Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi
Evren de seslerimiz yankılanıyor ve bizi buluyor aslında.. kötü
düşüncelerimiz, isyanlarımız, beddualarımız hep bize dönüyor..
"Yazmak, aslında ölümü oyalamaktır; sonuçta o, her şeyi okumaya vakti olan tek okurdur." — Jorge Luis Borges (kurgusal)"
"Yazmak, aslında ölümü oyalamaktır; sonuçta o, her şeyi okumaya vakti olan tek okurdur." — Jorge Luis Borges (kurgusal)"
Evren de seslerimiz yankılanıyor ve bizi buluyor aslında.. kötü
düşüncelerimiz, isyanlarımız, beddualarımız hep bize dönüyor..
Görsel belleğin diri dünyasında yaşanmış ve yaşanması ümit edilenler arasındaki çekişme hiç bitmez. Öyle ki insanı alır sürükler zamanın sonsuz algısında. Kendini alamaz, zaman zaman kaptırırsın büyünün hoş ritmine. Dans eder gibidir tüm figürlerin hareketleri, yumuşak bir koşulsuzluk hüküm sürer.
Firkat-ı intizâr cavan çağları
Mehhebet-i leb’e yazabilmirem
Mihr-ü mah şeb-î yavan dağları
Vuslat-ı dide’ye dözebilmirem...
Çünkü biliyorsun ben herkes gibi değilim.Çünkü herkesin seni sevdiği bir dünya değil burası.
benim esas merak ettiğim şey; ne zaman evlilik hazırlığı yaptığı, düğününe kaç kediyi davet ettiği,ne zaman gerdeğe girdiğiydi ve bütün bunlardan haberim olmamasıydı :))))
Mefkûre hazzına vakıf olmadıkları sürece bu illet hastalık
onları yalnız bırakmayacaklardır.
Su kadar sevdim ellerini… Bahar kokusu sinen ellerini… Tuz tadan ellerini…
Ezberimdeki bütün cümleler, adının kapladığı yere kendini bırakacak kadar çok sevdim seni.
Sen, ılık bahar rüzgârı… Sıcak yaz kokusu… Sen deniz… Sen martı… Martı… ?
Ne var biliyor musun? aşk kelimeleriyle değil, küfürle geliyorum. bu da beni eşsiz bir tanrıça değil arsız bir sürtük yapıyor. olsun. netice değişmiyor. aşkın ve masumiyetin yitirilişini konuşmanın manası var mı hala. rol kesmek yerine racon keserim seni düzen düzene.
çünkü ben seni ana avrat dümdüz
Esip geçiyor beklediğin taze ve mutluluk verici günler.. Ellerinde, eskileri talan edip, yeniden ruhuna dokunan anıların ötesine geçen yeni seçenekler ! Anladığın, son kez uçarcasına göklerde, yanına sokulan huzurlu aşklar.. Kalbinde belirlediğin ateşten sarsıntılar..
Yemeğe içmeğe insan çok.Dostluk mideden geçmekte boğazda düğümlenmekte.Açlık bütün maskeleri söküp atan en önemli Tanrı gülümsemesi olarak zuhur etmekte.
Bazen en çok istenilenler, uzun süre gerçekleşmeyenler olur. Bir konu ne kadar çok zihni meşgul ediyor, davranışları yönlendiriyor, yaşamın akışında rol oynuyorsa o kadar gerginlik ve stres yaratabiliyor. Üzerinde fazla durmayıp sadece gerekenleri yapmak, uzun süreli beklentilerin olumlu sonuçlanmasını sağlayabiliyor.
Sevginin tek dili yoktu. İşte anlaşıyorlardı. Sevildiğini ve kabul edildiğini biliyordu sanki. Sevgi evrenseldi. Sevgi şiir gibiydi. Sevgi ilham gibiydi. Aniden gelivermişti.
İnsanın kafasında bir adam yokken düşünecek çok şeyi oluyor.ne zaman bir adamın omzunda ağlasam. Kafamdaki boşluğa üzülüyorum.
İnönü ailesinin son büyük ismi olan Erdal İnönü uzun ve dolu dolu bir ömür yaşadı. Fakat ömrünün son demleri hastalıklarla mücadele içinde geçti. ABD’de zorlu bir kanser tedavisi süreci geçirdi. Bir ara zatürreden muzdarip oldu. Tarihler 31 Ekim 2007’yi gösterdiğinde ABD’de, kan kanseri tedavisi gördüğü Houston kentinde hayata
Kar yağmış şehrin sokakları ıssız. Her gün gazetesini alıp fırından yeni çıkmış, dumanı tüten ekmelerden alıp evlerine dönenler yok. Okula gitmek için servis bekleyen öğrenciler var sadece. Eskiden yürürdük okula, kar, yağmur, çamur demeden, sıkı sıkıya üstümüzü giyer, bir bere ve kaşkolla sarınıp sarmalanıp yolcu edilirdik, unutmuşum yollarda