İyilikle Tuccar Olunmaz!
İyilik denilen ululuk, bu kervanda sana han sunmaz. At olursun, eşek olursun da iyilikle tüccar olunmaz.
"Yazmak, düşüncelerinizi evden kovmak gibi; giderler ama sonra komşunuz onları çöp kutusundan çıkarır." – Mark Twain"
"Yazmak, düşüncelerinizi evden kovmak gibi; giderler ama sonra komşunuz onları çöp kutusundan çıkarır." – Mark Twain"
İyilik denilen ululuk, bu kervanda sana han sunmaz. At olursun, eşek olursun da iyilikle tüccar olunmaz.
Delice sarsan, yağmurda parlayan, uzakta acı veren, kalbi yoran.. Çılgın gibi aradığın, bulunca uzaklaştığın, rengi kırmızı, hüznü yabancı, sesi aldatıcı..
Ahh ! Sevgin yeni bir huzur ifadesi, korku geri çekilme bahanesi..
Mizansende kayıp ruhlar senfoni okestrasının, sabah düşleri yağıyor bedenime, tüyler ürperten bir melodi saatine göre.
Oysa hiç yapmazdı bunu , tek jetona bir sabah şarkı çaldırmazdı.İstemezdi düşlerin bedenime ondan önce değmesini.
Ülkemiz bugün büyük bir kaosun içerisine doğru çekilmekte, hem içeriden hem de dışarıdan yapılan hiyanet ve ihanetlerle bölünme ve parçalanma kıskacına alınmak istenmektedir.
Türkiye coğrafyası bugün bir Sevr sürecinin içindedir. Bu bir gerçekliktir. Gerçekleri görmek ve söylemek ise her Türk bireyinin temel görevidir.
Bizim buralarda güzel yerler var.Gelip göremesende yazılarımi sığdır kalbine teraziyi kendinden bulduklarınla dengele...Kim ne derse desin bırakmayalım biz yazmayı devam edelim ićimizden geldiği gibi...
Ölüm haberlerini duymak istemeyen, hastalığında birbirinin ziyaretine gitmeyen, kötü gününüzde yanınızda olmayan kalabalık arkadaşlar, yalnızlar çağının tipik robotlarıdır. Hayvansal tepkiler veren garip bir sürü.
Loş bir oda, soğuk, tozlu... Bir saat duvarda, ömrün azaldığını fısıldıyor yavaş yavaş, sessizliğin içinde, sessizliğe inat.
Damlaların sürekliliği, kederin içinde boğulan, ruhundaki girdabı atlatamayan bir insan için kendini gösteriyordu.. Neyin kafası bu? Neyin istilası? Renkler içinde renksiz, şuursuz, aldanarak gezinmek gibi..
Yenilenecekse için, durduramadığın zaman, işlemeye devam edecekse, kalbin göğsünü delecekse.. Yok artık diyemem ! Bunu hissedeceğim. Son artık diyemem ! Önünde
Öncelikle bu yazımız bölüm bölüm yayınlanacaktır. Yazımızın başlığı çok basit gibi görünmektedir ancak yazımızın içeriği sizi ve düşüncelerinizi bir yolculuğa çıkaracak ehemmiyette yazara özgü bir yazıdır. Okurken düşünmeniz akabinde betimlemeleri ve örneklemeleri iyi idrak etmeniz ümidiyle. HER KELİME KENDİ İÇİNDE ANLAM BARINDIRMAKTADIR.
Kum taneleri gibi savrularak yaşardı orada insan.Yüzyıllar önceydi.Cahiliye adı verilen zamanlardı.Mekke’yi çevreleyen yüzlerce kabile,belirli zamanlarda Kâbe’ye gelip,orada duran kendi putlarına tapınır,bayram ederdi.Şiir yarışmaları yapılır.Beğenilen şiirler Kâbe duvarlarına asılırdı.Delikanlılar sokakta genç kızlara laf atacakları zaman,bir şairin adını söyler,böylece o şairin en ünlü dizesini söylemiş olurlardı.Genç kızlar,adı anılan şairin o
Tırnaklarının arasındaki küller, hangi mezranın geçiş töreninden sığ yasanmisliklardi?
Masa üzerinde sağa sola savrulan sigara külleri arasında debelenen parmaklarını izliyordu.
Ardarda gelen darbelerle, sanki Bethoven' in Adagio Sostenutosunu yeniden besliyordu içten içe.
Deneme amaçlı olarak hazırladığım şiir kitabımın ön anlatımlarından bir tanesi...