Ayrılık
Firkat-ı intizâr cavan çağları
Mehhebet-i leb’e yazabilmirem
Mihr-ü mah şeb-î yavan dağları
Vuslat-ı dide’ye dözebilmirem...
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Firkat-ı intizâr cavan çağları
Mehhebet-i leb’e yazabilmirem
Mihr-ü mah şeb-î yavan dağları
Vuslat-ı dide’ye dözebilmirem...
Çünkü biliyorsun ben herkes gibi değilim.Çünkü herkesin seni sevdiği bir dünya değil burası.
benim esas merak ettiğim şey; ne zaman evlilik hazırlığı yaptığı, düğününe kaç kediyi davet ettiği,ne zaman gerdeğe girdiğiydi ve bütün bunlardan haberim olmamasıydı :))))
Su kadar sevdim ellerini… Bahar kokusu sinen ellerini… Tuz tadan ellerini…
Ezberimdeki bütün cümleler, adının kapladığı yere kendini bırakacak kadar çok sevdim seni.
Sen, ılık bahar rüzgârı… Sıcak yaz kokusu… Sen deniz… Sen martı… Martı… ?
Mefkûre hazzına vakıf olmadıkları sürece bu illet hastalık
onları yalnız bırakmayacaklardır.
Ne var biliyor musun? aşk kelimeleriyle değil, küfürle geliyorum. bu da beni eşsiz bir tanrıça değil arsız bir sürtük yapıyor. olsun. netice değişmiyor. aşkın ve masumiyetin yitirilişini konuşmanın manası var mı hala. rol kesmek yerine racon keserim seni düzen düzene.
çünkü ben seni ana avrat dümdüz
Esip geçiyor beklediğin taze ve mutluluk verici günler.. Ellerinde, eskileri talan edip, yeniden ruhuna dokunan anıların ötesine geçen yeni seçenekler ! Anladığın, son kez uçarcasına göklerde, yanına sokulan huzurlu aşklar.. Kalbinde belirlediğin ateşten sarsıntılar..
Yemeğe içmeğe insan çok.Dostluk mideden geçmekte boğazda düğümlenmekte.Açlık bütün maskeleri söküp atan en önemli Tanrı gülümsemesi olarak zuhur etmekte.
İnsanın kafasında bir adam yokken düşünecek çok şeyi oluyor.ne zaman bir adamın omzunda ağlasam. Kafamdaki boşluğa üzülüyorum.
Sevginin tek dili yoktu. İşte anlaşıyorlardı. Sevildiğini ve kabul edildiğini biliyordu sanki. Sevgi evrenseldi. Sevgi şiir gibiydi. Sevgi ilham gibiydi. Aniden gelivermişti.
Kar yağmış şehrin sokakları ıssız. Her gün gazetesini alıp fırından yeni çıkmış, dumanı tüten ekmelerden alıp evlerine dönenler yok. Okula gitmek için servis bekleyen öğrenciler var sadece. Eskiden yürürdük okula, kar, yağmur, çamur demeden, sıkı sıkıya üstümüzü giyer, bir bere ve kaşkolla sarınıp sarmalanıp yolcu edilirdik, unutmuşum yollarda
İnönü ailesinin son büyük ismi olan Erdal İnönü uzun ve dolu dolu bir ömür yaşadı. Fakat ömrünün son demleri hastalıklarla mücadele içinde geçti. ABD’de zorlu bir kanser tedavisi süreci geçirdi. Bir ara zatürreden muzdarip oldu. Tarihler 31 Ekim 2007’yi gösterdiğinde ABD’de, kan kanseri tedavisi gördüğü Houston kentinde hayata
'Of' ve 'Oh'... Bir harf insanın halet-i ruhiyesini bu kadar değiştirebilir mi... Ya da içi içten daha iyi anlatabilir mi başkaları...