne perde olur. Söz sükûta teslim olur kızıl şafaklarda.
Düşünceler beyin kavanozundadır.Uçmak isterler, özgür kalmak isterler.Aklı başında insan, açar bütün kapaklarını, salıverir karasineklerini ve beynini yiyip bitiren sivrisineklerini.
Bazen düşüncelerimizi bir sinek gibi salıverdiğimizde, gidip bir pisliğe konabilir.Yanlış düşünceler bizi, yanlış yerlere sevk edebilir.
“Romandan fırlamış bir roman kahramanı gibi..”
“Öyle kırılgan, mahcup tavırlarla çocuk gibi… Öyle masum, öyle içten sıcak, sevecen…”
“Şiirin dizeleri gibi akıcı, derin… Aşığın sazının telleri kadar duygulu…”
Son kez tanımla bulunduğun yeri, gelebilmek için büyük bir enerji gerekli. Soruların anlatamıyor, bildiğini sandığın şeyleri. Bitirdin yenilenen düzeni, duyguların geçmişte bir bilinmezlik olarak kalacak. Sıkıntıların yeni limanlara demir atacak. Sevineceğim sanıyorsan, kuşkuların esir edecek benliğini asıl. Yeni durumlara ayak uydurmak isteği bir şeyleri baştan bitirdi.
Yapmayı çok istediğim bir tasarımı paylaşmak istedim. Belki bu yazıyı okuyan ve parası olup tasarımın herhangi bir parçası hoşuna giden birisi çıkar ve en azından tasarım bir tasarı olmaktan kurtulur...
İnsanın bilinçaltı derinliklerindeki bilgileri ortaya çıkaran o güç rüyalarımız dır. Orada ne kadar özgürlüğümüzü yaşarsak yaşayalım takıldığımız yerde sistemin devreye girişini izliyoruz.
Mekan yalnızca bir arka fon oluştururmuş insanlara ve yaşamlarına...İnsanını ve yaşamını yitiren mekan,yalnızca hoş desenli boş bir kağıda dönermiş üzerine dalıp dalıp hafızayı canlandırmaya yarayan...
Bazen yolda yürürken eski evler görürsün. Kimler, hangi zamanlarda oturmuş bilmezsin. Belki akşamları, dışarda soğuk rüzgar eserken, pencerenin kenarında hiç bulamayacağı hayatları isteyen, gece yatağa yattığında tatlı düşlere dalan hırslı, yetkin bir insan...
Sevdiğin şeylere dokunurken hayat henüz değişmemiştr. Değişeceği de dünyanın gidişatından bellidir. Şansa inanıp
Sessiz sessiz atılırken adımlar , geride bırakılan atak izleri takip eder durur insanı.Bakarken gözler bir su birikintisine kirlenmiş bedenleri birer birer gösterir kendine.Bir su birikintisinde birkaç yaşam.Bir nehirde boğulan birkaç beden.
Birden düştü yüreğine ılık ılık bahar taneleri.
Kuşların cıvıltısı içini kıpırdattı, bahar gelmişti yüreğine
Filizlenmiş hayalleri karşısındaydı artık, göz göze bakarken ne olduğunu
Anlamadan hayatın en büyük günahını işliyordu.
Artık dünya yoktu, evren yoktu, benlik yok…
Yaşanmışlıkların sevişmelerini yaşıyoruz korkarak. Terk edilmişliğin incinmeyisle ürkekçe dokunuyoruz birbirimize. Bağımlılıktan kaçarken bağımsızlık bağımlısı olmuşuz ne yazık.