Aşkın Ömrü 300 Yıldır
Frederic Beigbeder yalan diyooo!!! Siz siz olun umudunuzu kaybetmeyin...
Frederic Beigbeder yalan diyooo!!! Siz siz olun umudunuzu kaybetmeyin...
Romanda Abdülhamit’e suikast yapıldığı günlerde doğan Râna’nın kısacık yaşamı, dine ve dünyaya bakışı ön planda anlatılırken, arka planda, Ermeni terörü, 31 Mart Vakası, Abdülhamit’in tahtan indirilmesi, İttihat Terakki’nin yükselişi, I. Dünya Savaşı, Ermenilerin göç ettirilmesi, imparatorluğun yıkılışı, memleketin işgali, Kurtuluş Savaşı gibi 20.ci yüzyılın sarsıcı tarihsel olaylarının gürültülü
Alanında büyük bir boşluğu dolduran “Gümüş Portreler”, bu şehirde yaşayan, şehrin değerlerini gün yüzüne çıkarmaya çalışan araştırmacı-yazar İsmail Hayal’in üç yıllık titiz ve yorucu bir çalışmasının ürünüdür. Siz bakmayın eserin adının “Gümüş Portreler” olduğuna, bu esere “Altın Portreler” dense yeridir. Hayal, ‘Gümüşhane’ adından esinlenerek eserini böyle isimlendirmiş. Yoksa
"...ece ayhan'ın beyoğlu'nun bir ara sokağında kuru ekmekle karın doyurmak zorunda kalmasını nasıl açıklayacağız? "
Kurtlar Vadisi dizisi ve filmi adlı yapıtın bu ülkenin gerçeklerinin ortaya çıkartılmasında çok çok önemli bir yeri vardır.Ve bu gerçeklerin bizler tarafından benimsenmesinde yarattığı büyük katkıyı ve diziyle ilgili olumlu ve olumsuz görüşlerimi anlatan bir yazı...
Galiba Frederic Beigbeder'in Kerem ile Aslı'dan,Ferhat ile Şirin'den ve Leyla ile Mecnun'dan ve Emre ile Sevilay'dan haberi yok.
Vuslata hiçbir zaman erişilmeyen, muhatabı inciltiş yıpratış. Dudaklardan ruhunun dökülen aksi, çıldırma noktası, bedeninin çözülüşü...
Bayan Hawkins, tüm yaşamını, verilen emirleri yerine getirmekle geçirmiş yaşlıca bir kadındır. Önce barındığı yetimhanede, sonra da çalıştığı fabrikada geçirdiği kupkuru, yapayalnız yılların ardından, iş yerinden emekli olacağı gün ölmeye karar verir. Fab
Kimisi tümce diyor, kimisi imge. Düşün ve yazın iki ayrı ucube. Sokak kadınları kadar haysiyetleri yok! Cümle ne zaman öldü, niçin öldü, yerine ikame edilen neseb-i gayr-i sahih veled TDK’daki medikal doktorlarımızın sezeryanla ortaya çıkardıkları şaheserleri mi? Hayal edemeyen nesiller hayali katledip artık olmayan istikballerini mi imgeliyorlar! Muhayyilenin
“iki hayatın var olduğunu ve hayal âlemin de bulunduğumuzu farz edersek, ağırlığın verilmesi gereken yeri bilenlerdendir demek yerinde olur” diyorsunuz.
Hayatım boyunca hep şuna inanmışımdır: Bir yıkıntının üzerine saray yaparsanız, asla gönüllerin padişahı olamazsınız. Yani birilerini ezerek, yok ederek bir başarıya ulaşırsanız, hayat yolunda ayak dibinizdeki kan izinden kurtulamazsınız. Ben ve benim gibi yazarlar, masumdur. Bir ideolojiye mal olmadığımız için, ekranlara çıkıp edebiyat adına, Nihat Genç gibi siyaset
Masumiyet Müzesi Projesinin asıl özgünlüğü, gerçek ile sanat eseri arasındaki sınırı tamamen kaldırması, anlatıyı / kurguyu dışarı çıkarmasıdır. Belki de Pamukun kendi kendine sorup mantıklı bir cevap bulamadığını yazdığı Bu müzeyi neden yapıyorsunuz? sorusunun cevabı da burada gizlidir.
İnsanların büyük kötülüklere yol açan iyilik anlayışlarından, kendini çocukların varlığında yenileyen yaşamın acımasızlığından, bu acımasızlığın üstünü örten masumiyetin derinliğinden, canlı olmanın aczinden, insanların içinde uğuldayıp duran o çok ağızlı kuyuların karanlığından, hatta uykulardan korktuğunu anlatıyor yazar.
Fethi Naci bir edebiyat eleştirmeni. 20 yılı aşkın eleştirileri bir dizi kitapta toplanmış.
Yalçınkaya, 12 Eylül öncesi, lise çağlarında bir genç. Doğudan İzmir’e göç edip yerleşen bir ailenin çocuğu olarak mahallenin gençleriyle birlikte devrimci savaşım içinde yer almış. Kitabındaki öyküler, anılardan yola çıkarak o günleri dile getiriyor. Birinci ağızdan, tarihe gerçekçi bir not düşüyor yazar.
Peki nasıl duyulmuş adam olunur.Hani milletimizinde pek duymaya gönlü yok...Bunun için birinci şart toplumsal bir hareketin ya da siyasi görüşün içinde sivrilmek,buradaki ağabeylerden,dinazorlardan icaset almak,refere edilmek..Bu da zor,köşe başını tutmuş
her popüler yazar ve şair türkçeyi iyi yorumluyor demek değildir...