Uzaklarda
Şimdi bıraktıklarım neredeler bilmiyorum.Evren o kadar büyük ki!’’İyiye ve kötüye’’ aynı anda ev sahipliği yapacak kadar kocaman
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Şimdi bıraktıklarım neredeler bilmiyorum.Evren o kadar büyük ki!’’İyiye ve kötüye’’ aynı anda ev sahipliği yapacak kadar kocaman
Yanıtlarını alamayacağım ve bulamayacağım bir yolda neden ısrarla yürüyorum ki? Ben, benden öte bana neler hissettiriyor ve düşündürüyor, aslında onun peşine düşmeliyim. Yarım asırlık ömrümde nereden nereye geldim? Bilirim yıldızlar yol göstermez insana sadece aydınlatırlar yolu. Gideceği yöne insanoğlu kendi karar verir. Kimi zaman bir şelaleye koşar, kimi
Ruh kararsızdı neyi göreceğine..Güneşi mi görseydi yoksa şu okyanusu mu?
Egosu ya da nefsi kendini dünyanın merkezinde gördürtürken insana kendini, kendine benzemeyenlere, haksızlıklara, zıtlıklara hoşgörü gösterebilmek ya da kabul edebilmek bu dünyayı olduğu gibi kolay değildir herkes için...
Babamı ilk kez, bana getirdiği haşlanmış tavuktan tanıdım. Fabrikada çalışırken, ona verilen öğle yemeklerini bir kenara koyar, akşam olunca bize getirirdi. O mert adamdı. Açlığa dayanırdı, yemediklerini biz yiyelim diye... Elinde yaz helvası, biraz haşlanmış tavuk ve bir kutu gazozla evden girdiğinde bayram sanır kollarına atılır, sonra da
Ders almayı öğrettiğin için teşekkür ederim!
Gözüme, burnuma sokmadığın için hatalarımı!...
Dinlenmemiş uyarılarından dolayı tavır almadığından dolayı…
Annemi… Bizleri sevdiğin… Önemsediğin… Ve de varlıklarımıza duyduğun saygıdan… Sevgiden…
Yalan üstüne yalan söyleyenlere çok kızarım. Fakat çok geçmeden onları hoşgörürüm sonra da unuturum. Ne de olsa bu bir karakter işi, yapı işi. Bir kere girmişse kanına çıkması zordur.
Kaseti çevirdikten sonra da “play” düğmesine basıyorum. Çevirdiğim yüzdeki ilk şarkı başlamadan içime derin bir heyecan doluveriyor. Kaset dönmeye başlıyor. Ardından hışırtılı bir gürültü... Üç ya da dört saniye süren bu “şarkı öncesi hışırtı” beni adeta mest ediyor.
Geçtiğim her istasyonda bir şiirim var şimdi.. Hala kaybedecek bir şeylerinizin olduguna sevinmiyor da üzülüyorsanız bayım; kimsesiz şiirlerimin babası olur musunuz?
Bir de şu kan düşmeseydi yeryüzüne bu bayramda...Bir de ağlamasaydı çocukları savaşın ne güzel olurdu...Bir de şehit evi sızılar dillenmeseydi ana yüreklerinde...
Bugün doğdum dünyaya açtım o masmavi gözlerimi, nereden bilebilirdim bugün elaya çalacağını... Saçlarım altın sarısıyken şimdi kahverengiye çalan bir kumruyu andırıyor.
Öyleyse dilediğin zaman alabilirsin beni yanına, çünkü bağlandığım yada tapındığım hiç bir şey yok buralarda, ne kadar az kalırsam dünya denen bu bataklıkta, o kadar karlı varacağım başlangıca, ''yani senin yanına'' ...
İnsanoğlu bu dünyada yapayalnız ve her geçen gün biraz daha yalnızlaşıyor, ilerliyor ve ilerledikçe daha da yalnızlaşıyor, yalnızlığına bir türlü çare bulamıyor.
Peki niçin? Bunun cevabı çok basit aslında; insanın yalnızlığını ancak diğer insanlar giderebilir ve insanlarlar her geçen gün birbirlerinden biraz daha kopuyor, maddeten kopmasalar
Her şeyin haram olduğu söylenir bu dünyada ,oysa tanrı kullarına öylesine helal etmiş ki nimetlerini...Mukaddes kılmış yaşamayı ve yaşatmasını bilenleri.......
Yazı yazmak, çeliğe su vermekten güç bir iş bence.
Sözcüklerin, rengi usaresi olmadığı için onları birbiriyle kaynaştırmak ayrı bir özen emek ister...
Harmanlanmadan sema ile toprak,başını kaldır da insanlığa şöyle bir bak!...
Bir canın dünya sahnesindeki rolünü oynayıp sonra sonsuzluğa yol alışı değildir ölüm.