Erdemlilik
Hoşgörüye kapı aralıyordu.
Himmeti ve izzeti yaşatıyordu.
Zilleti beş paralık ediyordu.
Mahalleli dayanışmasını vurguluyordu
"Yazar, kendi hatalarını editörüne verir; okur ise hepsini yazara fatura eder." – Umberto Eco"
"Yazar, kendi hatalarını editörüne verir; okur ise hepsini yazara fatura eder." – Umberto Eco"
Hoşgörüye kapı aralıyordu.
Himmeti ve izzeti yaşatıyordu.
Zilleti beş paralık ediyordu.
Mahalleli dayanışmasını vurguluyordu
okunmasa daha iyi aslında biraz saçma ama gerçekçi de entelektuellerin ilginç bir tablo dedigi, cocugun eline fırca versen daha güzel çizer abi diye yorumladığımız abuk subuk resimler gibi
Merak etmeyi ve öğrenmeyi kimilerine havale edenler ve bunun ne demek olduğunu bilmeyenlerin zekâsı, evlerimizin misafir odalarını süsleyen vitrinin içinde asla kullanılmayan aksesuarlara benzer!
Evet, her şey ağaçların sökülüp güzelim Gezi Parkının; ruhsuz, betondan yapılmış bir AVMye dönüşmesini engellemek için başladı. Farklı dünya görüşünden yüzlerce genç insan peşlerine yaşça büyükleri ilk defa bu denli kısa sürede ve etkili bir biçimde takabilmeyi, kendi saf ve çevreci söylemlerine katabilmeyi başarmışlardı.
Elde ettiği bilgilerle, hayatını idame ettirirken, bireylere ve diğer canlılara, zarar vermeden ve elinden geldiği ölçüde, yardımı esirgemeyen, evrensellik statüsüne haiz, âdemi beşerlerdir.
Başı açık ya da kapalı fark etmez. İnsan insandır. Yaklaşan tehlikeyi önlemenin yegane yolu farklı görüşlere sahip insanların el ele vererek tahrikçileri, saldırganları susturmalarıdır.
Karşılıklı susuyorduk…. Bekliyor ve susuyorduk… Öyle susuyorduk ki çöllerde kaktüsler bile susuyordu. Öyle duruyorduk ki dünya dönmeyi bırakıyordu, duruyordu….Felekler yedi katın yedisinde de duruyordu
Bir gürültü koptu ta derinden. 7,2 lik bir büyüklük, yetmişti tüm kolonları koparmaya...
Bazen sağanaklar yağar içimizde, bazen de en baklemediğimiz zamanlarda güneş açar. Bu yazının küçük beyaz bir kamelya ile ilgisi var. Bu küçük ve sanal kamelya nasıl bir hüzün perdesini aralayabildi ?...
Zira akl- selim insanlar olup bitenlerden ders çıkartmalıdırlar...
Elbette ki yangınla körükle gidilmemeli lakin yangına da sessiz de kalınmamalıdır.
Bir yangın var ortada, herkesçe malum; gücümüz nispetince söndürmeye çalışmalıyız.
Kardeş kardeşe kırdırılmaya çalışılıyor; silkinip bu gafletten uyanmalıyız.
İç ve dış
Herhangi bir ülkenin herhangi bir köşesindeki insanla, herhangi bir adla, aynı şeyi içiyorsunuz. Çay...
Be mübarek hayvan oraya sığmayı nasıl başardın. Hadi sığdın tahtaya yapıştığın halde kımıldamadan yaşamayı nasıl başardın?
Deli çağları geride kalınca,vazgeçemeyeceklerini sandıkları ‘aşkım’larına bir daha
Dönüp bakmayacak bu gençler,hangi dürtüyle böyle bir vahşetin aktörü olabiliyorlar?
Rehber öğretmenlerin,rehberlik servislerinin ilgi alanı dışında mı kalıyor bütün bunlar?
Geride birçok tanıdık, sevenler kalır. Gözleri yaşlı, sessiz sedasız giden geminin ardından bakakalır ve ince ince yaş dökerler. Bu hayata veda edenler sessiz bir törenle asıl ait olduğu yere teslim edilirler. Toprağa verilirler.
Artık onlar için hayat geride kalmıştır. Geride kalanlara ise hayat kaldığı yerden devam
Gülmek ne kadar zor. Özellikle de uzmanların deyimiyle 'globalleşen dünyada'. Peki gülmek neden bu kadar zor. küçük bir tebessümü neden birbirimizden esirgiyoruz.
Öncelikle gülmekten kastımız kahkaha atmak felan değil ya da yüzünüz gülerken içerlerde bir yerlerde hüzün frtınaları kopması da değil. İçinizin ve dışınızın aynı anda
Hani şair der ya "beni bu güzel havalar mahvetti" diye
Çok haklı bu güzel hava ve denizde beni mahvedecek sanırım.
Şiirin devamını düşünmek dahi istemiyorum...