Deniz Ülkesi

Yorganları yastıkları doladım bedenime. Üşüdüm çok üşüdüm. Ben sandım ki dışarıda kar yağıyor. Meğerse senin beyaz suretin içimde kar manzarası idi. İçimin titremesi ondandı, üşümem ondandı. Ne zamanki seni sımsıcak öptüm, içim ısındı. Yorgansız ve battaniyesiz o gece uyudum. Seni o gece bedenime doladım. Ben sarmaşık oldum, sen yüce bir ağaç oldun. Sana sarılarak mutluluktan göğe ulaştım. Seni sevdim ve güneşi bıraktım. Göğümü seninle doldurdum. Dört mevsimi senin çevrende dolanarak yaşadım. Ben seninle dünya kadar mutlu oldum. Üşümek yalnızlığımın buzdan akışıydı. Üşümek yorganlara sarılmamdandı.

yazı resim

Yorganları yastıkları doladım bedenime. Üşüdüm çok üşüdüm. Ben sandım ki dışarıda kar yağıyor. Meğerse senin beyaz suretin içimde kar manzarası idi. İçimin titremesi ondandı, üşümem ondandı. Ne zamanki seni sımsıcak öptüm, içim ısındı. Yorgansız ve battaniyesiz o gece uyudum. Seni o gece bedenime doladım. Ben sarmaşık oldum, sen yüce bir ağaç oldun. Sana sarılarak mutluluktan göğe ulaştım. Seni sevdim ve güneşi bıraktım. Göğümü seninle doldurdum. Dört mevsimi senin çevrende dolanarak yaşadım. Ben seninle dünya kadar mutlu oldum. Üşümek yalnızlığımın buzdan akışıydı. Üşümek yorganlara sarılmamdandı. Geceler boyu uzak yıldızların ışığıyla ısınmaya çalışmamdandı üşümem. Sonra anladım ki uzak yıldızlar yatağımı ısıtamazdı. Sonra anladım ki uzak yıldızlar, sadece bazen kuyruklarını sallayarak geçerdi gökyüzünden. Her yıldız bir değildi tabi ki. Tıpkı senin her kadına benzememen gibi. Güneş gibi bir yıldızdın sen. Gündüzleri aydınlığımdın, akşamları sıcak yaz gecelerimdin. Kışı bitmez dediğim hayatımın çiçek açan dalıydın. Kuzuların melemesi, okyanusun çırpıntısı, rüzgarın ılık nefesi, çiçeğin kokusu, bir çocuğun yol boyu koşması, alabalıkların suda coşması, bir atın tepinmesi, ceylanın göz rengi, kartalın gökte süzülüşü, bir annenin çocuğuna sarılışı, bir babanın eve ekmek götürmesi, sevenlerin birbirine sarılışı, bir balın petekten akışıydın. Yorganları bir kağıt gibi doladım bedenime. Vücudum fırından yeni çıkmış bir ekmek gibi sımsıcaktı o gece. Beni katıksız sevdin sen. Yedin, bitirdin beni o gece. Senin tokluğun ben oldum. Sen ise benim için güneş altında kızarmış buğday oldun. Sana, seni tattırdım. Sana, seni yaşattım o gece. Bir baykuşun fareyi yakalaması gibi seni yakaladım. Aslında kanatlarım sendin. Sana koşarken de, uçarken de senden güç aldım. Seni severken, gözyaşlarımın düştüğü avuçlarımı duaya açtım. Sonra sen sağanak halinde yağdın ellerime. İşte o an ağlamayı unuttum. Yağmur olduk ikimiz. Ben senin yürek mazgallarına aktım, sen benim kurak topraklarıma yağdın. Sımsıcak bir gülüş olduk; yüzün yüzüme değdiğinde. Acaba bu gülen dudaklardan hangisi benimkisi dedim. Anladım ki güneş sendin ve kumsal sendin. Bana da bu manzaranın tadını çıkarmak kaldı. Attım kendimi aşkın denizine. Bir daha da üşümedim. Senin yanında upuzun yattım. Senin tenime bronz rengini vermeni bekledim. Ben senin sıcaklığınla esmer bir buğdaya dönüşürken, üşümek bana bir arpa tanesi kadar uğramadı. Şu şiiri yazdırdın bana:

Deniz Ülkesi
Ey sevgili semtime uğradın bir güneş gibi.
Buz dünyam hem deniz oldu hem kumsal
Sana koştum kollarımı açarak kulaç kulaç
Sımsıcak sularla sevişir gibi seni sevdim

Kumsal, sahil, dalga ve güneş sendin yar
Sen deniz ülkesiydin ben kürek mahkûmu
Sana yorgun kollarımla kaçtım sarıl bana
Sar beni kıyılarım yalnızdı bugüne kadar

Başa Dön