"Sol"ler, "Fa"lar, "Do Diyez" Ler
Bu ezgi, bu notalar, bir akşamüstü esintisi gibi ellerimde, yüzümde, saçlarımda dolaşan bu “sol”ler, “fa”lar, “do diyez”ler ..
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Bu ezgi, bu notalar, bir akşamüstü esintisi gibi ellerimde, yüzümde, saçlarımda dolaşan bu “sol”ler, “fa”lar, “do diyez”ler ..
dakikaların saniyelerden , saatlerin dakikalardan , günlerin saatlerden ve bir ömrün sadece zamandan oluştuğunun unutulduğu bir yüzyılın umursamazlığı üzerine
Çok olduğumuz için mi bu tekliğimiz? Çok olduğumuz için mi bu yalnızlık? Dört kişi bir adada kalakalsaydık üç arkadaşımız olurdu. Ama dört milyonluk bir şehirde neden üç arkadaş bulamıyoruz? Bu kalabalık şehirde dost bulamayıp da köpek gezdiren insan sayısı o kadar çok ki...
dostum sandığımdı sırtımı hançerleyen oysa kan akmadı zırhıma bürünmüştüm öncesinde...
Ne hayatlar gördüm zamanı tüketmiş , ne hayatlar gördüm zamanda tüketilmiş.
Artık çoğumuz cep telefonlarımızı almadan yatağa bile giremiyoruz. Mektup yazmakla uğraşmak yerine yolladığımız, ya da aldığımız mesajlar bizi ne kadar mutlu ediyor değil mi? Bazen hiç tanımadığımız insanlardan mesajlar alabiliyor, yanlışlıkla başkaların
Aslında kendi çemberidir insanı hapseden ya da bir diğer deyişle insanın kendisidir kendini çembere iten. Ve insan kendi oluşturduğu bu çember gölgesinde yaşar
Güneşin batışını izlerken neler hissedersiniz? Ben büyülenir kalırım. O renkler o kızıllık... Sanki ruhumda dansetmeye başlar ve beni bambaşka dünyalara götürür. Ayıramam gözlerimi. Her saniye ayrı bir güzelliktir. Kaçıramam bakışlarımı, kaçırdığım her ba
Hayatta herkesin yapmak zorunda olduğu bir seçim var.Herkesin dahil olması gereken bir sınıfı.
Annemin beni terk edip, o soğuk sınıfta tanımadığım bir sürü ağlamaklı yüz ile başbaşa bırakmasıyla, bir daha çıkmamak üzere yerleşti içime terk edilme duygusu
bir varmış,bir yokmuş diye başlayan hikayelere benzer,döküntülü duyguları sahiplenmek,yaşamak ne zormuş...adı masal ya.
İlk adına bile saygı duymadan kendi yaşının neredeyse üç katı büyüklükteki bir erkeğin yanına hapsetmiştim onu. Bir an beynimde çakan şimşeklerin şavkından ürktüm. Tanrım ben ne yaptım?... Gencecik bir kız. Yaşamının pembe penceresindeyken
...Sanki nicedir heyecanla beklenen o meşhur oyun gelmiş gibiydi buralara. İnsanlar toplanmış, haykırışlarını alkış yapıyorlardı, son perdede yere düşen büyük oyuncuya yada benim uyuyan kahramanıma.
Serin bir hava vardı. Belki herşey için çok geç, belki de herşeyin yeni bir başlangıcıydı. Soğuk esintiyi iliklerine kadar hissetmek ve bilmek bişeylerin değişik bir yöne doğru ilerlediğini umarsızca... Ne yapmalı?!??
Aslında ne garip belki de milyonlar
Efendim adettendir: Sözlük manası olarak "çalakalem"; çabuk, gelişigüzel ve ilmi olmayan yazı yazmak gibi manalara gelir. "Çala" eki önüne geldiği isme çabukluk, süreklilik, "özensizlik" gibi anlamlar verir ve fiile bağlanır. İmlâ kılavuzunda "çala kalem"
"...buzdum, incitildim.. su oldum!" bu kez oldu sandım.. yine yanıldım! her şey tamam sandım.. hep eksik kaldım! anlarlar sandım.. bu kez ben anlatamadım!
Lipogramme - "E" harfine küsmüş bir yazı.
Bu yazıda "E" harfi bulana mutluluk vadediyorum.
Şebnem İşigüzel