Yok Bu Aşkın Sonu
"vallahi kim ne derse desin gücü yetmez ayırmaya aşkımıza inanmaya aşkımıza inanmaya herkes mecbur"
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"vallahi kim ne derse desin gücü yetmez ayırmaya aşkımıza inanmaya aşkımıza inanmaya herkes mecbur"
Suskun gecelerin bir ömre denk düşmeye başlamasıyla dağılan bütün umutlarım, çok uzaklardan şarkılar söylüyorlar sanki yalnızlık şehrine. Ki o şarkılar acımasız ağlatıyor yalnızlığı, sonsuza kadar sürecekmiş gibi sanki. İnsan kendinden korkmaya başlıyor.
Yeni açtığım beyaz sayfaların üzerindeki ilk yazıdır senin gönül yazın…
Yeni kurduğum çocuksu hayallerin başrolü senindir…
"Benden habesiz çikolatalı dondurma yiyeceksin, gökyüzüne-denize bakacaksın..... Delicesine sevdiğin o renge gömeceksin gözlerini....."
“Hani bana sık sık sorardın ya.?. Yeniden dünyaya gelsen ne olmak isterdin “ diye o zamanlar susar cevap vermezdim.
İşte yıllar sonra cevabım : Ben aslında sen olmak isterdim….
Başında kavak yelleri esenlerle, kavak yellerini savuşturanların en azından kıyısına uğradığı ya da uğratıldığı bir limandır aşk kapısı.
Bu kapı gönüldendir. Giriş ve çıkış ancak kalpten geçer. Eğer gönlün kapısı nazikçe, edebine uygun, cesaretle çalınırsa kapının açılması kolaylaşır ve misafirlikten ev sahibi konumuna geçilebilir. Yok, eğer
Hayatımda ilk defa cin-tonik içiyorum şerefine... Ne acı tadı, tıpkı sen gibi, tıpkı sana yazdıklarım gibi!
Ben böyle değildim deniz gözlüm…Acılara yelken açardım gece gün demeden.Pembe şafaklarda kızıllığa ağıtlar yakacağımı deseler inanmaz,güler geçerdim.Oysa şimdi billur kadehlerde yudumladığım hasret boğazımda düğümleniyor.
Aşkı aldatan çocukluğumda içime doğuşunla aydınlandı kendine gömülmüş kalbim. Yalan dolan aşkların toplamından daha büyük bir yalnızlıkla savruluşumda. Ellerimden tutup, sen kimdin diye sorunca gördüm, kabuslarımın başucunda duran korkularımı.
Ne kadar çok yazsamda aşk hakkında hayatta yaşamayı beceremediğim tek şey o...
Özlemek nedir diye düşündüğümde hep sen geliyorsun aklıma; özlemenin yitirmek olduğunu işte o zaman anlıyorum.
İçimin denizi , yurtsuz aşkımın sılası, gözlerimin kıyısında buzun ateşle teması . Sözcüklerimin aşkın çarmıhına takıldığı yerde, dudaklarımdan dökülen geveze suskunluklarımı duyanım. Gelişi içimin şöleni, gidişi ağlamaklı bir gülümseyiş olanım.
Gittin,
Nereye,ne kadar yürümem gerekiyor?Kaç adım attım,elimde kaç var,kaç daha lazım?Hayatta işlemlerim eksilerden yana mı gidecek yoksa toplama yapmayı da öğrenirmiyim bir gün..
Fasulyelerle adımı yazmayı öğrendiğimden beri belki de hiçbir şe
Hiç hesapta yokken kendine bir beden buldu içimdeki hayal sevda. Arsızca yerleşti bedenine. Elleri ellerin oldu... Gözleri gözlerin... Ve ben asla “hayır” diyemeyeceğim aşkıma kavuştum.