Prelude
Ruhun yalnızlığı acı çektirir. Kapılarını kapattıysan gerçek kendine, yalnızlığı küstürmüşsündür yüreğine. Çakıl taşı gibi dökülür kelimelerin, acılarının acımasızlığı ile savurursun hayata kendini.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Olay Olay.. İnsanoğlu bir ilke daha imza attı...
İşte insanın son buluşu... KENDİSİ...
Emekli maaşını almaya iki gün kalmış emekli misali, derin düşüncelere dalmış bir haldeler.
Görünce, aklının çok uzaklarda olduğu izlenimine kapılabilirsiniz.
Aristoteles in konuş ki seni göreyim fikirlerimizi suya sabuna dokunmadan söylemek yerine gerçekleri sivri bir dille anlatmak değerlidir. Ona uydur buna uydur dersek unuturuz düşünmeyi...
Kendinden bir kaçıştır Hayat, acımasız, amansız bir yarış.
Gerçeği görmezden gelmektir, ölümsüzlüğe yakarış...
El çabukluğu, kazanma hırsı ile kul-kölelik etmektir...
Unutmaktır Hayat, içindeki saflığı, mucizeyi...
Bu yazıyı sırf kıllık olsun diye yazdım; ama siz kıllık olsun diye okumayabilirsiniz. "Kıldan ince köprü yaratanın affına sığınarak..."
Şimdi tekrar soruyorum ! Bu kadar devlete gerek var mı ? Havada, suda, karada kısaca doğada asla sınır denilen bir şeye rastlayamazsınız. Ama akla sahip olmakla övünen insan, dünyayı yapay sınırlarla parçaladı. Her parça kendi içinde de parçalı bir yapıya bürünmeye başladı. Her parça diğer parçayı düşman olarak
Zorlaştıran bizler kolayı istemeyiz..ucuza satılan malda bir eksiklik ararız; en pahalısı en iyisidir ya…
Düşünce sistemi hep böyle işler... Herkes beğeniyor diye beğeniriz müzikleri..anlamasak ta yabancı müzik müptelası olup hep hayran oluruz yabancılara..kendi vatanımızı değil de hep başka ülkelerde yaşamayı zenginlik sayarız..
Özeniriz işte
Gül kokulu topraklardan, badem ağaçlarından, yamaçlardaki mor renkli patikalardan, çorak bayırlardan ve bol yıldızlı gecelerden başka nedir ki hayat.
Son yaz günleri... Burcum özlem... Ve yağmurlu bir eda hayatta... Sokaklarda ıslak bir sevda... Aklımdan hayaller geçiyor. Üzerimde sabahın karanlık, sisli yaşanırlığı...
Bıkmadan, usanmadan, yerinden hiç kımıldamadan sizi bekliyor mutluluk.
Görsel belleğin diri dünyasında yaşanmış ve yaşanması ümit edilenler arasındaki çekişme hiç bitmez. Öyle ki insanı alır sürükler zamanın sonsuz algısında. Kendini alamaz, zaman zaman kaptırırsın büyünün hoş ritmine. Dans eder gibidir tüm figürlerin hareketleri, yumuşak bir koşulsuzluk hüküm sürer.
Bu soruya en doğru cevabın ne olduğunu bütün korkaklar derinden hisseder ve bilirler. Ben de bir korkak olduğum için çok iyi biliyorum bunu. İnsan kesinlikle cesareti kadardır.
Bugünlerde özgürlüğe yaktım abayı. O kaçıyor ben kovalıyorum, ama nefesim yetmiyor yakalamaya...İnsan olmak bir sürü esaretin zincirini bilerek, isteyerek boynunda taşımak demek..Canım ne isterse yapabileceğim bir dünyayı düşlerken, gerçeğe uyanıyorum ve başlıyorum bu gerçek de nedir demeye..Gerçek şu ki; bir hayat var ve onu yaşıyoruz.. Akıllı olursak veli,
Çünkü biliyorsun ben herkes gibi değilim.Çünkü herkesin seni sevdiği bir dünya değil burası.
Engin Geçtan