O Gözlerimle Bakamaz Oldum
Değil mi ki, sıradan yaşanılan bütün hayatlar, sonunda tümüyle anlamsız, önemsiz ve yokluğa mahkum. O halde ben hayatta ne yaptım? Diye kendime soruyorum.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Değil mi ki, sıradan yaşanılan bütün hayatlar, sonunda tümüyle anlamsız, önemsiz ve yokluğa mahkum. O halde ben hayatta ne yaptım? Diye kendime soruyorum.
Bazen kızarsın, bazen off dersin, bazen de hırlarsın. Ama o bazenler hiç yokmuş gibi deli gibi seversin.
Şekil şekil bulutlar vardı sarı gökyüzünde. Lolipoplar pembe çimlerin arasından uzanırdı.Ağaçlarda her çeşit şeker yetişirdi ve süt kokardı nehirler. Pürüzsüzdü. Hevesliydi. Neşeliydi. Rengarenkti.
Eskiden yapılan hatalar tekrarlanmayacak,bağışlanamayan hatırlanmayacak,unutulası isimler anılmayacak...
Sokaklar, caddeler, evler, çocuklar ve ıslak yavru kediler. Savunmasızlığına, terk edilmişliğine, acınası hallerine ve soğuk kaldırım taşlarına bakmalıyım kentin, ilk kez görüyormuşçasına. Yaralarına dokunmalıyım tek tek, keşfetmeliyim. Parçalara yüzümü sürmeliyim, karışmalı gözyaşlarımız.
Selanik 1881,
Ahşap konakta genç çiftlerin Mustafa adında bir yavruları hayata merhaba der.
Ahşap konak ve sakinleri mutludur; tâ ki, Mustafa 6-7 yaşlarına gelip babasını ebedi âleme uğurlayıp çiftlikte karga kovalayıncaya kadar.
İlk keşif matematik öğretmeni ile başlar: Mustafa zekidir, çalışkandır, başarılıdır.
Herkesin hikayesi kendi kalbinde gizlenmiştir ancak. Deşsen de ulaşamazsın, çıkarıp ortaya sayfa sayfa okuyamazsın
Teraziyim diye mi dengeye takığım bilmem ama oldum olası dengede tutmaya çalışmışımdır hep kendimi. Nasıl takmayayım ki, herşeyin görevine uyarak çalışabilmesi, yaşaması, varolabilmesi için hayatın her anında denge önemli. Gece ve gündüz ile mevsimler bile dengede olmasa en basiti hayatın ritmi nasıl şaşardı düşünebiliyor musunuz? Hatta kıyamet beklentisi
An gelir elde bir çiçek.
An gelir bir keleş.
An olur eller tanrıya yakarır.
An olur dilenir.
Sesini duymak iyi geldi dost. İlaç gibidir dostlar birbirine, değil mi? Hiçbir şey yapmadan yalnızca "ne haber" dediklerinde bile...
Yaşam, gergefine işlediği manaları önce kendi teyelleyip toparlayan sonra yine kendi söken bir garip masallar silsilesi… Yaşam, kınında muamma taşıyan şeffaf sancı…
İnsani erdemlerin biz insanlar tarafından ne kadarının anlaşıldığı konusunda bir yazı
sonbahar günleri birbirini kovalar fakat bana gelince bir orduya dönüşüp savaş açıyorlar
Hacı Ragıp’ın bahçe duvarından kocaman ağacın dallarının yarısı sokağa sarkardı. O her zaman evin alt katındaki küçücük odada yaşar, pencerenin demir parmaklığı arasından sürekli sokağı gözetlerdi. Dünya ile fazla derdi yoktu. Ama çocuklar eriğin dallarına uzanmayacaktı. Onun tabiriyle “ sokağın piçleri.” Hiç rahat durmazlar dı ki…
Yapılan işe kılıf uydurmak ve harcama egosunu tatmin etmek için harcamaları bol keseden yapmak yönetici olmayı icabettirir.
Karnı tok olan, herkesi tok sanır, Karnı aç olanda, ekmek yok sanır.....